Theoden

03 Mart 2020
Çeviri: 154
Düzenleme: AntiYasuo
525 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Ters Kolun Tedavisi

Turgan ile Ducia, doktora beraber gitmişlerdi. Doktor daha önce birkaç kez yardımına ihtiyaç duyduğundan Duciayı tanıyordu. Turganın kolunu inceledi ve kemiğin yanlış kaynadığını onayladı. Köklu’yu doğrular nitelikte konuşuyordu.

“ Kemiği tekrardan kırmamız gerek. Bunu yapıp, kemiği çevirip doğru pozisyona getirdikten sonra gerisini Ducia’ya bırakacağım. Hemen kırmamı ister misin? Biraz acı verici olacak. “

Jeo’dan onlarca yumruk yiyen Turgan için bir kemiğinin kırılması pek de acı verici sayılmazdı. Bu yüzden hemen kabul etti.

“ Evet. Bir an önce halledelim ki annemi bulmaya gidebileyim. “

İtiraz eden Ducia olmuştu.

“ Olmaz. “

“ Neden ki? “

“ Doktor kemiği düzeltir düzeltmez iyileştirmeye başlamam gerekir ve bu işlem uzun süreceğinden burada yapamayız. “

Çözüm önerisi doktordan gelmişti.

“ O zaman evine götürelim. Zaten hasta kalmadı. Ben orada kemiği düzeltirim ve sende kalanı yavaş yavaş halledersin. “

“ İyi de benim burada evim yok ki. Babamda kalırsam beni öldürebilir. Gündüz bacağına mızrak sapladım da hınh hınh. Ablama gidebiliriz ama. “

“ Ablan şu an burada değil. Yoksa seni görmeye çoktan gelmiş olurdu değil mi? Kalkın hadi benim kaldığım eve gidelim. “

Ducia’nın önerisiyle, tedavi onun evinde gerçekleşecekti. Doktor muayene hanesini kapattı ve kırk dakikalık bir yürüyüşün ardından Ducia’nın kaldığı eve vardılar. Özel bir misafir olduğu düşünülürse, evin yerinin biraz sapa kaldığı söylenebilirdi. Neredeyse şehrin diğer sınırındaydı ve tek katlı binada başka daire bulunmuyordu. Doktor işi bittiğinde şehrin diğer ucundaki kendi evine yürümek zorunda olduğundan, şimdiden üzerine bir yorgunluk çökmüştü.

Eve çıktılar ve bir an önce tedaviye başlamak istediler. Ducia’nın evi dışardan göründüğünün aksine geniş ve birkaç odaya sahipti ve Ducia doktorun yatak odasını görmesini istemediğinden, fazla eşya olmayan bir odaya girdiler ilk önce. Turgan ilk iş olarak kıyımı bir duvara yasladı ve kendisine gösterilen iskemleye oturdu. Doktor daha fazla gecikmemek adına, kolunu kırmaya fazlaca hevesli görünüyorken, Turgan odağını kıyıma çevirmeye karar verdi. Böylece tedavinin acısını daha az hissedebilirdi. Her ne kadar acıya dayanıklı olsa da, kemiğinin tek bir uyuşturucu etki olmadan çevrilecek olması illaki canını yakacaktı.

Kıyım duvarın kenarında, adeta bir bebeğin masum oyuncağı gibi duruyordu ancak; Turganın ellerindeyken hiç de öyle değildi. Daha birkaç saat önce ruhu bu şeyin içindeydi ancak işçiliğinin güzelliğine daha önce hiç dikkat etmediğini fark etti Turgan ve alıcı gözüyle incelemeye başladı.

Ortasında iki metreye yakın(170 cm) bir gövdesi bulunuyordu ve bu gövdenin üç ayrı yerinde, elle tutulabilecek, keskin olmayan bölümler mevcuttu. İkisi sağda ve solda tek elle kavrayacak kadar genişken, diğeriyse gövdenin tam ortasında ve iki elle kavranabilecek kadar bir tutma alanıydı. Gövdenin tamamı metalik füme bir renge sahipken, bu tutma yerlerinden ortadaki zifiri siyah ve kenardakiler de gümüş rengindeydi ve silahın desensiz olan bölümleri de sadece bu tutma yerleriydi. Onun dışındaki sapın tamamı keskin sivri kenarlara sahipti.

