Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

02 Haziran 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1286 Görüntülenme
Bu bölümü 38 Kişi beğendi.
Cilt 12

Uzun Yol Seyahati - Kısım 3

“Hmmm...” kulaklarım bir dizi bağrış ve ayak sesi işitince, bakışlarımı faytonun dışına çevirdim. Seslerin şüpheli olması, kafamı dışarı uzatıp, etrafımızda neler olup bittiğini öğrenmeme sebep olmuştu.

 

“Sorun nedir dostumiyav?” diye sordu Naiya.

“Saldırıya uğruyoruz.” dedim. “Galiba bunlar eşkıyalar.”

“Oh, tamam.” Büyük ihtimalle öylesine, normal bir şeymiş gibi söylediğim için, baştan tepki vermemişti. Ama sözlerimi sonunda anlayınca, maceracı koltuğundan fırladı ve şaşırarak tekrar sordu. “Ne, eşkıyalar mı!? Bu bir felakeaaoov!”

 

Bir sürü farklı ırktan oluşan bir grup bize doğru yaklaşıyordu. Olabildiğince farklı türden adam olsa da, hepsinin kanun kaçağı olduğu bir bakışta anlaşılan bir şeydi. Sahip oldukları ortak bir diğer şey ise, her bir eşkıyanın birer dev yaban domuzu sürüyor olduğuydu. Dev derken, gerçekten dev gibilerdi. Bu dört ayaklı yaratıklar öyle büyüktü ki, yüksekliği bir at kadardı. Çenelerinden fırlayan kalın küt dişleri, onları, bir domuzun olabileceği kadar en saldırgan gösteriyordu.

 

Ne olduğunun farkına varan muhafızların faytonun dışında konuşlanması çok uzun sürmemişti. Atlarını koşturmaya başlarken bağırarak sürücüye de aynısını yapmasını söylediler. Bir süre sonra hızlanmaya başladık. Hızlı bir şekilde.

 

Aracın taşıma kısmının içinde gerginlik hakimdi. Birbirlerine çarpıp dururan insanlar çığlık atmaya ve paniklemeye başladı.

 

Yanımda olan ikili, Leila ve Naiya bile seslerini yükseltmişlerdi. İkisi de ani hız artışına kendilerini hazırlamadıkları için, vücutlarının benimkine çarpmalarına engel olamamışlardı. Ahhh... Cennet.

 

“Dikkatli olun.” dedim hissiyatın tadını çıkarırken.

“Sahip...” Enne bana kızmış bir şekilde bakmıştı.

“H-hadi ama! Bu benim hatam bile değildi! Tamamen kontrolümün dışında olan bir şey!”

“Ama keyif alıyor gibi sırıtıyordun.”

“B-bu da benim hatam değil! Her sağlıklı erkeğin yapacağı şey bu!”

“Siz neden bu kadar rahatsınız!? Eşkıyalar tarafından saldırıya uğruyoruz farkındaysanız!” Mille, Enne ile yaptığım rahat konuşmay, “Napıyonuz lan siz!?” diye bağıran bir tepkiyle karşılamıştı.

“Yani sonuçta, bu kadar korkmak için bir pek bir sebep göremiyorum.” dedim. “Ayrıca bu, insanların kafalarını durumdan uzaklaştırmaya kesinlikle yardımcı oluyor. Bir şekilde gerginliği atmak lazım, değil mi?”

“Beni kandıramazsın, sahip.” Enne blöfümün önünü, daha yola çıkamadan kesmişti.

“Özür dilerim hanımım. Anlıyorum. Haklıydınız ve ben de hatalıydım.” dedim.

 

Pekala, kabul ediyorum. Evet, iki kızın bana çarparken verdiği hissin tamamen tadını çıkardığım gerçeğini örtmek için bir ton saçma sapan şey uydurmaya çalıştım.

 

“Bundan, bizi bu durumdan çıkaracak bir planın olduğunu varsayıyorum.” Haloria,cebinden bir dizi fırlatılabilen silah çıkarıp eşkıyaların geldiği tarafa doğru bakarken, sorusunu sormuştu.

