Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

05 Nisan 2021
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
816 Görüntülenme
Bu bölümü 15 Kişi beğendi.
Cilt 22

Ebeveynlik

 

Eve döndüğümüzde ilk yaptığımız şey geldiğimizi haber vermek olmuştu; her birimiz kendi yöntemimizle “geldik” dedik. Geldiğimizi hemen fark eden Shii bizi enerjik bir “hoş geldiniz”le karşılamıştı. Elindeki tişörtü asma işini daha bitirmeden bize doğru pıtır pıtır gelmişti. Bu çamaşırları asmaya yardımcı olan Lyuu’nun döndüğümüzü görmesine sebep olmuştu.

 

“Hepiniz hoş geldiniz. Hepinizin sağ salim döndüğüne sevindim!” Aşırı heyecanlı yapışkanın aksine sesini yaptığı şeyi heyecanlı bir şekilde bırakmak için yükseltmişti.

 

Bir sonraki karşılayanlar, tesadüfen hepsi oturma odasında bulunan heyula kızlardı. Hmm... bu garip.

 

“Illuna nerede?”

 

Genel olarak konuşursak, döndüğümüzde bizi ilk karşılayan hep vampir olmuştu. Kendi başına oynamak yerine başkalarıyla oynamayı sevdiğinden ve bütün arkadaşları burada olduğundan ortalarda görünmüyor olması biraz garipti. Normalde şu sıralar kucağıma doğru uçuyor olması gerekirdi.

 

“Illuna nehre düştü...” sorum, Shii'y, şaşırtmış, endişesini göstermek için “yüzünü” buruşturmuştu.

 

Sanırım benim yaptığım nehirden bahsediyor.

 

“Yaralandı mı?” diye sordu Lefi.

“Birkaç çiziği vardı ama Shii şifa büyüsü kullanarak onu iyileştirdiğinden o yaraları geçti,” diye açıkladı Lyuu. “Ama suya düşüp sırılsıklam olmak onu hasta etti. Sanırım şu anda uyuyor. Çalıştığımız zaman çok gürültülü olduğundan ve dinlenmeye ihtiyacı olduğundan onu hana taşıdık.”

“Ah... Eğlenceli.”

 

Bir başka deyişle, Illuna üşütmüştü.

 

***

 

“Ona bir iksir verip arkamıza yaslanamaz mıyız?”

 

Soru Leila’ya yönlendirilmişti. O ve ben Illuna’ya besleyici, güçlendirici bir yemek hazırlamak için birlikte çalışıyorduk.

 

“İksirler sadece ciddi hastalıklarda kullanılmalı.” Beklenildiği üzere cevap başını sağa sola sallamasıyla birlikte gelmişti. “Çalışmalar gösteriyor ki, hafif hastalıklar için iksirlerin kullanılması uzun vadede vücudu zayıflatıyor ve onlara karşı bağımlılık geliştirilmesine neden oluyor. Illuna sadece hafif bir üşütme geçirdiğinden, kendi başına savaşmasına izin vermemiz onun için en iyisi olacaktır diye diye düşünüyorum.”

 

Şahsen bağışıklık konusuna o kadar hakim değildim ama demek istediği şeyi az çok anlamıştım. İksir kullanmak büyük ihtimalle bağışıklık sisteminin hastalığa neden olan tehdidi öğrenmesini engelliyordu.

 

“Anladım...” açıklamayı özümsedikten sonra başımla onayladım. “Peki ne zaman üşüttü? Dün mü?”

“Sanırım semptomları iki gece önce başladı. Soğuk aldığını dün fark ettik.” Leila pirinçten yapılmış bir lapayı bir kaseye boca etti. “Lapa hazır Lordum. Bitirdikten sonra geri getirebilir misiniz?”

“Tabii.” Yemeğe bir kez daha bakınca, başta sandığımdan çok daha karmaşık olduğunu fark ettim. Yumurta, taze soğan ve hatta minyatür köfteler bile vardı. “Vay canına, iyi görünüyor... Burada olman hayatımızı değiştiriyor gerçekten.  En basit yemekleri nasıl süper leziz yapabiliyorsun, inanamıyorum.”

“Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum Lordum. Herkesin yemeklerimi beğeniyor olduğunu görmek inanılmaz motive edici.” Hafifçe gülümsedi. “Konusu açılmışken, sana sormak istediğim bir şey vardı. Tam olarak ne yapıyorsunuz? Başta bir tür meyve ya da sebzenin suyu olduğunu sanmıştım ama artık bu doğru bir tanımlama olmaz.”

“Bir enerji içeceği,” dedim. “Soğuk algınlığı olanlara çok iyi gelir.”

 

Ana malzemeleri limon suyu, tuz ve şeker olan, mavi ve kırmızı renkle terleyen meşhur sporcuların bulunduğu reklamdaki içeceğin ev yapımı versiyonunu yapıyordum. Bütün karışımı ısıttım ve sıcaklığını koruması için bir termosa doldurdum.

