Zanaatkâr Teknobaz

23 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
924 Görüntülenme
Bu bölümü 7 Kişi beğendi.
Cilt 1

Kocası Oğlunu, Karısı da Kocasını Satıyor (1. Kısım, +18 Bölüm)

Zanaatkâr Teknobaz – 37. Bölüm: Kocası Oğlunu, Karısı da Kocasını Satıyor (1. Kısım, +18 Bölüm)

 

“BABA!” diye bağırdı Olaf ve kendisini Kilian’ın ayaklarına attı! “Babam, dedem, atalarım, beni bağışlayın lütfen!” Bu sözler vikontun ağzından çıkarken kızarmış gözlerinden yaşlar aktı ve Kilian’ın bacağını tutarak ağlamaya başladı!

 

BAM!

 

Kilian onu tekmeleyerek yerde yuvarladı. Ortama sessizlik çöktü. Kilian’ı geç, Olaf’ın karısı ve çocuğu bile Olaf’ın böylesine utanmaz bir şey yapmasını beklemiyordu. Buraya gelmesinin üzerinden bir dakika bile geçmemişti!

 

“Kabalık etme,” diye emretti Kilian, yüzünde bir tebessümle ve bu da Olaf’ın karısıyla oğlunu daha da tedirgin etti. Bundan hiç rahatsız olmayan Olaf, Kilian’a doğru yuvarlandı, başını yerlere vurarak önünde secde etmeye başladı.

 

“Efendim, dileyin benden ne dilerseniz; neyim varsa sizindir! Servetimi mi istiyorsunuz? Alın sizin olsun! Evimi mi istiyorsunuz? Alın sizin olsun! Topraklarıma mı göz diktiniz? Umurumda değil, alın sizin olsun! İtiniz, kanişiniz, kediniz, neyiniz olmamı isterseniz o olurum! Oğlumu satarım, emrederseniz kendimi bile satarım! Bırakın yaşayayım!” diyerek ağladı Olaf, kanlı alnını yerlere vurmaya devam ederek.

 

Aristokraside “çirkinlik” diye bir şey yoktu. Görünüş açısından erkekler ve kadınlar ya ortalama üstüydü ya da nefes kesici. Tabii ki fehllerle aşık atamazlardı.

 

Kare çenesi, sivri burnu, güzelce kırpılmış sakalı ve yemyeşil gözleriyle, Olaf’ın yakışıklı bir adam olduğu şüphesizdi. Ancak paçalarının altına kadar inen sarı kılları ona garip bir görünüm katıyordu. Kimse bu kaslı, 1.86 boyundaki adamın bu kadar şerefsiz olacağını beklemezdi. Ancak Kilian hiç etkilenmedi.

 

İnsanın hayatı ne kadar iyiyse ondan ayrılması o kadar zordu. Olaf 25 yaşında Ostria’nın vikontu olmuştu ve 31 yıldır burayı yönetiyordu. Ancak 40 yaşından büyük göstermiyordu. Stres ve endişesiz bir hayat sürmesi, gül renkli yanaklarında hiçbir iz bırakmamıştı. Adamın muhteşem bir hayat sürdüğüne ve gelecek yılları dört gözle beklediğine şüphe yoktu.

 

“Hayat olduğu sürece umut da vardır” diye boşuna dememişler. Kilian, Olaf’ın düşüncelerini mükemmel bir şekilde okudu. Ona göre şerefli ölüm kavramı yalnızca insanları kendilerini yok etmeye yollamak için vardı. Yani bu felâketten kurtulabildiği sürece her şeyi tersine çevirebilirdi.

 

Ne yazık ki bir çıkış yolu bulmak için çabalayan tek kişi Olaf değildi. Oğlu şaşırıp kalmış hâldeyken, gök mavisi saçları ve gözleriyle nefes kesici bir güzellik olan karısı Ophelia, Kilian’ın karşısında diz çöktü. DNA değişiklikleri ve melanin artırıcılar, asil ailelerinin yalnızca çocuklarının görüntüsünü belirlemesini değil, aynı zamanda sıradan insanlarda bulunmayan saç ve göz renkleri verebilmesini de sağlıyordu.

 

Ancak görüntülerini güzelleştirmek konusunda hiç çekinmeseler de yüksek seviye asiller göz veya saç renklerini değiştirmezlerdi. Neden mi? Soydan ötürü. Atalarına benzemeleri, Arkadya aristokratları için hayati önem taşıyordu. Yalnızca düşük seviye asiller “soy sahtekârlığına” başvururdu çünkü kızlarının veya oğullarının daha iyi talipler bulabilmelerini isterlerdi.

 

Ophelia resmen zengin koca avcısı kadın tabirinin vücut bulmuş hâliydi. On dokuz yaşında o zamanlar evli olan vikontu ayartıp ilk karısını öldürmesine yardım etti ardından vikontes olarak onun yerini aldı, bunların hepsini şeref, ihtişam, servet ve mevki için yapmıştı. On bir yıl sonra hâlâ çocuksuzdu, ama Olaf’ın zaten bir varisi ve sağda solda birkaç piçi olduğundan, pek umursamıyordu.

