Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

20 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1368 Görüntülenme
Bu bölümü 35 Kişi beğendi.
Cilt 11

Ejder Randevusu - Kısım 2

Lefi’yle gökyüzünde süzülürken güneş üzerimizde parıldıyordu. Sıcak rüzgarlar geçip gitmeden önce yüzümüzü ve omuzlarımızı sarmalıyordu. Altımızda, göz alabildiğine uzanan, doğanın sunabileceği en görkemli manzara yatıyordu. Üzerine düşen güneş ışınlarını yansıtırken parıldayan güzel göller, rüzgarla salınan çimenlerin bulunduğu geniş alanlar ve içinden gürüldeyerek akan derin vadiler vardı.

 

Çevrede pek fazla yaratık yoktu, ama Lefi kendini evine kapadığı için, bazıları tekrar bölgede yaşamaya başlamıştı. Geyiğe benzeyen bir şeyin nehir kenarından su içtiğini, bir atın da bir çimenliğin içinde yatıp dinlendiğini görmüştüm. Vahşi yaşam belirtileri, bölgenin her yanına dağılmıştı.

 

Gözlerimle buluşan her şey, öyle mükemmel ve uyumlu bir sahne oluşturmuştu ki, onu gerçek bir sanat eseri olarak nitelendirmek istiyordum. Sadece ona bakmak bile yüreğimi heyecanla dolduruyordu. Bilirsiniz, her zaman bunu düşünüyorum ama, uçmayı öğrenmek, verdiğim en iyi kararlardan biriydi. Havada süzülmek... çok iyi hissettiriyor.

 

Uçmayı kendim tecrübe ettikten sonra, gökleri arzulayanları ancak anlayabilmiştim. Neden Icarus’un mumdan kanatlar yaptığını ve neden Wright kardeşlerin tutkuyla bir uçak yapmayı kovaladıklarını şimdi anlayabiliyordum. Sanırım pilotlar falan Dünya’dayken böyle hissediyordu. Uçmak sadece... bana öyle farklı şeyler hissettiriyor ki, hepsini tarif bile edemem.

 

Uçma hissinin tadını çıkarırken yanıma baktım. Hem kara kanatlarımın hem de kırmızı-kara kanatlarımın arkasına baktım ve yanımda uçan ejder kıza baktım. Benimkilerin aksine, onun kanatları gümüş bir pırıltı saçıyordu. Ve benimkinin aksine, onunkiler sanki şekil verilmiş gibiydi. Öyle güzellerdi ki, mükemmelliği hedefleyen bir zihinle yapay olarak yapıldığından şüphelenmiştim. Lefi’nin uçarken ki hali her zamanki düzensiz kişiliğinden çok çok uzaktı. Öyle görkemli ve güzeldi gözüküyordu ki, gözlerimin ona çekilmesine engel olamıyordum. Biliyorsunuz... onu bu şekilde görünce, bu yolculuğa çoktan değmiş oluyordu.

 

“Neden bana bakıyorsun? Cazibemden etkilenmene engel olamadın değil mi?”

“Hı hı. Aaaaynen.” dedim. “Çok güzelsin Lefi.”

“Eh!? Immm...” Lefi paniklemeye başladı. Yüzü birden kıpkırmızı oldu ve karşılık vermeye çalışırken kekeledi. “T-teşekkürler.”

 

Hadi ama Lefi. Ne oldu? Bunu sen istemedin mi? Kızarmayı bırak. Benim de yüzümü kızartacaksın.

 

“H-her neyse, görünüşe göre kendi dağımızın üzerinden uçtuk.” Hemen konuşmayı başka yere çekmeye çalıştım. “Tam olarak nereye gidiyorduk?”

“V-varacağımız yeri çoktan görebiliyoruz.” Niyetimi anlayan ejderha, tuhaf anı dağıtmak için bana katılmıştı. “Şu dağın üzerinde.”

 

Konuşurken, önümüzde duran devasa sıra dağların arasındaki en uzun olanını işaret etti. Öyle yüksekti ki, havada olmamıza rağmen zirvesini görememiştim. Dev kaya parçası bulutların üzerine kadar uzanıyordu. Ona uzaktan birkaç seferden fazla baktım ve her zaman onun kocaman olduğunu düşünsem de, ona gerçekten yaklaşmak boyutlarını daha iyi anlamamı sağladı. Dostum. Çok sağlam bir dağ bu. Vay anasını.

 

“Eski yuvam bu dağın zirvesindeydi.” dedi Lefi.

“Bayağı yüksekteymiş.” dedim, etkilenmiş bir şekilde. “Ona bir göz atmak istiyorum. Bana gösterir misin?”

“Kaya oluşumları dışında görecek pek bir şey yok.” Ejder kız şüpheli gözlerle bakmıştı. Bunu neden istediğimi anlayamamıştı.

“Önemli değil.” dedim gülümseyerek. “Yine de görmek istiyorum. Sonuçta eski yaşadığın yer burası.”

“E-eğer ısrar ediyorsan.” dedi Lefi. Nedense yanakları kızarmıştı ama ona iyice bakamadan, aniden çok fazla hızlanmıştı. “Bir zamanlar evim olarak gördüğüm yeri sana göstereceğim. Geride kalma.”

“Ne!? Bekle!” Gaza bastım ve ona ayak uydurabilmek için elimden geleni yaptım.

 

***

 

“Sonunda... gelebildik... mi...?” Nefes nefese kalmıştım. Neredeyse dağın zirvesine varmıştık. Lefi bana bir bulut dizisinin içinden ve yaşayan taşların üzerinden tepeye doğru yolu gösterdi.

“Daha şimdiden bu kadar yorulduğuna şaşırdım.” dedi yarı etkilenmiş yarı bıkkın bir şekilde.

“Ne beklediğini... bilemiyorum...” dedim. “Hava burada... gerçekten... çok az...”

 

Hava tam da beklediğim gibiydi, biz yükseklere çıktıkça, gittikçe azalmıştı. İlk defa bu kadar yükseğe çıkmıştım. Ciğerlerim oksijen dileniyordu. Bir saniye, Lefi nedne iyi? Hmm... Sanırım ejderhaların ciğerleri farklı çalışıyor olmalı. Sonuçta göklerde hüküm sürmeleri falan gerektiğinden, yükseklerde bulunmaya zamanla alışmalarına şaşırmazdım. Dostum, çok kıskanıyorum. Bu kadar yüksekte hiçbir sorun yaşamayan bir vücuda sahip olmayı çok isterdim.

 

Her ne kadar çok fazla şikayet etsem de vücudum aslında çoktan yüksek rakımlara alışmaya başlamıştı. Her geçen dakika daha rahat nefes almama neden olduğu için, görünüşe göre oksijensizliğe alışmaya başlamıştım. Pekala. Sanırım İblis Lordu olmak böyle bir şey olsa gerek. Umarım sonraki evrimimde böyle şeylere daha da kolay alışırım.

 

Bir süre daha ilerledikten sonra zirveye ulaştık ve kayalık olarak tasvir edebileceğim bir alana iniş yaptık. Altımızda sadece bulut denizi vardı. Aşağıdaki yeryüzünü, bulutların arasından nadiren görebiliyordum.

 

“Vay be. Demek eski yuvan burası...?” Etrafı incelerken gözlerim merakla parladı.

“Bayağı yavan bir manzara değil mi?” diye omuz silkti Lefi.

 

Yanlış olduğunu söyleyemezdim. Bütün tepe aşağı yukarı sadece büyük kahverengi taşlarla süslüydü. Söylemesi üzücü olsa da, onlarla ilgili söylenebilecek kayda değer tek şey, çoğu Lefi’nin ejderha halindeki kadar büyük olduğundan, boyutlarıydı. Sonuç olarak, manzara bunaltıcı, yavan ve sıkıcıydı.

 

“Evet, kabul etmeliyim ki pek de ilginç değil, ama buraya gelmekten memnunum.” dedim. Burada uzun süredir birinin yaşadığını anlamak için bir uzman olmaya gerek yoktu. Lefi, günlük yaşamını kolaylaştırmak için bazı şeylerin yerini değiştirmişti. Taşlardan birinin, yüzeyi mükemmel bir düzlükte kesildiğinden masa olarak kullanıldığı anlaşılıyordu. Yetişkin bir ejderhayı tamamen kaplayacak kadar çıkıntı oluşturması için içi oyulmuş bir kaya yığını bile vardı. Dikkatli baktıkça, her yere gümüş pulların ve keskin dişlerin saçıldığını fark etmiştim. Bir bakışta, hala parlaklıklarını kaybetmediği için bunların Lefi’ye ait olduğunu anlayabiliyordum.

 

Bütün işaretler, buranın onun evi olduğunu gösteriyordu. Ve onları görünce gerçekten duygulanmıştım. Tuhaf, kelimelere dökemeyeceğim bir histi, ama yine de kalbimin derinliklerinde yattığını hissedebiliyordum.

 

“Gerçekten mi?” diye sordu, bana dönerek.

“Gerçekten.”

“Ne kadar değişiksin.” dedi kıkırdayarak.

 

Lefi’nin kahkahası bitince, başını omzuma yasladı.

 

İkimiz de başka bir şey söylemedik. Sessizce, yaptıklarımızın bizim yerine konuşmasına izin verdik.

 

***

 

“Pekala ejder hanım.” zirveden aşağı iniyor gibi gözüken dik yokuşa bakarken gümüş saçlı kıza seslenmiştim. “Bütün bunların ne olduğunu bana anlatacak mısın?”

 

Evini daha detaylı incelemenin ortasındaydım. Altında çeşit çeşit eşyalar vardı.

 

“Onlar mı?” dedi Lefi göz gezdirirken. “Onlar, bu dağa tırmanıp bana meydan okumak isteyen aptallardan geriye kalanlar.”

 

Dağınık silah ve zırh yığını, adeta bir çöplüğü andırıyordu. Orada bulunan her şey, umursamadan kenardan aşağı atılmış gibi görünüyordu. Ama her ne kadar kötü bakıldığı için eskimiş gözükseler de, eşyaların kalitesi hiç de fena değildi. Hatta bazısı öyle iyiydi ki, hala güzel, gümüş gümüş parlıyorlardı. Kimisi kesinlikle insan boyutlarında olmayan şeylere aitti. Böyle ırkların da olduğunu anlamıştım. Günün birinde kendi gözlerimle de görmek istedim.

 

İnanılmaz sayıda eşya bulunuyordu ama yığının içinde bir tane bile kemik görememiştim, ki bu, muhtemelen çoktan çürümüş ve toprağa geri dönmüş olduklarını gösteriyordu.

 

“Vay canına...” bakarken gözlerimi birkaç kez kırpıştırmıştım. “Gerçekten de bir sürü aptal varmış...”

 

Yığına öylece bakmak dışında bir şey yapmamıştım, ama en azından yüzden fazla eşya türü bulunduğunu kolaylıkla söyleyebilirdim. Buna inanmakta zorlanmıştım. Yüzlerce moron kendilerini, hava namına bir şey bulunmayan bu dev dağa tırmanmak gibi zahmetli bir için zorlamıştı. Ve sonra, bu zorlu yolculuğa rağmen, tepeye ulaştıkları anda kolaylıkla öldürülmüşlerdi.

 

“Kökenlerini bilmiyorum, ama bir zamanlar, kanımın sonsuz gençlik ve ezici güç sağlayacağını anlatan hikayeler vardı. Yanlış oldukları gibi, çoğu onlara inanmış ve kendileri için yaşam sıvımın peşine düşmüşlerdi. Saldırganlarımı öldürmek basit bir iş olsa da ısrarlarını bayağı can sıkıcı buluyordum.” dedi Lefi bıkmış bir ses tonuyla.

 

Lefi’nin kanıyla ilgili rivayetler yanlış olsa da, bunu başaranın evine tamamen eli boş dönmeyeceğini düşünüyordum. Lefi’nin pulları ve dişleri yüksek kalitede malzemelerdi. Lefi’nin malzemelerini temel alarak yapılacak ekipmanlar muhtemelen dünyanın en güçlü ekipmanları olurdu. Sonsuz gençlik olayının neden büyüdüğünü anlayabiliyordum. Eskiden benim geldiğim dünyada da böyle mitler vardı. İnsanlar her zaman denizkızları, kappalar ve tengular gibi gizemli yaratıkları yiyerek genç kalacaklarını ve sonsuza kadar yaşayacaklarını düşünüyordu. [1]

 

“İstediğin bir şey varsa alabilirsin. Çok istiyorsan hepsini bile alabilirsin.” dedi Lefi, ganimetlere bakarak.

“Şeyy... emin misin?”

“Bunların hiçbirini kendi malım olarak görmedim.” dedi Lefi. “Bunları sadece çöp olarak gördüm ve öyle davrandım. Eşyaların bazılarını çok etkileyici bulacağına inanıyorum. Her ne kadar güçlü olsalar da, hiçbiri pullarımın üzerine bir çizik bile atamadı.”

 

Yüzündeki zaferiyle övünen ifadesi garip bir şekilde gülümsememe sebep olmuştu.

 

“Tamam... sanırım teklifini kabul edeceğim.”

“Pekala. O zaman hepsi senindir.”

 

Derhal, her şeyi envanterimin içine tıkıştırmaya başladım. Bazı eşyalar sadece RPGlerin son kısımlarında görebileceğiniz türden eşyalara benziyordu, ama yine de hiçbirini kullanmayı düşünmüyordum. Zaien’im vardı ve onu başka bir silahla değiştirmeye niyetim yoktu. Muhtemelen yüksek seviyeli eşyaları örnek olarak saklayacak ve geri kalan her şeyi DP’ye çevirecektim. Heh. Oh dostum, şimdiden paranın kokusunu alabiliyorum. Geçenki haydutlardan arakladığım ganimetten bayağı bir para kazanmıştım. Eminim bütün bunlarla kendime bir servet yapabilirdim. Sonunda heyecanla beklediğim dört canavarımı çağırabilecektim. Of dostum, sabırsızlanıyorum. Eve döner dönmez şu şeyleri hemen satacağım.

 

Hey, hey, savgili dostlar, ne düşündüğünüzü biliyorum. Silahlarınız ve zırlarınız tarihi açıdan çok fazla değer taşıyor. Falan, filan. Evet, umurumda değil. Tarihi değer gidip bok yesin. Ben bir iblis lorduyum. Tek umursadığım kendim. Eğer zindan onu kabul edecekse, onu nakit paraya, şey, yani DP’ye dönüştüreceğim. Nokta. Ve siz dırdır etmeye başlamadan söyleyeyim, şunu da bir düşünün: baştan beri bütün hata, bu hayvan gibi yüksek dağa tırmanacak kadar aptal olan sizin.

 

“Şey ahhh...”

“Ne oldu?”

“Hazır başlamışken dişlerini ve pullarını da almamda sakınca var mı?”

“Reddetmek için bir sebep göremiyorum.” dedi Lefi. Her ne kadar hayır dememiş olsa da, bana bakışlarından, amacımın tam olarak ne olduğunu merak ettiği çok belliydi.

 

Açıklamaya başlamadan önce utangaçlığımı gösterecek şekilde yanağımı kaşımıştım.

 

“Şey, düşünüyordum da, bilirsin, ne olur ne olmaz diye kendilerini korumak için herkese aynı kılıçtan yapsam diyorum. Senden çıkan materyalleri kullanarak bayağı iyi olurlardı falan... aynen. Ve ayrıca elimde onlardan olmasını gerçekten istiyorum.”

 

Düşüncelerimin gittikçe çılgınlaştığının farkındaydım. Bir zamanlar onun vücudunun bir parçası olan bir şeyi istemem, neresinden bakarsanız bakın psikotikliğin sınırlarında dolaşmaktı. Bu gerçeğin tamamen farkında olduğum için sesim sonlara doğru gittikçe kısılmıştı, ama yüzünün kızarması, yine de beni açık bir şekilde duyduğunu gösteriyordu.

 

“P-Pekala. S-sanırım onları da almana izin vereceğim.” diye kekeledi. “Benim dişlerimden ve pullarımdan yapılacak silahların mükemmel birer ekipman olacağını tahmin etmekte haklısın. Pullarım ilahi çelikten daha serttir ve ona tek zarar verebilecek silahlar da dişlerimden yapılanlardır. Buradaki diğer her şey gibi, dişlerimi ve döktüğüm pullarımı da çöpten başka bir şey olarak görmediğimden, onları kullanabilmen için sana tam izin veriyorum.”

“Teşekkürler Lefi. Gerçekten çok iyi şeyler yapacağım. İzle ve gör!”

 

Off, dostum çok heyecanlandım. Bir şey diyeyim mi? Hazır başlamışken içlerine önceden topladığım efsanevi sınıfı eşyaları da karıştırayım. Lanet olsun, yapacağım hançerler bayağı iyi olacak. Tekrar söyleyeyim, Zaien’i değiştirme gibi bir niyetim yoktu. Ne olursa olsun, onu ağlarken görmek istemiyordum, ama repertuarıma sadece bir hançer daha eklememi affedeceğinden eminim. Lefi de dahil herkese bir şeyler yapacak kadar materyalim olmuştu. Of dostum, sabırsızlanıyorum. Herkese hayvan gibi güçlü hançerler, bekle beni!

 

Lefi’ye teşekkür ettikten hemen sonra etrafta koşturup her şeyi envanterime doldurmaya başladım. Hevesimi gizlemeye gerek bile duymamıştı. Her ne kadar ejder kızın yüzü beni izlerken şaşkınlıkla karışık bir kızgınlık halinde olsa da bakışlarında bulunan sıcaklığı hala hissedebiliyordum.

Çevirmen Notu

[1] Kappa: Japon folklorunda, kaplumbağaya benzeyen, doğaüstü bir yaratık.
Tengu: Japon folklorunde, köpek, kuş ve insan özellikleri taşıyan doğaüstü bir yaratık.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 11:45:35
Ooo ne kadar romantik
Kumpir (44 puan) Üye
2021-05-16 15:41:42
çeviri için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 15:44:33
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 16:35:48
Bölüm için teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-05-26 03:43:30
Çeviri ve edit için teşekkürler.
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-23 21:09:15
Çeviri için teşekkürler
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-23 15:05:00
Yuki bu gidişle silah yapımı ile ilgli bir takıntıya sahip olucaksın dostum.. yada dur belki de olmuşsundur bile..?
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-22 18:39:19
Hançer yapacağına zırh yapsana salak yuki
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-21 14:54:00
Çeviri için teşekkürler
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-21 02:16:50
Ganimeeet. 👀👀👀👀 Çeviri ve edit için teşekkürler.
Krano (23 puan) Üye
2020-05-20 17:12:50
E.S