Ejderha İmparator

07 Temmuz 2020
Çeviri: Aratal
Düzenleme: Aratal
394 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Uzun Bekleyiş

"Buraya sonunda bir ejderhanın geleceğini biliyordum." 

 

"Kim var orda?" Parlaklıktan dolayı gözlerini açamayan Zeng duyduğu ses üzerine gözleri kapalı bir şekilde bağırdı.

 

Zeng bulunduğu çevrede kimsenin olmadığını düşünüyordu.  Birden bire duyduğu bu sesin nereden geldiğini anlamamıştı. Taşın parlaklığı devam ederken gözleri kapalı bir şekilde sesin tekrar cevap vermesini bekliyordu. Lakin uzun bir süre cevap alamadı.

 

"Ne  sen ejderha değilsin" Taşın parlaklığı azalmaya başlayınca ortaya bir siüet çıktı.

 

"Sen ejderha mısın?" Zeng kapalı gözlerinin önünde kim olduğunu merak etti.

 

Zeng cevap alamamıştı. Parlaklık azalmaya devam ettikçe silüet daha da belirginleşmeye başladı. Zeng İse gözlerine çarpan parlaklığın azaldığını hissetmeye başlamıştı. Birkaç kısa dakikadan sonra gözlerine çarpan parlaklık tamamen azalmıştı.

 

"E sende ejderha değilsin ne var bunda?" Parlaklık artık Zeng'in gözlerini açabileceği düzeye kadar gelmişti. Karşısında bir insan silüetinin durduğunu görmüştü. "Yoksa hayalet misin?"

 

Zeng silüete bakarken parlaklığın her saniye azalarak ortaya çıkan karşısındaki silüetin neye benzediğini daha iyi görmeye başlamıştı. Bir süre sonra taşın parlaklığının tamamen kaybolmasıyla ortaya bir insan çıkmıştı. Parlak bir ruh gibi Zeng'in önünde süzülerek duruyordu.

 

"Hey amca sana diyorum. Hayalet misin sen?" Zeng silietin cevap vermediğini görünce artık dayanamadı.

 

"Amma sabırsız şeymişsin velet şurda tamalanmaya çalışıyorduk." İnsan şeklindeki parlaklık tamamen taşın parlaklığının son damlasının kendisiyle birleşmesiyle tekrar konuştu.

 

"Ben bir ejderha değilim. Ama artık bir insan da değilim." Zeng'in önünde süzülen hafif paralk silüet cevap verirken hayalet sorusunu tamamen görmezden gelmişti.

 

"Nesin öyleyse? İnsan değilsin ejderha değilsin. O zaman kesin hayaletsin sen?" Zeng önünde süzülen parlak insan şekline bakmaya devam etti. (Hayalet çıkarsa napacan merak ediyorum :D)

 

"Ne hayaleti be!! Bu zamanda çocuklar bu kadar aptal mı?" Parlak silüet önündeki çocuğun aptal olduğuna inanmaya başlamıştı.

 

"Sen kime aptal diyorsun. Hayalette olsan gebertirim seni!!!"

 

 

Zeng önündeki şeyin kendisine aptal demesiyle delirmiş gibi üstüne doğru koştu. İki eliyle önündeki siliüeti yakalamaya çalıştı.

 

"Hı? İçinden geçtim." Zeng anlamsız koşunca karşısındaki şeyin içinden geçerek  yere düştü. Tekrar kalkınca az önce saldırdığında karşısındaki şeyin kaçmadığını ve olduğu yerde durarak kendisinin hiç kimse yokmuş gibi içinden geçtiğini anlamıştı.

 

"İçinden geçtim. Sen kesin hayaletsin?" Zeng karşısındakinin hayalet olduğuna emin oldu.

 

"Sen cidden aptalsın velet. Yüzlerce milenyum boyunca bekle ve karşına gelen sonuca bak. Ne günahım vardı benim." Zeng'in önündeki siliüet kafasını yere eğip iki yana sallamıştı.

 

"Yeter bana artık aptal deme. Ben gidiyorum. hıh" Zeng kendisine bir kez daha aptal dendiğini duyunca karşısındaki şeye saldıramadığı için döndü ve yürümeye başladı. (Haspama bak Tripte atıyor.)

