Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

08 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1536 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 10

Yan Hikaye: Reiyd Glorio Allysia ile Bir Gün

“Anlaşıldı Majesteleri. Sanırım dikkatinizi çekmem gereken bir sonraki ögenin, Lordlar Konferansı olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir şekilde bunu değiştirmemizin iyi olacağını düşünüyor musunuz?” Kralın en güvenilir adamlarından biri, tonlarca kağıdın arkasında kalmış efendisine bir soru sormuştu.

“Programı değiştirelim ve toplantıyı, planlanan tarihten önceye ayarlayalım.” Kral Reiyd Glorio Alyssia cevap verirken, bir yandan masasının üzerinde birikmiş dokümanlardan birkaç tanesini okuyordu. “Marquis Relga ve Margrave Delogue, bir yüzsüz gibi toplantıya katılmaya cesaret ederlerse derhal tutuklansınlar. Ve eğer katılmazlarsa, adamlarımızı kapılarına yığın ve onları asi olarak tutuklayın.”

“Tabii ki Majesteleri. Dehal bütün hazırlıkları yaptıracağım.” dedi uşak. “Yemek sorunuyla ilgili ne yapabiliriz? Her ne kadar isyan tehdidi geçmiş olsa da Alshir halkı hala büyük bir krizin ortasında.”

“Gereken parayı kraliyet ailesi hazinesinde alın.” Kral bir anlığına duraksadı. “Hayır, bu emrimi iptal ediyorum. Bütün bu olanlar benim yetersizliğimin bir sonucu. Parayı benim şahsi ödeneğimden alın. Dükkanında yiyecek bulunan bütün tüccarlardan hepsini satın alın ve ordunun el koyduklarıyla beraber onları halka dağıtın. Bu fiyasko yüzünden sıkıntı çeken tüccarların zararlarının karşılandığından da emin olun. Eğer benim şahsi varlığım yeterli gelmezse, kalenin eşyalarını satabilirsiniz.”

 

Kral emrini verdikten sonra dokümanları okumaya geri döndü ama kısa süre sonra bir şeylerin ters olduğunu hissetmiş ve başını kaldırmıştı. Başını kaldırdığında uşağının, dert ortağının ve en güvenilir arkadaşının ona sırıtarak baktığını fark etti. Çok eskiden beri arkadaşıydı ve tahta geçmeden önce bile kralın hizmetindeydi. Eskiden beri süregelen, güvenilir ilişkileri, adamın birçok önemli görevi üstlendiği anlamına geliyordu.

 

Oğlu kaleyi zorla ele geçirdiğinde, kralın destekçilerinin yarısı ya öldürülmüş ya da tutsak edilmişti. Reiyd, en iyi arkadaşının zamansız bir ölümle karşılaştığından neredeyse emindi. Ama neyse ki onu tutsak edenlerin ellerinden kaçabilmişti. Haberleri duyan kral, en karanlık zamanlarda bile mutluluğun olabileceğini düşünmüştü.

 

Anlaşılan kralın sırdaşı, esaretten kaçmaktan fazlasını yapmıştı. Kilisenin paladinleri ona adamın hala firari olduğunu ve yakalanmamak için ordunun gözlerinden uzak kalmaya çalışırken bir yandan da kralın yararına çalışmaya devam ettiğini söylemişti. Kiliseyle iletişime geçen ve diğer grupları, kralın tarafında olmalarının onların yararına olacağına dair ikna eden oydu. Kalenin duvarları içinde olup biten olaylarla ilgili kutsal şövalyelere detaylı bilgi sağlayan oydu. Ve kralın kurtarılması için gereken tüm parçaları etkin bir şekilde bir araya getirip düzenleyen de oydu.

 

“Ne oldu?” diye sordu Reiyd.

“Bir şey yok.” diye cevapladı adamı. “Sadece şu anda daha iyiye gittiğinizi fark ettim. Ve bunu gördüğümden de çok memnunum.”

 

Sözleri Kral Reiyd’in yarım gülümsemesine neden olmuştu.

 

“Pek fazla şansım yoktu. Şu doküman dağlarını görmüyor musun? Eğer iyileşmezsem sadece daha da yükselirler.”

“Şu an size baktığımda, Majesteleri, bundan daha fazlası olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. Enerjiyle dolu gibisiniz, genç olduğunuz zamanlarda olduğu gibi. Size uzun zamandır hizmet eden biri olarak, etrafınıza yaydığınız havanın bana geçmişi hatırlattığını söylemeliyim.”

“Hmm...”

 

Bir elini çenesine götüren Reiyd, yeni kazandığı bu enerjinin kaynağı hakkında bir süre düşündü. Bunun sebebinin O’ndan başkası olamayacağından emindi.

 

“Majesteleri?”

“Merak etme, sadece bir anlığına düşüncelere daldım.” dedi kral. “Sanıyorum hepimiz bugün bunu konuşmak isterdik. İşleri daha da geciktirmeden, hemen başlamanı istiyorum.”

“Derhal Majesteleri.”

 

Yardımcısının odadan çıkışını izleyen Kral Reiyd, bir anlığına durmuştu. Son yaşananları düşünmek, tutsaklığının son anlarında ona karşısına çıkan adamla ilgili düşünmek için bir mola verdi.

 

İblis gerçekten de gizemli bir gençti. Kim olduğunu, kralı kurtardıktan sonraya saklayabilirdi. Bunu yaparak kralı kendine borçlandırabilir ve antlaşma sırasında bir avantaj kazanabilirdi. Ama bunu yapmamıştı. Daha doğrudan bir yaklaşımla hem kim olduğunu hem de amacını, sahneye dahil olur olmaz belirtmişti.

 

İnsanlar ve iblisler, çatışma ve karşılıklı kin dolu uzun yıllar boyunca savaşmışlardı. İki grup bugüne kadar savaşmışlardı; karşılaştıkları her yerde küçük çaplı çatışmalara girdikleri görülebilirdi. Ayrımcılık ve ön yargı son yıllarda sadece daha da artmıştı. İnsanlığın üstünlüğü öğretisine inanan bir grup radikaller, son zamanlarda yükselişe geçmişti. Ve sonuç olarak, insanlar iblislerden dahasını karşılarına almaya başlamıştı. Artık hayvansılar ve yarı insanlara da aynı şekilde davranıyorlardı.

 

Reiyd’in tutsak edilmesi de, bir yerde, bu çatışmayla bağlantılıydı. Yakalanır yakalanmaz öldürülmemişti, çünkü sorumlu grup, ülkenin yasaklı büyüsünün sırrını onlara vermesini istemişti. Allysia Krallığı çok eski zamanlarda kurulmuştu. Bir sürü krizi atlatmış bir ülke olarak, tabii ki gerekli önlemlere sahipti. Ve yasaklı büyü, sadece kraliyet ailesi tarafından bilinen, ülkenin son savunma hattıydı. İğrenç hapishane gardiyanının onu sorgulaması ve kızına saldırmasının sebebi buydu. Hepsi, onu konuşturmak içindi. Bu ülkenin en korumalı sırrını açığa çıkarması içindi.

 

Tam o anda iblis ortaya çıkmıştı. Normalde, birisi böyle bir durumda ortaya çıkıp kurtuluşu sunsa, kral bir şey istediğinden, bir amacı olduğundan şüphelenirdi. Ve Reiyd’in kızını gözlerinin önünde iyileştirmemiş olsaydı bunu iblise sorabilirdi. Her ne kadar genç adam maske takıyor olsa da, Reiyd, onun nezaket dolu bakışlarını tanımıştı.

 

Yaptıklarını görünce, Reiyd’in onu, insan ırkın düşman olarak gören şeytan birliğinin bir üyesi olarak görmekte zorlanmıştı. Kral bunun yerine, iblisi, çocuklara karşı zaafı olan, sıradan bir genç olarak görmeye karar vermişti. Sözlerini reddetmek yerine onu dinlemeyi tercih etmişti. İnanmayı tercih etmişti.

 

Ve sonuçta, seçimleri doğru çıkmıştı.

 

Eğer o araya girmemiş olsaydı, muhtemelen ülke, onun yerle bir olmasını isteyenlerin elinde düşecekti. Ve Reiyd’in kızına daha çok zarar verilecekti. Muhtemelen, sonsuza kadar taşımak zorunda kalacağı fiziksel ve ruhsal yaralarla birlikte, belki de bir daha asla gülemeyeceği kadar canı yanacaktı.

 

Aynı şekilde Kral Reiyd de kalbindeki yaralarla baş başa kalacaktı. Çünkü, oğluna gerçekten ne olduğunu asla bilemeyecekti. Kralın zihni şüpheyle bulanmış kalacak ve son nefesini verene kadar hayal kırıklığı çekecekti.

 

Ona karşı neredeyse sonsuz bir minnettarlık hissediyordu, hem bir kral olarak hem de bir baba olarak. Ama tabii ki, tek hissettiği şey minnettarlık değildi. Reiyd iblisleri bir bütün olarak görmüyor değildi. Prens Riutt’u manipüle eden adam bir iblisti, iblis ırkından olanlara hiç nefret hissetmediğini söyleyemezdi.

 

Gerçi kral, iblislerden hışlanmadığı günlerinin yakın zamanda sona erebileceğini hissediyordu. Çünkü nefretini yönlendirebileceği başka bir yer vardı. Oğlunu manipüle eden iblis, bir efsunlu kolye takıyordu. Üzerinde araştırma yapıldığında, maiyetinde olan büyücüler, bunun büyük ihtimalle Allysia’nın güneydoğusundaki büyük bir güç tarafından üretilmiş bir ürün olduğunu söylemişti: Rogarde İmparatorluğu

 

Rogarde İmparatorluğu, kıtanın güneyinde bulunan ülkelerin içide en etkili ve güçlü olanlarından biriydi. Fetih isteğiyle yanıp tutuşan bir imparator tarafından yönetilen bir insan ülkesiydi. Çoktan birçok savaşa girmişti ve ona sınırı olan ülkeler, onu büyük bir tehdit olarak görüyordu. Reiyd’in kafasını kurcalayan soru şuydu: Neden bir iblis, insanlar tarafından yaratılmış, büyüyle efsunlu bir kolyeye sahip olsun ki?

 

İblisin onu sahibinden zorla ya da bir cesetten almış olabileceği ihtimalinin farkındaydı. Ama bir insanın bunu ona isteyerek vermiş olması da ihtimaller dahilindeydi.

 

İmparatorluğun iblislerle el ele çalışmaya başlamış olması gayet olasıydı.

 

Allysia büyük bir ülkeydi. Orduları birbirine denk olduğundan, imparatorluğun istila girişimlerini savuşturacak kadar güçlü bir ülkeydi. Ancak, eğer ülke içten yıkılacak olursa, bu durum ortadan tamamen kalkmış olacaktı. Reiyd, bu denklik kaybolursa, imparatorluğun bölgelerini memnuniyetle yutacağını biliyordu.

 

Aynı şekilde, iblisler de Allysia’nın düşüşünü görmekten memnun olurdu. Reiyd’in ülkesinin ürettiği büyülü eşyalar, İblis Karşıtları İttifakı ve icraatleri için çok önemliydi. Eğer düşecek olurlarsa, artık iblislerin, insan kuvvetlerinden eskisi kadar korkmalarına gerek kalmazdı. İmparatoırluk gibi, onlar da ülkenin çöküşünde sadece yarar görüyorlardı.

 

Diğer insan ülkeleri gibi imparatorluğun da iblislerle savaş halinde olmaları gerekiyordu. Reiyd, bu iki güruhun gizli bir şekilde birlikte çalıştığını düşünmekte zorlanıyordu. Ama bütün bir ülkenin yükünü omuzlarında taşıma görevi onundu; en kötü ihtimali de düşünmek zorundaydı.

 

Bir savunma yolu, ülkesinde yaşayanları, onlara zarar vermek isteyenlerden yeterince koruyabilecek bir yol hazırlaması gerekiyordu.

 

“Onunla tanışmış olmak, gerçekten şans eseriydi.” diye mırıldandı Reiyd.

 

Gelecek acımasız gözüküyordu. Tam da ufukta tehlike belirmişken, onun gibi iyi kalpli ve güçlü biriyle tanışmak, krala göre hızır gibi yetişmişti. Çünkü, zihnine sükunet getirmişti. En kötüsü yaşanacak olsa bile, artık kızının güvende olacağını biliyordu.

 

Tek yapması gereken, kızını ona yollamaktı. Iryll’in geri çevrilemeyeceğini, iblis lordunun onu alıp koruyacağını biliyordu. Reiyd, böyle bir davranışın başkalarının iyi niyetini suistimal etmek anlamına geldiğini tabii ki biliyordu. Ve bu onu biraz suçlu hissettiriyordu, ama bu, kızını güvende tutmak için bildiği tek yoldu.

 

Neyse ki, kızı da ondan bayağı hoşlanmışa benziyordu. Eğer onunla kalacak olsaydı, günlerini keyifli ve huzurlu geçireceğinden adı gibi emindi.

 

Ve tek istediği de buydu. Kızı için istediği tek şey, mutlu ve sağlıklı bir şekilde büyümesiydi.

 

“İki tarafın bundan sonra iyi komşular olarak kalması için dua ediyorum...”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 14:07:31
Hmm demek bundan sonra krala kayınpeder diyeceğiz
İners (132 puan) Üye
2021-07-14 03:08:08
Çeviri ve edit için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 02:10:42
Bölüm için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-09 01:29:20
Yan hikayenin yanına asıl hikayeyide atabilirseniz çok daha iyi olur. Bu arada hani yuki sorgulanması için bir adam verdiydi şehrin birine o iş ne oldu ötmemiş mi daha ? Yazar orayı unutmuş sanırım.
Residenttt (54059 puan) Yönetici
2020-05-09 03:53:16
@ASİLZADE, çevirmenin bu haftalık işi olduğu için 1 hafta boyunca 1er bölüm atabileceğiz maalesef. Biz de ikişer bölüm devam etmek istiyorduk ama bozuldu düşüncemiz. :(
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-23 03:40:43
@ASİLZADE, O kısmı geçeli çok oldu, nell'in yuki'nin yanına gelip kaleye gitmeden önceki konuşmalarında o adamı konuşturduklarını ve verdiği bilgileri yuki'ye söylediği kısım var. Tekrar o bölümü dikkatlice oku istersen.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-08 19:51:59
çeviri için teşekkürler. bu seri bitti mi normalde yoksa hala yazmaya devam ediyor mu yazar ve kaçıncı bölümde acaba?
Residenttt (54059 puan) Yönetici
2020-05-08 21:05:29
@maahhaam, Webnovel olarak 393. bölüm yayınlandı ve devam ediyor.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-08 21:51:50
@Residenttt, vay be teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-05-08 16:40:09
Kral adam ama yuki daha büyük adam çevirmen daha büyük adam :)
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-08 16:23:44
Güzel, beğendim. Çeviri için teșekkürler. Devamını bekliyorum. Kolay gelsin.