Ejderha İmparator

07 Temmuz 2020
Çeviri: Aratal
Düzenleme: Aratal
390 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Dış Alana Dönüş

"hı? Ne dedin?" Zeng düşüncelerinden kurtularak evrimleşmiş yavru kılıç dişli alev kaplanına baktı.

 

"Jianta'ya olan borcumu sana yani oğluna ödemek istiyorum. Şuan için yeterli güçte olmasamda sana hizmet edebilirim." yavru kaplan Zeng'e bakarken pençesindeki bir damla kanı Zeng'e sunuyordu.

 

"Senle anlaşma mı yapmak istiyor." Farsia kaplanın hareketlerini izlerken şok geçirmişti. Bunun kaplanın kendi isteğiyle olmasını beklemiyordu.

 

"Evet öyle görünüyor. Lakin anlaşma yapmayacağız." Zeng Farsiaya yanıt verdi.

 

"Ne!! neden? Bir başkası böyle birşey için neler yapmaz!!" Farsia oldukça şaşırdı.

 

"Evet neden şuan için güçsüz sayılabilirim ama bu güçle şuan ki seni koruryabilirim." Kaplan Zeng'in cevabına Farsia kadar şaşırmıştı.

 

"Beni koruyabilirsin biliyorum ama Ben efendin olamam. Beni koruyorsan bende seni korumalıyım. O yüzden anlaşmaya felan gerek yok arkadaş olursak bu bana yeterli" Zeng  yere eğilerek eliyle kaplanın kan tutan pençesini indirdi.

 

"A.. arkadaş mı?" Kaplan Zeng'e şaşkınlık içinde bakıyordu.

 

"Çocuk sen gerçekten aptalsın." Farsia artık kendini tutamadı.

 

"Belki de öyleyim. Lakin hiç bir zaman bir başkasının efendisi olmayacağım." Zeng kendisine aptal diyen Farsia'ya bakınca bu sefer sinirlenmemişti..

 

"Şimdi arkadaş mıyız?" Zeng tekrar yavru kaplana baktı ve elini uzattı.

 

"Evet arkadaşız" yavru kaplanın gözleri dolarak Zeng'e patisini verdiler ve el sıkışmış gibi görünüyorlardı.

 

"O halde sana nasıl sesleneyim. İsmin nedir."  Zeng yavru kaplana ismini sordu.

 

"benim bir adım henüz yok." Yavru kaplan başını yere eğerek evapladı.

 

"Peki cinsiyetin ne?" Zeng cinsiyetini sordu.

 

"Dişiyim." 

 

"Beraber bir isim gibi birşey bulalım şimdilik. Ne dersin Farsia?" Zeng  yavru kaplanında cinsiyetini öğrendikten sonra Farsia ve kaplana baktı.

 

"Olur. Çok isterim."  Farsia kaplanın ne söylediğini anlamasa da isim koyma fikri hoş olurdu.

 

"Hmm bir bakalım. Altın pençe, altın diş, kırmızı kürk, altın alev." Zeng yavru kaplanı incelemeye başladı. "alevli kuyruk, tüylü kanatlar."  Bir süre sonra heyecanlandı. "Buldum. Pofuduk." Zeng aklındaki şeyi söylerken gülüyordu. (Mal bu çocuk yeminle bak vahşi evrimleşmiş kaplanı maskara edicek.)

 

"Roaarrrr" 

 

"Sensin pofuduk. Gel sana göstereyim pofuduğu." Yavru kaplan bu isme karşı oldukça sinirlenip. Zeng'e doğru pençesini salladı

 

Farsia'ysa sessiz kalarak elini yüzüne vurmuş ve Zeng'in daha ne kadar saçmalayabileceğini görmek istiyordu.

 

"Tamam tamam hırçınlaşma hemen. Hırçınlaşma mm Hırçın pençe nasıl?" Zeng yavru kaplana baktı.

 

"Diş fazla" Farsia Zeng'e fikrini söyledi.

 

"Bencede sadece hırçın olsun bunu sevdim." yavru kaplan Farsia'ya ona verdi. (Bu kaplan da sıkıntılı)

 

"Tamam o halde sana şimdilik hırçın diyelim. İlerde kendine güzel bir isim seçersin." Zeng kaplan ve Farsia'nın kabul ettiğini görünce sadece hırçın olmasının kötü olmadığını düşündü.

 

"O halde gidelim artık. Kaç gündür buradayım." Zeng Farsia'dan izin istedi.

 

"Tabiki gidebilirsin?" Farsia buna karşı çıkmadı.

 

"Şey amca senin için birşey yapmamı ister misin?" Zeng Farsia için yapabileceği birşey olup olmadığını merak ediyordu.

 

"Gerek yok Ejderhanın lütfunu kötü amaçlar için kullanma ve ona iyi bak benim için yeterli." Farsia görevini bitirdiği için gerçekten mutlu hissediyordu.

 

"Emin misin?  Kemiklerini gömebilirim istersen." Zeng Farsia'nın kemiklerinin böyle çürümesinden rahatsız olmuştu.

 

"Bunu sahiden yapar mısın?" Farsia bu konuyu daha önce düşünmemişti.

 

"Tabi ki bunca zaman bu kaplanı bir ejderhaya vermek için bekledin. En azından bunu hakediyorsun." Zeng Farsia'nın kötü biri olmadığına karar vermişti.

 

"Teşekkür ederim o halde." Farsia, Zeng'in bu hareketine minnet duymuştu.

 

 

Zeng kemikleri alarak bulundukları yere bir mezar açmaya başladı. Hırçında Zeng'e yardım ediyordu. Bir süre sonra yeterli derinliğe ulaşınca Farsia'nın kemiklerini içine koyan Zeng ve hırçın mezarı kapattılar.

 

"Farsia buradan nasıl çıkacağız." Zeng ellerini silkelerken Farsia'ya sordu.

 

"Buraya bir ejderha gelmesi için tasarlamıştım. Seni beklemiyordum. O yüzden bir çıkış koymamıştım." Farsia, Zeng'e baktı.

 

"Dalga mı  geçiyorsun burada mı kaldık." Zeng sağ elini yumruk yaparak Farsiaya doğru aşağı yukarı salladı.

 

"Sakin ol. Geldiğin yoldan giderek. Düştüğün delikten tırmanabilirsin." Farsia, Zeng'i sakinleştirdi.

 

"Peki nasıl gideceğim. Yol kör karanlık." Zeng Farsia'nın fikrini bekliyordu.

 

"Salak çocuk yanına baksana."

 

"Yanıma mı?" Zeng başını sağa çevirdiğinde kendisini izleyen hırçınla göz göze geldi. "Doğru kuyruğunun alevi yolu yeteri kadar aydınlatır." Zeng hırçının kuyruğuna baktı.

 

"Tabi yapabilirim." Yavru kaplan bunu onayladı.

 

Zeng kendisi ve hırçının isteği üzerine Farsia'ya teşekkür etti ve geldiği yola doğru ilerlemeye başladı. Hırçın önde giderken kuyruğundaki alevlerle yolu aydınlatıyordu. Zeng'se geldiği yolu hatırlamaya yönü hatırlamaya çalışarak kaybolmak istemiyordu.

 

"Bu çocuk gerçekten aptal. Fakat kaplanı arkadaşı olarak gördü ve kanlı büyü anlaşması yapmayı reddetti. Hem de bunu kaplanın istemesine rağmen. Sanırım ondan daha iyi kimseyi bulamazdım. Aptal olabilir ama oldukça iyi bir kalbe sahip içim rahat ve huzurla dinlenebilirim artık." Hırçının önde Zeng'in arkada uzaklaşmasını izleyen Farsia bir bilinç olmasına rağmen gülümsüyordu.

 

Zeng ve Hırçın bir kaç saat boyunca hızla ilerlediler. Zeng'in önünde bir ışık olması buraya ilk gelişine göre kat kat daha hızlı ilerlemesini sağlıyordu. Zeng ara ara Hırçına yön veriyor ve yön vermediğ zamansa kendisine Jianta ve Titan hakkında sorular soruyordu.

 

İkili bir kaç saat boyunca ilerledikten sonra sonunda Zeng düştüğü deliği bulabilmişti. Bir duvarda olan deliğe baktıktan sonra Zeng önde Hırçın arkada beraber delikten içeri girerek bir an önce bu yerden çıkmak istediler.

 

Zeng ve Hırçın Farsia'nın yanından ayrıldığından beri yaklaşık bir gün geçmişti. En sonunda mağara tabanına ulaşabilmişlerdi. Zeng Mağara tabanından çekildiği günden itibaren yedi gün geçmişti. Elbiseleri hala yırtık pırtık kaan içindeydi. Bir an kendisine baktıktan sonra görünüşünün kötü  olduğunu hisseti. Lakin üstünü değiştirmek için hiç elbisesi yoktu.

 

"Hırçın kuyruğunun alevini kullanarak biraz mağara içine inebilir miyiz." Zeng hırçının alevine bakarken sordu.

 

"İsediğin buysa yaparız." Hırçın itiraz etmedi.

 

"Güzel o halde yapalım." Zeng gülerek cevap verdi.

 

Zeng Hırçı'nın kuyruğundan çıkan alevlerle beraber mağaranın derinine doğru inmeye başladı. Yavaş yavaş ilerlerken Zeng yolda arada bir duruyor ve gördüğü gölge yosunlarını topluyordu. Hiç elbisesi kalmadığı için dış sahaya döndüğünde kendisine elbise almak için lp lazımdı. Bunun için hazır buradayken bulabildiği kadar gölge yosunu almak istedi.

 

Bir süre sonra Zeng'in topladığı gölge yosunları öncekilerle beraber 100 'e ulaşmıştı. Bu kadarının yeterli olduğunu düşünerek Hırçınla beraber geri dönerek mağaranın çıkışına ulaştılar. Zeng boyut kolyesinden haritasını çıkartarak dış öğrenci alanını ve mağara odasını buldu. İkili mağara çıkışından dış alana doğru ilerlemeye başladı.

 

"Zeng çok fazla kişiyle tanışmak istemiyorum. Senin arkadaşın olsamda insanları pek sevmem." Hırçın yolda ilerlerken Zeng'e baktı.

 

"Sorun değil bende çok kişi tanımıyorum. Sadece Thinker abla ve Mex'le tanışırsan yeterli bence." Zeng bu konuda bir sıkıntı yaşamayacağını belirtti. "Hem seni kimseye gösteremem zaten. Yeterli kadar güçlü değilim ve birçok kişi senden korkabilir yada seni benden almaya çalışabilir. O yüzden tüm süre mağara odamda  kalacaksın. Ben olmadığım zamanlarda bile." Zeng, hırçının  ve kendisinin dış öğrenci alanında sorun yaşamasını istemiyordu.

 

İkili yollarına devam ederken dış öğrenci alanına yaklaştıklarında Zeng pelerinini omuzlarından çıkartarak Hırçına içeri girmesini söyledi. Hırçın bunu ilk başta reddetse de Zeng ona bunu kendisinin kimsenin görmemesi için tek yol olduğunu söyleyince kabul etmek zorunda kaldı. Hırçın pelerinin içine girince Zeng Pelerini ve içindeki hırçını tek eliyle sırtına alıp yoluna devam etti. Bir süre sonra dış öğrenci alanına ulaşmışlardı. Zeng hiç beklemeden mağara odasının yolunu tuttu.

 

"Nerdesin sen Zeng."

 

"Kaç gündür ortalarda yoksun başına birşey mi geldi? Bu üstünün başının hali ne?"

 

Zeng mağara odasının önüne geldiğinde kendisini bekleyen Thiker ve Mex Zengi görünce ona seslendi. Kaç gündür ortalıklarda olmadığından dolayı Zeng'in başına birşey geldiklerine emin olmuşlardı.

 

Mex ilk günlerde Zeng'in mağara odasını bir kaç kere kontrol etse de meditasyonda veya görevde olduğunu düşünmüştü. Lakin daha sonra düşününce meditasyon için kendisine haber vermediğini farketti ve göreve çıkacağını hatırlamıştı. O  saatten sonra birdaha hiç dönmemiş olabileceğini düşünerek binbir zorlukla iç alan öğrencisi Thinker'a haber yollamayı başarmıştı.

 

Thinker durumu öğrendiğinde Mex'in yanına gelip Zeng'i en son nerede ve nasıl gördüğünü öğrendikten sonra başına bir iş geldiğine ikisi de emin olmuştu. Thinker ve Mex bir kaç gün ormanda Zeng'i aradılar. Hatta Thinker kıdemli olamın verdiği avantajla dış aldanda Mex'i arattırmak için görev panosunda bir görev dahi oluşturmuştu. Lakin çabalar sonuçsuz kalmıştı. Görevi kabul eden öğrenciler Zeng'i ararken Thinker ve Mex Zeng'in geri dönmesine karşın Mağara odasının önünde Zeng'i beklemye başlamıştı.

 

"İyiyim bir şeyim yok. İçeri gelin size her şeyi anlatacağım." Zeng önündeki ikilinin endişeli olduklarını farkedince ikisini de mağara odasına çağırdı ve sırtındaki pelerinle içeri girdi.

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ramazan (64 puan) Üye
2021-02-28 01:16:51
Ellerinize sağlık.
PoolKodus (131 puan) Üye
2020-07-26 14:28:45
Emeklerin için teşekkürler.