Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

07 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1521 Görüntülenme
Bu bölümü 33 Kişi beğendi.
Cilt 10

Başkentte Bir Gece

“Lordum...” birisi uyuya kalmış prensesi kucağımdan alırken sandalyeme yaslandım ve deriiin bir iç çektim. Onu, bütün ziyafeti gülümsemeyle izleyen hizmetçilerden birine emanet ettim.

 

Hizmetçinin aksine benim yüzümde gülümsemenin tam tersi vardı. Fıçı gibi içmiş kahraman, istediğimden daha çok içmeme neden olmuştu. En son ne zaman tek oturuşta bu kadar alkol içtiğimi hatırlayamıyordum. Neyse ki aşırı güçlü vücudum çok fazla alkolü tolere edebildiği için kusmamıştım. Gerçi, pek de rahat olduğum söylenemezdi. Sıvının karnımda çalkalandığını hissedebiliyordum. Dostum. Bugün artık bir insan olmadığım için dibine kadar memnun olmam gereken bir gün değil mi? Önce şu savaş manyağı fiyaskosu ve şimdi de bu. Cidden. İnsanlığımı benden aldığı için zindana ne kadar teşekkür etsem azdır.

 

Bağırsağımda yaşadığım rahatsızlığın kaynağı, kahraman, derin uykudaydı. Bütün akşam boyunca bana yapışık kalmıştı ve sızıp kalmasına rağmen bana yaslanmaya devam ediyordum. Bir şey diyeyim mi, alkol ortadan kalkınca, gerçekten de sıradan şirin bir kıza benziyordu. Vücudu çok yumuşaktı. Uykusunda da çok masum gözüküyordu. Şimdi ona bir bakınca, onu, beni bu kadar fazla şarap içmeye zorlayan korkunç bir sarhoş olarak hayal edemiyordum.

 

Olanları hatırlayınca yine tadım kaçmıştı. Öyle sinirliydim ki, elimde bir kalem olsa, yüzünün her yerini karalamaya başlardım.

 

“Yani, elimde kalıcı kalem vardı ama bak ne diyeceğim, bu seferlik iyi biri olacağım ve bir şey yapmayacağım. Bu seferlik.” Gülümseyerek kendi kendime mırıldandıktan sonra ayağa kalktım. Kahramanın yerini dikkatlice ayarladım ve sandalyeye, düşmeyeceği şekilde onu yasladım. “Gitme zamanı geldi Rir.”

 

Her ne kadar ortağım balkonda takılırken her zamanki formunda kalmış olsa da, şu an herhangi bir kurtla aynı boyuttaydı. En küçük hali buydu. Değişmesinin sebebi, masanın altına kaçmak ve bacaklarımı, onu sevmek isteyenlere karşı bir sığınak olarak kullanmak istemesiydi. (Yani Carlotta.)

 

Ne kastettiğimi tam olarak anladığı için gerinip gitmeye hazırlandı.

 

“Yardım etmemi istediğiniz bir şey var mı?” Yanımızda duran hizmetçilerden biri kontrol etmek için bana yaklaşmıştı.

“Yok, ben iyiyim. Eve gitmeyi düşünüyorum.” dedim. “Aslında tekrar düşününce, bana bir iyilik yapıp krala iyi vakit geçirdiğimi söyler misiniz?”

 

Kral, bayılmaktan fazlasını yapmıştı. Parti süresince içki yüzünden sızmış, bir süre sonra da derin uykuya geçiş yapmıştı. Bunu fark eden uşaklardan biri bütün misafirlerin önünde eğilip özür diledikten sonra onu başka bir yere götürmüştü. Muhtemelen yatak odasına. Bu olduğunda muhtemelen odada ayık olan aşağı yukarı bir tek ben vardım.

 

“Çok geç oldu.” dedi hizmetçi. “Bunun yerine size bir oda göstermemi ister misiniz? Geceyi geçirmenizden memnuniyet duyarız.”

“Teşekkürler ama almayayım. Bugün kendi kendime eve gideceğimi söyledim, o yüzden öyle yapacağım.”

 

Geceyi burada geçirirsem, daha fazla kalmak zorunda olacağıma dair kötü şüphelerim vardı. Muhtemelen prenses, elinden geldiğince beni alıkoyardı. Ve bir Japon olarak, hayır demekte pek de iyi değildim.

 

“Anlaşıldı.” dedi hizmetçi. “Size, şehrin kapılarına kadar götürecek bir araba hazırlayarak yardımcı olmamı ister misiniz?”

“Yok.” Daha hızlı olacağı için Rir’e binmeyi planladığım için onu reddettim.

 

“Hemen eve mi dönüyorsun Maskeli?” Tam hizmetçi bana kaleden çıkış yolunu gösterecekken biri bana seslenmişti.

 

Arkama baktığımda sesin sahibinin, daha demin, kollarını çapraz yapmış bir şekilde, odanın bir köşesinde bulunan bir kanepeye dayanarak uyuyakalmış Carlotta olduğunu gördüm. Sanırım ses onu uyandırmıştı. Bir asker olduğu için, çok içse bile derin bir şekilde uyuyacağından şüpheliydim.

 

“Evet. Her şey için teşekkürler.” dedim. “Ah, bana bir iyilik yapıp, uyandığında Nell’e bir mesaj iletebilir misiniz?”

“Hmph. Teşekkür eden kişi ben olmalıyım. Sen olmasaydın operasyonu bu kadar kolay bir şekilde tamamlayamazdık.” dedi şövalye. “Eğer yardımıma ihtiyaç duyarsan sormaktan çekinme. Kilise, ne zaman olursa olsun sana yardımcı olmaktan memnun olacaktır. Ve eminim Nell de öyle.”

“Seni bilmem ama bu bana bariz bir şekilde, kilisenin emri altına girmem için bir yol gibi geliyor.”

“Yani, aşağı yukarı seni aramızda görmekten mutlu olacağımızı söylemeye çalışıyordum.” dedi. “Senin hakkında gayet olumlu düşüncelerimiz var sonuçta.”

 

Ona yarım bir şekilde sırıttım, el salladım ve kaleden ayrıldım.

 

***

 

“Dur! Yuki!” Hizmetçi tam beni dışarıya doğru geçirirken başka birisi daha bana seslenmişti. Arkamı döndüğümde kahramanın benim peşimden koşturduğunu gördüm. Yani. Bir eli alnında koşarken ayakları yamuk yumuk basıyordu.

“Ah, merhaba Nell. Hemen uyanmışsın.”

“Hıhı... ama başım çatlıyor...”

“Şaşırmamak gerek. Çok fazla içersen böyle olur.” Sitemli bir şekilde bakmıştım. “Hazır lafı gelmişken söyleyeyim, berbat bir sarhoşsun.”

“İğk...” kızın yüzü aniden kırmızının bir tonuna boyanmıştı.

 

Sanırım bu, yaptığı bütün flörtleşmelerini hatırladığı anlamına geliyor.

 

“Ş-şey... Ö-özür dilerim...” diye kekeledi. “Kendime engel olamadım. Gerçekten çok sarhoştum ve çok eğlenceliydi.”

“Tabii tabii, her neyse...” gözlerimi devirmiştim. “Daha dikkatli olman gerek. Eğer centilmenliğin vücut bulmuş hali olmasam, senin bu halinden faydalanabilirdim.”

“Centilmen mi? Hadi oradan.” dedi Nell. “Ve biliyorum. Yanında rahat davranamadığım ya da bilmediğim insanların yanında asla bu kadar sarhoş olmam.”

“Yani benim yanında rahat olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun?”

“En azından, benden faydalanmayacağını bilecek kadar sana güveniyorum. Ayrıca, bunu yapsan bile, tek yapmam gereken gidip Lefi’ye ağlamak olurdu.” dedi Nell, zaferiyle övünür bir şekilde.

“Lütfen bunu yapma. Düşüncesi bile titretiyor.” Garip bir şekilde gülümsemiştim. “Pekala kahraman, sanırım veda zamanı geldi. Her şey için teşekkürler. Çok fazla takılamadığımızı biliyorum ama deli gibi eğlendim.”

“Ben de. Seninle zaman geçirmeyi sevdim. Şimdiden veda etmek zorunda kalmak beni biraz üzüyor.” dedi. “Ama bu bir daha görüşmeyeceğimiz anlamına gelmiyor değil mi?”

“Ne sandın. İstediğin zaman zindana gelip takılabilirsin. Sınırlarımız ve kapımız sana her zaman açık.”

 

Nell bir anlığına durakladı.

 

“Tabii ki. Kesinlikle ziyarete geleceğim.” diye sırıttı. “Sonraki görüşmemizde bir kahramana daha çok benzeyeceğim. Öyle güçleneceğim ki seni tir tir titreteceğim. Bekle ve gör!”

“Bir meydan okuma demek. Sabırsızlanıyorum.” diye güldüm...

 

Sırıtıp asıl boyutuna dönmüş Rir’in üzerine atladım.

 

“Tabii ya, az daha unutuyordum. Yakala.” Envanterimi açıp bir eşyayı kahramana doğru attım.

“Hmm? Aaaah!” Panikledi ve ona doğru attığım kınında duran hançeri güç bela yakaladı. “Bu da ne...?”

“Yaptığım küçük bir şey. Tüm yaratım işlemleri falan gayet iyi gitti ama bunu kendim kullanamam.”

“Bu çok güzel...” yarısına kadar kınından çıkardığı, ay ışığında parlayan hançere büyülenmiş bir şekilde baktı.

 

Eğer hançer analiz edilseydi şöyle gözükecekti.

 

***

Kameri Tomurcuk: Yuki ismindeki İblis Lordu tarafından yaratılmış, kar beyazı hançer. Gece savrulduğunda parlayan ağız kısmı karanlığı keser ve arkasında bir ay ışığı ışını bırakır.

Kalite: A+

***

 

Kameri Tomurcuk’u yapalı çok olmamıştı. Efsunlu metallerin nasıl işlediğini anlamak için onları kurcalarken yapmıştım. Daha ayrıntı vermek gerekirse bu metal adamantitti. Mükemmelce yaratılmış bir eşyaydı. Kalitesi öyle yüksekti ki, gurur duyar gibi ayağa kalkıp dimdik duracaktım. Ama, daha önceden de söylediğim üzere, benim işime yaramıyordu.

 

Zaten sürekli kullandığım başka bıçaklar vardı. Ve onu savaşta da kullanamazdım. Zaien’i ana silahım olarak, büyülü tabancamı ise ikincil silahım olarak kullanıyordum. İhtiyacım yoktu. Ve kılıçlarla aramın berbat olduğunu söylememe gerek bile yoktu. Kılıç Ustalığı yeteneğim 2. seviyede takılı kalmıştı.

 

“Bayağı keskin ve dayanıklı. Onu yedek silah olarak ya da canavar kesmek için falan kullanırsın diye düşünmüştüm.”

“Teşekkür ederim.” Nell kılıcı kınına soktu ve göğsüne bastırdı. Derinlerinde tuttuğu duyguların bir yansıması gibi görünen güzel bir gülümsemeyle başını salladı. “Ona iyi bakacağıma söz veriyorum.”

“Lütfen iyi bak. Pekala, sanırım artık gidiyorum Nell.”

“Görüşürüz Yuki.”

 

Rir’i başkentin içinde sürüp gecenin karanlığına karışırken, arkamdan el sallıyordu.

Çevirmen Notu

Bu haftalık günlük 1 bölüm gelecek arkadaşlar, kusura bakmayın :/

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 13:51:39
Eh tüm harem lolilerden oluşmamış olsaydı sevinebilirdim
İners (132 puan) Üye
2021-07-14 03:04:47
Çeviri ve edit için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-31 13:59:55
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 02:03:03
Bölüm için teşekkürler
canavar (48 puan) Üye
2020-06-06 22:27:19
güzel
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-07 16:54:38
Çeviri için teșekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-07 16:21:54
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-07 15:51:48
♣♠♥♦