Zeng'in Potansiyeli ve Gelişim Türü

Bir kaç dakika sonra bulundukları alan ufak bir sarsıntı gerçekleştirdi. Durdukları yerde tohum bir yeşil bir fide verdi ve daha sonra yavaş yavaş  büyümeye başladı. Zeng Heyecanla tohumunun büyümesini izliyordu. Biliyordu ki ne kadar büyük olursa o kadar potansiyelinin olacağının farkındaydı.

 

"Abla bak büyümeye başladı. Kesin kocaman olacaktır." Zeng fidenin yavaş yavaş büyüdüğünü görünce heyecandan Thinker'e seslendi.

 

"Evet büyümeye başladı. Fakat çok heveslenme benimkini geçeceğini sanmıyorum ehehe." Thinker Zeng'in heyecanı karşısında gülümsüyordu. "Acaba gerçekten ne kadar büyüyecek."

 

"Abla bugüne kadar gördüğün en büyük gelişimci tohumu ne kadardı."

 

"Şey sanırsam iç öğrencilerin bir numarası olan Norah'a aitti. Yaklaşık 4 metre uzunluğundaydı."

 

"Abla aklıma takıldı. Madem potansiyelimizi şimdiden öğrenebiliyoruz. O halde neden diğer gelişimciler daha da güçlenmeye çalışıyor. Sonuçta hepsininki önceden belli." Zeng bu konu hakkında biraz sıkıntılıydı. Herkesin potansiyeli belliyse ne için loncalarda daha düşük potansiyelli öğrencileri tutuyorlardı.

 

"Zeng iyi dinle şimdi. Evet herkesin potansiyeli bellidir. Fakat zamanla bu değişebilir. Yani çok çalışıp asla vazgeçmezen ortaya kararlılığını ve azmini koyup ve yaşadığın herşeyden ders çıkarırsan potansiyelin artabilir. Çok daha fazla potansiyele sahip olabilirsin ve bu potansiyelin ne kadar olacağını kimse bilemez. O yüzden gelişimciler çok fazla çalışır. Potansiyelini sürekli arttırmak isterler." Thinker Zeng'i daha önce okuduğu kitaplardan anladıklarıyla aydınlatmaya çalıştı.

 

"Anladım. O halde şuan potansiyelim ne olursa olsun. Çalışmaya hep devam edeceğim. Çok pis gaza geldim." Zeng daha çok çalışmanın, irade ve azmin potansiyel üzerindeki etkilerine çok sevinmişti.

 

Zeng ve Thinker bu sohbeti yaparken gelişmci tohumu bir metreye kadar büyümüştü ve hala büyümeye devam ediyordu. Büyüme hızı biraz hızlanmış gibi geliyordu gözlerine. Zeng bu konu hakkında birşey bilmese de Thinker aklına birşey gelmişt gibi olduğu yerde dudaklarını biraz aralamıştı.

 

"Gelişimci tohumların daha önce büyüme hızını arttırdıklarını hiç görmedim. hep aynı hızda büyürler ve sınıra ulaşmaya yakın hızları yavaşlayarak dururlar. Nedense hala çiçekte filizlenmedi." Thinker önündeki tohumun normal büyümediği için canını bu düşüncelerle istemeden sıkmıştı.

 

"Abla bak bir buçuk metre oldu nerdeyse. Seni geçeceğim mutlaka merak etme."

"Hadi bakalım görelim."

 

Gelişimci tohumun yarattığı fide büyümeye devam ediyordu. Zamanla bir buçuk metreyi geçmiş iki metre boyuna gelmesine rağmen büyümeye devam etti.

 

"Şimdi seninkiyle aynı boya sahip oldu. Ehehe"

 

"Anlaşılan öyle görünüyor fakat bunu kaçırmak istemiyorum. Artık susarak izle." Thinker hala çiçek filizlenmediği için Zeng'i susturup tohuma pür dikkat bakmaya başladı.

 

tohumun büyüme hızı kesilmiyor aksine hızlanmaya devam ediyordu. yakında iki buçuk metreyi geçmiş olmasına rağmen hızlanıyordu.

 

Üç metre

Dört metre

Yedi metre

 

"Lanet olsun şaka mı yapıyorsun daha ne kadar büyüyebilirsin ki ve hiç sarmaşık şeklide almadın." Thinker olanlara gerçekten bir anlam veremiyordu. Kitaplarda daha önce sarmaşık şekli almayıp ve çicek açmadan büyüyen bir gelişmci tohumuna denk gelmemişti.

