Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

26 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1560 Görüntülenme
Bu bölümü 44 Kişi beğendi.
Cilt 11

Büyü Alıştırması - Kısım 1

“Tüm gücünüz bu kadar mı?” Karşımdaki canavarlarla dalga geçerken manyak gibi gülmüştüm. “Neden bu kadar korktunuz ki? Az önceki pis sırıtmalarınıza ne oldu ha?”

 

Bazısı kaçmaya çalıştı, ama onları kovaladım ve bir yere gidemeden başlarını kopardım. Arka arkaya yere inerlerken, tüyler ürperten ölüm çığlıkları Uğursuz Orman’da yankılanıyordu. Her ne kadar normalde çığlıklarına tiksindiğimi gösteren bir tepki verecek olsam da, tam tersi duyguları hissediyordum. Öfkeli bir şekilde saldırıya geçtim ve canavarları tanınmaz hale getirirken farklı farklı saldırılar yaptım. Büyük gruplar bile gazabımdan kurtulamazdı. İçlerine daldım ve karşıma çıkan her şeyi biçerek, grubun içinden kendime yararak bir yol açtım.

 

Saldırdığım sürü, beni alt etmenin boş hayal olduğunu ancak arkadaşlarının çoğunu kaybettikten sonra anlamıştı. Güzel ormanın ortasında, cehennemin yedinci katından çıkmış bir sahne oluşmuştu. Kan, iç organlar ve şekilsiz cesetler her yere yayılmıştı. Bir aile olduğundan şüphelendiğim küçük bir grup arkasını dönüp kaçmaya çalıştı. Ama benden kaçamazlardı.

 

Kanatlarımı çırptım, onlara yetiştim ve tam önlerine kondum.

 

“Hah! İyi deneme.” diye dalga geçtim. “Gerçekten kaçmanıza izin vereceğimi mi düşündünüz?”

 

Yüzümdeki sırıtış, ailenin her bir ferdinin yüzündeki umutsuz dolu bakışlarla tam bir zıtlık oluşturuyordu. Şansa güvenerek, bana bir darbe indirebilme umuduyla, son kez çaresizce saldırıya geçtiler; ailenin her bir ferdi bana doğru atıldı ve beni indirmeye çalıştılar. Ama içlerindeki son umut kırıntısını da kolaylıkla ezmiştim.

 

“Öyle bir şey yok. Duanızı edin götlekler!” Saldırılarının arasında gezindim ve her birine birer vuruş indirerek onları etkisiz hale getirdim. Hareketlerim pürüzsüzdü. Sanki bütün bir kaçınma dizisi, tek bir akışkan harekette olup bitmişti.

 

Ölümlerini, katliam ve öfke karışımı bir kükreme takip etti. Kaynağı, dostlarından daha büyük olan yaratıktan, sürünün alfasından başkası değildi. Öfkesi ve kini gözlerinde açıkça görülebiliyordu. Sürüsünün hayatta kalan son üyesi olarak, bir adım ileri attı; beni alt edip arkadaşlarının intikamını almak için, tahrik edici bir kükremeyle bana yaklaştı. Meydan okumasına olabilecek en doğal şekilde karşılık verdim.

 

Ben de geri kükredim.

 

Öfkeli olmasına rağmen, sürünün lideri, hücumunun tam ortasında birden donakalmıştı. Öfkesi gitmiş, kaybolmuştu. Onun yerine dehşet gelmişti. Hmm. Hükümdar Baskısı bayağı işe yarıyordu.

 

Hükümdar Baskısı, bir insan yerleşimini ilk ziyaret ettiğim bir şeyi hatırlatmıştı. Havaya kana susamışlık hissi karıştırılmış mana saçmak gibi, bu da rakiplerimi korkutmaya yarıyordu. Ama daha iyiydi. Birkaç geliştirme daha yapıldığında aşağı yukarı aynı şey olacaktı.

 

Yeteneğin en göze çarpan yanlarından biri, karşımdaki zayıf tiplere karşı çok fazla etkili olmasıydı.

 

“Öff hadi ama, şimdiden zırlayacak mısın?” Avım bir adım geriye atınca, hareketine karşılık olarak aramızdaki mesafeyi korumak için bir adım ileri attım. Ve bunu yaparken her zamanki yarım gülüşümü yaptım.

 

Seçimlerim, alfanın korkusunun artmasına sebep oldu. Umutsuzca artmaya başlamış ve sonunda köşeye sıkışmış bir kedi gibi, bir saldırı yapmıştı. Ama bunun bir önemi yoktu. Çok zayıftı; saldırılarını kitap okumak kadar kolay bir şekilde okuyabiliyordum.

 

Pençeleri Zaien’in ağzıyla çarpışınca ormanda metalik bir çınlama sesi yayıldı.

 

“Ne, bu kadar mı? Pekala, cehennemde iyi eğlenceler.” Kılıcımı savururken kahkaha attım ve son canavarı, ayakta kalan son mantikoru yendim. Her ne kadar bir kan, iç organlar ve vahşet deryasının ortasında olsam da, sesim coşkuyla doluydu. “Off dostum, bu çok iyi geldi.”

