Theoden

09 Mart 2020
Çeviri: 179
Düzenleme: AntiYasuo
555 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Babalık İçgüdüsü

Dragut hala bedenini sıkıca sarıyordu ve o zaman başını okşayan bir başka el hissetmişti William. Bu el ustasına aitti ve ilk tanıştığı zamanki kadar sıcak hissetmesini sağlıyordu.

“ Aferin evlat. Gerçek bir başıbozuk olduğunu kanıtladın ve iyi bir komutan olacağını. “

Orada biraz durunca Dragut’un dolmuş olan gözlerini fark etti.

“ Hey Dragut her zaman ilk sen gülerdin ama bu kez ağlamak üzere görünüyorsun. İyi olduğuna emin misin? “

Dragut’un ağlamamak için sarf ettiği çaba her halinden anlaşılıyordu. Mirliva Yavuz’a yaptığı testler hatırına gelmişti. Çoğu kişi bu testlerin hiçbir aşamasına itiraz etmezken, adeta bir hobi haline getirip defalarca sınadığı Yavuz da defalarca kez kendinden güçlü adamlara meydan okumuştu.

“ Çağıl paşanın sorumlu olduğu kampa ilgilenmesi için birilerini gönderin. Yoldaşlarımızın düzenlenmesi gereken mezarları var ve Mirliva Yavuz’a yapılması gereken bir anıt mezar. “

Dragut’un cümleleri ortamdaki neşenin bir anda yok olmasına sebep olmuştu. Sedaru ve William dışındaki odadaki herkes Yavuz’u tanıyorlardı ve bir çoğu onunla kıymetli anılara sahiptiler. Mirliva Sofia göz yaşlarını çoktan serbest bırakmıştı.

Kimisi öfkeyle, kimisi hüzünle karşılamışlardı bu haberi ancak hepsi de fazlasıyla etkilenmişti. Dragut toplantı cenaze evine dönmeden önce William’a söylemesi gereken bir şeyler olduğunu hatırlayıp onu sarmayı bırakarak konuştu.

“ Tebrik ederim William. Bana yakın zamanda kaybettiğim, en kıymetli dostlarımdan birini hatırlatıyorsun. Yaşadığın durum için özürlerimi kabul et lütfen ama bunun sadece eğlenceden ziyade, başıbozuk tarzı bir eğitim olduğunu aklında bulundur. Son testin olduğuna söz veremem Miralay William. Başıbozukların arasına hoş geldin. Bunu daha sonra kutlayacağız. “

“ Önemi yok Serdarım. Kaybınız için üzgünüm. “

“ Mirliva Yavuz’un olayı nasıl olmuş serdarım? Bir general falan mı? Misilleme takımına beni de yazmazsanız gönül koyarım. “

Sancar paşa akil bir tavırla ama bir o kadar da intikam duygusuyla karşılamıştı haberi.

“ Detayları henüz bilmiyoruz ama havarilerle ilgili bir durum ve bunun için burada toplanmış bulunmaktayız. Acınızı unutup beni dinleyin şimdi. “

Köklu bu kez toplantıya dahil olamamıştı zira bu şehirde ona uygun yapılmış, cam tavanlı bir bina bulunmuyordu. Sofia’nın gözyaşlarını sildiğini görünce Eliyle Sedaru’yu çıkarmalarını işaret edip ve bu da gerçekleştikten sonra devam etti Dragut.

“ Eş zamanlı olarak bir kampımız ve bir şehrimiz saldırıya uğradı. Hem de Castro’yu yenebilecek bir hakan ve Çağıl paşayı yenebilecek bir havari tarafından. Bu durum normal değil ve Theodende neler döndüğünü illa öğreneceğiz. Bugün gizemli Krallık Seydunadaydım ve Kral Sabbat ile görüştüm. Bir şeyler biliyor ancak önce ciddiyetimizi görmek istediğini söyledi ve zaten amacımız olan Zaikan’ın fethini şart koştu. Bunu yaparsak bilgi paylaşmayı sorun etmeyecekmiş. “

“ Yalan söylemediğini nasıl bileceğiz Serdarım? “

“ Çok güçlü bir krallık olduklarını söyleyemem. Sadece sadakatleri ve uyuşturucudan gelen cesaretleri sayesinde varlıklarını sürdürebiliyorlar. Yani onlara yapabileceklerimizin farkındalar. “

Fikrini belirten Ölüm Meleği Adal oldu.

“ Ne fark eder? Her türlü bu kıtayı alacaktık zaten. Bir an önce yapıp, Sabbat’ın sözüne sadık olup olmadığını görelim. Bizim bilmediğimiz ne biliyormuş acaba..”

“ Öyle yapacağız Adal. Şu günden itibaren fetih politikamız yeni boyutunu alıyor. Tüm planları ve zamanları yazdım ama özetle, İki kol halinde ilerleyeceğiz ve geçtiğimiz yerlerde düşman bırakmayacağız. Bir ordunun başında ben, diğerindeyse Castro olacak. Kalan detaylar bu kağıtlarda yazıyor. “

Dragut cebinden bir tomar kağıt çıkardı ve tek tek tüm komutanlara dağıttı. Sadece Sancar paşaya vermemişti çünkü demin ona eksi koyması için verdiği Kağıtta bunların bir kopyasıydı. Adal plana itiraz etti.

“ O kadar zaman görüşmedikten sonra, yine ayrı birliklerde mi olacağız? Cidden benden kaçtığını düşünmeye başlayacağım Dragut. “

“ Saçmalama Adal. Başıbozukların ilk iki numarası tabi ki de ayrı birliklerin başında olacak. “

“ Gitmeden iki kadeh atalım bari…”

“ Bana içki deme Adal. Seyduna’da cidden kötü anılar yaşadım. “

Bunu söylerken Castro’nun yüzüne bakmıştı ve bakmaya devam ederken de sordu.

“ O kızı hala istiyor musun Castro? “

“ Hangi kızı serdarım? “

“ Tahmin etmiştim. Castro bunu burada söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama, Seyduna’da kadının birini ciyak ciyak bağırtıyordun. “

Elini ağzına götürüp adeta bir pazarcı edasında devam etmişti Dragut.

“ Hey yoldaşlarım içinizden birisine ya da bir akrabanıza aşık falan olursa bu herife sakın kefil olmayın. “

Dragut’un ne demek istediği anlaşılmış olmasa da, Castro az çok ne olduğunu tahmin edip kızarmıştı. Dragut daha fazla detay vermek istemiyordu ki içeriye Ragnossa’nın girdiğini gördü.

“ Ben de toplantıyı dinleyebilir miyim efendim? “

“ Çık dışarı rezil herif. “

“ Anlamadım. “

“ Cezanı Turgan’ın yanındayken vereceğim çık şimdi dışarı. “

“ Saygısızlık etmek istemem ama En azından hatamı söyleyin efendim. “

“ İyi dinle o zaman… Öhö Öhm “

Dragut boğazını temizledikten sonra Ragnossa’nın gözlerinin içine bakarak devam etti.

 

“ Dürüst, akıllı ve cengaversin

Yoldaşlık edilecek kadar güçlü ve zekisin

Lakin içmeyegör bir kadeh içki,

Dönmesin aman başın,

Hele bir de bir kadın sıvazlıyorsa kasıkların

Değil yoldaşını, babanı bile satarsın. “

Ragnossa keyif verici maddelerin ve kadınların kendi zayıf noktası olduğunun zaten farkındaydı ancak Dragut’un bunu fark etmesi hakkında hiçbir fikri yoktu. İlla bir şey yaşanmış olmalıydı ve Dragut’un söylediği mısralara bakılırsa, oldukça onur kırıcı davranışlarda bulunmuş olmalıydı.

“ Siz nasıl uygun görürseniz efendim. Verdiğiniz cezayı memnuniyetle kabulleneceğim. “

Ragnossa arkasını dönüp çıkmış olsa da, toplantı zaten sona ermişti ve kısa süre içinde dağılıp, savaş hazırlıklarına başlayacaklardı. Dragut son bir şeyler söylemek istedi.

“ Havariler, generaller, hakanlar ve yüce meclis. Bunların hepsi bizim düşmanımız. Karşınıza hangisi çıkarsa çıksın yıkıp geçtiğinize emin olun. Adal’ın her sözü benim sözümdür o yüzden her sözünü acaba Dragut ne derdi diye düşünmeden sorgusuzca yapın. Sancar Paşa, Mirliva Sophia, Mirliva Tunca benimle geliyorsunuz. Diğerleri Adal’ın yanında çarpışacaklar. “

Herkes başıyla onaylamasına rağmen, cılız bir ses duruma itiraz etmişti.

“ Benim de başkente gelmeme izin verin Serdar’ım. “

“ William ne diyorsun sen? Plan çoktan yazıldı. “

Ustasının uyarısına aldırmadı William zira artık istediklerini söylemekte çekinmemeye kararlıydı.

“ Dediğiniz gibi Başbozuk Adal. Plan çoktan yazıldı ve bu plan yazıldığında benim varlığımdan ile bihaberdi Serdarımız. Yani benim adım iki grupta da yazmıyor. “

“ İyi de benim yanımda güvende olursun. Savaş alanında zayıfsın ve her şeyi Dragut’a anlatmanı önermem. “

Dragut kendisinden bir şeyler saklanmasından hiç haz etmezdi.

“ Kendimden sonra en güvendiğim komutanımın, çömez bir miralaya verdiği öğüt bu mu yani? Cidden kıvanç duydum Adal. “

“ Serdar’ım öyle değil ama William’ın kendi iyiliği için gerekçelerini şimdilik saklaması gerekiyor. “

Dragut daha da meraklanmıştı.

“ Neden benimle gelmek istiyorsun evlat? “

Adal hiçbir zaman onun kötülüğünü istememişti ancak William pısırık hayatını bir başıbozuk olduğu gün arkasında bırakmıştı. Tüm cesaretini topladı ve söze girdi.

“ Gelmek istiyorum çünkü sevdiğim kız orada. “

“ Sevdiğin kız mı? Hmm demek bir gönül meselesi. Aşk olsun Adal gören de beni aşktan anlamayan zorba bir adam sanacak. Tamam evladım o zaman sen de bizimle geliyorsun. Kim bakalım bu şanslı kız belki tanıyorumdur? “

William’ı oğlu gibi görmeye başlamış olan Adal adeta yalvaran gözlerle William’a bakıyordu. Devam etmemesi gerektiğini bakışlarıyla anlatabilmiş olmayı düşünüyordu. Başıbozukların en güçlü ikinci adamı, oyuncak isteyen bir çocuğun yalvaran bakışlarına sahipti resmen.

“ İsmi Arya efendim. Kızınıza çocukluğumdan beri aşığım. “

Dragut bir anda etrafına korkutucu bir öz salmaya başladı. William’ın bayılması için yeterli olacak bu öz, Dragut için yeterli gelmemiş olsa gerek ki yumruğunu çekti ve altı metre kadar önünde duran William’a tek sıçrayışta ulaştı.

“ Arya mı? O daha çocuk seni sübyancı piç “

Dragut’un yumruğu William’ı öldürmek için fazlasıyla yeterli olurdu ancak odada onun ölmesini istemeyenler de vardı.

“ Boyut geçişi “

Dragut’un yumruğu bir anda önünde beliren ve vücudunu üst düzey bir yaftla sertleştirmiş olan Adal’ın karnında patladı. O kadar şiddetliydi ki; Adal’ın ayakları bir metre kadar geriye gitti ve sadece yumruğun Adal’ın sırtına bıraktığı etkisi yüzünden, William’ın ayakları yerden kesilmiş, baygın halde süratle metal panoya çarpmak üzere ilerliyordu.

Panoya çarpmadan onu havada yakalayan Sancar Paşa olmuştu, yakalar yakalamaz da, William’ın ölmek üzere olduğunu fark edip Mina’ya bakarak konuşmuştu.

“ Mina William’ın özünü arttır yoksa ölecek. “

Mina söyleneni yapmak üzere azrak güçlerini William’ın üzerinde kullanmaya başladığında, Dragut hala korkutucu bir özü etrafına yaymaya devam ediyor ve bir sürü yoldaşı tarafından zapt edilmeye çalışılıyordu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar