Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

22 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1348 Görüntülenme
Bu bölümü 33 Kişi beğendi.
Cilt 11

Gurur - Kısım 1

Aptal ejderhanın saldırılarından kaçınmak için uçtum, zıpladım, yuvarlandım ve süründüm... Her savuşturmayı, toprak ufalanması ve kaya parçalanması takip ediyordu. Her yıkım, dallamanın saldırılarının ardından gerçekleşiyordu. Her bir vuruş, bir şekilde arazinin şeklini değiştiriyordu.

 

Boşa harcayacak bir an bile yoktu. Saldırılar birbirini kovalıyordu; dinlenecek ya da nefes alacak zaman yoktu. Vuruşları öyle seriydi ki, gözlerimi bile kırpamıyordum. Ama takip edebiliyordum. Bokların efendisi, despot unvanının ima ettiği şeyin yakınına bile gelemezdi. Hareketleri basit, doğrudan ve okuması kolaydı. Kas beyinli aptalın sahte saldırı yapmaktan haberi bile yok gibiydi. Becerisinin olmamasının sebebi, aşırı şişmiş statlarıydı. Muhtemelen, bu zamana kadar savaştığı her şeyden çok daha güçlü olduğu için, yeni bir yöntem üretmeye, yeni bir dövüş stili geliştirmeye gerek duymamıştı.

 

Dayanabiliyor olmamın sebebi, bir iblis lordu olmam ve unvanıma denk özelliklere sahip olmamdı. Bunu zaten düzinelerce kez söylemiş olduğumu biliyorum, ama lanet olsun, gözlerim bir şeyleri takip etmede iyiydi. Muhtemelen sebebi, Büyülü Göz yeteneğimdi. Lanet olsun, beni hayatta tutan tek şey oydu. Onu güç bela da olsa takip edebilmemi sağlıyordu. Şey, aslında despot unvanının da bunda rol oynadığına bahse girebilirim. Muhtemelen Hüküm Veren unvanımı harekete geçiriyor ve statlarımı yükseltiyordu.

 

İşler şu an benim için nasıl gidiyor olursa olsun, dikkatimi kaybetmeyi göze alamazdım. Dikkat vermeyi bıraktığım anda sağa sola saçılmış bir kıyma topağı haline reenkarne olurdum.

 

“O gururlu tavırların nereye gitti böcek?”

 

Bok kafalı, benimle dalga geçerken hırıldayınca, sonraki savuruşu elimden geldiğince güçle yaptım ve kendime, Zaien’i koluna savuracak kadar boşluk yaratabildim. Kılıç hedefe isabet etmişti ve her ne kadar pullarla karşılaşmış olsa da iz bırakmayı başarmıştı. Zaien için fazla sert olan Lefi’nin pullarının aksine, aptal kara ejderhanınkiler sert değildi. Doğal zırhının ince kısmından kolaylıkla ilerlemiş ve etini biçerken kan fışkırtmıştı.

 

“Pardon, bir şey mi dedin?” Diye yarım bir gülüş attım. “Şu böcek yarandan çıkan kanın sesi, seni duymamı engelledi de.”

 

Tam altımdan gelen ani bir büyü enerjisi akışı hissettim. Beyinsizin büyüsünden kaçınmak için geri adım atmaya çalıştım, ama yeterince hızlı değildim. Altımdaki toprak bir patlamayla yarıldı ve beni havaya fırlattı. Güçlü bir şok dalgası vücudumda yankılandı ve ciğerlerimdeki tüm havayı dışarı attı. Kendimi düzeltemiyordum ve büyük bir kayaya çarpmadan duramamıştım.

 

Oksijen ihtiyacımı tazelemek için bir süre derin nefes aldıktan sonra kendimi ayağa kalkmaya zorladım. Silahımı kaldırdığımda, gözlerimin önünde ejderhanın dişlerini gördüm.

 

Kaçacak çok az bir zaman vardı, ama kendimi bir tarafa yuvarlamayı başarmış, duruşumu düzeltmiş ve Zaien’i ensesine indirmeyi başarmıştım. Ama bu sefer tetikteydi. Saldırıdan kaçmak için hemen başını çevirdi, ardından etrafında dönüp kuyruğuyla saldırdı.