 

On metre

On üç metre

On yedi metre

Yirmi bir metre

 

"Büyü büyü daha da büyü. Sen benim potansiyelimsin. Bu kadarla yetinme tohumcuk." Zeng hala büyümekte olan tohuma bakarken her geçen saniye büyümesinden dolayı daha dah heyecanlanmıştı.

 

Yirmi beş metre

Otuz metre

Kırk metre

Kırk yedi metre.

 

"Şaka mı yapıyorsun sen!!! Kı kı kırk yedi metre de ne bu çocuk canavar mı?" Thinker artık olduğu yere düşüp kalmış ve önündeki kırk yedi metrelik uzun şeye bakıyordu.

 

Zeng ağzını açıp birşeyler söylemek üzereyken bulundukları alan tekrar ufak bir titreşimle beraber sallandı. Tohum tekrar hareketlenmeye başladı. Fakat bu sefer uzunlamasına değil enine genişliyordu.

 

"Zeng çekil ordan tohumda bir sorun var galiba" Thinker çabucak olduğu yerden kalkıp Zengi tutarak bir kaç adım geri çekilmişti.

 

Tohum enine büyümeye devam ediyordu.

Yarım metre

Bir metre

İki metre

Üç metre

Altı metre

Tohumun enine büyümesi sekiz metreye ulaştıktan sonra durdu. Zeng ve Thinker tohumun artık büyümeyeceğini düşünüyordu. Zeng gördüğü şey karşısında aşırı heyecanlıydı. Thinker ise olanlara bir anlam vermeye çalışıyordu. Thinker yavaş yavaş adım atıp tohuma yaklaşmaya başlayacaktı ki yer tekrar ufak bir sarsıntı geçirdi.

 

"Yine neler oluyor. Sakın daha da büyüyeceğini söyleme bana." Thinker atacağı adımlarını daha atmadan durdurdu ve tohuma bakmaya devam etti

 

Gelişim tohumcuğu artık enine ve boyuna büyümüyordu.  Yerden on iki metre uzunlukta ki mesafeden çıkıntılar çıkarmaya başlamıştı. Ve bu çıkıntılar hızlıca büyüyüp etrafa doğru uzuyordu. En üst tepeye kadar bu olay devam ediyordu. Aradaki tek fark ne kadar yüksekte çıkıntı çıkarırsa o kadar küçük oluyordu.

 

En üst tepeye kadar tüm çıkıntılar çıkmayı bitirdiğinde tekrar bu çıkıntılar içinden irili ufaklı çıkıntılar çıkmaya başladı. Her çıkıntı içinde resmen bir çıkıntı vardı. Zeng ve Thinker olan biteni sadece izliyordu. Zeng potansiyeline bakarken adeta gurur duyuyordu. Öte yandan Thinker'ın ağzı artık cidden bir karış açılmış ve ne diyeceğini düşünemeyerek olduğu yerden önündeki manzaraya bakabılıyordu sadece.

 

Zeng gururuna bakıp gitmiş ve Thinker şaşkınlıktan ağzını kapayıp birşeyler söyleyemeden çıkıntılar üzerinde yeşil yapraklar filizlenmeye başladı.  Gelişim tohumcuğu yavaş yavaş ağaç şeklini almıştı. Ormandaki diğer ağaçlardan hiç bir farkı yok gibiydi. Eğer Thinker önündeki şeyin bir gelişim tohumcuğu olduğunu bilmese kesinlikle ağaç olarak düşünürdü.

 

"Se.. se.. sen benimle dalga mı geçiyorsun? Ağaç mı? Lanet olsun ağaç da ney böyle birşey mümkün mü? Gerçekten gelişimci tohumundan bir ağaç mı büyüdü. Daha ne görebilirim ki bu dünyada. " Thinker artık kendine hakim olamadı. Böyle bir manzarayı hayatı boyunca görmemiş ve bir daha görebilecek olduğunu düşünmüyordu.

 

"Niye kötü bir şey mi bu abla?" Zeng heyecanla gururuna bakarken yanlış birşeyler olduğunu fark etmişti.

 

"Hayır kötü birşey değildir tabi ama daha önce bir gelişimci tohumunun bir ağaca dönüştüğünü hiç görmemiştim. Gören birilerini de zor buluruz gibi geliyor. Hatta imkansız bile olabilir. " Thinker Zeng'le konuşurken Zeng'in onda daha önce bahsettiği şeyleri hatırladı. "Olabilir mi? Gerçekten onu bir ejderha bir görev uğruna yetiştirip kendini öldürerek kalbini vermiş olabilir mi?  Hiç sanmıyorum ama öte yandan bu önümdeki ağaç bunu kanıtlıyor gibi? Gerçekten delireceğim."