Sapın iki ayrı yüzünde ( Karşı taraflarda) Kenardaki tutma yerlerinden başlayıp, ortadaki geniş tutma yerinin başladığı yere kadar uzanan, hilalden daha geniş açılı, iki eğik kılıcı andıran ancak bir kılıç için fazla ince görünen, birbirinin çapraz ve karşı tarafına yerleşmiş, iki ince parça duruyordu. Bu haldeyken iki yapraklı bir rüzgar gülüne benziyordu.

Silah taraflarına bakıldığındaysa, Bir tarafında çift yüzlü ve kırmızı motifler barındıran balta ve bu baltanın hemen yanından sivrilen ancak ayrı küçük bir sap ile baltanın gövdesine yapışık duran, yeşil motifler barındıran, girintili çıkıntılı bir mızrak yükseliyordu. Balta parlak gümüş rengindeyken, mızrak ise altın sarısında parlıyordu.

Bu ucun tam karşısındaysa, sivri uca sahip olmayan, sarı motifler barındıran buz renginde bir balyoz ve balyozun iç tarafına, özel bir metalle kaynak yapılmış gibi görünen kan rengindeki orağın dip kısmı bağlanıyordu. Balyozun üst kısmının bittiği yerden, orağın eğimli kısmı başlıyor ve hem dışıyla kesmeye hem de içiyle kancalamaya ve yırtmaya uygun bir halde silahın üzerinde yerini alıyordu. Tümsek kısmı karşıya bakarken, oval kısmıysa iç tarafta kalıyordu. Orağın balyozla bağlantı noktası dışında tamamı mavi motiflere sahipti.

Turgan bu silahın ruhlara sahip olmasa bile mükemmel bir işçiliğe sahip olduğuna kanaat getirdiğinde, kolundaki acıya odaklanmak zorunda kaldı. Zira kolu dirseğinden kırılmıştı ve doktor acımasızca kırılan kemiğini döndürüp, yerine monte etmeye çalışıyordu. Ducia acısını sindiremiyordu çünkü bir kez daha kemiğin yanlış kaynaması riskini göze alamazdı. Doktorun tatmin olmasını sağlayan kemik sesi geldiğinde, Turganın canı ziyadesiyle yanmış olsa da, dişlerini sıkıp bağırmamayı başarmıştı.

Doktorun işaretiyle Ducia işi devraldı ve avuçlarından çıkan yeşil ışık huzmelerini Turgan’ın dirseğine aktarmaya başladı. Birkaç dakika buna devam ettikten sonra, doktor kendisinin başka işi kalmadığına emin olup oradan ayrıldı. Doktorun ayrılmasından sonra, kemiğin yerine oturması için bir anlık yüksek miktarda huzme gönderen Ducia amacına ulaşmıştı. Turganın kırık kemiği artık doğru yere yapışmıştı ve geriye oradaki bağlarla, çatlakların iyileştirilmesi kalıyordu.

Ducia, Turganın kolunun bir süre boşlukta kalmaması gerektiğinden bir eliyle tutmaya devam ediyordu ve eğer Turgan uzanırsa bu sorunun ortadan kalkacağını fark etti. Bu yüzdende onu yönlendirip odasına götürdü. Turgan Ducia’nın odasına girdiğinde, yatağın üzerindeki kar beyazı çarşafları görünce oraya uzanmayı kabul etmemeye karar verdi.