 

"Gi.. Gidiyor musun?" Milenyum yılları boyunca bekleyen siliüet şuan ne diyeceğini bilemedi.

 

Silüet Zeng'in arkasından bakarken Zeng ellerini bacakları hizasındayken yumruk yapmış geldiği  yöne doğru sinirli bir şekilde çoktan birkaç adım atmıştı.

 

"Aptalmış. Hayalet moruk seni. Ah bir dokunabilseydim sana aptalı görürdün sen." Zeng yumruklarını sıkarken sinirden kendi kendine düşünüyordu.

 

"Bekle bekle aptal değilsin. Yanlış anladın." silüet kendisine  gelince Zeng'i durdurmak için arkasından bağırdı.

 

"Ben gidiyorum. Özür dilemezsen gelmem." Zeng bir an için durdu ve tekrar yürümeye başladı.

 

"Özür mü bir veletten mi?" Silüet özür istenilmesine oldukça sinirlendi. "Tamam ben hatalıydım. Kusura bakma." Zeng'in yürümeyi devam ettiğini görünce panik olup hızlıca özür dilemeye çalıştı.

 

Silüet ne kadar zamandır burda olduğunu bile bilmediği için başka birisinin tekrar gelmesinin ne kadar zaman alacağını bilmiyordu. Birisi tekrar gelse bile dayanabilecek zamanı var mıydı?  cevabı bilmediği için karşısındaki veledi hoş tutmalıydı. (Heriften özür diletti ya la :D)

 

"İşte böyle adam ol" Zeng özür dilemesine karşılık keyiflenerek döndü. Tekrar silüetin önüne doğru geldi.

 

"Şimdi hayalet değilsen nesin sen ve ne kadar zamandır buradasın." Zeng aklındaki soruyu geri  gelir gelmez sormuştu.

 

"Benim adım Farsia. En azından adım buydu.  Geride bırakılmış bir bilinç parçasıyım." Zeng'in gitme ihtimaline karşı sabırla sorularına cevap vermeye razı olmuştu.

 

"Yani bir hayalet değilim. Bundan uzun zaman önce ne kadar uzun olduğunu bile hatırlamıyorken. Kendime bir görev verdim. O zmanlar bu dünyanın zirvesine ulaşmaya oldukça yakındım. Adım iyileri ve kötüleri korkutmaya yeterdi." Farsia'nın silüeti hayatını anlatmaya başladı.

 

"Bir karım olduktan sonra bir çocuğum da olmuştu. Karım ağır bir hastalığa yakalanmıştı. Ne kadar güçlü olsam dahi onu iyileştirememiş veya iyileştirecek birisini bulamamıştım. Oğlumuz çok küçükken Karım vefat etti." Farsianın silüeti bir süre hüzünlü bir hâl aldı.

 

"Ondan oğlumla beraber yalnız kaldık. Onu büyütmek için hayatımın aşkına veda etmeye katlandım ve kendisinin ardından gidemedim. Artık herşeyim olan oğlumu tek başıma büyüttüm. Lakin kader çok acımasızdı. Gerçekleşen büyük bir savaşı kazanmış olsak dahi oğlumu da o savaşta kaybetmiştim."  Farsia'nın silüeti bu noktadan sonra uzun bir süre sessiz kaldı.

 

"Üzüldüm gerçekten. Bende gerçek ailemi hiç tanımamıştım amca." Zeng Farsia'nın siüetinin anlattığı hikayeyle kendisini kötü hissetmeye başladığını belirterek sesizliği bozmak istedi.

 

"Üzülmene gerek yok. Bunlar çok uzun zaman önce oldu. Asıl ben öleli çok oldu. Yaşamıyorum artık." Farsia'nın bilinci tekrar konuşmaya başladı

 

"Oğlumda öldüğü zaman bu dünyada yaşamak için tek bir sebebim kalmamıştı. Bende ailemden bana  aktarılan nesiller boyunca bir mirasa dönüşen emaneti Ejderhalara geri gelip vermek için buraya gelmiştim. Lakin geldiğim zaman burada Ailemin kitaplarında adı geçen Ejderha yoktu. Hatta hiç ejderha yoktu." Farsia'nın bilinci hayal kırıklığını gerçekten hala hatırlıyordu.