 

Vay anasını, bu bayağı havalı. Gizli ajanı henüz işini yaparken görememiştim, o yüzden tam olarak ne yapabildiğini bilmiyordum, ama silahlarını kuşanmış olduğunu görmek tek başına beni etkilemeye yetmişti. Her şeye rağmen gerçekten bir istihbarat görevlisi olduğunu gösteriyordu.

 

“Yani, evet. Tabii ki.” dedim. “Yani, kötü göründüğünü falan biliyorum ama, günün sonunda onlar sadece birer eşkıya. Onlarla kolaylıkla başa çıkabilirim.”

 

Saldırganlarımız, başkentten eve dönerken karşılaştığım insan eşkıyalardan daha güçlüydü, ama pek de fazla değildi. Eşkıya eşkıyadır. Ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, bir çöpten daha fazlası edemezler. Kabul etmem gerekir ki, sayıca fazlalardı. Kafa kafaya çarpışma gerçekleştiğinde muhafızlarımız muhtemelen kayıp verecek gibi görünüyordu. Yaaaani, onların yaralanması ve hatta ölmesi vicdanım için en iyi şey olmayacağından, sanırım onlara bir iyilik yapıp, şerefsizleri ortadan kaldırmalıyım. Üzgünüm Ajan Kapüşonoğlu. Sonunda, parlama ve herkese ne kadar havalı olduğunu gösterme fırsatın gelmişti, ama ilgiyi senden çalacağım. Bir sonrakinde sıra sende olur.

 

“Değişeyim mi?” diye sordu Enne. Değişmek, Enne’in durumunda vücut değiştirme anlamına geliyordu. Kılıç asıl formu olduğundan, zihnini kılıcın içine geri yollamak için yeteneğini iptal etmeyi önermişti.

“Yok yok, gerek yok. Burada kalıp Leila’yı korumaya ne dersin?”

 

Envanterimden bir hançer kaptım ve konuşurken ona doğru uzattım. Bir kılıç olarak Enne’in keskin silahlarla arası iyiydi. Hatta, herhangi bir Kılıç Ustalığı yeteneğine sahip olmamasına rağmen benden daha yetenekliydi. Gelen okları bıçakla kesmek, onun için çocuk oyuncağıydı.

 

Kayıtlara geçsin diye söylüyorum, ondan bana kılıç kullanmayı öğretmesini istemeye çalışmıştım. Kılıç kız bana, tek yapmam gerekenin kullandığım kılıcın içindeki sesi dinlemem gerektiği olduğunu söylemişti. Onun beni yönlendireceğini ve ne yapmam gerektiğini söyleyeceğini söylemişti. Ne yazık ki yöntemi, ne kadar denersem deneyeyim başaramayacağım bir şeydi. Üzgünüm Enne. Baban her şeyin içindeki sesi duyacak kadar aydınlanmış birisi değil. Bunda Nirvanaya ulaşmak için hala çok uzağım.

 

“Tamam.” dedi kılıç. Leila’yı güvende tutacağım.

“Çok teşekkür ederim, Enne.” diye kıkırdadı hizmetçi.

 

Enne hançerin kabzasını sıkıca kavradı, vücudunun merkezine göre onun yerini ayarladı, ve benim kucağımdan Leila’nınkine geçti. Yeni seçtiği pozisyonu sanırım ona kullanışlı gelmişti. Leila’nın kollarına geri oturmuştu, çünkü diğer kızları da olabildiğince güvende tutabilmek için olması gereken yerin orası olduğunu hissetmişti. Kullanışlılık bir yana, ikisinin birbirlerine böyle sarılmış olarak görmek, gözlerime bayram ettirmişti.

 

Gülmek istemiştim, ama faytonun bir kenarını tutup ayağa kalkarken bu hisle savaştım.

 

“Merak kediyi öldürür Yuki!” dedi Naiya. “Orası bir kedi için bile çok tehlikeli, eğilmen gerekli.”

 

Benimle gelen eşkıyalar arasına kendini koyarak, görevini tamamlamak için elinden geleni yapıyordu, ama omzuna vurup bunun gereksiz olduğunu söyledim ve önüne geçtim. Pekala, bu şerefsizleri cehenneme gönderme ve benim yolculuğumun tadını çıkarmaya geri dönme zamanım geldi.

