Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

30 Nisan 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1338 Görüntülenme
Bu bölümü 28 Kişi beğendi.
Cilt 2

Takatsuki Makoto, Minotor ile Savaşıyor

Bölüm 34: Takatsuki Makoto Minotor ile Savaşıyor

Minotor yaklaşık 5 metre yüksekliğindeydi.

Daha önceki Büyük Dev kadar büyüktü, ha.

Elinde tuttuğu savaş baltası kanla boyanmıştı.

Acaba çığlık atan kişi kaçmayı başarmış mıydı…?

“Ma-Makoto, i-iyi olacak mı?” (Lucy)

Lucy korkmuş durumdaydı.

“Burada bir şansım olduğu için güçlenen Ruh Büyüsünü test edelim.” (Makoto)

Hançerimle pozisyonumu aldım ve etrafa baktım.

RPG Oyuncusu bakış açısıyla etrafta sayısız mavi ışık olduğunu görebiliyordum.

Evet, bir sürü vardı.

“Merhaba, Ruh-sanlar,” seslendim.

Laberintos Ruhları ile karşılaşmamın üstünden uzun zaman geçmemişti.

Selamlamamı enerjik bir şekilde yapmalıydım.

“Biraz oynamak ister misiniz?” (Makoto)

Ruhların bana toplandığını hissedebildim.

Laberintos Ruhları oldukça iş birlikçi görünüyordu.

“H-Hey! Minotor zaten oldukça yakın! [Kaya Kurşunu]! ” (Lucy)

Lucy tedirgin bir ses çıkarırken büyüsünü salıverdi.

Ateşlenen kaya Minotor'a yüksek hızda yaklaştı ve ona çarptı, kaya parçalara ayrıldı.

Ama… çok etkili görünmüyordu.

“İ-İmkansız.” (Lucy)

Lucy mırıldandı, ancak Meteor Düşüşü yaparken yaptığından çok daha küçük bir kayaydı.

Çıkan kaya çok küçüktü.

“Gwooooooooooo!” 

Minotor öfkeyle uluyordu ve başının üstündeki savaş baltası ile bize doğru koşuyordu.

Birkaç saniye içinde kafalarımız savaş baltasıyla açılabilirdi.

“Hey, Makoto!” (Lucy)

Lucy gözyaşları içindeydi.

Vakti gelmiş olmalıydı.

“[Su Büyüsü: Büyük Su Haznesi].” (Makoto)

“Gwo?”

Su, ayaklarım merkezdeyken fışkırmaya başladı.

Tüm koridor bir anda su ile dolmuştu, bu koridoru tamamen kaplamıştı. Minotor, Lucy ve ben şimdi sualtındaydık.

“Hnnn! Hnnnn!!” (Lucy) 

Ah, b*ku yedik.

Lucy [Sualtı Solunumu]’nu kullanamıyordu.

Aceleyle elini tuttum.

Bununla büyünün etkisi onunla paylaşılmalıydı.

“Guo! Glub! Gag!”

Minotor, su dolu hazneden kaçmak için uğraşıyordu.

Fakat bu imkansız olacaktı.

[Su Büyüsü: Su Akımı].

"Hoi hoi." (Makoto)

Parmağımı döndürdüm.

Bir çamaşır makinesi gibi bir kasırga yarattım ve Minotor içinde dönmeye başladı.

Dev canavarın gözleri dönüyordu ve aynen bu şekilde sessizleşmişti.

Sudan kurtuldum ve Ruhlara teşekkür ettim.

“Haah…Haaah…” (Lucy)

Lucy’nin nefesi kesilmişti.

Sualtı Nefes büyüsünü kullansak bile aniden onu suya atarak onu şaşırtmış olmalıydım, ha.

“Üzgünüm. İyi misin?" (Makoto)

“Ben iyiyim… Hey, bu harikaydı! Yüksek Sınıf büyüydü, değil mi?” (Lucy)

“Evet, iyi gitti.” (Makoto)

"Neler oluyor?! Artık Yüksek Büyü kullanabiliyor musun?” (Lucy)

“Hayır, Ruhların bana yardım etmesini sağladım. Ruhların sonsuz manası var, bu yüzden büyü seviyesi onlar için çocuk oyuncağı. Yine de iyi kontrolle başa çıkamamaları sorunlu.” (Makoto)

Bu sayede Lucy ve ben istemeyerek bulaşmıştık.

“Bu arada, bu adamı ne yapmalıyız?” (Makoto)

Yendiğimiz Minotaur'a baktım.

Sonuçta yenmeyi başardığımız büyük bir şeydi.

“Taşıyamayız, ha.” (Lucy)

“İşte böyle zamanlarda depolama büyüsü istiyorum.” (Makoto)

Fuji-yan’ın burada olmaması üzücüydü.

“Oi, çocuklar. Minotor'u yendiniz mi?!”

“B-Bizi kurtardınız…”

"Teşekkür ederim, teşekkür ederim!"

Paçavraların içindeki maceracılar çıktı.

Belki daha önce çığlık atan insanlardı?

Söylediklerine göre, ondan kaçtıklarında, Minotor Lucy'yi görmüştü ve hedef değiştirmişti.

Kızıl saçlarına mı tepki göstermişti?

“Lucy, gerçekten canavarlar tarafından seviliyorsun.” (Makoto)

“Bu beni hiç mutlu etmiyor…” (Lucy)

“Hey, bu canavarı taşımakta zorluk çekiyorsanız size yardımcı oluruz.”

Ooh! Bu gerçekten bize yardımcı olurdu.

Bunu yaparken geri dönüş yolunda bize Laberintos hakkında çeşitli şeyler öğrettiler.

"Yani Laberintos'a gelmenizden bu yana altı ay mı geçti?" (Makoto)

“Evet, yeni Demir Rütbeleri olduk, bu yüzden Üst Kat’ta yavaşça antrenman yapıyorduk.”

"Ama canavarlar son zamanlarda aktif büyüyor." (Makoto)

“Evet, durum biraz garip.”

“Söylentilere göre Alt Katta bir Tabu Ejderi ortaya çıkmış.”

“Tabu Ejderi?” (Makoto)

“İğrenç bir ejder. 1000 yıl önce Büyük İblis Efendisi’ne hizmet eden kötü bir ejder.  Zehirli havayı vücudundan serbest bırakıyor ve ağzından lanetler çıkarır. Yaklaşanların hayatını aldığını duymuştum. Gerçekten ortaya çıktı mı?” (Lucy)

Lucy bana açıkladı.

“Bizim gibi orta seviye maceracılarla hiçbir ilgisi yok, bu yüzden detaylı olarak bilmiyoruz.”

“Fakat siz etkileyicisiniz. Bir Minotor'u ikiniz kolayca yendiniz.”

“Gümüş Rütbe? Bu kadar gençken Altın olabilir misin?”

"Hayır hayır, biz de Demir Rütbeyiz.” (Makoto)

“Hoh! O zaman gelecekleriniz parlak!”

Çıkışa dönerken enerjik bir sohbet etmiştik.

Orada, lonca personeline geri döndüğümüzü söyledik ve canavarı verdik.

Yenilen canavarın değerlendirme sonucu bize daha sonra loncada anlatılacaktı.

Daha da önemlisi, beni rahatsız eden bir şey vardı.

“Çok gürültülü.” (Makoto)

"Bir şey mi oldu?" (Lucy)

“Aah, Güneş Ülkesinden Yayla Ordusu gelmiş gibi görünüyor.”

Loncadan biri söyledi.

"Anladım. Güneş Ülkesi ise, bu Güneş Şövalyesi Düzeni, Güneş Işığı Şövalyeleri anlamına mı geliyor?” (Makoto)

“Belki de gerçekten Tabu Ejderine boyun eğdirmek içindir.” (Lucy)

“Ama ordunun maceracıların şehrine karışması ne alaka?”

“Üstelik farklı bir ülkeden.”

Bizimle gelen maceracıların da ilgilendiği anlaşılıyordu.

"Hadi gidip bir bakalım." (Makoto)

"Hadi gidelim!" (Lucy)

Şehrin kapılarına geri döndük.

◇◇

“Yani bu Güneş Şövalyeleri Düzeni, ha…” (Makoto)

Şehrin kapısının etrafındaki ormandaki ağaçlar kesilmişti ve ordunun kampı olmuştu.

Orada birçok çadır vardı.

Bölgenin etrafında biraz daha uzakta atlar ve ejderler vardı.

Şövalye Düzeni olarak adlandırılıyordu ancak şövalyeler, savaşçılar, okçular, büyücüler, rahipler ve diğer birçok iş vardı, bu da onu devasa bir grup haline getiriyordu.

Göğsünde bir anka kuşu parlayan büyük bir güneş arması vardı.

Hepsi güçlü görünüyordu.

Maceracı şehir halkı da onlarla ilgileniyor gibi görünüyordu, izleyiciler gittikçe artıyordu.

“Kyaaa! Bak, bu Işık Kahramanı-sama!”

“Aah, çok cesur…”

Kadın maceracılar bağrıştılar.

"Vay! Bu Işık Kahramanı! Onu ilk kez görüyorum!” (Lucy)

Lucy de mutlu görünüyordu.

Burada nasıl hissedeceğimi gerçekten bilmiyordum.

Buradaki kişi, 1 yıl buçuk yıl önce ayrıldığım sınıf arkadaşım Sakurai-kun’du.

Onun yanında diğer sınıf arkadaşım Yokoyama-san vardı.

Hımm? Başka biri yok muydu?

Etraftaki insanlardan birkaç kat daha iyi ve pahalı görünümlü ekipman giyiyorlardı.

Kıskanmış değildim, tamam mı?

Bana bunun bahsettiğin iyi buluşma olduğunu söyleme sakın, Tanrıça-sama.


Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-01-17 17:20:23
Ya mc'de p up alsın biraz ezik ezik takılıyo
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-07 20:52:20
@Pika-sama, 2. Cildin başındayız daha bi anda zıplasa sıkıcı olurdu
shypax (132 puan) Üye
2020-09-28 18:51:07
Abi ne solumun büyüsünü paylaşıyon git ağızdan ağıza ver havayı
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-02 00:02:13
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
Karafon (1269 puan) Üye
2020-05-31 06:53:46
Ya ben yılan kızı istiyorum inş bahsettiği karşılaşma bu değildir
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-07 19:30:36
Gitgide megami-sama'ya kıl oluyorum
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-04-30 22:11:51
Uzaktan pısırık pısırık bakmaz inşallah, bölüm için teşekkürler