 

"Bu dünyada daha fazla yaşamak istemediğimden ve Ailemin mirasını kullanacak geriye kimse kalmadığından dolayı bize verilen lütfu geri vermek istemiştim. Buradaki Ejderhayı bulamayınca bende şuanki bilincimi oluşturma  kararı aldım." Farsia'nın bilinçli silüeti neden bu şekilde olduğunu açıklamaya başladı.

 

"Böylelikle bize verilen lütuftaki Ejderha aurasını kopyalayabilmek için uzun süre araştırmalar yaptım. Bir kaç on yıl boyunca bu araştırmalarımın devam etmesine ve biran önce ölmek istememe rağmen ailemin nesillerdir aktarılan lütfunu sahipsiz başı boş bırakamazdım. Onlarca yıl sonra Auranın küçük bir kısmını kopyalamayı başarmıştım. Kendime verdiğim son görevi yerine getirebildiğim için artık huzur içinde ölebilirdim."

 

"Auranın küçük bir kısmını kopyaladığım için o zamanki gücümle buraya sadece böyle bir tür auraya sahip birilerinin girebileceği bir bariyer büyüsü oluşturdum. Umudum aile kitabımda bahsedilen ejderhanın ben öldükten sonra buraya geri dönme olasılığı yönüneydi."

 

"Umduğum ejderha gelmese de başka bir ejdehanın buralarda olması ihtimaline karşı Aurayı diğer ejderhaların hissedebileceği şekile getimeye çalıştım. Yani kendisinden güçlü aynı tür veya benzer bir auraya işaret gönderecekti.  Böylelikle ailemin lütfu tekrar bir ejderhanın eline geçecekti. Gerekli açıklamayı yapmak için konuştuğun bu bilinci oluşturdum ve bilincimi besleyecek büyü düzeneğini kurdum. Daha sonra burada intihar ettim. Bekleyişimin tamamında  uyumuş gibi olsam da geçen zamanı hisedebiliyordum."

 

"Fakat zaman acımasızdır. Araştırmalarımı yaptığım yıllar boyunca bilincimi besleyecek büyü gücünü toplayan düzenek için benim bile bulmakta zorlandığım binlerce gümüş ruh cevherini enerji olarak  toplamam ve  bu cevherlerin yanında etraftaki büyü gücünü sürekli emmesine rağmen. Düzenek geçen yüzlerce milenyum yılı boyunca zayıflamaya başladı. Şuan için bilincim artık sadece iki yüz yıl daha dayanabilir." Farsia'nın bilinci tüm hikayesini anlatmayı bitirmişti.

 

"Yani Bir hayalet değilsin amca. Üzgünüm benim hatam." Zeng tüm anlattıklarını dinledikten sonra konuştu.

 

"Anlattıklarımdan sadece bunu mu anladın. Senin sorunun ne velet." Farsia'nın bilinci duygu hissetmemesine rağmen ses tonu artmıştı. Somut bir bedeni olsa şuan elini kendi yüzüne vururdu.

 

"Bir sorunum yok benim. Peki bu lütuf nedir." Zeng lütufun ne olduğu konusunda da meraklanmıştı.

 

"Onu da anlatacağım. Ama önce benim soruma cevap ver. Sen buraya nasıl girdin be velet." Farsia'nın bilinç silüeti Zeng'in buraya gelmesine oldukça sıcak baksada buraya nasıl girdiğini merak ediyordu.

 

"Ne bileyim ben. Bulunduğum mağarada lanet bir delik açıldı ve beni buraya çekti." Zeng olan bitenin acısını hatırlayınca tekrar düştüğü zamanki acılarını hatırladı ve hala üstünde olan yırtık pırtık kurumuş kanlar içindeki elbisesine bakmıştı.

 

"Ondan sonra kendimi kör karanlıkta buldum. Boş boş oturup bir süre düşündükten sonra büyü gücümü kullandığımda bedenimdeki kanın dışarı çıkmak üzere olduğunu faketttim." Zeng başına gelenleri anlatmaya başladı.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-28 01:16:15
Ellerinize sağlık.
PoolKodus (131 puan) Üye
2020-07-26 14:27:53
Güzel bölümdü.