Ejderha İmparator

07 Temmuz 2020
Çeviri: Aratal
Düzenleme: Aratal
524 Görüntülenme
Bu bölümü 7 Kişi beğendi.

Şehirden Önce

Zeng uzandığı çimenlerden doğrulduğu zaman aklında tek bir düşünce vardı. O düşünceler Jianta'yla beraber yaptığı son konuşmaydı. Jianta'ya verdiği sözler uğruna ölümünün boşa gitmesine ve bin yılını boş yere çöpe atmasına razı olamazdı. En azından bunu ona borçlu hissediyordu.

 

Zeng yavaşça ayağa kalktı. Artık oturup ağlamasının bir anlamı olmadığını kendisi de biliyordu. Böyle boş boş oturamazdı. Verdiği sözü ve devraldığı görevi tamamlamak için bir an önce birşeyler öğrenebileceği insanlar arasına karışması gerekiyordu.  Sadece insanlardan birşey öğrenebileceğinin farkındaydı. Ayrıca Zeng'in şuanda bulunduğu orman jianta olmadan hiç tekin değildi.

 

"Hmm insanlar arasına nasıl gideceğim. insanlar nerde yaşıyor ki hem?" Aklında bu düşüncelerle beraber Jianta ve kendisinin yaşadığı mağaranın yolunu tuttu. lazım olabilecek bir kaç eşyasını almakla beraber Jianta ile birlikte yaşadığı mağaraya son kez bakıp anılarını  canlandırmak istiyordu.  Belki bir daha buraya hiç dönmeyeceğinin veya dönemeyeceğinin farkındaydı.

 

Zeng Kendisi için devasa görünen mağaranın girişine gelmişti. Mağaranın yanında küçük bir nokta gibi görünüyordu. Sakin adımlarla içeri doğru girdi.  Jianta ile birlikte yaşadığı mağara artık ona soğukluk hissettiriyor gibiydi. Bir süre ilerlemeye devam ettikçe içindeki soğukluk hissinin kaybolduğunu ve yerini eski sıcaklık hissine bıraktığının farkına vardı.

 

Zeng mağaranın içinde yaşadıkları yere sonunda varmıştı. Farkında olmadan yüzünde bir tebessüm belirmişti.  Yıllar boyunca bu mağaranın her bir köşesinde sadece babası Jianta ve kendisinin anıları olmuştu. Baktığı her köşe Zeng'e eski anılarını canlandırıyordu.

 

Uzun bir süre yaşadığı yere baktıktan sonra Jianta ile beraber uyudukları son noktaya tekrar baktı "Artık başına çıkıp gözlerinin arasında uyuyamayacağım demek. Olsun bundan sonra sen benim vücudumun içinde uyuyacaksın. Seni seviyorum baba"  Düşüncelerine sahipti.

 

Zeng kendi eşyalarının olduğu yere geldiğinde fazla birşeyi olmadığını düşünerek yanına sadece Jiantayla beraber paylaştığı anılara sahip bir kaç eşyayı almaya karar verdi. Eşyalarını kendi battaniyesinin içine koyarak bir sırtına yüklendi.

 

"Hemen gidiyor musun velet."

"B bu ses ba ba babamın sesi" Duyduğu ses karşısında elindeki battaniyeyi farkında olmadan yere düşürüp titreyerek arkasını döndü.

"Baba sen misin bu? Ölmedin mi? Yaşlı moruk seni böyle şaka yapılır mı hiç seni adiiiii!" Zeng diline hakim olamamıştı. "Bekle neden saydamsın sen delirip hayal kurmaya mı başladım. Bir kafayı yemem eksikti. Mutlu musun beni delirttin resmen seni moruk." Duyguları arasında şaşkınlıktan ne söylediğini bilmiyordu.

"Yaşlı moruk mu? Yaşlı moruk ne demek terbiyesiz velet. Dua et şuan gerçek değilim yoksa üstüne basıp ezerdim seni. Neyse sakin ol ben Jiantayım yada en azından ondan kalan son ruh parçası." Saydam Jianta asabiydi

"Neler oluyor ruh parçası da nedir? Hem ne için burdasın? " Zeng artık olayları algılamakta zorluk çekiyordu.

