Theoden

26 Temmuz 2019
Çeviri: 97
Düzenleme: AntiYasuo
743 Görüntülenme
Bu bölümü 3 Kişi beğendi.

Fuchide Alarm

Turganın acısı, siyah kan damlasının bedenini terk etmesiyle sona ermişti. İlk geldiğindeki özgüvenli halinden ziyade, tamamıyla yok etmeye programlanmış bir cellada benziyordu Turgan. Hala kendisini görebilecek bir mesafede duran ve korkusundan tir tir titreyen general Yukinoya dönüp seslendi.

“ Rohan abiyi bırakın dedim. Yoksa daha fazlanızı öldüreceğim. Azrak kralı kurtarıp İntibah Tugayının bir üyesi olması için davet edeceğim. Hemen bırakın onu. “

Turgan sol bacağını yerde sürüklemeye devam ederek generale doğru ilerlemeye devam etti. İyice içine korku salınan general Yukino arkasına dönüp birkaç metre koştuktan sonra, yere oldukça yakın mavi renkli bir şeyin üzerine ayağıyla bastı ve tüm alanın tuhaf ama güçlü alarm sesiyle yankılanması yetmiyormuş gibi, bir yandan da korkuyla bağırmaya başladı.

“ Saldırı altındayız. Kırmızı alarm. Tuğ General John öldürüldü. Kırmızı Alarm. “

En başta kapıda Turganın tehditlerini duyduğunda Albayın yapması gerekeni, General Yukino ancak yapmaya karar verip, uygulamıştı. Seçilmiş elitlerin(ki kıdem sırasında orgenerallerden bile üstündürler) tüm tembihlerine rağmen, düşmanı aşağılayarak, alarmı çalıştırmamışlardı ve bu pervasızlık bir tuğ generalin ölümüyle sonuçlanmıştı. Hem de Korgeneral Eleanorun oğlunun. O yaşına rağmen inanılmaz güzel, ancak öfkelendiğindeyse tam bir canavara dönüşen kadına, oğlunun ölüm haberini verecek görevlinin akıbetini düşünmek bile istemiyordu Yukino.

Turgan çıkan alarm seslerinden az çok ne olduğunu anlamışken. Bir kez daha aynı sesi duydu. Ancak bu kez aynı şeyi söylemiyordu tuhaf ikili.

“ Buradan gitmemize izin ver. Bizi onlara teslim etme. “

Turganın bu duyduklarının anlamını düşünecek zamanı yoktu. Daha güçlü kişiler gelmeden Rohanı bulup buradan çıkmalıydı. Gerçi Rohanı hücresinden çıkardıktan sonra gerisini azrak kral halledebilirdi. Tam tavanı yıkılmış zindana atlayıp Rohana ulaşabileceği bir yol aramaya karar vermişti ki; kırk metre kadar ters tarafında duran bir alandan gürültülü bir sesle, havaya kalkan kapağı gördü ve yerin altından yükselen merdivenlerden yukarı adım atan dört farklı kişiyi gördü.

Her biri muhteşem öz seviyelerine sahip bu adamların tamamına karşı kazanması mümkün görünmüyordu Turganın. Hatta bir tanesinin öz seviyesi Attila ile kıyaslanabilecek kadar yüksekti. Şimdi kıyım ikizlerinin neden buradan gitmek istediklerini anlamıştı. Kıyımla pozisyon aldı ve dudaklarını silaha yaklaştırarak fısıldadı. Gerçek bir savaş gazisi gibi görünüyordu, korkusuz ve etkileyici.

“ Dediğiniz şeyi o zaman anlamadığım için üzgünüm kıyım ikizleri. Ama merak etmeyin. Madem onların sizi almanızı istemiyorsunuz. Neye mal olursa olsun sizi elimde tutacağım. “

Turgan bir cevap duymayı beklese de, beklentisine karşılık bulamadı. Yer altındaki merdivenden çıkan adamlardan birisi Turgana doğru ilerledi. Bu adamın sırtında yeşil beyaz ve kendisini karizmatik gösteren bir üniforma mevcuttu. Aynı üniformadan giyen bir başka adam daha merdivenlerden çıkmıştı ancak o Turgana doğru ilerlememişti. Diğer iki kişininse birisi Kırmızı sarı, diğeriyse beyaz ağırlıklı ancak, üzerinde yazılar yazan bir üniforma giyiyordu. Turgan askeri rütbelerden anlamasa da bu kişilerin farklı güçlerde ve rütbelerde olduğu belliydi. Özellikle kırmızı üniformalı adamın özü ustasıyla yarışabilecek kadar muazzam görünüyordu.

“ Tüm bu kargaşaya neden olan kişi sen misin ? Sen de kimsin böyle? “

“ Ben Turgan. İntibah Tugayı lideri. Rohan abiyi hemen serbest bırakın yoksa sonunuz yerde yatan arkadaşınız gibi olur. “

Yüzeye henüz çıkmış general, merakla Turganın gösterdiği yöne baktı ve Johnun vahşice katledilmiş gibi görünen, cansız bedenini gördü.

“ Bunu ona sen mi yaptın? “

“ Başka birisi de mi var gibi görünüyor ? “

“ Görünmese de, üzerindeki azrak gücünü hissedebiliyorum. Her neyse sorun değil. Eleanora bunu açıklamak zorunda kalmak zor olacaktır. Keşke öldürmek için başka bir tuğ general seçseydin. “

“ Kim olduğu ve rütbesi fark etmez. Siz Rohan abiyi bırakana kadar karşıma gelen herkesi ezip geçeceğim. “

“ Ha ha demek onu kurtarmak için geldin. Azrak kralın ordusundan mısın? “

“ Sana İntibah Tugayı lideri olduğumu zaten söyledim. “

“ Ah doğru ya. Yaşlanıyorum işte, kabalığımı bağışla lütfen. “

General bir adım daha yaklaştı ve Turganın elinde tuttuğu kıyıma dikkatini verdi.

“ Bu hazineyi ayağımıza getirecek kadar aptal olmana şaşırdım çocuk. Oshinanın anlattıkları doğruymuş demek. Bu durumda Attilanın öğrencisisin aynı zamanda değil mi? Yaşına göre şaşırtıcı bir suçlu kariyeri. “

Bu özgüveni ve güç seviyesi Turgana karşı kaybetmiş olanlardan çok daha üstün bir seviyede olan general, kendi içinde bir şeyin tartışmasını yaşıyormuş gibi bir süre sessiz kaldı. Sonrasında ise arkası uzun ama seyrek saçlarla dolu, önüyse tamamıyla açılmış ve saçsız deriden ibaret görünen başını kaşıyarak tekrar söze girdi.

“ Aslında Akina ve Attila ısrarla senin zararsız bir olduğunu ve öncelik vermemizin gereksiz olduğunu söyleyip durdular. Hatta Oshina da onlara katıldı ve eğer imparatorluğun adil ve iyi amaçlara hizmet ettiğini kanıtlayabilirsek ki ben buna inanıyorum. Turgan da bize seve seve katılacaktır demişti. Bu yüzden adını unutmamak adına deftere yazmış olsak da, önceliklerimiz arasında yoktun Turgan çocuk. Hatta seni öyle sevimli anlattılar ki, başka şartlarda karşılaşsak; kıyımı bana teslim etmen karşılığında, elini kolunu sallayarak yanımdan ayrılmana izin bile verebilirdim. Ancak senin bana sunduğun manzara ortada ve çok fazla seçenek var gibi görünmüyor. “

Bunu söylediğinde eliyle yarım daire çizdi ve parmağıyla, arka arkaya iki şeyi işaret etti. İlki yerde cansız yatan tuğ generalin bedeniydi. İkincisiyse hiçbir yafttan etkilenmeyeceği söylenen, ancak Turganın tavanını yıkmayı başardığı zindan bölümüydü.

“ Yani özetle sen tehlikeli birisin ve elinde ne kadar tehlikeli olduğunu bilmediğin bir silah tutuyorsun. Ayrıca seni Eleanorun önüne atmazsam sıkıntı yaşarım. Yılanın başını küçükken ezmek gerekir Turgan çocuk ve ben Korgeneral Tokugara, senin başını ezen taşı tutan el olacağım. “

“ Halt etmişler…”

“ Ne zırvalıyorsun sen ? “

“ Ustamlar halt etmişler işte. Sizin adil ve iyi amaçlı olduğunuzu söylerken…”

“ Sana bizim kötü olduğumuzu düşündüren şey nedir ? “

“ Hizmet ettiğiniz kral bile, acımadan babasını katledip, abisini hapsederek o tahtı çalmışken bunu cidden soruyor musun Korgeneral Tokugara? “

Turgan cümlesini bitirir bitirmez suratında patlayan tokatın acısını hissetti.

“ Boyunu aşan şeylerden bahsetme Turgan Çocuk. “

“ Beni seçmiş olan silahı ele geçirmek istemeniz, Özgürce kimseye zarar vermek istemeden yaşamak isteyen ve doğru düzgün ordusu bile bulunmayan Kitarya gibi krallıkları işgal edip, halkın sevdiği krallar yerine bile kendi despot adamlarınızı göndermeniz…”

Turgan saymaya devam ediyordu ki durumdan rahatsız olan Tokugara onu susturmak için ikinci defa kolunu gerdi ve tokadı yapıştıracaktı ki kolu havada durdu. Turganın kollarına baktı ikisiyle de sıkıca kıyımı kavramıştı. Bileğini yakalayan eli takip edince tanıdık bir yüz ile karşılaştı. Gördüğü kişiyi pek sevmiyor olsa gerek ki, hemen yere tükürdü ve afallamış halde, öylece yeni gelen adamın yüzüne bakmaya devam etti.

Turganda oraya baktığında kendi yaşlarında görünen, mavi gözlü, lacivert uzun saçları olan, koyu renkli göz kapaklarına sahip ve hem ayak hem de kollarında tuhaf görünümlü kelepçeye benzer halkalar takılı olan birisi olduğunu gördü. Bu kişi Turganla göz göze gelir gelmez söze girdi.

“ Peki madem adildiniz de beni neyle suçladınız ? Lütfen benim suçumu da anlat ona Korgeneral Tokugara. “

Çevirmen Notu

-

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar