Kedi Olarak Geçirdiğim On Dört Yıl
Kız çocuğunun sınavı ve mezuniyeti
Kız çocuğu son spor etkinliği de bitince tamamen üniversite
sınavına odaklanmıştı.
Her gün ders çalışıyordu. Eve gelir gelmez kendini odasına
kapatıp masanın başına geçiyordu.
"Kendini çok zorlama." Kadın endişeyle kızını
uyardı.
Adam, hafifleyen işini fırsat bilip kız çocuğunu da alıp
kimi zaman bir gecelik gezilere kimi zaman arabayla şöyle bir turlamaya
çıkıyordu. Hayvanları kabul eden konaklama yerlerinden yer ayırtıp beni de
yanlarına alıyorlardı. Kız çocuğu ailecek çıktıkları tatiller için ne kadar
hevesliyse de en ufak fırsatta yanından ayırmadığı not kağıtlarına göz atıyordu.
Yazın en kötü yanı bunaltıcı sıcaklardı.
Yaz gelince kız çocuğu en yüksek ayarda çalışan klimanın
altında, oturma odasında çalışmaya başladı. Adam da ünlü bir üniversiteden
mezun olduğundan kız çocuğunun takıldığı yerlerde yardım ediyordu. Kadın ara
vermek için uygun zamanlarda elinde soğuk bir tatlı ya da içecekle içeri
giriyordu.
Kız çocuğunun yanında en sevdiğim yastığım vardı. Ne zaman
bir şeyi anlamasa hemen yanında duran beni okşardı. Anladığı anda masaya dönüp
tekrar ederdi.
Daha geç olmadan kız çocuğu banyoya girince adam bana döndü
"Aferin Kuro." dedi. O sırada masanın üzerindeki notları ve test
kitaplarını inceliyordum.
Kız çocuğu üniversite sınavına çalışmaya başladığından beri
akşam yatıp sabah kalkıyordum. Akşama doğru kestirme alışkanlığımı bırakmıştım.
Vücudum ihtiyarlamaya başladığından daha sık uykum geliyordu. Ancak uyumasam da
olurdu.
Kız çocuğu için elimden geleni yapmak istiyordum.
'Sağ ol.' diye cevap verdim adama.
Bu sıralar adamın saçlarında birkaç tel beyaz belirmeye
başlamıştı. Hoşnut, gülümseyen gözlerinin çevresinde dikkat kesildiğinde
görünen kırışıklıklar vardı.
Adamın geçen senelerle olgunlaşıp yaşlandığını görünce
duygulanıyordum.
Ancak tabii ki bana kıyasla adam hala gençti. Bedenimin
yaşını hesaba katarsak bana göre genç bir adamdı.
'Demek zaman ikimize de yapacağını yaptı genç adam.' deyip
esnedim.
Fındık kabuğu renkli saçlarını toplayan kadın, üzerine
giydiği güzel kıyafetle buzlu içeceği adamın önüne koydu.
"Darjeeling çayı."
"Teşekkür ederim." Adam hızlıca cevap verip içeceğine
yöneldi. Kadın memnun bir gülümsemeyle bana döndü. "Gel bakalım
Kuro-chan."
Kadının peşine takıldım. Su kabımın yerinde içi buzlu su
dolu, buğulanmış bir bardak vardı. Buzlar birbirine vurdukça çınlıyordu.
"Kuro-chan aferin."
Düşünceli davranışı için kadına içten bir teşekkür ettim.
Sudan aldığım yudum kurumuş boğazımı ıslattı.
Yaz tatili bitmişti. Hava soğumuştu. Kız çocuğu çok daha
sıkı çalışıyordu. Okul çıkışı özel ders alıyordu. Gece geç saatte eve
döndüğünde kadın karşılardı. Hafta sonları dahi tüm gününü dershanede
geçiriyordu. Akşam geldiğinde hızlıca yemek yiyor, duş alıyor ve odasına
kapanıyordu.
Teni beyazlamış, at kuyruğu yaptığı saçı kadının saçıyla
aynı boya gelmişti. Yemek masasına oturduklarında adam kız çocuğunu övdü,
"Aynı annenin gençliğine benziyorsun." Kız çocuğu neşeyle gülüp cevap
verdi, "Belki de sınavım bitince saçıma daha iyi bakarım, saçımı
kestirmem."
Altıncı kışıma girdiğimde, kız çocuğu o gün önemli bir
sınavının olduğunu söyledi. Hazır bir şekilde masada ders çalışıyordu.
Isıtıcı çalıştığından oturma odası oldukça sıcaktı. Kız
çocuğunun hasta olmamak için özen gösterdiğini hatırlayınca kucağına hoplayıp
kıvrıldım. Sıcaklığımı paylaşıyordum.
Kadın masayı hazırlarken bir yandan da kız çocuğuyla
konuşuyordu. "Beş düşecek bir not alsan çok iyi olur."
Gazetesini okuyor görünen adam kızı için endişeleniyor
olacak, gizlice anne kızı izliyordu.
"Evet, tavsiye mektubu alamadım. Sınavla kendimi
kanıtlamam lazım." Kız çocuğu omuz silkip endişeyle gülümsedi.
Kız çocuğu iyi yetişmişti. Sabırlıydı, olanlara takılmayıp
geleceğe bakıyordu.