 

Faytonun arka çıkışına ulaştığımda yaptığm ilk şey, bana doğru gelen bir oku yakalamak olmuştu. Onu öylece kenara attıktan sonra bir kolumu saldırganların olduğu yöne doğru kaldırmıştım. Ve bunu yaparken bir büyü yaptım.

 

Büyüm yolu bozmuştu; toprak yükselip şekil alırken dönüyordu; faytonumuzun üzerinden geçtiği yol, tam bir devasa ejderhaya dönüşmüştü.

 

Bir kükreme geldi. Toprak tabanlı kuklanın doğduktan sonra yaptığı ilk şey, sesini yükselterek, şeklini aldığı yaratığın sesini taklit etmekti. Varlığının kanıtlamaya çalışması tamamlanınca, ejderha gözlerini, birazdan kurban olacaklara dikmişti.

 

Eşkıyalar iyi bir durumda değildi. Yerdeki ani değişiklik bineklerinin dengelerini kaybetmesine ve karmaşa haline düşmelerine neden olmuştu. Öncü kuvvetlerin tepki vermeye fırsatları bile olmamıştı. Her biri domuzundan fırlatılmış ve ejderhanın ortaya çıkmasından dolayı oluşan kratere doğru yuvarlanmaya başlamıştı. Artçı kuvvetler de benzer bir senaryoyla karşı karşıyaydı. Onlar da bineklerini durduracak ya da çukurdan kaçınmak için yönlerini değiştirecek zamanı bulamamıştı. Ya da müttefiklerinden kaçınmak için. Aşırı gelişmiş domuzlar dengesini kaybetmiş iş arkadaşlarıyla çarpıştı ve üzerlerindeki adamları bir kez daha sağa sola fırlatmışlardı. Ortalık karman çorman olmuştu. Eşkıyalar ve domuzlar devasa bir köpek bokuna dönüşmüştü.

 

Sadece bu, sürünün itlafına yetmişti. Eşkıyalar kendi dostlarının ayakları altında ezilirken, haritamdaki kırmızı noktaların sayısı git gide azalmıştı.

 

“Ye.”

 

Emrime itaat eden ejderha ağzını kocaman açtı, dişlerini çıkardı ve tüm eşkıya çetesini tek lokmada yuttu. Saldırı gayet açıktı; neyin geldiğini biliyorlardı. Hala hareket edebilenlerin bir kısmı, güvenli bir yere sıvışabilmek için ellerinden geleni yapmaya çalışmıştı. Ama bunun için artık çok geçti. Ejderha, domuzları ve eşkıyaları, çiğnemeden yutmuştu bile. Ve sonra, her bir rakibim boğazından aşağı inince, ejderha toprağa dönüşüp kayboldu. Taş devin ısırığından kurtulacak kadar talihsiz olanlar canlı canlı gömüşdü ve boğulmaya terk edildi.

 

Sadece bir saldırı yapmıştım, ama her bir eşkıya ölmüştü. Bütün birlik yok edilmişti.

 

“Heh.” Diye yarım bir gülüş attım. “Peki, ne diyorsun bakalım Leila? Yeni büyüm bayağı güzel ha?”

“Harikaydı efendim. Bana gösterdiğiniz diğer büyülerden çok daha güçlü görünüyordu.” dedi hizmetçi.

“Hıhı.” diye onayladı Enne. “İşte benim sahibim.”.

 

Az önce yaptığım büyü, Lefi’nin öldürmemi izlediği devasa kertenkeleyle olan anlaşmazlığımız sırasında düşündüğüm bir şeydi. Asıl amacı büyük düşmanları kontrol altında tutmaktı. Ama az önce gördüğümüz üzere, küçük hedefleri diri diri gömmek için de kullanılabiliyordu. Biliyor musunuz, neredeyse şu eşkıyalar için üzülecektim. Canlı gömülmek bok gibi bir şey olmalı. Bayağı zalimce bir şeydi. Ama bir şey diyeyim mi? Bu kendi hatalarıydı. Yani, ünvanlarını gördünüz mü? Hepsi katildi. Ve çoğu bundan daha da fazlasıydı. Onlar gibi insanlar, acınmayı hak etmiyorlardı. Hatta tek hak ettikleri şey öldürülmekti.

