Overlord
Baharuth İmparatorluğu -10
“Hangi yoldan devam
edeceğiz?" "Ben..."
Ainzach derin bir
nefes aldı.
“..."Majesteleri,
maceracılar hakkında görüşlerinizi kalbimin derinliklerine kazıdım. Bu yüzden
de majestelerine tüm gücümle yardım etmek istiyorum. Bununla birlikte hâlâ sistemin
bir adamıyım sonuçta. Maceracıların şimdiye kadar bildiği her şeyi geride
bırakıp terk etmesinin oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Özellikle de
İmparatorluk'un maceracıları söz konusu olduğunda bu daha doğru olur."
Ainz'in göğsüne yeni
ve taze bir sevinç hissi yayıldı.
Ainz'in istediği
tarzda tavsiyeler tam da bu tarz tavsiyelerdi.
Muhafızlarının bir
kusuru yoktu tabi, ancak söylediği her şeyi ilahi bir ifade olarak kabul
ediyorlar ve hemen yürürlülüğe sokmak için uğraşıyorlardı. Bu yüzden de çoğu
zaman Ainz, doğru kararları verip vermediği hakkında rahatsız hissediyordu
kendini. Bundan dolayı da fikirlerine karşı çıkan birilerinin özlemini
çekiyordu. Eğer öyle birileri olsaydı problemin nerede olduğunu anlayabilirdi.
Ainzach'ın, Ainz'in
gözündeki yeri bir seviye yükselmişti.
Yine de, görüşlerini
tamamen kabul edemezdi.
Neden olduğunu
anlayamadığı bir şekilde tüm astları Büyücü Kralı Ainz Ooal Gown'u bir deha
zannediyordu. Bu sebepten dolayı Ainz bu inançlarına ihanet edecek bir şeyler
söyleyemez yahut yapamazdı. Onları hayal kırıklığına uğratamazdı.
“...Ne kadar da
şaşırtıcı. Faydalar, çekincelere karşı üstün gelmeli. "Anlamıyorum.
Sanırım maceracılar hakkında yeteri kadar bilgim yok."
Hiçbir duygu
göstermeyen yüzünün oldukça büyük yardımı dokunuyordu, çünkü duygusu yüzü
yüzünden kimse yalan söyleyip söylemediğini anlayamıyordu. Bu nihai, duygusuz
bir yüzdü.
Bu noktada Ainz bir
süreliğine durdu ve Ainzach'ın doğrudan gözlerine baktı. Adama bir cevap
beklediğini ima edememişti.
"Eğer sen olsaydın
ne yapardın peki? Bir ana üssü olan maceracıların buna rağmen fikrini
değiştirecek kadar cazip bir üs teklifi verebilir miyiz?"
“..."Adam
toplamaya şu anda başlamak zorunda mıyız majesteleri?"
"Efendim?"
“İmparatorluk
Başkenti'nin maceracılarını hemen şu anda mı kendi saflarımıza katmaya
çalışacağız?”
Ainz düşünürken bir
eliyle çenesini tuttu.
Bunun mümkün olan en
kısa zamanda halletmek istiyordu. Ancak yapamıyorsa da beklemeyi çok
umursamazdı. Sonuçta amacı Büyü Krallığı'nın üzerine ilgi çekmekti.
Heteromorflar bir ömür
kavramına sahip değildi. Bu yüzden de şu anda zamandan bol bir şeyi yoktu.
"Dediğin gibi,
çok da acelem falan yok."
“O zaman, önce güçlü
bir temel atsak daha iyi olmaz mıydı? İstenen organizasyonu Büyü Krallığı'na
inşa eder sonra da gerekli çeşitli hazırlıkları yaparız. Kabuk hazır olduğu
anda içine istediğimiz gibi doldurabiliriz, yanlış mıyım?"
"Bu az önce de
düşündüğüm gibi mükemmel bir öneri. Ancak kendi başına bir sorun teşkil ediyor.
Eğer inşa etmeye başlamadan önce içeriğini kestiremezsek bu kap çok küçük ya da
çok büyük olabilir. Denemek ister misin?”
"Aslında...
Aslında bu görev beni aşıyor. Ne de olsa maceracıları nasıl yetiştirmek
istediğinizi ve Büyü Krallığı'nın geleceği hakkında planlarınızın neyi kapsadığını
bilmiyorum."
"Evet. Açıkça
konuşmam gerekirse, içimde hâlâ garip bir his var. Özellikle... Biliyorum,
sözlerime ilgi duyuyorsunuz fakat bu sözlerin kaç kişin yüreğini harekete
geçireceğini bilemiyorum. Tepkilerini gözlemleyebilmek için İmparatorluk'a bu
işe alım konusunda bir test yapmaya ve sonucu görmeye geldim."
"Anlıyorum...
Majestelerinden beklediği gibi, her şeyi çok önceden planlamışsınız bile. Sığ
düşüncem dolayı utanıyorum."
"Kesinlikle
utanmamalısın. Sen ve ben farklı varlıklarız sonuçta. Bundan dolayı da sıra
insanların tepkisine geldiğinde hata yapabilme ihtimalim var. Başkalarını
üzecek şeyler söyleyebilirim. Lütfen böyle bir durum meydana gelirse bana
söylemekten çekinme. Bu bakımdan, bir yardımcıya ihtiyacım var... Ainzach.”
"Peki!"
“O zaman, gelecekte
sana güveniyorum.”
Ainzach bir
saniyeliğine düşünmek için durdu ve sonra başını derin bir şekilde eğdi.
Tıpkı Nazarick'teki
Muhafızların yaptığı gibi bir şekilde eğilmişti.
Ainz önceki sözlerini
tekrar edermişcesine kafasını salladı.
Her halükârda,
İmparatorluk'un maceracıları işini sadece Ainzach'a bırakabilir miyim ki?
Bu çok önemli bir
noktaydı.
Gerektiğinde sunumu
kendisi yapabilirdi, ancak bunun sebebi kesinlikle ve kesinlikle hoşuna
gideceğinden falan değildi. Eğer ondan daha yetenekli ve kapasiteli biri varsa
o zaman o görevi de ona vermeliydi. Ancak...
Tüm her şeyi ona
yığamam. Eğer bir sorun ortaya çıkarsa üstü olarak onunla ilgilenmek
zorundayım.
Kötü bir patron olmak
istemiyordu. Ainz bu kararlılığına sıkı sıkı bağlandı. Tam o anda Ainzach'ın
düşüncelere dalmış bir şekilde baktığını gördü.
"Bir sorun mu
var?"
“..."Majesteleri,
amacınız sadece şu anki maceracıları himayeniz altına almak değil, aynı zamanda
gelecekteki maceracıları da organizasyonunuza katıp bilinmeyen dünyayı
keşfetmeleri için onları yollamayı mı düşünüyorsunuz?"
"Amacım bu yönde
evet."
"Böyle düşünürsek
eğer, şu anki maceracıları ikna etmenin oldukça zor olacağını düşünüyorum.
Ancak maceracı olmak isteyen insanlar Büyü Krallığı'na gelebilir. Yani
diyeceğim o ki, yavruları toplayacak ve sonra onları yetiştireceğiz."
Maceracıların belli
bir sınırı olmasa bile maceracı olma arzuları taşıyan insanların belli bir
ülkeye mensubiyeti vardı. Ainz de tabii ki bu noktayı düşünmüştü, ancak bu
dünyaya Ainz'den daha fazla aşina olan bu adam da aynı fikri paylaştığına göre
cidden de iyi bir fikir olmalıydı.
"Anlıyorum. O
zaman ne yapmamız gerekiyor?"
"İnsanlar güçlü
olan kişilere her zaman hayranlık duyar. Bu yüzden de, bir reklam olarak majestelerinden
gücünü sergilemesini isteyebilir miyim?"
Bu ne işe yarayacak
ki? diye düşündü Ainz.
Bununla birlikte,
kamuya tanıtım yapmak oldukça önemliydi. Ne de olsa kendi Maceracı Loncası'nı
kurma nedeni Büyü Krallığı'nın Ainz Ooal Gown'u olarak kendi adını duyurmaktı.
“..."Demek gücümü
gösterip maceracıların yaptığı şeyleri mi yapacağım?"
Tek yapmam gereken
Momon'un İmparatorluk versiyonunu yapmak o zaman, diye düşündü Ainz. Ancak Ainzach başını iki yana salladı.
"Bu bağlamda,
majesteleri... Burası İmparatorluk Başkenti. Gücünüzü ve kudretinizi bizzat
arenada göstermeye ne dersiniz?"
"Ha? Kulağa
oldukça ilginç geliyor. Açıkla."
♦ ♦ ♦
Vagon
geniş bir avluda durdu.
Momon
ve Nabe, beraber İmparatorluk Başkenti'nin sokaklarını gezmişti, ama Ainz o zamanlar
böyle büyük bir kişisel ev görmemişti. E-Rantel'de bile, bundan daha etkileyici
bir konak yoktu.
"Burası
arenanın sahibinin evi mi? Oldukça etkileyici bir yermiş."
Ainzach'ın,
Ainz'in sorduğu soruya verdiği cevap "Biraz abartılı olabilir," olmuştu.
"Arenanın
kendisi bir devlet mülkiyeti. İnsanlar onu etkinlikler için kiralarlar, bu
yüzden onlara 'girişimciler' demek daha doğru olur. Burada yaşayan kişi de o
insanların arasındaki en güçlülerinden."
"Anladım...
Arkadaşlarından birisi mi?"
Eğer
durum böyleyse oldukça iyi olacaktı. Ne yazık ki, Ainzach başını iki yana
salladı.
“Arenada
çok sayıda etkinlik düzenleniyor ve bazen maceracılar canavarlarla
savaşabiliyor. Bu kişiyle sadece birkaç kez görüşmüşlüğüm var. Yaratıkları
yakalayıp buraya getirirken o da."
"Öyle
mi? Yine de gerçekten çok yararlı oldu, bu yüzden bu bağlantınız için teşekkür
etmeliyim. Bu arada, E-Rantel yakınlarında ne tip canavarlar
yakalıyorsunuz?"
Ainzach
yüzüne rahatsız edici bir bakış oturttu.
"Namevtleri
Katze Ovası'ndan yakaladık. Namevtlerin yiyeceğe ihtiyacı yok, o yüzden bize
ekstradan masraf çıkartmadılar."
"Hoh.
İyi düşünce. Ne de olsa işinizi biliyorsunuz."
"Öyle
mi? Kendimi çok da hoş biri olarak görmüyorum aslında, majesteleri. Sizi
gücendirmekten korkuyorum, ancak sizin türünüzü yakalamaktan konuşmamız cidden
uygun mu?"
Ainz
doğrudan Ainzach'a baktı.
Ne
demeye çalışıyordu bu yahu?
"Çünkü
onlar da namevt..."
“Ahh,
anladım... Eh, birçok çeşit namevt var. Ve ben de tüm hepsini akrabam olarak saymıyorum."