“Bayağı eğleniyor gibisin sahip.” dedi Enne.

“Aynen, hem de çok. Zamanında bunlardan biri benimle uğraştığından beri, bu şeylere uyuz oluyorum.” Sırıttım. “Ve söylemeliyim ki, intikam, hayal ettiğimden daha da tatlı çıktı.”

 

Her ne kadar onları yok etme niyetinde olsam da, mantikorlarla bugünkü karşılaşmamız tamamen tesadüftü. Yeni kazandığım statlardan dolayı biraz rahat hissediyordum ve batı bölgesinin en azından yarısına kadar çok sıkıntı yaşamadan ilerleyebileceğimizden emin olduğum için, kılıcın ağzını test etmek için Enne’le birlikte en güçlü canavarların bulunduğu bölgeye doğru ilerlemeye karar verdik. Buralarda dolaşmamız, tesadüfen “eski arkadaşlarımızla” karşılaşmamıza sebep olmuştu.

 

Hemen, bu şansa karşılaşmanın bundan daha fazlası olduğu sonucuna varmıştım. Bu bir tesadüf değildi. Tanrı bana, intikam yolunu gösteriyordu. İlahi iradenin rehberliğinde, mutlu mesut bir şekilde mantikor sürüsünün ortasına daldım ve onu parçalara ayırdım.

 

Eskiden mantikorları, birlikte çalışmamıza rağmen Rir’i bile patates edebilen, çok güçlü rakipler olarak görürdüm. Ama şimdi, yok etmek için çaba göstermeme gerek olmayan, değersiz yaratıklardı. Çoktan söylediğimi biliyorum ama tekrar söylemem gerek. Off dostum, bu çok iyi geldi. Şu piçleri ezmek ve dünyadan silmek çok iyi hissettirmişti.

 

Katliamdan keyif almış olmamın talihsiz sonuçlarından biri, kendimi fazla kaptırmış olmamdı. Klişe kötü adam gibi davranmaya başlamıştım. Bu davranışa devam etmeye pek niyetim yoktu, ama bir iblis lordu olduğum için, bunun çok da garip kaçmayacağını düşünmüştüm.

 

Kim olduğumdan bahsetmişken, en büyük mantikoru analiz ettiğimde, onun tam da beklediğim gibi olduğunu gördüm: sürünün alfası

 

***

Genel Bilgiler

Irk: Mantikor

Sınıf: Sadist Hayvan

Seviye: 120

HP: 0/7100

MP: 0/11913

Kuvvet: 1660

Can: 1876

Çeviklik: 2250

Büyü: 2092

Maharet: 1987

Şans: 143

 

Eşsiz Yetenekler

Büyü Kalkanı

 

Yetenekler

Toprak Büyüsü V

İşkence IV

 

Unvanlar

Alfa

İşkence Fetişisti

***

 

Görünüşe göre MT Alanına benzeyen yeteneğin ismi Büyü Kalkanıydı Açıklaması, mana kullanarak, büyü tabanlı saldırıları savunabilen bir büyü kalkanı yarattığını doğrulamıştı.

 

Cesedine baktığımda düşüncelere dalmıştım. Mantikorlarla aramda olan ilişki tamamen tersine dönmüştü. Avcı ben olmuştum, ve onlar da avlanan olmuştu. Heh. Biliyor musunuz, neredeyse şu piçlere acıyacaktım, ama bunları kendileri istedi. Daha az mide bulandırıcı olsalardı onları pek fazla umursamazdım.

 

Puştların yaptığı puştlukların yarattığı karışıklıkları düşündükten sonra, yüzümü mantikordan çevirdim ve yoldaşıma baktım. O, benim evcil kurdum ve bineğim, bana yarım gülüşün köpeksi versiyonuyla bakıyordu.

 

“Ne oldu Rir?”

 

Başını sağa sola salladı ve bir şey olmadığını söylemeye çalıştı, ama potansiyel sebepleri düşündüğümde, mantikorlara bela olmak isteyenin sadece ben olmadığımı anlamıştım. Ups. Kusura bakma oğlum, sen de bir tane halletmek istemişsindir. Benim hatam. Bütün hepsini ben halletmemeliydim.

 

“Üzgünüm, benim hatam.”

 

Fenrir başını sorgular şekilde bir yana yatırmıştı.

 

“Yoo, sorun değil, anlıyorum.” dedim. “Eğlencemi kendim yaşamamı istiyordun, o yüzden piç piç davranışları için onlardan intikam almayı çok istemene rağmen, katılmayı düşünmedin bile. Eminim etrafta daha bir sürü mantikor vardır. Söz veriyorum, bir daha onlarla karşılaştığımızda sana izin vereceğim.”

 

“...” kurdun verdiği tek karşılık, bıkkın bir şekilde sessizce bana bakmak olmuştu.

 

Evet, biliyorum, biliyorum. Şu patronluk işine daha yeni ısınıyorum. Adamlarımın rahatlamasına izin verim tüm eğlenceyi bencilce kendime saklamamam gerekir. Oh evet, şimdi aklıma geldi.

