Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

11 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1465 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 11

Akşam İçkisini Paylaşmak

O akşam, Lefi ve ben her zamanki şeyleri yapıyorduk. Bir oyun tahtasına bakar şekilde karşılıklı bağdaş kurarak oturmuş, akıl savaşı veriyorduk. Her zamanki gibi derken, gerçekten her zaman yaptığımız şey olduğunu kastediyorum. Kutu oyunları zindanın en önemli şeyi olmuştu ve oyun oynamadan neredeyse asla yatağa girmiyorduk.

 

“Hey Lefi.”” Lefi’nin Rahatlamasına Yardımcı Ol operasyonunu harekete geçirmeye hazır olunca ejder kızı çağırdım. Bunun için mükemmel bir zamandı. Illuna ve Shii uyuya kalmış ve hizmetçiler de yatmak için çoktan odalarına gitmişlerdi. “İçer misin?”

 

Oynadığımız oyun bir tür shogiydi. [1] Daha doğrusu, handikaplı shogiydi. Oyunu daha adil oynayabilmek için filimi ya da kalemi oynamayı tercih etmiyordum. Şu halde Lefi’nin oyunda kötü olduğu izlenimi ortaya çıkıyordu. Ve açıkçası, kötüydü de. Ama ejderha, başladığı noktadan bu yana çok mesafe kat etmişti. Handikap başlarda daha gözle görülür seviyedeydi, ayrıca hem altın hem de gümüş generallerimi de kapsıyordu.

 

“Kesinlikle. İçki içmeyen ejderha diye bir şey duysam şaşırırım.” dedi Lefi. “Ancak, bu maddeyi sevsem de, daha tatlı olanlarını tercih ettiğimi söylemeliyim.”

“Ejderhalar içkiyi sever mi? Bu beni bayağı şaşırttı.”

“Irkımın bu maddeye olan arzusu öyle yer etmiş durumdadır ki, içimizden bazılarının onu elde etmek ve arzularını dindirmek için şehirlere saldırdığı bilinir.” dedi Lefi sinirli bir şekilde. “Sanırım sabır nedir bilmeyen o aptalların genellikle mağdur ettikleri tarafından öldürülmesi pek de şaşırtıcı değil.”

 

N’ apalım. İşte karma. Sadece içki istediğiniz için bu kadar sorun çıkarırsanız, bundan başka bir şeyi hak ettiğinizi söyleyemem.

 

“Bu ani sorunu biraz garip buldum Yuki.” Lefi oyun tahtasına bakmayı bırakıp gözlerini merakla bana çevirdi. “Alkol içeren içecekleri sevmediğin algısı oluşmuştu bende.”

“Yok. Yani, bir yerde haklısın. Pek içen tipte biri değilim, ama nefret ettiğimi de söyleyemem.” dedim. “Her neyse, kralı kurtardığımı falan hatırlıyorsun değil mi? Elimde olan bu süper yüksek kaliteli şaraplardan birkaç şişeyle beni ödüllendirdi. Bayağı iyi olduğu için senin de hoşuna gider diye düşündüm.”

“İçkinin senin keyif alabileceğin kadar lezzetli olduğunu mu söylüyorsun? Pekala. Katılacağım.”

“Pekâlâ. Bir bardak şarap, hemen geliyor.”

 

Envanterimden bir çift kadehle birlikte kralın verdiği şişelerden birini çıkardım. Şişenin mantar tıpasını çıkardığım anda leziz, yumuşak bir koku odada dolaşmaya başladı.

 

Her iki bardağa biraz şarap döktüm ve bir tanesini, hemen yüzüne kaldırıp alkollü kokularını içine çeken Lefi’ye uzattım.

 

“Çok hoş bir kokusu var.” dedi.

“Değil mi? Bir de, bu şey boğazından çok kolay akıp gittiği için, ne kadar içtiğine dikkat etsen iyi olur.” dedim. “İlk sarhoş olan olmayı sorun etmiyorsan tabii.”

“Benden daha çok içebileceğini mi sanıyorsun? Akıl dışı!” Lefi’nin yüzünde korkusuz bir gülümseme oluştu. “İyi dinle Yuki. Ejderhalar, çok miktarlarda içki içebilmeleriyle bilinen yaratıklardır. Ejderhaların en tepesindeki bir hükümdar olarak ben, sana böyle bir şeyin olmayacağının garantisini veririm.”

