Zanaatkâr Teknobaz

29 Haziran 2020
Çeviri: Lohengramm
Düzenleme: Lohengramm
720 Görüntülenme
Bu bölümü 5 Kişi beğendi.
Cilt 1

Lord Urag

Zanaatkâr Teknobaz – 58. Bölüm: Lord Urag

 

Hükümdarın cansız bedeni yere yığıldı. Öfkeli Avcı mor bir hortumla kayboldu, ölü ya da diri bütün bedenleri Cehennem Ocağı’na götürme işi Kilian’a kaldı.

 

En başta canlıların zihnini Deneyim Arıtıcı ile yıkadı ve hayatta kalan şanssızları daha sonra kullanmak için bir yere yığdı.

 

---

[İsim: Kilian]

[Irk: İnsan-Fehl Mutantı]

[Yaş: 18]

[Büyücü Rütbesi: Yüksek Seviye Küçük Elçi]

[Savaş Gücü: Yarı Hükümdâr]

[Dra Rezervi: 1.470]

[Bilgi Puanı: 8.465]

[İmplantlar: Sev. 1 Siberkinezi Çipi]

[Mutasyonlar: İkinci Seviye Fehl Gözü]

[Doğuştan Yetenekler: Çarpık Göz, Vahiy Gözü]

[Eşsiz Dallar: Sev. 3 Et Zanaati Sev. 3 Dönüşüm]

---

 

Öldürmek kurbanın deneyiminin yalnızca %30’unu verse de bir Hükümdarın deneyimi ona 5000 bp kazandırmıştı. Elbette bu güçlü hanelerin genç kıdemlileriyse veya bu seviyeye pek fazla efor sarf etmeden ulaşmış ırklardanlarsa geçerliydi.

 

Ne yazık ki bütün deneyimlerini alamadığı için Kilian yalnızca ölülerin yarım anılarına sahip oldu. Ancak beyin ölümü gerçekleşmiş otuzlu için olay bambaşkaydı. Bütün bilgilerini toplayan Kilian artık bu pusuyu neden ve nasıl kurduklarını biliyordu. Çeşitli işlemler sonucunda Teknokrasi, Hükümdar seviyesinin altındaki bütün üyelerin beyin verilerini gözlemliyor ve başarısız oldukları görevlerden bile bilgi alıyordu.

 

Yalnızca Hükümdarlar ve üstündekiler bu işleme dayanabiliyorlardı, mevkileri, Büyük Senato’nun böyle hakaret etmesine izin vermiyordu. Teknokrasi şu ana dek tapınakçılar ve elçilerden bilgi almış, Kilian’ın yeteneklerini daha iyi öğrenmişti.

 

Neyse ki tapınakçılar ve elçiler ilk enerji patlamasından fazlasını görmemişti. Yalnızca bu bilgiyle Fehl Gözü’nün varlığını öğrenmiş olamazlardı. Yoksa akıl ermez sonuçlar bekliyordu.

 

Cehennem Ocağı’ndan çıkan Kilian kanlı, çıplak vücudunu iki hanımın karşısına çıkardı, normal şartlar altında bu göz hizmetinin tadını çıkarırlardı. Ama bugün böyle bir niyetleri yoktu. Efendisinin böylesine yaralar aldığını gören Lena, kalbi sanki görünmez bir el tarafından sıkılmış gibi hissetti.

 

“Sana ihtiyacım var,” diyerek diz çöktü Kilian, Jezebel’in karşısında ve bunu söylerken tamamen ciddiydi. Ne demek istediğini anlayan Jezebel, yakut gözleriyle yaralarını süzdü ve çaresizlik içinde iç çekti.

 

Normalde yarı fehl vücudu sayesinde Kilian’ın iyileşme yetenekleri, ortalama bir adamınkini aşıyordu. Aynı zamanda 3. Seviye Et Zanaati ile de yaralarını sarabilirdi.  Ne yazık ki gücünü olumsuzluktan aldığı için Kara Büyü, et zanaatkârlarının bile kolayca iyileştiremeyeceği yaralar açıyordu.

 

Şu anki yaraları ve büyü gücüyle, Kilian’ın muhtemelen en fazla %10 drası kalmıştı. Yakınlarda herhangi bir tehdit yoktu, ama şu anki şartlar altında İmparatorluk Akademisi’ne asla vaktinde varamazlardı.

 

Geriye tek bir seçenek kalıyordu, fehl kanı içmek! Türler İncelemesi’nden Kilian, bazı ırkların kanlarının gizemli etkileri olduğunu öğrenmişti. Aralarında en olağanüstü olanı kesinlikle fehl kanıydı. Yalnızca fehl olmayanların işine yarayan bu kan, bir bardak bile içildiğinde bütün yaraları anında iyileştiriyordu ve gücü yeniliyordu, ama aynı zamanda içen kişinin vücudunu geliştirip Dra Rezervini de artırırdı.

 

Ancak fehl kanının iki tehlikesi vardı. İlki çok bağımlılık yapıcı olması. Ve fehl canavarına dönüşme mutasyonunu hızlandırması.

 

Fehlin seviyesi ne kadar yüksekse, sonuçlar o kadar iyiydi. Ama aynı zamanda yan etkileri de bir o kadar güçlüydü. Daha da kötüsü, Kilian’ı bekleyen üçüncü bir sonuç vardı. Vücudundaki herhangi bir dengesizlik, ruhundaki fehlin onu ele geçirmesini sağlardı. Sonuçlarını tartışmaya bile gerek olmayan bir durumdu.

 

“Ama başka seçeneğimiz var mı? Merak etme, dikkatli olacağım,” dedi Kilian, Jezebel’in endişelerini anlayarak. “Biliyorum,” diye nazikçe ve gülümseyerek cevap verdi, sağ elini ona doğru uzattı.

 

Bileğini tutan Kilian, dudaklarını Jezebel’in eline yaklaştırdı, insan dişi daha büyük azı dişlerine dönüştü, dişini kadınının bileğine batırdı ve fehl kanını tıpkı süt içen bir bebek gibi emdi.

 

Ancak ilk kan damlası boğazından geçtiğinde, Kilian bile Jezebel’in kanının potansiyelini hafife aldığını kabul etmek zorunda kaldı. Yalnızca bir damlasıyla bile Kilian sanki Everest Dağı’nın tepesinde yürüyormuş gibi hissediyordu. Akıl almaz bir zevke geldi ve neredeyse kontrolünü kaybediyordu.

 

İrade gücü sayesinde Kilian bu zevki aklının bir köşesine kilitledi ve kan içmeye odaklandı. Bir, iki, üç... 10, 11, 12... ...100, 110, 120... 150, 170, 200.

 

Kilian, Jezebel’in kırmızı sıvısını mililitre mililitre içti. Bu esnada ne yüzünü buruşturdu ne de acı çekti, nazik ve sevgi dolu tebessümünü korudu. 200 mililitre içtikten sonra Kilian durdu ve dişlerini Jezebel’in elinden çekti.

 

Dört bir yandan hayali darbeler aldı, gözleri kan çanağına döndü, başını geriye doğru kaldırıp titremeye başladı. Ama derin bir nefes alan Kilian, bu zevki bastırdı ve bacaklarını kavuşturup meditasyon ilahisi söylemeye başladı, Kıyamet Hakikati’ni. Beş dakikalık meditasyondan sonra Jezebel’in kanının mental yan etkileri kayboldu. Kilian da bu esnada ruhune çekildi, şu ana dek görmezden geldiği bir çağrıya kulak verdi.

 

Gözleri işkence gören ruhunun yanan dünyasında açıldı. Burada 1.2 metre uzunluğunda, kan kırmızı, minik bir yaratık vardı. Köşeli yüzü, sivri burnu ve büyük, sivri kulaklarıyla bu yaratık boyu ve devasa kasları olmasa tıpkı bir küçük şeytana benziyordu.

 

Bunu gören Kilian kaşını çatmadan edemedi. Yaratığa boyutu veya görüntüsünden ötürü tepeden baktığından değil, etrafında dolanan korkunç kokudan ötürü - Ashera’nın kokusu.

 

“Hop, orospu çocuğu, nihayet yüzünü gösterdin! Seni ne zamandır bekliyorum haberin var mı? Nasıl bu kadar kalpsiz olabilirsin lan sikik? Beş aydır! Beş aydır bekliyorum ulan! Bendeniz yüce şeytan lordu, senin sikik ruhuna beş aydır mühürlüyüm ve ne am sikebiliyorum ne içebiliyorum! Bu nasıl iş lan?!” Şeytan lordu, zincirlerini çekiştirerek kötü kötü konuşmaya devam etti.

 

Kilian aylar sonra ilk defa avel avel bakakalmıştı!

 

Böyle bir yaratık nasıl üç saniyede bu kadar küfür edebilirdi? Bu eleman gerçekten bir Fehl Asili miydi? Ama sanki onun tepki vermemesine içerlemiş gibi şeytan lordu Kilian’a gözlerini kısarak baktı ve devasa dilini çıkardı.

 

“Hööööö! Ne? Dilini kedi mi yuttu? Yüce şeytan lordunun karşısında ne diyeceğini bilmiyor musun yoksa? Fazla kasma, artık Abartı ve Hovardalık Lordu Urag’ın ellerindesin, hayatın iyiye gidecek!

 

Bütün iffetli karıları kaltağa çevirip, bütün güçlü adamların karılarını sikeceğiz!

 

Geçtiğimiz her yerde karılar bacaklarını kocalarına kapatıp bizim adımızı şakıyacak!” Urag başını geriye attı ve bu sözleri emsalsiz bir tutkuyla haykırdı!

Kilian geçmiş hikâyeyi bilmese de Lord Urag denen bu herifin neden ruhuna mühürlendiğini fark etti.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Bayoku (55 puan) Üye
2021-04-16 11:22:02
Tşk edm
GLUTTONY (47 puan) Üye
2020-07-01 20:53:32
Urag adammmm
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-29 23:19:52
Urag iyi sikici çıktı