 

“Bu... ilginç. Bana daha detaylı bir açıklama yapabilir misiniz Lordum?”

“Tabii ama şu anda olmaz. Daha sonra bana hatırlar.”

 

Leila’nın ısrarcı merak huyuna güldükten sonra termosu koltuğumun altına sıkıştırdım, kaseyi hizmetçinin hazırladığı tepsiye koydum ve yatmakta olan vampir sakinimize doğru yola koyuldum.

 

Taht odasına bağlı olan mutfaktan hana gitmek biraz can sıkıcı olduğundan kolay yolu seçtim ve asıl taht odasının kapısını kurcaladım. Kapıyı hana yönlendirmem için tek gereken şey kolunu birkaç kez çevirmekti.

 

Koridora girdim, geçici odasına doğru ilerledim ve kayar kapıyı açtım. Başında onu kontrol etmek için önden giden Lefi, Japon futonunun içinde mışıl mışıl uyuyordu.

 

“Nasıl?” diye fısıldadım.

“Derin uykuda,” dedi Lefi, aynı sessizlikle.

 

Hem termosu hem de tepsiyi bambu kaplı yere koydum ve elimi genç vampirin alnına koydum. Hmmm... Olması gerekenden daha sıcak ama ciddi bir şey gibi görünmüyor. Leila’nın da dediği gibi, kendi kendine savaşmasına izin verirsek ciddi bir sorun olmayacaktır. Bahse girerim, gerçek bir tedavi olmasa dahi en fazla birkaç gün içinde iyileşecektir.

 

“...Soğuk algınlığı gerçekten o kadar kötü bir şey mi?” diye sordu Lefi. “Ben daha önce hiç geçirmedim.”

“Sayılır. Semptomlar farklılık gösterir ama genel olarak konuşacak olursak, boğazın biraz acıyabilir, burnun akabilir, nefes almakta zorlanabilirsin, başın ağrıyabilir ya da çok sıcak veya soğuk hissedebilirsin. En kötü kısmı ise, ne kadar halsiz hissetsen de uykuya dalamayabilirsin ama aşağı yukarı bu kadar. Her şeyi hesaba kattığında o kadar da kötü sayılmaz.”

“N-ne kötü. Ona iksir versen olmaz mı?”

“Yok, en azından bu seferlik. Çok az ateşi olduğundan muhtemelen daha kötüye gitmez sanıyorum.”

“Ö-öyleyse çok endişelenmeme gerek yok sanırım.”

 

Rahat bir oh çekmesi beni gülümsetmişti.

 

“Leila şu sıralar öğle yemeğini hazırlamayı neredeyse tamamlamıştır. Kaleye geri dönüp bensiz başlayabilirsin. Onu kontrol edip yemeğini yedirdikten sonra geleceğim.”

“Pekala. İşin bittiğinde ısıtıp tadını çıkarman için sana yemekten biraz ayıracağım. Kendini çok istediğin yemekten alıkonmuş hissetmene gerek yok. Dikkatini gerekli tedaviye odaklayabilirsin.”

“Teşekkür ederim. Öyle yapacağım.”

 

Lefi’nin gidişini gözden kaybolana kadar izledikten sonra tüm dikkatimi vampire odakladım. Ellerimi hafifçe omuzlarına koydum ve onu hafifçe birkaç kere sarstım.”

 

“Illuna, uyan. Öğle yemeği zamanı.”

“Nnnmmnnn…” gözlerini yavaş yavaş kırparak açtı. “Hı...? Yuki…? Burada ne yapıyorsun? Rüya... olmalı...”

 

Henüz tam ayılamadığı için söyledikleri sessiz ve kopuk kopuktu.

 

“Bu sefer değil,” diyerek güldüm. “Yeni geldim. Nehre düşüp üşüttüğünü duydum.”

“Evet... Güzel taşlar arıyordum ama sonra düştüm.” Gözlerini ovuşturarak kendini tamamen uyandırdı.

“Çok derin olmadığından ya da sizi sürükleyecek kadar hızlı akmadığından siz kızların nehrin kenarında oynaması sorun değil ama cidden daha dikkatli olman gerek. Eğer düştüğünde kafanı vursaydın birkaç ufak sıyrık ve soğuk algınlığıyla kurtulamayabilirdin."

“Özür dilerim. Bir dahakine daha dikkatli olacağım.”

“Aferin sana.” Saçlarını karıştırdım. “Bu kadar azarlama yeterli. Biraz yemeğe ne dersin?”

“Bana sen yedirir misin? Bence tadı öyle daha güzel olur.” Her zamankinden daha şımarık davranıyor.

“Yapacak bir şey yok.”

 

Güven veren bir şekilde gülümsedikten sonra kaseyi aldım, bir kaşık lapa aldım ve yiyebileceği kadar soğutmak için birkaç kez üfledim.

 

“Teşekkür ederim! Yutarken kocaman gülümsedikten sonra bana baktı ve kıkırdadı.

“Hm? Ne oldu?”

“Sadece, herkesin benim için bu kadar endişelenmesinden çok mutluyum.”

“Ne olmasını bekliyordun ki? Sonuçta biz aileyiz.”

“Biliyorum ama yine de çok mutluyum. Shii beni çok iyileştirdi ve kızlar hastalığı kapamadıklarını öğrendiklerinde sıkılmamam için sürekli geldiler.”

“Sanırım gerçekten hasta olamıyorlar ha?”

 

Hastalanacak vücutları olmadığını düşününce mantıklı geliyor. ...Bir dakika, bana mı öyle geldi yoksa söylediği şey, Illuna’nın onlarla iletişim kurabildiğini mi doğruluyor? Birbirimizin niyetlerini yorumlayabilmek için zindan az çok yardımcı olmasına rağmen ben bile onları güç bela anlıyordum. Bunu nasıl yapabiliyor...?

 

“Leila ve Lyuu da gerçekten endişelendiler. Leila bana türlü türlü iyileştirici yemekler yaptı ve yerimi silmek için çok vaktini harcadı. Lyuu, Leila benimle daha fazla ilgilenebilsin diye bütün ev işlerini yapabilmek için çok uğraştı.” Yorganını iki eliyle sıktı. “Herkesin benim için bu kadar şey yapmasından mutlu ve minnettarım.”

“Pekala, madem öyle, onlara borcunu ödemek için bir an evvel iyileşsen iyi olur.”

“Evet! İyileştiğimde yardımcı olmak için elimden gelenin en iyisini yapacağım!” Gülümsedikten sonra gözlerini benimkine kilitledi. “Teşekkür ederim Yuki. Hepsi senin sayende.”

“Benim mi?” Şaşırmıştım.

“Hı-hı. Çünkü herkesi önemsiyorsun ve her günün eğlenceli geçmesi için çok uğraşıyorsun. Hepimizin burayı sevmesinin ve herkesi mutlu etmek için elimizden gelenin en iyisini yapmamızın sebebi bu.”

 

Bir anlığına afallamıştım. Sözleri ağır duygusal bir etki yaratmıştı; onun ebeveyni ve baba figürü olmaktan inanılmaz gurur duymuştum. Ama bu duyguyu söylemeye niyetim olmadığından kafasını okşayarak bu düşünceyi halının altına ittim.

 

Ellerimin altında sıcaklığını hissetmiştim, kendini benim bakımıma emanet eden genç yaşamın sıcaklığını. Ve bir kez daha yemin ettim. Onu ailesinin yerine yetiştirebilmek için elimden gelen her şeyi yapacağıma yemin ettim. İyi bir rol model değildim, daha önce hiç çocuk büyütmedim ya da yetiştirmiş birine danışacak fırsatım da olmadı. Ama sorumluluk sahibi her yetişkin gibi cesaretli olmaya devam edecektim. En azından onun yanında. Ancak bu, karşılaştığım bütün sorunları kaba kuvvet uygulayarak deneme yanılmayla boşa kürek çekip duracağım anlamına gelmiyordu. İhtiyacım olduğunda Lefi ve diğerlerinden tavsiye alacaktım. Ama bu... yeterli olacak mı? Söylemesi zor. Günün birinde, kendimi ailesinin karşısında başım dik duracak ve onlara vasiyetlerini gerçekleştirdiğimi söyleyebilecek miydim hala emin değilim.

 

“Sorun mu var Yuki?” diye sordu.

“Yoo, endişelenmene gerek yok. Bir şey değil.”

 

Onu beslemeyi kestiğimi fark ettim. Neyse ki ağzındaki henüz bitmediğinden düşünceli olduğumu anlayamamıştı. Sonuçta o çok zeki bir kız...

 

“Pekala, hadi şu lapa kasesini bitirelim de yatmaya geri dön.” Sakin, neşeli bir tonda konuşmak için elimden gelenin en iyisini yaptım. “Sonuçta hastayken oyun oynayamazsın.”

“Tamam! Çok fazla oyun oynamak için en kısa sürede iyileşeceğim!”

 

İçinde hiçbir şüphe ya da korku barındırmadığından, gülümsemesi harikaydı, hatta güven vericiydi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-12 23:51:57
oldukça sevimli bir kız ya şu vampir kızımız
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-04-08 23:23:44
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2021-04-08 11:52:24
Elime kıymık battı hadi iksir kullanalım. Bu kafada gidiyorlar 😂. Neyse ki leila var.
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-07 21:03:42
Bölüm için tşk he İçinde hiçbir şüphe ya da korku barındırmadığından, gülümsemesi harikaydı, hatta güven vericiydi bence gayet iyi
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-04-07 02:56:19
Güzel bölümdü.
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-04-07 02:55:45
Çeviri ve edit için teșekkürler