“Heh, saçmalık. Buna bizim orda ne derler bilir misin Lefi? Aşırı özgüven.” Sırıtışını, kendi korkusuz yarım gülümsememle iade ettim. “Ve aşırı özgüven bir zehirdir. Tek yaptığı durumları senin aleyhine çevirmek.”

“Hah. İstediğin kadar konuşabilirsin. Yakında gözdağının yerini boyun eğme alacak.” “Pekala. Sözlerine geçici olarak inanıyor ve beklentilerime ulaşmanı umuyorum Yuki.”

“Hadi bakalım!” diye kıkırdadım. “Sana bir İblis Lordu’nun neler yapabileceğini göstereceğim.”

 

Bardaklarımızı kaldırdık ve birbirine çarpıp, şeytanın nektarından birer yudum aldık.

 

***

 

“Şey ahhhh...Lefi...iyi olduğundan emin misin? Daha çok içmenin pek de iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.”

“Kağpaağt çeğneğğni. Meğğğak eğtmeeeğ!” Ejderha soruma, sarhoş sinirinin şirin bir haliyle cevap vermişti. Yanakları kıpkırmızı olmuş ve gözlerinin etrafında halkalar oluşmuştu. Yine de içmeye devam etti. Ve bu davranışı bile ne kadar sarhoş olduğunu gösteriyordu. Ağzının kenarlarından şarap dökülüyordu. Taşan sıvının boynundan damlayıp göğsünden aşağı akması öyle erotikti ki, cazibeli geldiğini inkar edemezdim.

 

Yüce Ejderha sarhoş olmuştu. Zilzurna sarhoş. Bozuk bir şekilde konuşurken başı bir o yana bir bu yana yalpalıyordu. Dediklerinin aksine, tamamen hafif sıklet olduğu ortaya çıkmıştı. Iıı, aslında bu pek de doğru olmaz. Sanırım düşündüğüm hafif sıklet seviyesinden biraz daha fazlasıydı diyebilirim, çünkü teknik olarak çok içmişti.

 

Lefi Nell’den az içmiş olsa da, ortalama birisinin başa çıkabileceğinden daha fazlasını içmişti. Onun beklentilerini karşılayamayacak olan ben değil miydim? Neden tam tersi oldu? Ejderhaların çok içki içmesi olayına ne oldu?

 

Mutfağa gidip ona bir bardak su alırken yarım gülümsemiştim.

 

“Al, biraz bundan içmek isteyebilirsin.”

 

Bardağı benden aldı ve içindekileri hemen içti. İşi bittiğinde bardağı ve shogi tahtasını bir kenara itti ve başını kucağıma koydu. Sıcaktı; ince geceliğinden yayılan vücut ısısını hissedebiliyordum.

 

“Ne oldu, hemen pes mi ediyorsun?” Diye sataştım.

“Tabii ki hayır. Ne saçma bir cümle.” dedi Lefi. “Sadece kısa bir mola veriyorum. Kısa süre sonra devam edeceğim.”

 

Görünüşe göre verdiğim su, onu biraz ayıltmıştı. Artık çok fazla içmiş biri gibi konuşmuyordu.

 

Aslında, bu olay şimdiden birçok kez yaşandı. Her iki işlemin de kısa sürelerde gerçekleştiği, körkütük sarhoş olma ve ayılma döngüsünü tekrar edip durdu. Demek istediğim, çok fazla alkol içebilme sözleri pek de yanlış çıkmamıştı sanırım. Eğer böyle devam ederse, teknik olarak bir gecede hayvani miktarlarda içebiliyor demekti. Sadece... belki tek seferde değil.

 

Ona gülümsedim, başına bir elimi koydum ve güzel gümüş saçlarında parmaklarımı gezdirdim.

 

“Hey Lefi.”

“Mmn?” Kendini biraz daha rahat bir pozisyona geçirirken, bana bir inlemeyle tepki vermişti.

“Son zamanlarda kendini biraz fazla zorluyorsun, değil mi?”

“Z-zorlamıyorum.” cevap verirken gözlerini bana kaldırmıştı. “N-neden bahsediyorsun?”

