Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

08 Ekim 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1150 Görüntülenme
Bu bölümü 28 Kişi beğendi.
Cilt 19

Zindan Fetih Operasyonu Başlasın! - Kısım 5

“Size çay getirdim ey saygıdeğer Büyük Üstat!” Reyus, sanki kendisi üzerine titreyerek demlemiş gibi davranarak, bir mataradan bir bardak çay koyarak bana doğru uzattı.

“Mükemmel.” Oyun oynama havamda olduğumdan, bardağı kabul edip bir yudum alarak ona ayak uydurdum. “Bu berbat. Böyle berbat bir bardak çayla bir kadını tatmin edebileceğini gerçekten düşünüyor musun!?”

 

İfadem tamamen ve tümüyle temelsizdi. Çayla ilgili hiçbir şey bilmiyordum ve bu bardaktakinin iyi ya da kötü olduğuna karar verebilecek yetide değildim. Ama yine de kaşlarımı çattım ve ona bağırdım, tamamen eğlenceye uygun olsun diye.

 

“Çok özür dilerim efendim! Bir sonrakinde lezzetli olması için elimden geleni yapacağım!”

“Öyle yapmalısın.” Diye başımı salladım. “Motivasyon eksikliğin var gibi, o yüzden sana daha somut bir şeyle yön vereyim. Zayıf bir ihtimalle de olsa, bir kızla tanıştığını ve bir nedenden ona çay sunacağını hayal et. Eğer çayının harika lezzeti ve aroması senin sert ve dağınık görüntünün aksi bir şekilde duracak olursa, kesin olarak kalıcı bir etki bırakırsın. Seni hatırlayacaktır, hem de kısa süreliğine değil.”

Reyus, az önce yeni bir aydınlanma seviyesine çıktığını gösterir bir şekilde “Ö-önemli bir nokta!” dedi. “İyi, iyi! Eğer kendine bu kadar güveniyorsan, o zaman şahsi deneyimlerine istinaden konuşuyor olmalısın!”

“Şeyyy... e-evet... sanırım öyle.”

 

Ve öyle desem de, tabii ki şahsi deneyimlerime istinaden konuşmuyordum. Yinelemem gerekirse, çay hakkında bir bok bilmiyordum. Öyle bir şeyi başarabilmem neredeyse imkansız.

 

“Bu bana Leila’dan sana çay yapmayı öğretmesini istediğin zamanı hatırlattı.” diye fısıldadı aşırı eğlenmekte olan Nell, “Tüm detaylara dikkat etmenin çok can sıkıcı olduğunu düşündüğün için dersi iptal ettiğini hatırlıyorum.”

“Öhöm...” Nell’in yorumunu tamamen görmezden geldim ve boğazımı temizledim. “Neyse, durum ne olursa olsun Reyus, ihtiyacın olan şey detaylara dikkat etmek.  Çay demleme sanatından başlayarak günlük yaşamındaki detaylar hakkında seni daha fazla düşünmeye iteceğiz.”

“Anlaşıldı Büyük Üstat!”

“İyi, iyi. Sadece şunu hatırla, çok çalışman gerek. Öğrendiğin her şey arayışında sana yardımcı olacak ve sana güzel bir kızın kalbini çalmak için kullanacağın birçok araçtan biri olacak.”

Saygılı bir şekilde eğilerek, “Evet efendim!” dedi.

 

Her ne kadar bana A yolunda eşlik eden üçlünün az ya da çok neden bu küçük skeçle uğraştığımız hakkında bir fikri olsa da, yanımızda olan diğerlerinin şu anki durumla alakalı hiçbir fikri yoktu.

 

Tamamen şaşkına dönmüş Griffa, “Ne lanet şeyler dönüyor burada?” diye sordu. Başta bir süreliğine sessizce seyretmişti, ama grup üyelerinin çok garip davrandıklarını görmek, nihayetinde şaşkın bir yorumda bulunmasına sebep olmuştu.

Lurolle, “Bilmek istemezsin...” dedi bıkkın bir iç çekişle. Reyus’un saçmalıklarından tamamen bıkmıştı. “Bulduğunda kazanacağın tek şey bir baş ağrısı olacak.”

 

Büyücüden aldığım izlenim, grubun en olgun üyesi olduğuydu ve bu, her ne kadar grubun resmi lideri Griffa olsa da, diğerlerinin ihtiyaçlarını halleden ve onları hizada tutanın o olduğunu gösteriyordu. Senden az daha büyük bir kız hissiyatı veriyordu.

 

“...Şu anki davranışlarınızdan, saldırıya uğramış olsanız da iyi olduğunuzu anlıyorum.” dedi Carlotta.

“Evet. Galiba ani bir saldırı dalgasına tutulan tek biz değiliz ha?” Diye cevapladım.

“Küçük bir grup olsalar da, biz de bir grup iskelet grubuyla uğraşmak zorunda kaldık.”

 

Grubun iki parçası kendi saldırı dalgalarını geri püskürtmelerinin ardından tekrar bir araya gelmişti. Diğer grubun da saldırıya uğramış olabileceğini fark ettiğimiz için yol ayrımına doğru yola çıktık ve diğer grupla tekrar buluştuk. Görünüşe göre haklıydık. Her iki alt grup da, saldıran güruhun büyüklüğü dışında, benzer tecrübeler yaşamıştı. Biz üç yüz düşmanı alt etmişken, onlar bizimkinin yaklaşık üçte biri büyüklüğünde bir güruhla karşılaşmıştı, ki bu, iblis lordunun, nispeten az sayıda kişiden oluşsak da bizim grubumuzu daha büyük tehdit olarak gördüğü anlamına geliyordu.

 

Bir başka deyişle, stat sayfamın sahte olduğunu anlamıştı. Stat sayfamı lk insanmışım gibi davrandığım zamanda olduğu şekilde ayarlamıştım, ama onun bölgesindeyken gerçek güç seviyemi ondan saklamam aslında imkansızdı. Çünkü benim gibi o da harita kullanma yeteneğine sahipti. Benim gibi, her bir kişinin ona sağladığı DP miktarına bakabiliyordu. Benim zindanıma göre hiç DP etmiyordum, ama burada durum farklıydı. Burada ben bir istilacıydım ve statlarım diğer herkesinkinden daha yüksekti, yani bu, başıma konan ödülünde diğerlerinkinden çok daha yüksek olduğu anlamına geliyordu. Stat sayfamı kurcalarken gördüğü şeyle zindan arayüzünün ona söylediği arasındaki uyumsuzluktan bahsetmeme gerek bile yok. Herhangi aklı başında iblis lordunun zindanının araçlarına güvenmemesine bir sebep yoktu, çünkü anladığım kadarıyla bir zindanı kandırmanın hiçbir yolu yoktu.

 

Beni hesaba katmadan bile, düşman iblis lordu büyük ihtimalle grubumuzdaki büyük tehdidin Nell olacağını anlardı. Ordusunun geri kalanı hala işinin ehliydi ve ayrıca Carlotta da şüphesiz kayda değer bir tehditti, ama her iki durum da insan normları referans alındığında doğru oluyordu. Tüm niyet ve amaçlarının potansiyel vücut bulmuş hali olan kahramanın aksine, onlar sadece insandı.

 

Sebebi her neyse, iblis lordu bizim grubumuzun en büyük tehdit olduğuna karar vermiş ve daha büyük olan saldırı dalgasını bize yollamıştı. İyi bir karardı, ama sonuç olarak çabaları boşa çıkmıştı.

 

“Sonuç olarak bir çıkmaza vardık.” dedim. “Sizler herhangi ipucu bulabildiniz mi, yoksa burada takılı mı kaldık?”

“Onu bulduğumuzdan epey eminim.” dedi Carlotta.

“Ne, gerçekten mi?” Klasik geç jeton düşme tepkisi vermiştim; tepkisi beklentilerimi aşmıştı. Takıldığımız ve ilerleyecek bir yol bulamadığımız için geceyi zindanın içinde geçirmek zorunda kalacağımız bir senaryoya kendimi hazırlamıştım. Belli ki yanılmışım.

“Ama bir sorun var.” diye kaşlarını çattı. “Gerçi can sıkıcı bir şey desem sanırım daha doğru olurdu. İlerlemek yerine yeniden toplanmaya bu yüzden karar verdik.”

Biraz garip bir gülümsemeyle, “Gördüğümüz şeye can sıkıcı demek tam isabet olurdu.” dedi Griffa.

 

Can sıkıcı bir şey mi? Bu ne anlama geliyor ki lan?

 

Maske takıyor olmama rağmen tek bakışta şaşkınlığımı görebilen Carlotta, “Onu göstermek, açıklamaktan daha kolay olur.” dedi. “Beni takip edin. Sizi götüreyim.”

 

***

 

Karşımda kasvetli, sisli bir mezarlık vardı. Etrafa serpiştirilmiş yıpranmış mezar taşları, kalın, yoğun bir sis ve aynı derecede puslu, kapalı gece gökyüzü tarafından gizleniyordu. Buradaki zemin topraktı ve hiçbir sallanmanın olmaması, sanki bir gemide olmadığımızı gösteriyor gibiydi. Sanki tamamen başka bir boyuta adım atmıştık. Bir başka deyişle burası, kalemin bulunduğu çimenli düzlükler gibi bir kat, iblis lordunun mutlak gücü elinde tuttuğu sürekli gece olan farklı bir diyardı.

 

“Eeeeevet... Pekala... Neden buna can sıkıcı bir durum dediğinizi şimdi anlayabiliyorum.”