"Sakin ol dedim sana velet. ben öldükten sonra buraya geleceğini biliyordum. Ama burada kalmanı ve gelişimine daha da gecikmediğini istemediğim için bu ruh parçasını geride bıraktım."  Jianta yavaşça açıklamaya başladı.

"Burada kalmayacaktım ki. Hemen unuttun mu yoksa moruk sana bir söz verdim o yüzden eşyalarımı almaya geldim ve gitmek üzereydim." Zeng Tek elini kalça kemiğinin üzerine koyarken cevapladı.

"Kalmayacak mıydın. Yani bu kadar çabuk mu hazırlanıp gidecektin gerçekten. Beni şaşırttın. Öte yandan yani boşuna mı hayatımın 1 ayını feda ettim bu ruh parçası için."  Jianta yüzünü ekşiterek konuştu.

"1 ay derken sakın bana düşündüğüm şeyi söyleme baba." Zengin aklındaki düşüncenin olmamasını istiyordu.

"Evet doğru düşündün bir ay daha yanında olabilirdim böyle olacağını bilsem. Bu kadar çabuk başlayacağını tahmin edemedim açıkcası.Jianta başını yere eğerek konuştu.

"di.. di.. diyorsun ki" Zeng kekelemeye başlamıştı.

"Evet bir ay daha yanında olabilirdim."

"Seni adi moruk seni bir ay ha. Koskoca bir ay. Yeni anılar için bir ay. Yanımda olman için bir ay. Seni aptal moruk seni" Zeng sinirden delirmişti. "Sinirden 32 duyguyu bir anda yaşattın bana seni yaşlı moruk seni"

"Kes sesini  velet. Nerden bileym bu kadar çabuk toparlanıp gideceğini ben en az bir yıl daha burda kalacağını gitmenin zor olacağını düşündüğüm için yapmıştım bunu"

"Seni bunak moruk seni. Ne çabuk unuttun söylediklerini ve benden istediğin sözü. Normalde öyle yapabilirdim hatta ömrümün geri kalanı boyunca bile burada kalabilirdim. Ama bana söz verdirdin ve bir görev verdin. Bunların içinde ne demiştin. Kaybettiklerin için yaşa. Bende görevim ve verdiğim sözler için kaybettiklerim yani senin için ne kadar erken yaşamaya başlasam sana karşı o kadar az suçlu hissederim diye düşündüm" Zeng gözleriy nemlenmiş bir şekilde cevap verdi.

"Zeng sen gerçekten büyümeye başlamışsın hala çocuk olduğunu düşünmem benim hatamdı sanırım. Kusura bakma velet. Bir ayımız boşa gitti. Fakat en azından büyüdüğünü görüş oldum. Çok pis gaza geldim." Jianta gülerek cevap verdi.

"Senin sayende. Öldüğün gün yani dört gün önce büyümeye başladım. Ama bir ay koskoca bir ay lanet olası moruk"

"Neyse başka bir şey için daha bu ruh parçasını geride bırakmıştım.  Nereye gideceksin ne yapacaksın?" 

"İnsanların arasına katılacağım. Kendimi geliştirmem lazım ne de olsa" 

"Nasıl gideceksin peki? buraya en yakın insan şehrine gitmek senin için yürüyerek yüz yıılını alır."

"yü.. yüz mü? Ne dediğini duyuyor musun moruk? Yolda başıma birşey gelmese de yaşlılıktan ölmüş olurum ben "

"Başına bölye birşey gelmesin diye bu ruh parçasını abıraktım işte aslında. Seni en yakın insan şehrinin yakınlarına ışınlayacağım. sonra 2-3 gün içinde varırsın" Jianda havalı görünerek cevap verdi oğluna kendisiyle gurur duyuyor gibiydi.

"Peki dediğin gibi daha bir iki yıl burada kalıp gitmeyi düşünmesem ne yapacaktın."  Zeng eliyle çenesini ovuşturuyordu.

"Basit. Seni zorla ışınlayacaktım."

"Zorla mı? Zorla demek ha seni yaşlı moruk seni. Benim isteklerime hiç saygın yok mu senin." Zeng sağ elini yumruk yapmış Jiantanın karşısında aşağı yukarı sallıyordu.

"Neyse saygısız velet seninle tartışmayacağım. Al bu sana son hediyem. Kendi pullarımdan yaptığım pelerin.Jianta parmağıyla işaret etti.

"Pelerin mi? O da ne  ki? Zeng Jiantanın gösterdiği yere gitti. "İyide bu battaniye moruk yaşlanmışssın sen"

"Onu omuzlarından arkana asacaksın üstüne örtmeyeceksin seni aptal." Jianta pençesiyle yüzünü tutarken başını eğdi. "Pelerinle battaniye arasındaki fark budur? Pelerini her zaman omuzundan arkana asarsın" 

"İyi de ne işe yarıyor ki " Zeng elinde tuttuğu pelerine bakıyordu.

"Seni havalı gösteriyor. ahaha"

"Tamam o zaman hem bu son hediyen almazsam ayıp olur." Zeng pelerini omuzlarından takarken cevapladı.

"Cidden havalı durdun aferin velet."

"Eeee senin oğlunum tabiki havalı olacağım."

"Neyse zamanım bitmek üzere artık seni ışınlamalıyım. Birşey diyor musun." Jianta sakince cevap verdi.

"Evet tabiki diyorum moruk." Zeng sebebini bilmeden gülümsüyordu.

"Dinliyorum terbiyesiz velet."

"Teşekkür ederim moruk böyle konuşmaları bir daha yapabileceğimizi düşünmemiştim. Bu çok iyi geldi bana. " Zeng gülerek sözlerine devam etti.

"Önemli değil velet bana da iyi geldi." Jianta da gülümsüyordu.

"Eee o zaman ben balığa gidiyorum geldiğinde ateşi yakmış ol baba" Zeng tekrar en iyi bildiği ve en az acısız olarak gördüğü vedayı yaptı

"Tuttuğun balıklar büyük olmazsa kendi ateşini kendin yakarsın velet. Geç kalma senin gibi küçük birşeyi bulmak zor oluyor hem sonra yanlışlıkla üstüne basmak istemem.Jianta da gülerek cevap verdi.

 

Konuşma bittikten sonra Jianta'nın ışığı daha parlak hal aldı ve Zeng'in üzerinde aynı renkte bir ışık parlarken Zeng aklından "Seni seviyorum baba" diye geçiriyordu. bir kaç nefes sonra Zeng ve ışığı mağaradan kayboldu. aradan bir kaç nefes geçtikten sonra da Jianta'nın ışığı kayboldu.

 

Zeng gözlerini yeniden açtığında bir tepede duruyordu. sırtında babasının son hediyesi pelerini ve elinde eşyalarını içine koyduğu battaniyesini tutarak önüne bakındı. Önü tamamen orman ve ağaçlarla kaplıydı.

 

"Lanet moruk beni nereye gönderdin hiç birşey yok burada." Aklındaki düşüncelerle sinirlenirken arkasını döndü. şaşkınlıktan düşüncelerini unutmuş önündeki manzaraya bakıyordu. Zeng'in gözlerinin önünde görebildiğince uzanan büyük bir şehir vardı.

 

"Demek bir şehir böyle birşey. Çok büyük bu. Acaba kaç kişi yaşıyor burada. Çok güzell! Hemen gitmeliyim." Zeng elinde battaniyesiyle beraber şehre doğru yola düşerken şehrin ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu.

"Umarım yeni arkadaşlar ve dostlar edinirim şimdiden sabırsızlanıyorum. Merak etme moruk gözün arkada kalmayacak. İstediğin herşeyi yapacağım" Şehrin yolunda heyecanlı bir şekilde ilerleyen zeng yeni arkadaşlarının nasıl olabileceğini düşünüp hayallere dalıyordu.

 

 

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-26 19:58:56
Ellerinize sağlık.
mert kaya (1201 puan) Üye
2021-02-14 22:40:43
yavaş yavaş başlıyor bakalım neler olucak