 

Boyutundan yola çıkarak, büyünün çok fazla kullandığı düşünülebilirdi, ama bana göre, verimli olup olmaması pek de önemli değildi. Bundan arka arkaya birkaç düzine yapacak kadar MP’ye sahiptim. Bu harika. Tek kişilik lanet bir topçu bataryası gibi hissediyordum. Off, eğer istersem, bir savaş alanını muhtemelen bir mermi cehennemine çevirecek kadar şeh fırlatabilirdim.

 

Şimdi, belki,” Hey Yuki, neden bunun bir ejderhaya benzemesi gerekiyor ki?” falan diye düşünebilirsiniz. Bakın çocuklar, cevap basit. Çünkü böyle daha havalı görünüyor. Başka neden olacak?

 

Eşkıyalar artık gittiğine göre, koltuğuma dönmekte özgürdüm, bu yüzden tam da böyle yaptım ve yerime oturduğumda, herkesin, cidden herkesin bana doğru baktığını fark ettim. Leila ve Enne dışında her bir yolcu şaşkın ve şüphe dolu gözlerle bana bakıyordu.

 

Niha…. Nihaha… Nihahahahahahahaha! Bunu gördünüz mü köylüler? Buna bir iblis lordunun kudreti denir.

 

Pekala, şimdi dinleyin çocuklar, çünkü size iyi bir öğüt vereceğim. Romanlarda falan ana karakterlerin saçma bahaneler üretip olduklarından daha az güçlü görünmeye çalıştıklarını, çünkü dikkat çekmek ya da mesele çıkarmak istemediklerini bilirsiniz. Ve her zaman ileri atılıp yine de bunu yaptıkalrını da bilirsiniz.

 

Evet, buna siktiğimin salaklığı denir.

 

Onlar gibi aptalların cesaretlenmesi gerekir.

 

Bir erkek olmanın tüm olayı, kendini havalı göstermek için elinizden gelen her şeyi yapmanızdır. Dikkat çekmek istersiniz. Hava atmak istersiniz. Sıradan, aptal, sikik bir beta olmak istemezsiniz.

 

Erkek olmanın olayı, lanet olası bir korkak olmamaktır. Gururlu olun. Heyecan ve macera arayın. Kenarda mal mal oturan bir emo olmayın.

 

Aşk yaşamak mı istiyorsunuz? O zaman hayal kurmakla boşa vakit harcamayın. Hayallerinizin hayal kalmasına izin vermeyin. Sadece yapın. Ayağa kalkın, dışarı çıkın ve yapın. Gerçek bir adam olun, ve istediğiniz kadar karı sizin olur. Hatta erkekler bile etrafınıza toplanır.

 

Bunu duydunuz mu çaylaklar? Benim gibi yüksek IQ’lu bir herif olmak istiyorsanız, görevinizi yerine getirmelisiniz.

 

“Efendim, gerçekten çok güçlü olduğunuzu ve kendi zaferinizin tadını çıkardığınızı anlıyoruz, ama duygularınızı bu kadar kolay göstermemenizi size önerebilir miyim...? Bütün hissettikleriniz yüzünüzden okunuyor.” dedi Leila.

 

Evvet hanımım. Çok üzgünüm. Yemin ederim tekrar olmayacak.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2021-07-15 15:46:56
Çeviri ve edit için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 20:29:36
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 23:55:13
Çeviri ve edit için teşekkürler elinize sağlık
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-04 03:04:36
Yuki alıştı iblisliğe
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-24 05:10:25
Çeviri ve edit için teşekkürler. Ellinize emeğinize sağlık
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-09 11:40:05
Lanet yuki tam kafa dengi adam
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-06-03 18:14:13
Sonunda leillada yukiye düşecek gibi 😗
Qukien (11 puan) Üye
2020-10-21 19:47:34
@ASİLZADE, bence düştü bile
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-06-02 21:47:08
Yuki.. (つ﹏⊂) senin yerine utandım be adamım.. Çeviri için için teşekkürler, ellerinize sağlık^
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-06-02 20:10:16
Çeviri için teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-06-02 17:57:55
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-02 15:27:53
Çeviri ve edit için teșekkürler.