“Hadi ama. Birbirimizi neredeyse yarım senedir tanıyoruz. Beni kandıramazsın.” dedim. “Döndüğümden beri çok farklı davranıyorsun.”

“...”

 

O sessiz kaldı, bense konuşmaya devam ettim.

 

“Lyuu, Leila ya da her kimden ne duydun bilmiyorum, ama kendini konfor alanının dışına çıkmak için zorlamana gerek yok. Seninle takılmak çok eğlenceli ve aynı şekilde eğlendiğin şeyleri yaparken izlemek de. O yüzden başka bir şekilde davranmana gerek yok. Sadece, bilirsin işte, kendin olabilirsin.”

“Kendimi... konfor alanımın dışına çıkmaya zorlamıyorum...” gözlerini kaçırdı ve biraz çekingen bir ses tonuyla konuşmaya başladı. “Son zamanlarda benim bile tuhaf bulduğum bir sürü şey yapmış olduğumu kabul ediyorum. Bunlar pek alışık olduğum şeyler değil, ama beni rahatsız etmiyorlar.”

 

Yüzü kızarmaya başlamıştı.

 

“S-sık sık fiziksel temas kurmaya, sana dokunmaya çalışıyorum, ç-çünkü rahatsızlık, içimde oluşturduğu duyguların tam tersi.” dedi. “S-senin dokunmanın rahatlığını özlüyorum Yuki.”

 

Lefi’nin normalde kar gibi bembeyaz olan teni, bir domates kırmızısına dönüşmüştü. Yüzündeki ifade öyle şirindi ki, gözlerim yüzüne takılı kalmıştı. Ne kadar uğraşsam da gözlerimi ondan alamıyordum.

 

Ve baktıkça, kalp atışlarımın hızlanmaya başladığını hissediyordum.

 

“Mola zamanı bitti.” Lefi kucağımdan kalktı ve kendi yerine geçti. “Şu aptal yüz ifadeni kes de bana başka bir şarap şişesi ver. Bu bitti.”

“T-tabii..” cazibesinden büyülendiğimi fark ettim ve muhtemelen bir aptal gibi gözüktüğüm için, hemen bunu bıkkın bir şekilde iç çekerek örtmeye çalıştım. “Bir dakika. Daha fazla mı içmek istiyorsun!?”

“Tabii ki. Ve şüphesiz, shogi oyunumuza da devam edeceğiz.”

“Tamam, tamam.” Konuşurken tahtaya döndüğümde bir terslik fark ettim. “Bir dakika! Tahtayı tamamen tersine çevirmişsin! Ve bazı taşların yerlerini de değiştirmişsin!”

“Sözlerini destekleyecek kanıtın olmamasına rağmen, neden iş çevirdiğimle suçladığını anlamıyorum.” dedi. “Yoksa bu yenilgini kabullenmenin bir başka çocuksu yolu mu?”

 

Lefi’nin, hala kırmızının bir tonuyla boyanmış olan yüzü, bir zafer sırıtışıyla kaplanmıştı.

 

“Var ya...” envanterden bir başka şarap şişesini alırken of çekmiştim. “Peki, bak ne diyeceğim, iyi. Sen öndesin. Bunu bir başka handikap olarak görebiliriz. Sonuçta bunda senden çok daha iyiyim.”

 

Ve böylece ikimiz, ikimiz de hareket edemeyecek kadar sarhoş olana kadar, gece boyunca takıldık.

Çevirmen Notu

[1] Shogi, basitçe söylemek gerekirse Japon satrancı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 14:34:41
Eh bizimkiler de serhoş olunca shogi oynuyor
İners (132 puan) Üye
2021-07-14 03:18:13
Çeviri ve edit için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-31 15:42:24
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 02:35:16
Bölüm için teşekkürler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-23 16:45:32
Romantizmi sonunda bağlaya bilecekler mi diyoruz tırt çıkıyor sonunda ama :D
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-12 16:21:59
Bu bölüme yorum yapsam mı yapmasam mı bilemedim.
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-11 22:20:54
Lefi tüysiklet çıktı. Çeviri ve edit için teşekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-11 16:28:44
Çeviri için teșekkürler.