Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

09 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1658 Görüntülenme
Bu bölümü 34 Kişi beğendi.
Cilt 11

Evim Güzel Evim

“Sonunda eve geldim...” güneşin tadını çıkarırken kendi kendime birkaç kelime mırıldandım. Öğleni henüz geçmişti, yıldızın en parlak olduğu zamandı. Önümdeki iyi bildiğim mağaraya bakarken, yaydığı ışınların sıcaklığının tadını çıkarmaktan kendimi alamadım.

 

Nell’in olmaması, Rir’in yavaşlamak zorunda kalmadığı anlamına geliyordu. Eve son hızla koşabilmişti. Yolculuk yine de beklediğimden daha uzun sürmüştü--ve o koşarken arkasında kestirmeye karar vermemle de alakası yoktu. Geç kalmamızın nedeni, birden karşılaştığımız yapılması gereken birkaç göreve bağlanabilirdi. Hepsi bir grup eşkıyayla karşılaşmamızla alakalıydı.

 

Bizi görür görmez saldırdıkları için bu iyiliklerini onları yok ederek karşılık vermiştim. Temizliğin ardından üslerine saldırdım, ganimetlerini cebe indirdim ve bütün her şeylerini yakıp kül ettim. Hıh. Geçmişe baktığımda, yaptıklarımın onlarınki kadar iğrenç ve suç olduğunu hissediyordum. Ama hey hey, ne olur ne olmaz diye unvanlarına baktım tamam mı? Sonuç mu? Yani, onun gibiler merhameti hak etmiyor diyelim. Ve sonuçta ben Adaletli İblis Lordu’yum. Günahkarların suçlarını yargılamak ve onları suçlarına göre cezalandırmak aslen benim işim, en azından unvana göre öyle. Aman, her neyse, siktir et. Benim problemim değil. Karma diyelim ve devam edelim.

 

Her ne kadar gerçek hayatımda bunun gibi bir şeyi ilk defa yapsam da, bu aktiviteden biraz hoşlanmıştım. Eşkıya kamplarına baskın yapmak eğlenceliydi, muhtemelen üslerinin terk edilmiş bir kale olmasından kaynaklıydı. Kaleyi temizlemek bana biraz eski RPG’leri hatırlatmıştı. Eşkıyaları pataklamak kesinlikle zamanıma değmişti. 10/10 şans bulduğumda yeniden yapacağım. Para kasmak için de güzel bir yoldu. Parayı da kullanacağımdan değil ama işte.

 

Oh, bir dakika. Tekrar düşününce, kullanırım tabii, onu kesinlikle zindana yedirebilirim. Dostum, onu sürekli cesetle beslediğimden, tamamen unutmuşum. En azından bunu yapmayı bir deneyebilirim sanırım. Şanslıysam belki de bir sürü DP yapabilirdim.

 

Rir ve ben, çoktan yollarımızı ayırdığımızdan, mağaraya doğru ilerlerken düşüncelerimde kaybolmuştum. Düzlüklerde yürümek istemediğimden kapıyı açıp içinden geçmeden önce, açılacağı yeri asıl taht odasına çevirdim.

 

“Eve geldim.” İçeri girdiğimde ilk yaptığım şey geldiğimi belirtmek olmuştu.

“Eve hoş geldin Yuki!” Illuna beni fark eder etmez bana doğru koşmuş ve tüm hızıyla uçup yere devirerek beni karşılamıştı.

"Hoş geldiniz sahip.” Shii onun bir adım arkasındaydı. O da patır patır bana koşmuştu ama bana zıplamak yerine yavaşlamayı seçmiş ve kollarını belime sarmıştı.

“Teşekkürler. İyi olduğunuza sevindim.”

 

İki kızın da başını okşadım. Dostum, bu ikisini görünce enerjiyle doluyorum. Gülümsemeleri, yorgun bir ruhun için en iyi ilaçtı.

 

“Merhaba patron, eve hoş geldin!”

"Hoş geldiniz efendim.”

“Merhaba Lyuu. Sağ ol Leila.” Hizmetçilerin karşılamalarına karşılık verdikten sonra sonunda zindandaki son kişiye doğru dönmüştüm. “Hey Lefi. Döndüm.”

 

Doğrudan bana baktığı için, bakışlarımı onunkine çevirdiğimde gözlerimiz karşılaştı. Nedendir bilinmez, yanakları birden kıpkırmızı olmuştu. Bir şey söylemek istercesine ağzını birkaç kez açıp kapadı ama ağzındaki baklayı bir türlü çıkaramadı. Birkaç denemeden sonra vaz geçti ve yüzü her zamanki ifadelerinden birine döndü. Hmm. Bu garip. Ona ne oldu acaba?

 

“G-gerçekten de gelmişsin. Şunu söylemeliyim ki, daha erken gelmeni tercih ederdim.” Lefi bana yaklaştı ve iki küçük kız yüzünden aşağı yukarı ihlal edilmiş kişisel alanıma girdi ve tişörtümün bir yerinden yakalayıp sıkılgan bir ses tonuyla konuşmasına devam etti. “B-beni bıraktığın boşluk sadece yalnızlıkla doluydu. S-seni özledim.”

 

Ben. Ne? Kim? Nasıl? Ejderin sözleri beni tamamen hazırlıksız yakalamıştı.

 

“İ-içine ne kaçtı senin? İyi misin? Hasta falan değilsin değil mi?”

“T-tabii ki de değilim.” diye kekeledi Lefi. “Sadece yokluğunun bu kadar acı çekmeme neden olacağını beklemediğimi söylüyorum.”

“Höeyt!?” Lefi’nin ağzından çıkan sözler öyle hoştu ki saçma sapan bir şekilde bağırmama sebep olmuştu. İ-içine ne kaçtı senin Lefi!? Cidden!

 

Ejder kızın davranışı öyle şirindi ki, onu kollarımla kaldırıp, eve götürüp, beslememe izin verirler mi diye sorasım gelmişti. Ama her ne kadar tatlı olsa da, bu biraz... garip hissettirmişti. Bir şeyler doğru değildi. Bildiğim Lefi’den öyle farklı davranıyordu ki, neredeyse aynı kişi olduklarını düşünmek istemiyordum. Büyük bir felaketten hemen önce hayvanların nasıl garip davrandığını falan bilirsiniz. Gerçi bizim durumumuzda, Lefi malum felakete kolaylıkla sebep olabilirdi.

 

Bir şeylerin yanlış olduğunu hisseden tek kişinin ben olup olmadığımı kontrol etmek için odaya şöyle bir baktım. Ve görünüşe göre cevap evetti. Lyuu bir yumruğunu bize doğru kaldırmışken, Leila ise normalden daha büyük bir sırıtışla bize bakıyordu.  Bir dakika. Kafasına saçma sapan fikirler falan mı soktular bunlar? Çünkü tam olarak öyle gözüküyor.

 

İki şüpheliyi sorgulamak için ağzımı açmıştım ama Lefi ben konuşamadan araya girdi.

 

“Yuki...” beni koklarken burnu hareket etmişti.

“N-ne oldu?”

“Anlat bakalım. Üzerinde bir kadının kokusu var. Bu ne demek oluyor!?”

 

Hassiktir! Biliyor! Kesinlikle biliyor!

 

“B-bir şey demeden önce beni dinle. Ben tamamen masumum!” Hayali suçlu değilim tuşuna olabildiğince sert bir şekilde abanıp, kekeleyerek açıklamamı yapmıştım. “Bir çocuk bana çok bağlandığı için onunla biraz oynadım. Hepsi bu! Ve ciddiyim, sadece bir çocuktu! Neredeyse Illuna yaşında falandı! Ve bu kadar genç birine kadın diyemezsin!”

“Anladım.” Lefi gözlerini kısmıştı. “Yani, sapkın arzularını yatıştırabilmek için yine bir çocuğa dokundun demek”

“Demek istediğim şey kesinlikle bu değildi!”

 

Yüce Ejderha’nın yüzündeki gülümseme, korkunç, dehşet verici bir gülümsemeydi. Korkudan tir tir titrerken alnımda biriken soğuk terlerin kaşlarımı sırılsıklam yaptığını hissedebiliyordum. Neyse ki siniri geldiği hızla geri gitmişti.

 

“... Öyle olsun. Önemli değil.” Sakinleşmişti, başını sallayarak konuşmasına devam etti. “Yolculuk seni yormuş olmalı. Öğlen yemeği yedin mi?”

“Ben şey... yok. Henüz değil.”

“Şahane. O zaman bize katılmalısın. Biz de tam sofraya oturmak üzereydik.” gülümsedikten sonra bana yapışmış olan iki küçük kıza döndü. “Sanırım şimdilik bu kadar sarılmak yeter. İkinizin yeterince sarıldığınızdan eminim, o yüzden masayı hazırlamada bize yardımcı olun.”

“Tamam!”

 

Hem Illuna hem de Shii beni nihayet bıraktıktan sonra mutlu bir şekilde karşılık vermişlerdi.

 

“Otur bakalım Yuki. Öğle yemeği yakında gelecek.”

“Iııı, peki. Tamam.”

 

Lefi beni masaya kadar götürdü ve beni oturttu. Bundan sonra yaptığı şey neredeyse eşi benzeri görülmemiş bir hareketti. Mutfağa girdi ve masayı kurmaya yardım etmek için birkaç tabak aldı.

 

“Cidden...” bu tuhaf durumu kafamda toparlamaya çalışırken mırıldanmıştım. “Ne oluyor lan burada...?”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-07 14:17:17
Evde kocasını bekleyen bir ejderha
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-31 15:23:19
Ne olduysa o kız partisinden sonea oldu
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 02:21:45
Bölüm için teşekkürler... ;)
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-23 03:53:14
Adam her dışarı çıkıp geldiğinde bir anormallik oluyor, yakında bunu kalpten götürürler :D
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-10 15:58:39
Evi 2 dk boş bırakmaya gelmiyor demi yuuki hahaha...
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-09 21:52:25
Çeviri için teşekkürler
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-09 19:35:29
Çeviri ve edit için teșekkürler.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-09 16:54:26
Çeviri için teșekkürler