 

Çok yaşlı bir ağacın gövdesi kadar kalın olmasına rağmen, kertenkelenin pullu uzantısı havada bir kırbaç gibi şakladı ve vücudumun yanından bana isabet etti. Tam isabetti. Yeniden havalanmıştım ve sonunda momentumu kaybedene kadar yerde birkaç kez sürüklenmiştim.

 

Vücudum yoğun ve can sıkan ağrı vücudumda sızladıkça, gördüklerim tekrar tekrar kararıp, kendine geliyordu. Bilincimi kaybetmemek için odaklanmam gerekiyordu. Kaybettiğim anda bayılacağımı biliyordum.

 

“İyi izle Leficios.” dedi otistik kertenkele. “Bu böcek vızıldayıp dursa da, sinir bozan laflarını destekleyecek gücü yok. Senin eşin olmaya sadece ben layığım.”

 

Lefi bok efendisine cevap bile vermemişti. Sadece kollarını bağlamış bir şekilde bana bakıyordu. Bir adım ileri atmamış ya da ismimi haykırmamıştı. Tek yaptığı, kolları ve bacakları katlanmış bir şekilde oturmaya devam etmekti. Ve bunu yaparak bana güvendiğini, bir şekilde işin içinden çıkabileceğime inandığını gösteriyordu.

 

“Kapa... lanet çeneni... seni aşırı gelişmiş kertenkele.” Derin nefeslerimin arasında zor bela konuşabilmiştim. “Senin gibi... kafadan sakat bir narsisist... birinin ona uygun... olduğunu mu söylüyorsun? Daha ne kadar... kendini beğenmiş... olabilirsin...?”

 

Bacağımdaki kesede bulunan iksirlerin hepsini çoktan içtiğim için, envanterimden başka bir tane alıp içtim.

 

Hala hayatta olmamın tek sebebi, kendi kendini cokkolayan salağın iyileşmeme izin verip durmasıydı. Lefi’ye kötü yanlarımı gösterip gücünü ön plana çıkarmak için beni itip kakmak istiyor gibiydi. Bende hiçe saydığı çok belliydi. Beni bir tehdit olarak değil de Lefi’nin sevgisinin kazanmak için bir araç olarak görüyordu. Hah. Vazgeç moron. Bu davranış seni bir yere götürmez. Lefi beni tanıyor. Her yanımı biliyor. Günümüzün çoğunu birlikte geçiriyoruz. Cidden böyle bir şeyin, ikimizi de ürküteceğini mi sandın? Biz hayatlarımızı senin gibi, kendini düşünen ve kendimizi olduğumuzdan daha büyük gören tipler değiliz.

 

“Sözlerin yerde köpek gibi sürünürken pek bir anlam ifade etmiyor.” dedi ejderha. “Aslında, sözlerin bir böceğe daha çok uyuyor.”

“Ah, kapa... artık şu çeneni...” inlemeye devam ederken gözlerimi devirdim. “Ve bilgin olsun... etrafta bayağı sağlam... böcekler var...”

 

Özellikle karıncalar ve arılar. O ikisi kesinlikle bu ormanın bir kısmının en güçlü canavarlardı.

 

Kendimi yerden kaldırmak için iki kolumu da kullandım, bok beyinliyle tekrar yüzleşmek için Zaien’i hazırladım. Ama bu sefer her zamanki gibi sabırlı davranmamıştı. Ayağa kalkmaya başladığım anda bir saldırı geldiğini hissettim.

 

Başımı kaldırıp gelen saldırıya bakmama gerek yoktu. Buna uğraşmadım. Sadece ileri doğru atıldım ve az önce vücudumun bulunduğu yere kapkara bir mızrağın saplanırken çıkardığı gürlemeyi duydum. Bu ejderhanın büyüsüydü.

 

Her ne kadar ilk saldırısını atlatmayı başarmış olsam da, henüz bitmediğini biliyordum. Kriz saptamanın alarm sistemi hala bangır bangır çalıyordu. Ve bir süre sonra etrafım sarılmıştı... Sayısız kara mızrak etrafımda peydah olmuştu. Kaçmanın imkanı yoktu. Tam anlamıyla her bir açıyı kapıyorlardı.

 

Zihnim onları iyice idrak edince hareket etmeye başladı. Her biri bana doğru uçmaya başladı.

 

Saldırılardan kaçınıp savuşturmak için yuvarlanıp, bükülüp ve Zaien’i savururken cıkladım. Ama çok fazlalardı. Hepsinden kaçamazdım. Birkaç düzinesi ucu ucuna beni kaçırmış, etimde sıyrıklar bırakmıştı. Kimi isabet etmiş ve sırtıma kadar ilerleyip diğer taraftan dışarı çıkmışlardı.

 

Boğazımdan kanlı bir öksürük kaçmıştı. Ölümcül hasar almaktan kaçınmayı başarmıştım, ama umutsuz savunmam başarıdan hala çok uzaktı. Bacaklarımdan biri kötü durumdaydı. Bütün kuvveti birden çekildi ve dizimin üzerine çökmeme neden oldu.

 

Bok kafalının kuyruğu bana doğru yaklaşmaya başladı. Çok fazla hasar almıştım; bunu atlatamazdım. Tek seçeneğim Zaien’i kaldırmak ve saldırıyla kafa kafaya çarpışmaktı. Ve böylece, tekrar havada taklalar atmaya başlamıştım.

 

Saldırı öyle ağırdı ki, bir anlığına bilincimi kaybetmeme neden olmuştu. Bilincimi tekrar kazandığımda, sırtım yerde, gözlerim göğe bakar haldeydim. Nefes almayı kestiğimi fark edince derin bir nefes aldım ve kalbim ümitsizce damarlarıma oksijen pompalamaya çalışırken, ciğerlerimi olabildiğince fazla hava almaya zorladım.

 

Bilincimin geri gelmesi, acının da geri gelmesi demekti. Acımayan tek bir yerim bile yoktu. Vücudum yanıyordu. Öyle fena yanıyordu ki, yerde kıvranırken bir çocuk gibi bağırmak istemiştim. Ama bunu yapmadım. Titreyen ellerimle ejderhanın mızraklarını vücudumdan tek tek sökerken, sadece irade gücümle buna dayandım. Başka bir iksir içmekle uğraşamayacağım için, envanterden bir tanesini alıp kırdım ve sıvının vücudumun üzerine dökülmesine izin verdim.

 

“Sen gerçekten de bir böceksin. Bu kadar yara aldıktan sonra çabalamaya başka hangi yaratık devam eder bilmiyorum.” Yarak suratlı, beni ne kadar hafife aldığını anlatan bir şekilde hırıldamıştı.

 

Sinir bozucuydu. Ve bu yüzden karşılık verdim.

 

Gülerek.

 

Sanki durumdan çok eğleniyormuşum gibi derin, içten bir kahkaha atmıştım. Ve ben kahkaha atarken, bir hortlağı andıran bir şekilde ayağa kalktım.

 

Çünkü artık onu indirmeye hazırdım. Hazırlıklarım sonunda tamamlanmıştı.

 

“Sonunda aklını yitirdin demek, öyle mi?” Yarım çüklü bana küçümseyen bir yüzle baktı. “Öyle acınasısın ki, seni tarif edecek başka bir söz bulamıyorum.”

“Hey beyinsiz.” Konuşurken yüzümde yavaş yavaş kocaman, çarpık bir gülümseme belirdi. “Bastığın yere dikkat etsen iyi olur.”

 

Bunca zaman açık tuttuğum uçan menüye bir parmağımı kaldırdım ve bir tuşa bastım.

 

Tuşa bastığım anda ejderhanın altındaki toprak kayboldu. Dengesini kaybettiği anda yer çekimi onu aşağı çekti; altına kazdığım çukurun tam içine düşmüştü. Çukurun içinde çok fazla sayıda keskin kazıklar vardı. Her biri yukarıya bakıyordu ve her birinin ucunda ölümcül bir zehir vardı.

 

“Ne!?” Pezevenk herif kafası karışmış bir şekilde bağırdıktan sonra kanatlarını çırpıp gökyüzüne doğru kaçmaya çalışmıştı. Zokayı yuttun orospu çocuğu. Ne, kanatlarını göremeyecek kadar kör olduğumu mu sandın? Çok yazık, gerzek. Ne bok yiyeceğini öyle iyi biliyordum ki.

 

Kafasında bir zeka pırıltısı bulmaya bile bin şahit gerekecek aptal kertenkele, uçmaya kalktığı anda, sırf onun için havaya kurduğum ve fazladan DP harcadığım, tuzakları harekete geçirdi. Tuzaklar birbiri ardına harekete geçti ve bir dizi patlamaya sebep oldu. Hatta, o kadar fazlasını harekete geçirdi ki, gökyüzü alev ve dumanla dolmuştu.