 

Thinker Zeng'e baktığı sırada ağaç tekrar hareketlendi. yavaş yavaş ağacın dalında bir çiçek oluştu. Her dalındaki çiçeklerin her biri  farklı renklerdeydi ve bazıları sanki iki veya üç rengin birleşmesinden oluşmuş gibi parıldıyordu. ağaçta toplam 10 farklı renkte çiçek olmakla beraber bu çiçeklerin sayısı bin taneydi. Her bir renkten 100 çicek vardı.

 

"Abla bak dediğin çiçekler? Şimdi söyle bana hangi tür gelişimciyim ben. Acele et sabrım kalmadı abla" Zeng çiçeklerin oluşmasıyla birlikte daha fazla sessiz kalamadı.

 

"Şey bunu biliyorum, Daha önce görmüştüm. çok nadir bir olaydır bu. Sen istediğin gelişim türünü seçip seçtiğin yolda ilerleyebilirsin" Thinker daha önce her gelişim türüne uygun insanları duymuştu. Fakat bunun için gelimci tohumunda açan çiçeklerin çiçek renklerinin her birinin farklı ve eşit sayıda olması gerekiyordu.

 

"Öyleyse ne tür gelişimci olmalıyım. Hiç bir fikrim yok." Zeng kafası karışmış bir şekilde Thinker'dan cevap bekliyordu.

 

"Bence Elementalist olamalısın. Seni Bir ejderha büyütmedi mi. Okuduğum kitapların neredeyse hepsinde elementalist olduğuna inanılıyordu. Gerçi ejderhalar hakkında doğru bir kitap bulmak zor olsada hepsinde ortak düşünce buydu." Thinker Zeng'in hikayesinin gerçek olma ihtimaline istemeden daha çok inanmıştı.

 

"Hmm demek ejderhaların elementalist oldukları düşünülüyor. Peki o halde elementalist bir gelişimci olacağım. Mmm Şey elementalist ne demen bu arada." Zeng Thinker'ın açıklamasından sonra Jianta için elementalist olmak istemişti.

 

"Ruh Gelişimcilerini biliyorsun değil mi? Ruh güçleriyle elementlere dokunmadan elemetleri yaratıp(Hava, toprak, ateş, su, yıldırım) bu elementleri kontrol eden kişilerdir." Thinker önce ruh gelişimcilerini açıklama gereği duymuştu. "Elementalistlerde onlar gibi elementleri kontrol ederler. Aradaki tek fark Elementleri yaratmazlar. Elementler zaten onların içindedir. Ruh güçleri zamanla ve eğitimle seçtikleri elementlere dönüşür ve bu elementler ihtiyaç durumunda vücutlarının herhangi bir noktasında toplanabilir."

 

"Eeee bu çok havalı aynı benim gibi. Kesinlikle bir elementalist olacağım. Çok pis gaza geldim." Zeng Thinker'ın açıklamasıyla kesinlikle bir elementalist olmayı düşünüyordu.

 

"Genel olarak elementalistler tek bir tip element üzerinden ilerler.  Yani hava, su, toprak, veya ateş elementlerinden birini seçer. Bazılarıysa iki element üzerinden ilerler. Çok çok nadir olarka üç element üzerinden gidenlerde vardır. Fakat ben hiç görmedim. Dört elementli bir elementalist ise kimse duymamıştır. Açıkcası elementalistler en zor üç gelişimci türü arasında bulunmaktadır. Hâla emin misin?" Thinker Zeng'in hemen karar vermemesi için bir açıklama yapma gereksinimi duydu.

 

"Kesinlikle eminim ben bir elementalist olacağım. En güçlü ben olacağım." Zeng Thinker'ın açıklamasını hiç umursamadı. Ejderhaların elementalist varlıklar olduğuna inanıldığını duyduğu an zaten  kararını vermişti.

 

İkili konuşmasını yaparken ağaç tekrar hareketlendi ve yer belli belirsiz titredi. Thinker ve Zeng refleks olarak ağaca baktıklarında ağacın küçüldüğünü gördüler. Fakat büyüdüğü olayın tersine küçülmüyordu. Aksine şekil olarak küçülüyordu. Özellikle Thinker daha tuhaf ne olabileceğini düşünürken pür dikkat ağacı izlemeye başladı.