 

“Şey, pardon. Kusura bakma Enne, hava büyünü denemeyi unuttum.”

 

“Hıhı...” omzumdaki kılıç, hüsrana uğramış bir ses tonuyla cevap vermişti.

 

Stat değişikliklerimi denemem kesinlikle bugünkü planlardandı ama önem sırasında çok da yukarılarda değildi. Bugünün olayı Enne olmalıydı. Büyü yapabilme yeteneği, en ilgili olduğumuz konuydu. Pekala, siz bir şey demeden önce araya gireyim de unutmayayım. Hepsinin bu kadar kolay öleceğini beklemiyordum.

 

 

Tamam, tabii ki hayır. Bu tamamen yalan ve ben bunu biliyorum. Demek istediğim, hepsinin bu kadar kolay ölmüş olması da işin bir parçası, ama açıkçası, çoğunlukla kendimi kaptırmış olmamdan. Pardooon.

 

“Peki şey... hiç düşmanımız kalmadı, ama önceden bahsettiğim şeyi yine de denemek ister misin?”

“Tamam.”

 

Enne’i arkamda tuttum ve büyü enerjimi ona aktardım. Kızıl alazı aktifleştirdim ve Enne karışıma hava büyüsü katarken onu ateş halkası içine aldım. Çabalarımız bir patlamayla sonuçlandı; büyük patlamanın kuvvetiyle birden ileriye doğru uçmaya başladım.

 

Kontrolsüz bir şekilde uçup etrafımızdaki şeylerin arasından geçerken anlaşılamayan bir şekilde çığlık atmıştım.

 

“Raghghg!?” Gidişimi hiçbir yöne doğru ayarlayamadığım için, bir ağaca kafalama girerken saçma sapan bir ses çıkarmış ve sonunda durmuştum.

Ups. “İyi misin sahip?” diye sordu endişeli bir şekilde Enne.

 

Kılıç gibi, panikle karışık şaşkınlık içeren bir ses tonuyla havlayarak hemen yanıma gelen Rir de, sağlığımdan bayağı endişelenmişti.

 

“Ow...” sarsıntıyı gidermek için başımı sağa sola salladım ve başarısız deneye üzülürken çarptığım yeri ovuşturdum. Enne’yle birlikte yapmaya çalıştığımız şey, ateş ve havayı karıştırarak, insanlarımın jet motoru dedikleri teknoloji harikasını yaratmaktı.

 

Detay vermek gerekirse, Enne’in ağız kısmını ateşle kaplarken, onun ateşi bir hava katmanıyla çevrelemesini sağladım. Doğal olarak ateş, ona dokunan her havanın ısınmasına neden olacaktı. Kafamdaki fikir, sıcak havayı kılıcın ucundan dışarı atarak itme sağlamaktı. Jet Yakıtı Projesi, Patates Efendisi ile olan savaşımı gözden geçirip ondan kurtulmakta yaşadığım güçlüğün bir sonucuydu. Hem ivmelenmemi hem de azami hızımı artıracak bir şey düşünmem gerektiğini fark etmiştim ve vardığım sonuç da kendimi bir jete dönüştürmek olmuştu. Bir şey diyeyim mi? Sanırım bunu başarılı sayacağım. Kendime bayağı sağlam bir itme sağlamıştım. Tek yapmam gereken pürüzleri gidermekti.

 

Her şeyi kafamda çözerken kendi kendime kıkırdamaya başlamıştım.

 

“Sahip?”

“Görüyorsun Enne, işte bu, bizim mücadele dediğimiz şey.” Konuşmama devam ederken, yüzümde kocaman bir sırıtış belirmişti. “Bunda ustalaşacağım ve hiçbir şeyin imkansız olmadığını göstereceğim. En azından, bendeniz iblis lordu için değil.”

“O zaman... yeniden?”

“Evet. Hadi yapalım şu işi!”

 

Ayağa kalktım, Enne’i pozisyona getirdim ve deneyin tek izleyicisi Rir iç çekerken, bir kez daha kılıcı alevlerle kapladım.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 17:35:27
Bu seride ki en aklı başında karakter bu kurt
İners (132 puan) Üye
2021-07-15 00:42:43
Çeviri ve edit için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 17:48:39
Çeviri ve edit için teşekkürler.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-27 19:19:40
Bölüm için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-28 02:40:01
Mantikor fetişi tahmin etmem gerekirdi neyse artık...
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-28 02:08:43
Çeviri için teşekkürler.
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-26 19:45:13
Yuki.. içinden ne çıktı oğlum senin ? 😂😂 Çeviri için teşekkürlerr~
Kaptan B (8 puan) Üye
2020-05-26 19:27:35
Çeviri için teşekürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-26 18:28:05
Emeğiniz için teșekkürler.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-26 16:47:04
Çeviri için teşekkürler
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-26 16:20:55
Çeviri ve edit için teşekkürler. 👍👍👍
Oppaisama (23 puan) Üye
2020-05-26 13:34:54
Elinize sağlık