 

Patlamalar dindikten sonra duman da dağıldı. Ve ejderha orada, baştan aşağı is ve kanla bulanmış bir şekilde yatıyordu. Ah, yırttım. Çalıştığına sevindim. Eğer işe yaramasalardı muhtemelen ağlamak isterdim.

 

“Bu ne cüret!” diye kükredi yarım çük. “Böyle korkakça dümenler kullanmaya nasıl cüret edersin!”

“Heh...” bir kahkaha attıktan sonra yüzümde yarım bir gülümseme oluştu. “DP’min çoğunu sırf senin kıçını tekmelemeye harcadım. O yüzden bana bir iyilik yap ve yolculuğun geri kalanının tadını çıkar, tamam mı?”

 

Lefi’nin evinden topladığım çoğu şeyi DP’ye dönüştürmüştüm ve düzenli olarak sürekli avlanmaya çıkmıştım. Bunların hepsini, çok istediğim yeni dört adamımı çağırmaya param yetsin diye yapmıştım. Ama şimdi, paramın çoğu yok olmuştu. Sebebi mi? Aptal ejderhanın saldırılarına dayanırken, bütün bölgeyi tuzaklarla doldurmuştum. Pekala seni küçük kibirli it, Cenevre Anlaşmasının neden mayınlarını düzenlediği hakkında bir iki şey öğrenmenin zamanı gelmiş.

 

Savaştığımız alanı ejderha seviyesinin altındaki her şeyin anında kökünü kazımaya yetecek devasa bir ölüm tuzağına çevirmiştim. Ve başından beri amacım buydu.

 

Benden çok daha güçlü bir şeyle karşılaşıyordum. Eğer kafa kafaya çarpışmaya girseydim, efsanelerde bahsi geçen kahramanlardan farkım olmazdı. Ve ben tam da efsanelerde adı geçecek türden bir karakterdim, ben kahraman değildim.

 

Eninde sonunda ben sıradan bir adamdım. Daha doğrusu, sıradan bir iblis lorduydum. Benden çok daha güçlü birine karşı, bazılarınızın adil olmadığını söyleyeceği yollara başvurmadan savaşı kazanamazdım. Ama bu bir sorun değildi. Çünkü bu benim zindanım, benim dünyamdı. Benim bölgemin içinde savaştığımız sürece, kuralları ben koyardım. Eğer kazanmak istiyorsam, bu gücü kullanır ve zindan efendisi olarak elimden geldiğince gücümü suistimal ederdim. Sana güveniyorum eski dostum zindan. Burada kaybedemem. Gücünün her bir zerresini bana ver ve düşünebildiğim tüm hileli pisliği yapabileyim.

 

Yarak suratlı, aşağı gördüğü birisinden darbe almayı pek sevmemiş gibiydi. Yüzü öfkeyle buruşunca, ona kışkırtıcı bir sırıtış attım.

 

“Gel bakalım dostum. İkinci round zamanı.”

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 14:14:33
Adil oynammıza gerek yok
İners (132 puan) Üye
2021-07-14 20:00:35
Çeviri ve edit için teşekkürler
Kumpir (44 puan) Üye
2021-05-16 17:34:44
çeviri için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 16:45:33
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 17:36:05
Bölüm için teşekkürler
Kunai 52 (151 puan) Üye
2020-05-26 04:25:16
Çeviri ve edit için teşekkürler.
Kaptan B (8 puan) Üye
2020-05-25 16:17:27
Elerine sağlık çevirmem kardeş
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-23 22:50:25
Güzel bir bölümdü teşekkürler.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-23 16:43:34
O deilde Lefi harbi adamsın hee. Kollarını bağlayıp sabırla beklemesi çok havalı be. Çeviri için tşk ^^ Bölüm çok güzeldi*-*
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-23 16:41:26
Uuu daha her şey yeni başladı bbk 😄
Kitsuneoni (16 puan) Üye
2020-05-23 12:58:39
Ellerinize sağlık
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-22 20:15:14
Ellerine sağlık 😊
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-22 20:06:14
Sonuçta zindanı unutmamak lazım 😂
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-22 19:58:21
Çeviri için teşekkürler
Krano (23 puan) Üye
2020-05-22 18:37:00
E.S.
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-22 17:41:57
Güzel bölümdü. Sağolun.