Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

22 Temmuz 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1120 Görüntülenme
Bu bölümü 32 Kişi beğendi.
Cilt 5

Takatsuki Makoto ve Lucy

Lucy’nin Bakış Açısı

Ben hala çocukken...

“Hey, anne, sen ve babam nasıl sevgili oldunuz?”

Bütün dünyayı dolaşan ve yılda sadece bir kez görüşebildiğim anneme bir soru sordum.

Babamın gerçekten uzak bir yerde olduğunu ve birinci sınıf bir iblis soylu olduğunu duymuştum. Görünüşe göre güçlü bir iblisti.

Elf büyücü annem neden bir iblisle evlenmişti?

Bilmek istiyordum.

Annem güldü ve cevapladı.

“Fufu, anılarımı hatırlıyorum. Yolculuğumun ortasında babanla, kaderle karşılaştım.”

Bana kendi hikayesine çekilmiş gibi gözlerle anlatmaya başladı.

“Yanıyormuş gibi görünen saçlı, çeliğe benzeyen sert bir gövdeli; yakışıklı bir adamdı. Onunla tanıştığım anda ‘o’ kişi olduğunu düşündüm. Bu yüzden ona hemen saldırdım!”

“Anne, çok tutkulu!” (Lucy)

"Değil mi?! Fakat baban harika bir insandı ve itibarlı bir iblisti, bu yüzden çok fazla rakibim vardı.”

Görünüşe göre babam, kadınlar arasında popüler bir iblismiş.

“İblislerin aşkı basitti. Güçlü olan kazanır!”

“He?” (Lucy)

Hikaye bir anda garipleşmişti.

“Annen güçlü bir büyücü, değil mi?” 

“E-Evet…” (Lucy)

Bahar Kütüğü’nde annemden daha güçlü bir büyücü olmadığı doğruydu.

Annem Odun Ülkesi’nin Kahramanı’ydı ve Odun Kahini’nden daha güçlüydü.

Ama bu aşkta gerekli bir şey miydi?

“Tüm rakipleri yendim. Ama kalan son iblis kadın güçlüydü.”

“N-Ne oldu?” (Lucy)

“Hımm? Savaştık, açıkçası. Ama yüz kere düello yapsak bile kazanana karar veremedik.”

“…Y-Yüz mü?” (Lucy)

“O kadını 2-3 kez küle dönüştürdüm, ancak itibarlı iblislerin birkaç canı var, bu yüzden canlandı, biliyorsun~ Ben de birkaç kez öldürüldüm. Otomatik canlanma büyüsü ile canlanabildim.”

“……”

Şok olmuştum.

Sorduğum için pişman olmak üzereydim.

Evlenmek bu kadar zor bir şey miydi?!

“Ve sonra o kadın iblisle fark ettik. Bir sonuca varamazsak belki ikimiz de onunla evlenebilirdik.”

“He?” (Lucy)

“Dediğim gibi ikimiz de güçlere katıldık ve ona yaklaştık -zorla.”

Annem bunu çok tatlı söylüyordu ve bana göz kırptı, ama hikaye hiç de sevimli değildi.

“B-Bu arada, diğer eş ne tür bir iblisti?” (Lucy)

“Hmm, doğru hatırlıyorsam Şeytan Kraliçesi idi. Bana göre bile şehvetliydi.”

“A-Anladım…” (Lucy)

Şeytan Kraliçesi?

Bu onun dişi İblis Efendisi Lilith olduğu anlamına mı geliyordu?

Hayır hayır, imkansız…

Annem normalde söylediklerini abartırdı.

“Bu arada, babam nerede?” (Lucy)

Bu zaten birçok kez sorduğum bir soruydu.

“Hmm, baban şu anda çok tehlikeli bir yerde. Güçlendikten sonra seni oraya götüreceğim, tamam mı?”

Cevap her zaman böyleydi.

Tanrım, bana çocuk gibi davranıyordu!

"Biliyorum! Kuzey kıtasında, şeytani kıtada, değil mi?!” (Lucy)

İblisler, şeytani kıtadaydı.

Bunu okulda öğrenmiştim.

“Lucy, şeytani kıtadaki iblislerin hepsi çoğunlukla barbar insanlar. Babanın böyle bir yerde olmasının hiçbir yolu yok.”

Annem bunu sanki gerçekten hoşnut olmamış gibi söyledi.

Ama kısa süre sonra ışıltılı ifadesine geri döndü.

“Fufu, muhtemelen 10 yıl sonra muhteşem bir büyücü olacaksın. Bu olduğunda babanla buluşalım.”

10 yıl sonra ha.

“Belki de o zamana kadar sevdiğim biri olur.” (Lucy)

“Eminim muhteşem bir adamla tanışacaksın. Sonuçta sen benim kızımsın. ”

Annem kafama bir elini koydu ve güçlü bir şekilde söyledi.

"Aşk savaştır! Aşık olduğunda tüm gücünle saldır! Spesifik olmam gerekirse onu tenha bir yere götür ve vücudunu onun vücuduna yapıştır. Mümkünse o zaman aşırı dekolteli bir şeyler giy ve…”

Annem eğleniyormuş gibi konuşuyordu.

…Uzun zaman önce annemle yaptığım konuşmayı hatırlamıştım.

(…Odan sonra büyükbabam annemi 'torunuma ne öğretiyorsun?!' diyerek azarlamıştı.) (Lucy)

Beni nostaljik hissettirdi.

O zaman anlamamıştım, ama şimdi anlıyordum.

Annem deliydi.

Ama haklı olduğu şeyler vardı.

Birine aşık olduğunda kendin harekete geçmelisin.

Beklememelisin.

“Son zamanlarda birçok kız onunla Maceracı Loncası'nda konuşmaya geliyor…” (Lucy)

Bir süre önce Makoto kanepeye uzandı ve ne kadar acı çektiğinden şikayet etmişti.

Görünüşe göre yabancılarla arası iyi değildi, bu yüzden sohbet edemiyordu.

(Tamamen hedefleniyorsun! Bunu anlıyor musun?) (Lucy)

Hiç anlamıyormuş gibiydi...

Bir keresinde loncada böyle bir konuşma duymuştum.

“Hey hey, Makoto-san'ın bir kız arkadaşı olmadığını duydum.”

“He? Aynı gruptan Lucy ve Aya peki?”

“Görünüşe göre onlar onun kız arkadaşı değiller.”

“Hee, o halde bu bir şansımız olduğu anlamına mı geliyor?”

Ne diyorsunuz?!

Ona Goblin Temizleyici diyerek dalga geçenler siz değil miydiniz?!

"Bir ara içkili parti yapalım ve Makoto-san'ı davet edelim!"

“Onun zayıf bir içici olduğunu duydum.”

“O zaman onu alkolle zayıflattıktan sonra…”

Bu kötü.

Kadın maceracılar anormal derecede agresifti.

Kızlar tüm hayatları boyunca maceracı olmaya devam etmek istemiyorlardı ve parlak bir geleceğe sahip bir koca bulabilecekleri ve hemen emekli olacakları birçok durum oluyordu.

Makoto yeni bir Kahraman’dı ve kız arkadaşı yoktu, bu yüzden çok sevilen bir hedef olmalıydı.

Aya'nın bana öğrettiği bu tanıma uyan bir kelime vardı: servet avcısı.

Bu yüzden evin bahçesinde bir kediyle oynayan Makoto ile konuştum.

Takatsuki Makoto’nun Bakış Açısı

"Burası burası." (Lucy)

Lucy tarafından davet edildikten sonra geldiğimiz yer tanıdık Büyük Orman’dı.

Daha derine iniyorduk.

“Hey, çok derine inmek tehlikeli.” (Makoto)

"Sorun yok. Bende [Gizlice Dinleme] var, bu yüzden 1 km mesafede düşman olup olmadığını söyleyebilirim.” (Lucy)

Lucy geriye bakmadan cevap verdi.

O zaman sorun olmamalıydı, ha.

Ama baş başa gitmek istediği yer Büyük Orman mıydı?

Gerçi, hemen hemen onun bahçesiydi.

(Ah, bir şey var.) (Makoto)

Algım tepki verdi.

Lucy de fark etmiş olmalıydı.

Durdu ve asasıyla pozisyon aldı.

*Pat Pat*

Ağır ayak sesleri yeri sarsıyordu.

Ortaya çıkan 3 Dev idi.

“Lucy!” (Makoto)

Hançerimi çıkardım ve Ruh Büyüsü’yle vurmaya hazırlandım, ama…

“Sorun değil, Makoto. Bana bırak." (Lucy)

Lucy asasını kaldırdı.

"Ateş Büyüsü: [Ateş Fırtınası]." (Lucy)

Üç Dev’e hiç konuşmadan Yüksek Rütbe Büyüsü yaptı.

