Zanaatkâr Teknobaz

26 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
711 Görüntülenme
Bu bölümü 3 Kişi beğendi.
Cilt 1

Issız Bıçaklar

Zanaatkâr Teknobaz – 55. Bölüm: Issız Bıçaklar

 

Lena ve zayıf Jezebel durumun farkına ancak son hızda yere düşerlerken vardılar. Sekiz kilometre yükseklikten düşmek Kilian’ı pek de heyecanlandırmadı. İşin içinde büyü olmayınca, ortalama bir Büyük Elçi bile sekiz kilometre yükseklikten düşüp hayatta kalamazdı. Doğal olarak Kilian’ın da sınırlarını zorlamaya niyeti yoktu.

 

Ancak Çarpık Göz’ü kullanıp anında sorunu çözmek yerine hislerini atmosferdeki draya kadar uzattı ve Hükümdar seviyesine yakın dra kontrolüyle fizik kanunlarını çiğneyip düşüşünü yavaşlattı. Bunun sonucunda altmış saniyeden kısa sürmesi gereken düşüş dakikalara yayıldı ve üçlüyü basit hedefler hâline getirdi.

 

Kilian Vahiy Gözü’nü aktifleştirmeden ikinci bir saldırıya karşı tetikte kaldı. Ancak saldırı falan yapılmadı. Üçlü yere indi, Arkadya İmparatorluğu’nun doğusundaki bir ormana iniş yapmışlardı. Burası buram buram toprak ve ağaç kokuyor, Kilian’a artık soykırıma uğramış eldarların eski topraklarından birinde olduğunu fark ettiriyordu.

 

Ayağa kalkan Jezebel ve Lena etrafa bakındılar. Şu anki durumundan ötürü Jezebel’in etrafı taraması bir sonuç vermedi. Ancak Lena’nın bakışları sertleşti. Zebani hisleriyle, yüz metre çevresindeki tüm varlıkların kokusunu hiç çaba göstermeden alabilirdi. Ancak düşman menzilinin dışındaydı.

 

Ya izlenme karşıtı yöntemleri vardı ya da menzilinin dışında duruyorlardı. Kilian ikinci ihtimale inanıyordu.

 

“Erkeklerle saklambaç oynamam,” dedi Kilian, işin içinde gizli güçlerin olduğunun farkındaydı. Düzenli adım sesleri duymayı beklediler, ama onun yerine gölgelerden 48 kişi çıktı. Saat neredeyse gece yarısı olmasına rağmen Büyülü Görüşü’yle Kilian, zırhlı adamların hepsini teker teker görebiliyordu.

 

Hepsinin lacivert güç zırhları ve yüzlerini kapatan miğferleri vardı, altısının hariç. Bu altılının liderleri olduğuna şüphe yoktu. Aralarında süzülen, beş metrelik bir yay vardı, bu yay dışarıdan yardım almadan büküldü ve Kilian’ın ekibine mor renkli bir enerji okuyla daha hedef aldı.

 

“Selamlar Kilian, tabii bu gerçek adınsa,” dedi orta yaşlı, kısa, taranmış, kahverengi saçlı, ince, kıvrımlı, çizgi filmlerden çıkma bir bıyıklı adam. Diğer beşlinin önünde duruyor ve grubun lideriymiş gibi bir izlenim veriyordu.

 

Ama Kilian altılıya baktığında, elâ gözlerinde algılanmaz bir parıltı belirdi.

 

“Aracımı vurduğun anda adımın bir önemi kalmadı,” diye sakince yanıt verdi Kilian ve sırtını doğrultarak kırk sekiz kişinin karşısına çıktı. Siyah trençkotu ve gömleğiyle Kilian’ın şu anki ekipmanları düşmanlarının sofistike zırh ve silâhlarıyla aşık atamazdı.

 

Arkadya’da güç zırhı teknolojisi yalnızca krallara, imparatorluk dükü ve üstündekilere hastı. Klaus dışında bu seviyenin altındaki asillerin buna erişimi yoktu. Bu yüzden düşmanları ortaya çıkar çıkmaz, Lena en başta Cennet Bahçesi’nin başarısının yayıldığını ve bir imparatorluk dükünün saldırısına maruz kaldıklarını düşündü. Ama liderleri kendisini Kilian’ tanıtınca gözlerinde kafa karışıklığı belirdi.

 

Kilian’ın kimliğinden şüphe mi duyuyordu?

 

“Hadi ama, bana kin gütmeyin. İlk saldırı bu anlaşmayı kimin yöneteceğini belirleme şeklimiz sadece. Ostria bölümümüzün üyelerinin işini bitirdiğiniz için, üstlerim sizi aramıza almayı düşünüyor. Issız Bıçaklar’a harika bir ek olacağınza inanıyorlar.

 

Ne yazık ki bu konuda çatışmalarımız var,” dedi lider neşeli bir ses tonuyla ve mor ok hâlâ Kilian’ı hedef alıyordu.