 

“Lord hazretleri, Ostria vatandaşları adına size teşekür ederim!” diye bağırdı Ophelia ve secde etti. Astarlı korsesi vücut kıvrımlarını sarıyor, Kilian’ı cezbetmek için bilerek ortaya çıkardığı sıkı kalçasını belli ediyordu. Kilian gülümsedi ve elâ gözleriyle asilzade kadının arkasına baktı.

 

“Oh? Neden böyle dedin ki şimdi?” Kilian salağa yatarak Ophelia’yı baştan aşağı süzdü. Vücudunun üzerinde etkili olduğuna inanan Ophelia devam etti.

 

“Lord hazretleri, onun boyun eğmesine kanmayın. Bu adam on yıllar boyunca Ostria halkına terör estirdi, asil, halk ayırmadı her türlü kötülüğü yaptı! Beni kendisiyle evlenmeye zorlamak için karısını bile öldürdü!” Ophelia’nın gözlerinden sıcacık yaşlar aktı. Kilian aristokratların oyunculuk eğitimi almasının gizli bir gereksinim olup olmadığını merak etti.

 

Bu esnada Olaf’ın oğlunun gözleri fal taşı gibi açıldı. Ancak Olaf öfkeden kuduruyordu!

 

“Küçük orospu, bunu ne cüretle yaparsın?!” diyerek hırladı ve sağ işaret parmağını karısına doğru tuttu. “Efendim, siz bu orospuya inanmayın, ağzından doğru laf çıkmaz bunun! Sırf mücevheratlarını düşürdüğü için masum bir hizmetçinin derisini soydurdu! Buna insan demeye bin şahit ister! Ballandırılmış kelimeler kullanıyor, ben hiç karımı öldürür müyüm?! Efendim, koca götü ve memesiyle sizi kandırmasına izin vermeyin! Kendinize gelin!” Olaf kavuşturduğu ellerini ileri geri oynatarak yalvardı.

 

“Ne komik bir çift,” diye düşündü Kilian, gözleri hâlâ Ophelia’nın kıvrımlarındaydı. Olaf’ın içi umutsuzlukla doldu. Eğer bu ayaklı vebanın böyle kolay kandırılacağını bilseydi, birkaç asilzade karısını kaçırıp ona sunardı! Ne yazık ki çok geçti!

 

Kilian’ı cezbettiğini düşünen Ophelia başını kaldırdı ve ona dekoltesini gösterdi.

 

“Lord hazretleri bu itibarsız suçlamalara karşı kendimi savunmaya çalışmayacağım. Bu canavarın yalanlarını anlayacağınızı ve Ostria halkına hak ettikleri adaleti sağlayacağınızı umuyorum. Eğer onlar içinse, canımı bile veririm!” Bu sözler Ophelia’nın kırmızı, tatlı dudaklarından şiir gibi döküldü.

 

“Duygulandım,” dedi Kilian ve Ophelia ona doğru yürüdü. Ellerini kavuşturup omzunu eğmiş hâlde ona doğru yürüyerek, yalandan bir nezaket sergiliyordu.

 

Kilian, Ophelia'ya dönmesini işaret etti. En başta direnmeye çalıştı, ama başka çaresi olmadığından arkasını dönüp kalçasını gösterdi. Kilian hiçbir şey demeden elini Ophelia’nın fermuarına attı ve yavaşça kıyafetini çıkardı.

 

“Lord hazretleri...” Ophelia tıpkı bir kedi gibi söylendi, ama Kilian’ın önünde salınmaktan da geri kalmadı. Olaf gözlerine inanamadı ve karşı gelmeye hazırlandı, ama bu hareketin canına mâl olacağını düşünüp kendisini tutarak diz çöktü.

 

“Zehirli bal küpü hepimizi içine çekiyor,” diye yakındı Olaf. Bu esnada Kilian da ellerini Ophelia’nın elbisesine attı, dolgun göt yanaklarına elledi.

 

“Anh... Lordum... Yapmayın...” diye söylendi Ophelia, ama Kilian onu görmezden gelerek devam etti, elini götünün altına atıp ıslanmış am yanaklarına götürdü. Başka bir adamın, kocasının karşısına onu soyup vücuduyla oynaması, azgın kadını çok tahrik etmişti. Ama bacakları titremesine rağmen Ophelia kendisini Kilian’ın parmaklarına sürtmemek için zor tuttu.

 

Ophelia’nın am dudakları ve klitorisi arasında gidip gelen Kilian, amının dışıyla oynadı ve kadın inlememek için kendisini tuttuğu hâlde en sonunda tüm odada yankılandı ve kadının suyu ellerini ıslattı. Ardından orta parmağını kadının amına soktu, onu önce yavaş yavaş parmakları, ardından gitgide hızlandı.

 

"Ahh... Ahhh... Ahhh!" Nezih dış görüntüsünü daha fazla koruyamayan Ophelia zevk içinde inledi, Olaf’ın kulaklarını onu utandıracak bir sesle doldurdu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-03-16 22:07:27
Elinize sağlık
STERBEN (225 puan) Üye
2020-06-26 13:54:32
Çeviri ve edit için teşekkürler
darys045 (56 puan) Üye
2020-06-24 11:41:05
Çeviri ve edit için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-23 23:52:18
Lan cidden çok seviyorum bu noveli ya
GLUTTONY (47 puan) Üye
2020-06-28 10:25:30
@Eyisha, Seni hınzır seni
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-28 18:44:45
@GLUTTONY, ;)