“Gyaaaaaah!”

Devler bir ölüm çığlığı attı.

K-Kolayca sona ermişti.

Berrak bir şekilde yakılan devlerin trajik görüntüsüne baktım.

Bu sefer de parlama şansım olmamıştı.

Haaah…

İç çekip hançerimi kılıfına geri koydum.

“İyi iş, Lucy”, deyip geriye baktım ama Lucy beklenmedik bir şekilde bana bakıyordu.

“Hey, Makoto, hatırlıyor musun? Burası Büyük Dev tarafından saldırıya uğradığım yer.” (Lucy)

"Gerçekten mi?" (Makoto)

“Evet, burası beni kurtardığın yer. Unutmam.” (Lucy)

Büyük Orman'ın benzer birçok yeri vardı, bu yüzden söylemesi zordu.

Lucy ormanda yetişen bir elf olduğu için benim söyleyemediğim farklılıkları söyleyebilmeliydi.

“O zaman, dürüstçe sadece önceki grubuma uymuyordum, bu yüzden sadece iyi biri gibi görünen seninle konuştum…” (Lucy)

“Şey, o zamanlar birbirimizi tanımıyorduk.” (Makoto)

Elden bir şey gelmezdi.

“Ondan sonra bir grup olarak maceraya girdik ama hiç iyi gitmedi. Yine de beni terk etmedin ve benim yanımda kaldın.” (Lucy)

“Evet…” (Makoto)

Ne de olsa hiç kimsem yoktu.

“Ondan sonra bir Griffon'u ateş büyüsü ile yendin ve sonunda ağır bir şekilde yanmaya başladın. O zaman bana 'Sana ihtiyacım var' dedin, değil mi?” (Lucy)

“Aah, evet…” (Makoto)

Sanırım bunu morali bozulurken Lucy'yi teselli etmeye çalışırken söylemiştim.

(Eeh, hatırlamıyor musun?) (Nuh)

(Nuh-sama… Hatırlıyorum. Hafiften.) (Makoto)

(Ne kötü adam~) (Nuh)

Öyle desen bile…

“Ama biliyorsun, aslında fark ettim. Nazik biri olduğun için daha iyi hissedeyim diye söyledin. Aslında kendi başının çaresine bakabilirdin, değil mi?” (Lucy)

Gerçekten mi?

“Büyün olmadan tehlikeli olurdu.” (Makoto)

"Hayır. Tabu Ejderhaları Laberintos'ta yenildiğinde, Tabu Devi’nin Horun'da, Symphonia’da yenildiği zamanda bile; Kendin bir şeyi yönetmiş olabileceğine eminim, Makoto. Bensiz bile bir Kahraman olabileceğini hissediyorum.” (Lucy)

“…Bunun hakkında emin değilim.” (Makoto)

Çılgın ateş gücüne sahip olmak ve olmamak arasında çok fazla fark vardı.

Yalnız olmaya geri dönmek istemezdim.

“Seni yakalamak istedim Makoto. Büyük Bilge-sama'nın evinde eğitim aldım, bana gerçekten ihtiyacın olduğunu söyleyebilmen için.” (Lucy)

Sonuç olarak şu anda grupta en az yapacak işi olan bendim…

Bunu düşünürken Lucy benimle olan mesafesini kapattı, yüzü benimkine çok yakındı.

“Makoto.” (Lucy)

“E-Evet, ne oldu?” (Makoto)

“Güçlendim. Bir Kahramanın yoldaşı olduğumu gururla söyleyebilir miyim bilmiyorum, ama eskisi gibi sana ayak bağı olmuyorum.” (Lucy)

“Evet, o devleri gerçekten çok kolayca yendin.” (Makoto)

Buna kıyasla benim için imkansız olurdu.

Onları bir su kaynağına çekmem ya da kontrolden çıkmamaya özen gösterirken Ruh Büyüsü’nü kullanmam gerekirdi.

Verimli değildi veya tüketimi kötüydü.

…Dürüst olmak gerekirse güçlü olan Lucy ve Sa-san'ı kıskanıyordum.

“Makoto, son zamanlarda keyfin kaçık.” (Lucy)

"Gerçekten mi?" (Makoto)

Salim Zihin kullandığım için her zamanki gibi olmalıydım.

“Evet, sadece bakarak söyleyebilirim.” (Lucy)

“...”

Söyleyebilir mi?

Son zamanlarda gerçekten biraz kötü hissediyordum.