 

“Lord Bjorn ve Leydi Tamara'yla olan çatışmanız bizi biraz zora sokuyor. Bunlar örgütümüzün gelecekteki senatörleri olduklarından, kimi sevip sevmedikleri büyük önem arz ediyor. Eğer baltaları gömmeye razıysanız, örgütümüz anlaşmaları halledecektir. Yalnızca vücudunuzun bile Baş Senato’yu sallayacağına inanıyoruz,” diye devam etti lider, ama bu esnada dıştan bir değişiklik görünmese de neşeli ses tonu yerini daha tehditkâr bir tona bırakmıştı.

 

Kilian boyun eğmeyi reddederse düşmanlığın başlayacağı kesindi.

 

“Oh? Issız Bıçak Tarikat’ı, Teknokrasi’nin bir parçası mı?” diye cevap beklemeden sordu Kilian. Adamın sözlerinden o tarikatçıları öldürmesinin üstlerinden kaçmadığını anlayabiliyordu. Belki de nöral aktiviteleri, süper bilgisayar gibi bir bilgisayar tarafından uzaktan yönlendiriliyordu.

 

Gerçeği gizlemek istemeyen bıyıklı adam onaylarcasına başını salladı.

 

“Duyduğumuz kadar akıllıymışsınız. Kesinlikle, Issız Bıçak, yeni Teknokrasi’nin beş bölümünden biridir. Arkadya asilleri için suikast işleri alarak hazineyi dolduruyoruz ve bazen sağda solda olay çıkarıp iş imkânları yaratıyoruz.

 

Tüm şehirlerde aktifiz ve kıtanın dört bir yanına yerleştirilmiş çeşitli rütbelerden memurlarımız var. İmparatorluk mahkemesine bile erişebiliyoruz. Bize katılarak parlak bir gelecek sahibi olabilirsiniz.

 

Leydi Tamara sizin sevgili abisini ele geçirdiğinizi ve “sevgi dolu ailesini” öldürdüğünüzü düşünüyor, ama bu sorunu çözebiliriz. Lord Bjorn’e gelince, senatörümüz onu zaten pek sevmedi.” Adam son sözlerini bıyıklarını okşayarak söyledi.

 

Kilian’ın daha fazlasını duymasına gerek yoktu ve Lena'ya baktı.

 

“Sen Jezebel’le ilgilen ve sakın başa çıkamayacağın kişilerle yüzleşme,” dedi Kilian ve Lena’nın tepkisini beklemeden Issız Bıçaklara döndü. Onlara karşı gelme niyetini sezen, lider görünüşlü adam Kilian’a kısık gözlerle baktı.

 

“İki defa düşünseniz iyi olur, beş yıldan kısa bir sürede Teknokrasi, İmparatorluğu devirecek ve Arkadya'yı yeniden kuracak. Dönüşümüzü kimse durduramaz. Şimdi bize katılın ve vücudunuz sayesinde başaracaklarımızla büyümemizi hızlandıralım,” diye hatırlattı bıyıklı adam. Kilian’ın vücudu bu hamleyi yapmalarının esas sebebiydi.

 

İblis olmadığı kesindi, ama görüntüsüne ve yeteneklerine dair gizemler fehl sırlarına vakıf olduğunu gösteriyordu. Issız Bıçaklar’ın bu sırlara ihtiyacı vardı.

 

Ama liderin son “anlaşma teklifi” karşısında Kilian dalga geçmeden duramadı.

 

“Altı Büyük Elçi, 12 Büyük Tapınakçı, 30 Öz Tapınakçı, bana bir sürü bilgi puanı kazandıracaksınız, tabii hepinizi sağ ele geçirebilirsem. Dua edin geçirmeyeyim,” dedi Kilian, öylesine şeytani bir ses tonuyla konuştu ki altı lider bile biz ne yapıyoruz diye kendilerini sorguladı.

 

“Fırsatınız vardı teptiniz, sizi sağ götüremesek bile ölü olarak da işimize yararsınız.” Lider gibi görünen adam lafı fazla uzatmadan elini kaldırdı ve güçlerine saldırı emri verdi.

 

Lacivert miğferler, altı üst düzey Büyük Elçi’nin başını korumak için zırhlarından çıktı.

 

12 Büyük Tapınakçı ve 30 Öz Tapınakçı, enerji bıçaklarını çekip savaş düzeninde Kilian’ın etrafını sardı. Altı Büyük Tapınakçı ve üç Öz Tapınakçı üstüne atladı, mermiden hızlı hareket ediyor ve bıçaklarıyla hayati noktalarını hedef alıyorlardı!

 

Geriye kalan tapınakçıların tamamı sağ elleriyle Kilian’ı hedeflediler, eldivenlerinden şekilsiz enerjiler saldılar ve etrafındaki yer çekimini on kat artırdılar! Zırhları tarafından korunan öncüler, yerçekimsel değişikliklerden korkmuyorlardı ve özgürce Kilian’ın üstüne atıldılar!

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-04-05 22:12:08
Çeviri ve düzenleme için teşekkür ederim
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-26 23:52:57
Mallar eksik olmaz zaten