“ Uzan hadi şuraya. Yoksa tüm gece kolunu tutup desteklemek zorunda kalacağız. “

“ Olmaz. “

“ Neden ? “

“ Aylardır yıkanmadım ve elbiselerimde leş gibi. Yatağını kirletemem. ”

Aslında Turgan aylardır yıkanmamış bir adam gibi görünmüyordu. Elbiselerinin bir kısmı ezilip yırtılmış olsa da, Turgan uzun süre yıkanmamış bir insan gibi kötü kokmuyordu ve yıkanmamış birinden ziyade, fazlasıyla fakir bir görüntü sergiliyordu.

“ Saçmalama. Uzanman gerekli ve tek yatak bu. Çarşafları yıkamak sorun olmaz sadece uzan şuraya. “

“ Olmaz. Deminki odaya yatayım o zaman “

“ Orada döşeme bile yok. Betonun üzerinde uyumana izin veremem zaten aylardır konforsuz bir yatakta yatıyordun. “

Ducia halen kızgın olsa da, Turgana kıyamıyordu. Turgan’ın kararından vazgeçmeyeceğini bildiğinden aklına yeni bir çözüm önerisi geldi ve onu sundu.

“ Tamam o zaman şöyle yapıyoruz. Sen banyoya gidip yıkanıyorsun. Ben de uyanırsan diye doğum günün için aldığım hediyeleri çıkarıyorum. Kıyafet almam isabet olmuş. “

“ Bu olur işte. “

Ducia bir iki çekmeceyi açtıktan sonra, aradığı şeyi bulup Turgana sokulmuştu. İlk önce Turgan’ın t-shirtünü çıkarttı. Turgan ne olduğunu anlayamasa da, Ducianın yönlendirmeleriyle; kah kolunu kaldırdı, kah başını eğdi ve Ducianın işi bittiğinde Turgan’ın sol kolunun elle tutulmasına gerek bırakmayan bir destek, boynu ile kolu arasında görünüyordu.

“ Bununla mı yıkanacağım? “

“ Evet düz tutman mı daha iyi olur bükmen mi emin olamadım ama sanırım bükmen daha iyi olacaktır. Zaten banyodan çıktığında çıkaracağız. Fazla oyalanmadığına emin ol. “

Ducia konuşuyordu ancak kafası başka yerde gibiydi. Turgana banyonun yerini gösterdikten sonra geri döndü. Ona aldığı kıyafetleri çıkarıp, banyonun kapısının önüne koydu. Bir süre kendi kendine düşündükten sonra, düşündüğü şeyi yapıp yapmamaya hala karar veremediğini fark etti.

Turgan banyoya girip, aynaya baktığında, küçük bir çığlık atmıştı. Buna sebep olan şey aynada gördüğü ve yüzünde peyda olmuş kıllardı.

“ Benim sakallarım çıkmış. Hem de siyah. Neden kimse bana bir şey söylemedi? “

Turganı her gün gören insanlar için sakalın varlığı sıradanken, aylar sonra bir anda kendi sakallarını fark eden Turgan için kabullenmesi daha zor olsa da, uzun sürmemişti. Aynanın karşısında bir süre daha durup kendisini incelemeye başladı.

Başından itibaren dört parmak uzunluğundaki dağınık kızıl saçları, yeşil gözleri, uzun sayılabilecek ve saçından daha koyu kızıl renkteki kirpikleri, kuaförden yeni çıkmış gibi düzgün ve müdahale etmediğinde biraz çatık duran kaşları, bir parmaktan daha kısa uzunlukta çok da sık olmayan, yumuşak ve güzel bir dokunma hissi veren siyah sakalları, pürüzsüz cildi, artık daha belirginleşmiş olan göğüs ve karın kasları ve 181 santim boyu. Kesinlikle yakışıklı görünüyordu. Karizmasını eksilten tek şey suratındaki salak ifadeydi ve bu ifade de özellikle savaştığı zamanlarda kaşlarını çatmasıyla kaybolup, son eksik parçayı da tamamlayacak, erkeksi ve baskın bir ifadeye bürünüyordu.

 

Y.N : Bu bölümde kıyımı ve Turganı bir kez daha betimledim. Umarım gözünüzde daha iyi canlanmışlardır. Keyifli okumalar...

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar