Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

17 Mayıs 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1239 Görüntülenme
Bu bölümü 21 Kişi beğendi.
Cilt 3

Lucy ve Sasaki Aya Birbirleriyle Konuşuyor

-Lucy’nin Bakış Açısı-

“Goblin avlamak için yola çıkıyorum!” 

Makoto sabah ilk olarak bunu söylemişti.

Bu ani olmuştu.

“Lucy, Sa-san, siz ne yapacaksınız?” (Makoto)

Bizi heyecanlı bir ifadeyle davet ediyordu.

“Sanırım ben gelmeyeceğim. Şehirde biraz yürüyeceğim.” (Aya)

Aya reddettiğinde Makoto'nun üzücü bir ifade takındığı gerçeğini gözümden kaçırmadım.

“Ben de şehirde alışveriş yapacağım.” (Lucy)

Sonunda reddettim.

Makoto ile yalnız kalmak için bir şanstı.

“Güzel! O zaman tek başıma maceraya gideceğim!” (Makoto)

Bunu somurtuyormuş gibi mırıldanan Makoto çabucak gitti.

“Hey, Lucy-san, nereye gitmek istersin?” (Aya)

Aya bunu, birlikte olacağımız doğalmış gibi soruyordu.

“Lezzetli kekleri olan bir kafe, belki?” (Lucy)

Aya ile konuşmak istediğim bir şey vardı.

Baş başa.

◇◇

Aya ile birlikte giyim mağazaları ve aksesuar mağazaları gibi yerlere gittik.

Bir makarna restoranında öğle yemeği yedik.

Ve küçük bir park vardı, bu yüzden içki aldık ve orada bir mola vermeye karar verdik.

Büyük bir fincandan meyve suyu içen Aya'nın yan profiline bakıyordum.

(Sevimli…) (Lucy)

Kestane rengi gözler ve küçük bir hayvanın mimiklerine sahipti.

Bacaklarını bankta sallamasıyla çocuk gibi görünüyordu.

(Yine de bir kahraman kadar güçlü. Bu adil değil…) (Lucy)

Ama görünüşe göre büyü kullanamıyordu.

Eğer büyü kullanabilseydi büyük olasılıkla bir kahraman olarak tanınırdı.

Maceracı statüsü açısından en yüksek rütbe, Orikalkum{1}, olurdu.

Grubumuzun öncüsü ve en güçlü savaş gücümüz olurdu.

Bizim için gerekli biriydi.

“Hey, Lucy-san.” (Aya)

Sanki sıradan bir konuşmaya başlamak üzereymiş gibi, Aya benimle doğal bir şekilde konuşuyordu.

“Fujiwara-kun'un evliliği bir sürprizdi, değil mi?” (Aya)

İ-İşte geliyordu.

Onlarınkiyle aynı dünyadan biri olan Fujiyan'ın evliliği meselesiydi.

“E-Evet, iki eşe sahip olmak şaşırtıcı, değil mi?” (Lucy)

Çok fazla eşe sahip olan soylular aslında o kadar nadir değildi.

Bu yüzden bu sadece asıl konuya bağlanmak için bir şeydi.

“Takatsuki-kun'un ne düşündüğünü merak ediyorum.” (Aya)

“Rahatladığını söyledi. Nina-san ve Chris-san artık anlaşıyorlar.” (Lucy)

“Ahaha, ben aynı şekilde hissediyorum.” (Aya)

Nasıl söylenir, her defasında nefes almak zor gibiydi.

Bugünün kahvaltısı, nihayet sakin bir ortamda yemek yiyecektik.

Bence bu iyi bir şeydi.

“…Sana yakın insanların aynı kişiye aşık olması gerçekten zor, değil mi?” (Aya)

“…Evet.” (Lucy)

Aya’nın mırıldandığı bu sözler… havayı değiştirdi.

İşte bu, değil mi?

Burada farklı insandan bahsediyordu, değil mi?

“İki eşin olması hakkında ne düşünüyorsun, Lucy-san?” (Aya)

“Elfler prensip olarak sadece bir kişiyle evlenir.” (Lucy)

“Ben sana soruyorum Lucy-san.” (Aya)

Bu şekilde beni biraz sinirlendirdi.

“Peki ya sen, Aya?” (Lucy)

“Benim dünyamda, iki eşli olabilecek kimse yoktu. Yasalar böyleydi.” (Aya)

“Ben de sana soruyorum, Aya.” (Lucy)

Bir şekilde birbirimizin bir adım önünde olma savaşına dönüştü.

Ancak Aya’nın sorusu ilk başta haksızdı.

Gözlerimiz buluştu.

Bir süre birbirimize baktık.

“Takatsuki-kun'un ne düşündüğünü merak ediyorum.” (Aya)

Konuyu bir kez daha dağıttı.

Hayır, asıl konu buydu.

“Makoto bir eşle iyi olduğunu söyledi.” (Lucy)

“Ama belki de aslında Fujiwara-kun ile aynıdır. Erkekler görünüşe göre haremleri seviyorlar, anlarsın ya.” (Aya)

“Makoto öyle birisi değil.” (Lucy)

“Takatsuki-kun hakkında her şeyi biliyorsun ha, Lucy-san.” (Aya)

Bu sözler beni biraz kızdırdı.

“4 yıldan fazla bir süredir Makoto ile birliktesiniz, değil mi Aya? Aah, buna denk olamam.” (Lucy)

“He? Ne konuda bana denk olmak? Biraz saçmaladın, Lucy-san.” (Aya)

“Burada mantıklı olmayan sensin Aya. Ne söylemek istiyorsun?” (Lucy)

“Hiçbir şey.” (Aya)

“Anladım, söylemek istemiyorsun, ha.” (Lucy)

“Neyi?” (Aya)

“Kim bilir.” (Lucy)

“……”

“……”

Fark ettiğim zaman, ikimiz dar bir bankta birbirimize bakıyorduk.

(He? Neden bu hale geldi…?) (Lucy)

◇◇

 -Sasaki Aya’nın Bakış Açısı-

H-He? 

Neden böyle olmuştu?

Yüzümün önünde göz kamaştırıcı Lucy-san vardı.

Göz kamaştırıcı yüzü güzeldi.

Bir ve iki numaralı güzeller, Yokoyama Saki-chan ve Kawamoto Eri-chan'dan bile daha güzeldi. (Bana göre)

(Haah, rekabet edemem.) (Aya)

Kalbim ağırlaştı.

Takatsuki-kun'un ilk yoldaşıydı, Takatsuki-kun'u seviyordu ve inanılmaz derecede güzel bir elf kızıydı.

Şaşırtıcı potansiyeli olan bir büyücü olmasına rağmen büyü yapmakta beceriksizdi ve Takatsuki-kun ona çok güveniyordu. Bunlardan dolayı Takatsuki-kun’un gözünde puan alıyordu.

(Sonuçta Takatsuki-kun başkalarına bakmayı sever.) (Aya)

Onu bakmadan duramazdı.

Takatsuki-kun'un sevdiği tipti.

Bu adil değildi.

Her neyse, bu durum hakkında ne yapmalıydım?

Sanki onu teşvik ediyormuşum gibiydi, değil mi?

Daha sakin konuşmam gerekse de…

“……”

“…..”

Aah…

N-Ne yapmalıydım?

Kaçmak istiyorum!

Ama yapamam!

“Aya-sama, Lucy-sama, ne tesadüf.” 

Nina-san geldi! Rahatladım.

Nina-san da alışverişin ortasındaydı.

“Aya ile buraya biraz alışverişe geldik.” (Lucy)

“Doğru doğru! Lucy-san ile alışveriş. Geri dönme zamanı geldi, değil mi?” (Aya)

“Evet, Aya! Hadi!” (Lucy)

“Bizimle gel Nina-san!” (Aya)

Tamamen senkronize olmuştuk.

“T-Tamam …?” (Nina)

Nina-başını sallarken kafası karışmıştı.

◇◇

Üçümüz hana doğru yürüyorduk.

“Hey, Nina-san, evlendiğinde asil mi olacaksın?” (Aya)

Bu olduğunda, ona seslenme şeklimi değiştirmem daha iyi olur muydu?

“Hmm, Merak ediyorum. Asil olmak istediğim bir şey değil. Sadece Sevgilim’in karısı olmak istiyorum.” (Nina)

Ona Sevgilim diyor…

Ne hoş.

“Çok iyisin, Nina-san.” (Lucy)

Lucy konuştu.

Daha fazla kıskanamazdım.

Ama dövüş eğitimlerinde Nina-san'ın şu ana kadar endişe ettiğini duydum.

Bu yüzden Nina-san'ın evliliğine kalbimin derinliklerinden iyi dileklerimi sunuyordum.

Ben bunu düşünürken…

“Siz ikiniz de Takatsuki-sama ile evlenmeyecek misiniz?” (Nina)

Nina-san yüzünde bir gülümsemeyle tartışmaya yol açabilecek bir soru sordu.

““Hah?””

Lucy-san’ın sesi benimkiyle üst üste geldi.

“Bu sabah Chris ile konuşuyordum. Belki de evlilik töreniniz bizimkinden önce olur. Soyluların evlilik törenlerinin hazırlanması çok zaman alıyor.” (Nina)

“D-Demek öyle.” (Aya)

“U-Uğraştıracağa benziyor.” (Lucy)

Lucy-san ve ben kuru gülüşlerle karşılık verdik.

Bundan sonraki yolumuzda, başından sonuna kadar sevgi dolu olaylarından bahsetti.

“Öyleyse, Sevgilim’in yerine gideceğim.” (Nina)

Nina-san merdivenlerden yukarı çıktı.

Her sekmede, bir tavşandan beklendiği gibi 5 merdiven çıkıyordu. 

Lucy-san ile bir kez daha yalnızdım.

Yanıma baktığımızda gözlerimiz buluştu.

“…Öncesi için üzgünüm.” (Aya)

“…Ben de aynı şekilde. Bu benim hatamdı.” (Lucy)

“Hayır… Benim için de aynıydı.” (Aya)

Bir şekilde aramızı düzeltmeyi başardık.

Çözülmeden bıraksaydık bu iyi olmazdı.

“Bunu bir dahaki sefere düzgün konuşalım.” (Aya)

“Evet, bir dahaki sefere.” (Lucy)

Düzgünce konuşacaktık.

Ne de olsa aynı grubun üyeleriydik.

◇◇

 “Hiç goblin yoktu…” 

Takatsuki-kun, akşam yemeğinden önce yorgun argın döndü ve sevimli olan suratı biraz asıktı.

◇◇

 -Takatsuki Makoto’nun Bakış Açısı (Sabah)-

Maceracıların asıl işi canavarları yok etmekti.

Son zamanlarda sürekli antrenman yapıyordum, ama maceracı olarak keskinliğimi tekrar kazanmalıydım… bu havalı oynamaya çalıştığım şeydi, ama…

“…Canavar yok.” (Makoto)

Sadece goblinler değil... tek bir büyük fare veya boynuzlu tavşan bile yoktu.

Göllerden birinde küçük bir ormandaydım.

Makkaren'e yakın ormanı biraz andırıyordu.

Bu yüzden burada bir çeşit av olacağını düşünmüştüm…

Cidden mi?

“Lucy ve Sa-san haklı mıydı…?” (Makoto)

Onları yanımda getirmemek harika olmuştu.

Benimle gelselerdi zamanlarını boşa harcamış olurdum.

Shimei Gölü'nün suyu ile antrenman yapmaktan başka seçeneğim yoktu.

Başkent Horun ve Makkaren aralarındaki göldü.

Bir süre antrenmana devam ettim ve…

“…Takatsuki Makoto, hah.” 

Arkamda bir ses duydum.

Döndüğümde Sa-san'ın dövdüğü eski koruyucu şövalye oradaydı.

Bekle hayır, dövülenler astlarıydı.

“Garip bir antrenman tarzın var.” 

Suyun üstünde duruyordum ve gölün suyundan yarattığım bir sürü kuşla oynuyordum.

Oldukça fazla konsantrasyon gerektiriyordu, bu yüzden yeterliliğimi çok arttırıyordu ve son zamanlarda en çok kullandığım yöntemdi.

“Aslında goblinleri avlamak istemiştim.” (Makoto)

Bunu mırıldandım ve şaşırmış bir ifade yaptıktan sonra bana güldü.

“Hahahaha, ülkemizin başkentinde canavarları iten bir engel var. Goblinlerin buraya yaklaşmasının bir yolu yok.” 

“Ne dedin?” (Makoto)

Şok içinde titredim.

Bu nasıl olabilirdi? 

O zaman başkentte goblin avlayamazdım! 

“Peki şövalyelerin bölgede devriye gezmesinin anlamı nedir?” (Makoto)

Aynen karşılık vermeyi denedim.

“Seni aptal! Bu nedenle gardımızı düşürmek hayatına mal olabilir. Haydutlar ve kötü eylemciler de var. Günlük devriyelerimiz bunları kontrol altında tutuyor.” 

“Anladım…” (Makoto)

Nedeni övgüye değerdi.

Kişiliği çok iz bırakıyordu.

“Buraya garip bir büyücü olduğunu duyduktan sonra geldim, ama… o sensin ha? İnsanları çok fazla korkutma.” 

Aah, demek bildirilmiştim, ha.

Büyüleri Makkaren'de sahip olduğum algı ile kullanmıştım.

Dikkat çeken büyüye dikkat etmeliydim.

Eski koruyucu şövalye arkasını döndü ve gitmek üzereydi…

“Su Ülkesi Rozes, canavar boyun eğdirmeleri söz konusu olduğunda büyük ölçüde maceracılara güveniyor. Başkente gelip goblinleri avlamak için işe koyulduğun için şükranlarımı sunuyorum.” 

“Tamam…” (Makoto)

Birdenbire bu neydi?

“Yaptığım her şey için üzgünüm.” 

Kısık sesle özür diledi.

He? Tsundere{2} mi?

Yaşlı bir erkeğin nadir tsundere anını gördükten sonra -ki o kadar mutlu değildim- hana geri döndüm.

Lucy ve Sa-san görünüşe göre bütün gün alışverişteydiler.

“İkisi her zaman çok iyi anlaşıyor,” Nina-san gülümseyerek söyledi.

 Onlarla gitmeliydim.

Çevirmen Notu

{1} Orikalkum: Platon'un Eleştirilerindeki Atlantis hikayesi de dahil olmak üzere birçok eski yazıda bahsedilen bir metaldir.

{2} Tsundere: İlk başta gergin, somurtkan ve hatta öfkeli tutumları olan bir kişinin, bir olay neticesinde aniden içten, samimi ve hatta mütevazı bir kişiliğe bürünmesi durumunu açıklayan terimdir.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
BloodSongs (29 puan) Üye
2021-05-10 21:28:09
Bölüm için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-03 22:27:24
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-17 17:57:09
Bölüm için teșekkürler. Elinize sağlık.
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-17 17:24:08
Teşekkürler, 3. bir kız çıkıp bu ikisini tepe taklak etse efsane olurdu
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-17 19:53:23
@MhmtSnmz, Mary nin tarafini tutuyom ben ama hikayenin gidişine göre Sophia da o dediğin 3. şahıs olabilir. Çevir ve edit için-desu zo teşekkürler. 👍👍
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-10 01:17:25
@Ker!m, Sophia kimdi kanka umarım en kısa surede yanıt verirsin
İbocan42 (61 puan) Üye
2020-06-14 11:52:26
@Eyisha, prenses var ya su ülkesinin prensesi nerenizle okuyonuz aq
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-15 00:45:53
@İbocan42, yanıt verdiğin için teşekkürler unutmuşum özür dilerim