Ejderha İmparator

07 Temmuz 2020
Çeviri: Aratal
Düzenleme: Aratal
381 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Jianta'nın Amacı ve Lutfun Açılması

"Tamam tüm bunlara tam olarak inanmış değilim. Yumurtanın mührünün bozulmasından sonra içinden dediğin gibi kılıç dişli ateş kaplanı çıkarsa sana inanıp senden özür dileyeceğim." Zeng inanmış gibi hissetmesine rağmen emin olmak istiyordu.

 

"Sorun yok yumurtanın açılma zamanı geçeli uzun zaman oldu. Şimdi açabilirsin." Farsia anlattığı hikayede kendinden emindi.

 

"Hayalet moruk sen bilge birine benziyorsun sana bir sorum olacak." Zeng Farsiaya döndü. (Açsana yumurtayı ne çıkacak görelim bi.)

 

"Sor bakalım."  Farsia bir soru sorulmasına karşı değildi.

 

"Gelişimciler neden meditasyon yaparken uyuya kalırlar." Zeng ne zamandır bu soruyu birilerine sormak istiyordu. Farsianın anlattığı hikayesine göre bu soruya en iyi cevabı verebilecek kişi gözüyle bakmıştı.

 

"Ne uyuması. Ne eğitimi?" Farsia neden bahsettiğini anlamadı.

 

"Gelişimciler meditasyon yaparken uyuya kalmıyorlar mı?" Zeng kafası karışmış bir biçimde baktı.

 

"Hayır. Öyle birşey yok. Daha öncede duymadım." Farsia Zeng'in yine salaklığı tuttuğunu düşündüğünden konuyu kapatmak istedi.

 

"O halde ben neden sürekli eğitim yaparken uyuyakalıyorum." Zeng uyuya kalan bir tek kendisi olduğunu düşünmeye başlamıştı.

 

"Nasıl yani?"

 

"Ne zaman eğitim yapsam veya büyü gücüm bitse yada bitmek üzere olsa farkında olmadan ve istemeden uyuya kalıyorum." Zeng eğitim süresince başından geçenlere değindi.

 

"Hmm. Bu normal değil. Ama bir dakika dediğine göre seni büyüten ejderha sana kalbini verdi" Farsia'nın aklına birşey gelmişti.

 

"Evet verdi."

 

"Bahsettiğim evrim olayını hatırladın mı. İnsanlar hariç doğadaki tüm canlılara büyü gücünü doğanın kendisi verir demiştim." Farsia evrim konusundan başlamak istedi.

 

"Evet demiştin."

 

"Bu kaplan için ejderha kanıyla evrimleşmesi bir milyon yıl sürmüştü. Fakat insanlar büyü gücünü kendilerini eğiterek ve çok çalışarak kazanıyor." Farsia aklına gelen düşünceyi açıkladı. "Kaplandaki kan bir insanla birleşseydi bu durumda ihtiyaç duyulan evrim süresine gerek kalmayacaktı. Çünkü Eğitimle ve sıkı çalışmayla ejderha kanını büyü gücüne kolayca entegre etmiş olacaktı bir damla kan için tahminime göre 20 yıl yeterdi." Farsia önce normal bir insan üzerinden ejderha kanı etkilerini açıkladı.

 

"Lakin sen direk bir Ejderhanın kanını almadın. Aksine tüm kalbini aldın. Anlattığına göre de kendi kalbinle birleşti. Bu durumda aklıma gelen tek açıklama. Bedenindeki kanın zamanla ejderha kanına dönmesi. Kendini zorladığın zamanlardaysa bedenin ejderha kalbine alışma süreci istemeden hızlanıyor." Farsia dikkatlice fikrini açıklamaya devam etti.

 

"Durum böyle olunca bedenin baskıyı azaltmak için zihnini kapatma ihtiyacı duyuyor olabilir. Yani büyü gücü harcadığın zaman bedenindeki ejderha kalbinin ejderha kanı özü üretme hızı artıyor. Bedenin buna dur diyemediği için sana dur demek istiyor olabilir." Farsia aklına gelen düşünceyi Zeng'e tamamen anlattı.

 

"Bak bunu düşününce aklıma başka birşey daha geldi." Farsia aniden önceki fikrini düşünen Zeng'e seslendi

 

"Nedir?" Zeng düşüncelerinden çıkarak Farsia'ya baktı.

 

"Senin ejderhanın sana gelişimci olmayı öğretmemesinin sebebi bu olmalı." Farsia tek sağ elinin işaret parmağını havaya kaldırmıştı.