Benim gibi birinin dahi takdirini kazanmıştı.
Ne kadar da iyi bir evlattı. Geleceğinin çok güzel
olacağından emindim.
Kız çocuğu yavaşça yemeğini bitirdi. Sanki sakin yerse kendi
de sakinleşecekti. Kadınla evden çıktılar. İkisini de uğurlayan adam beni
kucaklayıp "Başaracak. Yuuka'dan bahsediyoruz. Tabii ki başaracak."
Adamın bana değil de kendini rahatlatmak için söylediği
cümle zamanla haklı çıkmıştı.
Aldığı yüksek notlarla neşelenen kız çocuğu sıkıca çalışmaya
devam etti. Çalışmasının meyve verdiğini gördükçe daha da heveslenmişti. Yıl
sonunda arkadaşlarıyla, yeni yılı kutlayıp sınavda başarılı olmak için dua
ettikleri bir tapınağa gittiler.
Aralıksız çalışan kız çocuğunun yanından hiç ayrılmıyordum.
Kız çocuğu evdeyken hep bir adım gerisinde geziniyordum.
Önemli sınav günü yaklaştıkça kız çocuğunun yüzünde
gerginlikle oluşan çizgiler artmaya başlamıştı. Kız çocuğunu rahatlatmak için
adam cesaret verici sözler söylüyordu, kadın leziz yemekler yapıyordu, bense
dibinden ayrılmıyordum.
Kız çocuğunun iştahı kaçınca, mama kasemi masanın önüne
taşır iştahla yemeğimi yerdim. Yemeğe gömülen suratımı görünce kahkahalara
boğulurdu. Beni öyle görünce kendi iştahı da açılırdı. Kız çocuğunun üzerine
titriyordum.
Açıkçası o kadar hızlı yemek ihtiyar mideme dokunuyordu ama
olsundu.
Sınav günü geldiğinde, kız çocuğu sabahtan beri, hiç olmadığı
kadar gergindi.
Ailecek arabaya doluştuk. Aile şirin kızlarını sınava
uğurlayacaklardı. Yol boyunca kız çocuğunun kucağından inmedim.
Böylece iki gün boyunca arabayla kız çocuğunun getir
götürünü yaptık.
Kız çocuğu sınavlardan geçmişti. Böyle sevinçli bir haber
karşısında bile her zamanki canlı, neşeli gülümsemesini takınmıştı.
Anlaşılan en büyük engeli daha aşmamıştık. Üniversiteye
gireceği sınav vardı daha.
Bir süre sonra üniversitenin yapacağı yazılı sınavın günü
gelmişti.
O gün de hep birlikte kız çocuğunu uğurladık, hep birlikte
karşıladık.
Sınavlar bitip sonuçları beklemeye başlayınca, ne kadar
gergin ve endişeliyse de yüzünde çalışmak zorunda olmayışının getirdiği bir
rahatlama vardı. Karlı havayı umursamadan kadınla birlikte rahatlamak için güzellik
salonuna ve alışveriş için mağazalara gittiler.
Sonuçların açıklanacağı gün kız çocuğu arkadaşlarıyla
listelerin asılacağı yere gitti.
Hepimiz endişeyle kız çocuğunun aramasını bekliyorduk.
Telefon çalmaya başlayınca beni kapan adam telefona koştuysa da kadın daha
hızlı davranmıştı. Endişeyle cevapladı, "Alo?"
"Anneciğim! Başardım! Başardım! Şükürler olsun! *Ühü*!
Miiko ve tüm arkadaşlarım geçti *ühü* ... Ağladığıma bakma... Çok mutluyum...
Gözyaşlarımı durduramıyorum..."
Kız çocuğunun titrek sesini, burun çekişini, arkadaki neşeli
sesleri hepimiz duyuyorduk.
Kızın dediklerini duyan adam beni havaya kaldırıp
"Yaşasın!" diye bağırdı. Ben de çok mutluydum. 'Başardın kız çocuğu'
dedim. Telefonu tutan kadın ağlamaya başladı. "Aferin kızım! Tebrik ederim!"
Böylece Itou ailesinin sınav macerası da mutlu sonla
bitmişti.
Lise mezuniyetine giderken kız çocuğunun yüzünde güller
açıyordu. Mezuniyete gidememiş olsam da benim de yer aldığım bir fotoğraf
çekilmiştik.
Elbette kız çocuğunun okuluna girmem yasaktı. Ancak akşam
üstü hep birlikte dışarı çıktık. Eve gelip beni arabaya yerleştirdiler. Hiçbir
fikrim olmadan sürüklendiğim yer hayvanlara izin veren bir fotoğra stüdyosuydu.
Kız çocuğunun mezuniyetini kutlamak için, bir anı olsun diye
aile fotoğrafı çekilmeye karar vermişlerdi.
Ortada üniformasıyla kız çocuğunun oturduğu bir sandalye
vardı. Sağında ve solunda adam ve kadın ayakta duruyordu. Bense kız çocuğunun
kucağındaydım. Ailenin bir parçası olmanın verdiği huzuru hissettim.
Çok mutluydum.
Mezun olan kız çocuğuna 'Tebrik ederim' demek istiyordum.
Ancak konuşamadığımdan kafamı eğip olabildiğince sevimli durmaya çalıştım.
Böylece bu anı da bir fotoğrafla ölümsüzleşti…