Aynı yaştaki sınıf arkadaşlarım ve maceracılar sonuçta örnek haline geliyordu!

“Hey, güvenilmez olabilirim ama gücünün bir parçası olmak istiyorum.” (Lucy)

“Sen… güvenilmez değilsin ama?” (Makoto)

Lucy mesafeyi daha da kapattı.

Ayak parmaklarımızın ucu hafifçe temas etti.

“Annem sevdiğim kişi kötü hissettiğinde bunu yapmam gerektiğini öğretti.” (Lucy)

Lucy bunu söylediğinde ayağını kaldırdı ve…

Dudaklarını benimkine itti.

(?!!!) 

Yüzümde yumuşak bir his ve onun sıcak nefesini hissedebiliyordum.

Düşüncelerim bir an durdu.

Nefes almayı unuttum ve vücudum felç geçirmişim gibi dondu.

(Lucy beni öpüyor…?) (Makoto)

Gözlerimin hemen önünde Lucy'yi gözleri kapalı olarak görebiliyordum.

(…Bu anlarda ben de gözlerimi kapatmalı mıyım?) (Makoto)

Bu benim için bir ilkti, bu yüzden gözlerim sürekli hareket ediyordu.

Gözümün köşesinden kırmızı bir şey geçti.

(O neydi?) (Makoto)

Lucy’nin dudakları ayrıldı.

Kırmızı şey kayboldu.

Bu...

“M-Makoto… şimdi daha iyi hissediyor musun?” (Lucy)

Lucy nemli gözlerle bana bakarken domates gibi kırmızıydı.

“Hey, Lucy…” (Makoto)

“E-Evet...?” (Lucy)

"Üzgünüm, bir kez daha." (Makoto)

“He?” (Lucy)

Bu sefer ben onu öptüm.

360° bakışa sahip olmak için RPG Oyuncu’nun Perspektif Değişimi’ni kullandım.

(İşte! Düşündüğüm gibi, Ateş Ruhu!) (Makoto)

Tanıdık mavi Ruhlardan farklı bir kırmızı ışık.

Sadece birkaç taneydi, ama etrafta yüzüyorlardı.

(Onları kontrol edebilir miyim?) (Makoto)

Ruh Dili konuşmayı düşündüm, ama fark ettim... ağzım mühürlüydü.

Elden bir şey gelmezdi. Konuşmadan olacaktı.

(Ateş Büyüsü: [Ateş Topu].) (Makoto)

Etkinleştirildi!

Ama neden?

…Lucy ile senkronize olmayı mı başarmıştım?

Ah, kayboldu.

“…Hey, ne yapıyorsun?” (Lucy)

Lucy bana buz gibi bir bakışla baktı.

“Hımm… hayır, düşündüğün şey değil.” (Makoto)

“Makoto! Bu benim ilk öpücüğümdü!” (Lucy)

"Sorun değil, benim de ilkimdi." (Makoto)

“Ö-Öyle mi… Anladım.” (Lucy)

‘Henüz Aya ile öpüşmedi yani, ha…’, ondan duyduğum mırıldanmaydı.

Neden şüpheleniyordu?

“Bekle, öyle değil! Beni öperken neden büyücü kullanıyorsun?! Ya da ateş büyüsünü kullanabiliyor musun? Becerin yoktu ama?” (Lucy)

“Evet, beni öperken bir Ateş Ruhu gördüm.” (Makoto)

“Ateş Ruhu?” (Lucy)

“Evet, ateş büyüsü kullanmayı denediğimde başardım.” (Makoto)

Bu çılgınca. Heyecanlanıyordum!

Düşük ateş gücüne sahip su büyüsünden farklıydı.

Ateş büyüsü basit ve güçlüydü.

Sonunda ben de…

(Ah!) (Makoto)

Lucy direkt bana bakıyordu.

“…Görünüşe göre orada eğleniyorsun.” (Lucy)

(Ha? Gerçekten boktan biriyim, değil mi…?) (Makoto)

Bir Ateş Ruhu görmeyi başardığım için çok heyecanlanmıştım ama… Lucy cesaretini ortaya çıkarıp bunu yapmıştı, ama yine de tamamen görmezden gelmiştim.

“Şey… Lucy-san…” (Makoto)

“Sorun yok. Aah, neden böyle bir adama aşık oldum?” (Lucy)

Lucy kızgın bir sesle dedi.

“Makoto, seni seviyorum.” (Lucy)

“E-Evet…” (Makoto)

“Geri dönelim, Makoto. Her şeyden önce kendini daha iyi hissediyor gibi görünüyorsun.” (Lucy)

"…Ne?" (Makoto)

Sırıttı ve sonra sırtını bana döndükten sonra konuştu:

"Cevabını daha sonra söyle tamam mı?" (Lucy)

“Tamam…” (Makoto)

Bundan daha fazlasını söylemeden Makkaren'e döndük.

◇◇

(…Ne yaptım ben…) (Makoto)

Evime döndüm, odama gittim ve ne yaptığımı düşündüm.

Ölmek istiyordum.

(Bu tamamen korkunçtu…) (Makoto)

Hayatımda ilk kez bir kız bana itiraf etmişti.

Bu benim ilk öpücüğümdü.

Ve ben…

(Ateş Ruhlarını görebildiğim için çok heyecanlıydım…) (Makoto)

Ne yapıyordum ben?

Seni aptal, aptal, aptal. Sen koca geri zekalı.

Yatağı salladım ve tekmeledim.

İştahım yoktu, bu yüzden akşam yemeği yemedim.

(Cevabım… hakkında ne yapmalıyım?) (Makoto)

Lucy'den hoşlanıyordum.

O benim ilk yoldaşımdı ve beni birkaç kez kurtarmıştı.

Geçmiş maceralarda bile bana manevi destek olarak yardımcı olmuştu.

(Peki ya Sa-san… ve Prenses Sofia…) (Makoto)

Çok mu kendimi düşünüyordum?

Ama aklım bir şeye yoğunlaştığında düşüncelerim durmuyordu.

Bu neşeli duygu, bu canlandırıcı his ve aynı zamanda, sanki duygularım tamamen özensiz bir karmaşa gibiydi, üzerime bir ağırlık yerleştirilmiş gibiydi.

(Lucy beni öptüğünde Ateş Ruhları görebiliyordum…) (Makoto)

Oradaki mantık neydi?

Nuh-sama'ya daha sonra sormam gerekiyordu.

Ama bunu onunla çıkmak için bir sebep olarak kullanmak, bir Beceri hedefliyormuşum gibiydi ve bu yanlış geliyordu…

Fakat görmezden de gelemezdim.

Düşünüp durdum ama bir karara varamadım.

Eğitim bile yapmadım ve fark ettiğim zaman zaten uyuyordum.

◇◇

(Gıdıklıyor.)

Bir şey yüzüme dokundu.

Engelleyebilecek miyim diye görmek için gözlerimi biraz açtım.

Ay ışığı ve lambanın zayıf ışığında... bana yakından bakan iki göz vardı.

Sa-san benim tam üstümdeydi.

Saçları yanağımı gıdıklıyordu.

Etrafa baktım.

Kesinlikle hiçbir valiz olmayan benim odamdı.

Ve ben yatağın üstündeydim.

“Ş-Şey… Sa-san, ne yapıyorsun?” (Makoto)

“Oynamaya geldim, Takatsuki-kun.” (Aya)

“...Ha?” (Makoto)

Onun bu yaramaz ifadesi, ortaokul günlerimden beri birçok kez gördüğüm arkadaşımın gülümsemesiydi.

Kötü bir şey düşünürken yüzüydü!

Bir dakika, Sa-san?

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-10 01:18:10
Über gerizekalı olmak zor olsa gerek
İners (132 puan) Üye
2021-08-16 21:57:49
Acınası piç kalkmıyor demek ki
Rakunstar (3619 puan) Üye
2020-09-03 01:07:31
Artık bundan da anlamadıysan gelip elimin tersiyle tokatlıycam seni Çeviri için teşekkürler
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-10 15:48:30
Teşekkürler
Ker!m (339 puan) Üye
2020-07-23 11:11:23
E. S.
JNXL (1237 puan) Üye
2020-07-22 23:36:49
Taş olasın emi Makoto
EZRED (21 puan) Üye
2020-07-22 21:13:19
Bunun manga halinde çizimi vardı, onu koymamışlar
Foudre1234 (50 puan) Üye
2020-07-22 20:46:15
Bakalım hadi oynayin🙃🙃🙃
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-07-22 20:35:10
"Annem deliydi." Teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-22 19:37:11
Oynayalım bakalım
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-07-22 15:09:45
Hadi - O Y N A Y I N - bakalım.
voidex (62 puan) Üye
2020-07-22 14:51:49
bruh