 

"Nasıl yani?" 

 

"Dediğim gibi bir insanın ejderha kanıyla birleşmesi ve bunu büyü gücünü entegre etmesi 20 yıl blki çok daha uzun bir süre alabilir. Lakin sen bir ejderha kalbiyle kendi kalbini birleştirdin. Sen bu sayede ejderha kanıyla birleşmiş olmuyorsun. " Farsia buraya kadar açıkladıktan sonra Zeng'in sorusunu bekledi.

 

"Nasıl yani? Anlatsana be adam."

 

"Sen Ejderha kanını direk vücudundaki kalp sayesinde bedeninde üretiyorsun. Yani her geçen gün güç seviyene bağlı olarak zerre damlası kadar Ejderha kanı üretsen bile zamanla bu kan artacak birikicek." 

 

"Eee yani? Bunun neresi kötü." Zeng hiç birşey anlamamıştı.

 

"Yanisi şu kendi büyü gücün varken bu ejderha kalbini almış olsaydın. Büyün sürekli kendini vücudunun ürettiği kana adapte etmeye çalışacaktı. Zamanla büyü gücün bu hıza yetişemeyecekti. Böyle bir şey olduğundaysa en iyi ihtimalle ölecektin. En kötü ihtimalleyse patlayacaktın." Farsia herşeyi açıkladı.

 

"Eee şimdi niye patlamıyorum." Zeng, Farsia'nın saçmaladığını düşünmüştü.

 

"Hala anlamadın mı? Patlamamanın sebebi gelişimci yoluna girmeden ejderha kalbine sahip olman. Bu sayede büyü gücün ilk defa ortaya çıktığında. Kanından dolayı zaten ejderha büyüsüne sahip olarak ortaya çıktı. Bu yüzden patlamıyorsun. Sadece kendini zorladığında bedenin buna dur demesi için uyuyakalıyorsun. Bedenin kullanılan büyü gücünü hızlıca toparlayarak daha hızlı ejderha kanı üretmeni istemiyor. Lakin bunu yapmaya mecbur olduğundan dolayı büyü gücünü bilinçli toplamanı engelliyor. Dantianına çevredeki büyü yavaş yavaş toplanırken bedeninde hali hazırda olan kanı kullanmaya çalışıyor. Bu sayede büyü gücünün ejderha büyüsüne dönüşme süreci devam ederken bedeninin ejderha kalbinden ürettiği kanın üretimini minimum düzeyde tutmaya olanak sağlamak istiyor. " Farsia Zeng'e tekrar detaylı bir açıklama verdi.

 

"Bence sana kalbini veren ejderha aynı zamanda bu sebeple patlamaman için daha önce gelişimci yolunu öğretmemiştir. Ama gelişim yolunu öğretmiş olsaydı kalbini veremezdi. Kalbini vermesi için tüm gelişim seviyeni ve dantianını hatta belki meridyenlerini yok etmeliydi. Herşeye baştan başlaman gerekli olurdu. Bu ölümden beter bir acıdır."

 

"Ejderha sana kalbini vermeyi uzun süre önce planlamış olmalı. yüzlerce yaşındaki birine vermiş olsa. Büyü gücü ve dantianı yok olduğu an büyük ihtimalle ölürdü. 40-50 yaşındaki birisine vermiş olsa bile gelişimin en iyi zamanları olan 12-40 yaş arasını kaçırmış olurdu. Anlaşılan kalbini vereceği kişinin bu yüzden bir çocuk olmasına karar vermiş. Bu sebeple de sana büyü gücü öğretmemiş. En azından tahminim bu yönde ve büyük olasıkla doğru." Farsia hayatın en büyük gizemlerinden birini çözmüş gibi hissediyordu.

 

"Demek öyle. Sen gerçeken bilge biriymişsin. Hayal kırıklığına uğratmadın beni." Zeng tüm Farsia'nın tüm anlattıklarını dinlendiğinde herşey mantıklı gelmiş ve ikna olmuş hissediyordu.

 

"Bizim İçten pazarlıklı moruğa bak sen." Zeng gerçekten anlatılanların mantıklı olmasını hissetmesine rağmen hala şaşırmıştı.

 

"Peki teşekkür ederim amca." Zeng karşısındaki bilincin böyle bir soruyu cevaplama zorunluluğu olmadığının farkındaydı.

 

Aslında Farsia'nın yaptığu tüm açıklamaların bir kaç şey haricinde kalan herşey tamamen doğruydu. Her ne kadar yaşadığı sürede bir çok şey görmüş bir çok şey geçirmiş olmasına rağmen bazı şeyleri idrak etme kapasitesine sahip değildi. Bunda onun suçu yoktu.

 

"Önemli değil. Fakat zamanım gerçekten azaldı. Nerdeyse 3 saat vaktim kaldı artık. Şu yumurtanın mührünü kır artık. Nasıl birşey çıkacağını bende merak ediyorum.Farsia konuyu tekrar mühürlü yumurtaya getirdi. 

 

"Doğru bende merak ediyorum. Kılıç diş kaplan acaba nasıl birşeye benziyor." Zeng parçalanan büyük kristal taşın yanına gitti.

 

Yumurtaya ufak bi göz attı. Yumurtanın boyu kendi boyunun yarısı kadardı. dikkatli bakıldığından tam ortasından geçen zigzaglı ince çizgiler farkedilebiliyordu. Zeng yumurtayı bir kaç dakika inceledikten sonra iki  eliyle kırmızı-sarı renklerde olan küreyi aldı. Küreyide aynı şekilde bir kaç dakika boyunca inceledi. (Ne öğreneceksen sanki kır gitsin işte.)

 

"Amca bunu nasıl kıracağım." Zeng yanlış birşey yapmak istemiyordu.

 

"Küreyi yumurtanın üst ucuna vurarak kır mühür bozulacak." Farsia mührü kırma yöntemini söyledi.

 

Zeng küreyi iki eliyle tutarken havaya doğru kaldırdı ve yumurtanın üst ucuna doğru hızlıca vurdu. Küre yumurtanın ucuna değmesiyle parçalandı. İçindeki kırmızı-sarı renkli sıvı yavaş yavaş yumurta yumurtanın etrafına yayılırken emiliyordu.Birkaç dakika içinde kırmızı-sarı renkli sıvı tamamen yumurta tarafından emilmişti.

 

"Eee bişi olmadı doğru söylediğine emin misin?" Zeng kısa bir süre bekledikten sonra sordu.

 

"Evet eminim aile kitabımızda böyle yazıyordu." Farsia yöntemin doğru olduğunu onayladı.

 

Zeng ve Farsia'nın bilinci dikkatle yumurtayı gözlemliyordu. Lakin bir değişikliğin meydana gelmesi bir saati bulmuştu. Bir saat sonra yumurtadan çatırtı sesleri yayılmaya başladı. Bu sesler giderek hızlandı.

 

On dakikanın ardından sesler sonunda durmuştu. yumurtanın tamamı çatlamış gibiydi. Zeng ve Farsia dikkatli dinlediklerinde içerden birşey dışarı çıkmak istiyormuş gibi yumurtanın çatlak kabuğuna doğru vuruyordu. Gelen sesler bir pençenin duvarı aşındırmaya çalışması gibiydi.

 

En sonunda yumurtanın ilk çatlağı yumurtadan ayrılarak yere düştü. Diğer çatlaklarda peşi sıraya dğşmeye başladı. Yumurta tamamen dağıldığında kol uzunluğunda küçük siyah bir sis bulutu çıktı. Sis bulutunun ortasında birden bire  iki çift sarı renk anlık olarak parladı. Parlaklığı anlık olararak artıp azaldıktan sonra sis bulutunun ortasında hala görünüyordu.

 

Sis bulutu yavaş yavaş kısa bir süre sonra tamamen kayboldu. Ortada sadece sarı parlaklık kalmıştı. bu bir çift sarı parlaklıklığın sisin dağılmasıyla beraber bir çift göz olduğu ortaya çıkmıştı.

 

"Bu mu kaplan! Bu mu kılıç diş! Bunun neresi kaplan neresi kılıç diş. Sence bu şey bir kaplan mı?!!!" Zeng sisin içinden ortaya çıkan rakamı görünce şaşkınlıktan dönüp Farsia'ya bağırdı.

 

"Bağırma bana!! Bende böyle birşey beklemiyordum. Anlaşılan ailem ve ben evrimin sonuçlarını yanlış yada az tahmin ettik." Farsia ortaya çıkan rakama bakıyordu. "Sanırım Lütfü veren ejderha bile böyle bir sonucu tahmin etmemişti." Farsia'nın bilinci duygusuz olmasına rağmen kesinlikle şaşırmıştı.

 

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-28 01:16:35
Ellerinize sağlık.
PoolKodus (131 puan) Üye
2020-07-26 14:28:20
Güzel.