 

Bana sunulan manzaradan, ilerlemenin baş belası bir durum olacağı anlaşılabiliyordu. Çünkü bu, kelimenin tam anlamıyla ağzına kadar tuzakla doluydu. Büyülü gözüm, toprağın altında gizlenmiş absürt miktardaki büyülü işaretleri tespit ediyordu. Ve muhtemelen sadece onlar da yoktu. Büyücülükle yapılmış her şeyi görebilme yeteneğine sahip olsam da, büyüye dayanmayan şeyleri algılayabilecek seviyede değildim. Büyük ihtimalle, algılayabildiğim sayısız tehditin yanında çukurlar, kazıklar, kaya tuzakları ve diğer benzeri ölümcül ama büyülü olmayan mekanizmalar da bulunuyordu. Hatta muhtemelen tuzaklarını yarı yarıya ayırmıştır. Biliyorum, çünkü ben de öyle yaparım.

 

“Oh dostum, tuzaklara bayılırım.” diye homurdandım.

Aynı miktarda keyifsiz bir tonda, “Her yerde tuzak olduğunu doğruladık.” dedi Carlotta. “Ayrıca geceyi kendi avantajlarına kullanan çok sayıda canavar da var.”

“Evet... Birkaç tanesini şimdiden algılayabiliyorum.” dedim. “Pekala... Size bu yerin iblis lorduna gittiğini düşündüren şey nedir?”

“Grubunun iblis lordunun odasının dışına bir işaret bıraktığından sanıyorum Griffa bahsetmişti.

“Aynen öyle.” dedi Griffa. “Geçen sefer hiçbiriniz bizimle olmadığınızdan bilmiyorsunuz, ama gittiğimiz yerlere hep iz bırakıyorduk. Geçen sefer iblis lorduna giden kapıyı koruyan kat efendisine çıktığı için, buraya açılan kapının hemen dışına bir işaret koymuştuk.”

 

Konuşurken katın girişini eliyle işaret etti. Kapının hemen dışında tebeşirle çizildiği anlaşılan bir işaret olduğu kesindi. Tekrar düşününce, bu işareti zaten birçok kez gördüğümü fark ettim ve maceracıların bu işareti önceden gittikleri ve henüz gitmedikleri yolları ayırt etmek için kullandıklarını hayal meyal hatırladım.

 

“Sanırım geçen sefer onu bayağı korkutmuş olmalıyız, değil mi dostum?” dedi Reyus. “Muhtemelen artık istilacı istemiyordur, özellikle senin gibi bir istilacıyı Büyük Üstat.”

“Evet, doğru olabilir. Sanırım bu yolda gitmek, daha fazla araştırma yapmaktan çok daha yararlı olacak ha?”

Ben sonraki adımlarımız üzerine kafa yorarken, grup arkadaşına dönen Griffa, “Pekala... Reyus...” dedi. “Neden maskeli adama efendinmiş gibi seslenmeye başladın?”

“Çünkü tam olarak öyle patron. O adam bana kalbe açılan yolları öğretiyor.” Okçu bir elinin baş parmağını kaldırarak Grifa’ya doğrulttu.

“...Anlamıyorum.”

 

“Açıklamaya” rağmen, Griffa’nın kafası hala karışıktı ve nasıl tepki vermesi gerektiğinden emin değildi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-02 12:11:43
“Sanırım geçen sefer onu bayağı korkutmuş olmalıyız, değil mi dostum?” dedi Reyus. “Muhtemelen artık istilacı istemiyordur, özellikle senin gibi bir istilacıyı Büyük Üstat.” “Evet, doğru olabilir. Sanırım bu yolda gitmek, daha fazla araştırma yapmaktan çok daha yararlı olacak ha?” Ben sonraki adımlarımız üzerine kafa yorarken, grup arkadaşına dönen Griffa, “Pekala... Reyus...” dedi. “Neden maskeli adama efendinmiş gibi seslenmeye başladın?” “Çünkü tam olarak öyle patron. O adam bana kalbe açılan yolları öğretiyor.” Okçu bir elinin baş parmağını kaldırarak Grifa’ya doğrulttu. “...Anlamıyorum.” “Açıklamaya” rağmen, Griffa’nın kafası hala karışıktı ve nasıl tepki vermesi gerektiğinden emin değildi. ASDAJSDKAJSDKJASDKJ AHH YUKİ'Yİ ÜTAT YAPMAK TAMAMİYLE MALLLLLLLLLLLLLLLLLLIKKTIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRRR
Doran (9 puan) Üye
2020-10-18 00:17:02
Daha 5 bölüm var güncel değiliz gerisi ne zaman gelicek
Kalender (47 puan) Üye
2020-10-16 20:44:12
ing si kac gunde bir yayinlaniyo bekleyemiyorum
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-10-15 23:16:57
Güncelde miyiz ? Günceli kaçta acaba bilen varmı teşekkürler.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-10-09 16:13:02
Bölümler biriktiğinde tekrar başlayayım.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-10-09 00:22:19
çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-10-08 18:56:08
Çeviri ve edit için teșekkürler.
KW299 (17 puan) Üye
2020-10-08 17:35:42
Günde kaç bölüm geliyor?
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-10-08 19:00:23
@KW299, eskiden günlük 1 gelirdi lâkin seri güncele geldiğinden yavașlamak zorunda kaldı.