Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

27 Mayıs 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1332 Görüntülenme
Bu bölümü 39 Kişi beğendi.
Cilt 11

Yan Hikaye: Taht Odasında Yaşanan Bir Olay

“Eve geldik.”

 

Lefi, eve döndüğünü söyleyen tanıdık bir çift sesi duyduğunda her zamanki gibi oturma odasında tembellik ediyordu. Teknik olarak bakıldığında, oda aslında bir oturma odası değildi. Daha çok bir taht odasıydı. Ancak, kullanım olarak bakıldığında ise onu oturma odası olarak nitelendirmek daha doğru olurdu; burası, zindan sakinlerinin çeşitli eğlence türlerinin tadını çıkardığı rahat bir odaydı.

 

Gümüş saçlı ejderha bakışlarını odanın kapılarından birine çevirdi ve içeri giren adamla kıza baktı. Adam, kısa süre önce eşi olarak ilan ettiği, Yuki adındaki iblis lorduydu. Ve sırtındaki ise küçük bir kız çocuğuydu. Zaien, ama genellikle Enne olarak hitap edilen kız, çok fazla tanımadığı kişiler kategorisine giren, katana türündeki bir kılıçtı. Her ne kadar insan formuna dönüşebilme yetisine sahip olsa da, bu formun içinde bir ruh yoktu. Bu parçası, Yuki’nin bir elinde duran silahın içinde yatıyordu.

 

Uzun yaşamına rağmen Lefi, böyle acayip bir silahı daha önce hiç duymamıştı. Buna karşı tepkisi de aynı şekilde acayip olmuştu. Onu yaratanın Yuki olduğunu bildiğinden, Enne’i, her ne kadar tam anlamıyla yürüyen bir anomali silsilesi içinde olsalar da, normal yaşantısının bir parçası olarak kabul etmişti. Silah, Yuki’nin davranışlarının ilk garip örneği değildi ve son olmayacağı da muhtemeldi. Bunu bildiği için, Lefi’nin hisleri körelmişti; günlerini kocası ve tuhaflıklarıyla geçirmek, ejderhanın anormal anlayışını köreltmişti.

 

Garip bir adamdı, ama bu da, en azından ona göre, onun çekici yanlarından biriydi. O gelmeden önce, bu kadar uzun süredir yaşıyor olmasına rağmen bir eş edinmeyi hiçbir zaman düşünmediği için, onun bu tuhaflıklarının kendini ona çekmesinde büyük bir rol oynadığını hissetmişti.

 

Onsuz geçirdiği günler boş, sıkıcı ve cansızdı. Ama şimdi, her bir gün bir renk cümbüşü içinde geçiyor, daha önce hiç bilmediği heyecan ve neşeyle dolup taşıyordu. Dünyasını değiştirmişti. Hiç haberi olmayan bir şeyi, hayatın ne kadar eğlenceli olabileceğini, ona göstermişti.

 

Onunla hiç tanışmamış olsaydı, hala kendi dağının tepesinde, günlerini boş boş geçirmeye devam edecekti. Şimdi her gün tecrübe ettiği bir sürü harika şeyi sonsuza kadar bilmiyor olacaktı. Bu, tüylerini diken diken eden korkunç bir düşünceydi. Lefi, şımardığını biliyordu. Önceden yaşadığı hayata geri dönmesinin imkanı yoktu. Öyle bir hayat, monotonluk dışında bir şey tattığı için, artık onun için boştu.

 

“Eve hoş geldiniz.” Düşüncelerini bir kenara bırakıp, sesinde ufak bir hayret kırıntısıyla kara saçlı ikiliyle konuşmaya başladı. “Şunu sormam gerek Yuki, neden yine böyle paramparça haline geri dönüştün?”

 

Her ne kadar Yuki’nin yaşı, Lefi’nin yaşının çok küçük bir miktarı olsa da, vücut yapısı onun bir yetişkin olduğunu gösteriyordu, ama sadece bir çocuktan beklenecek bir halde eve dönmüştü. Giysileri parçalanmış, çamura bulanmış ve hatta üzerinde garip bir koku vardı. Sanki yanmış gibiydi. Omuzlarındaki kızın tamamen el değmemiş hali, Yuki’nin darmadağın halinin göze daha da çarpmasına neden oluyordu.

 

Eğer canavarlarla bir dövüşe girişmiş olsaydı, bunu anlardı, ama Yuki’nin bu halde dönmesi için tek senaryo bu olmazdı. Aynı şey, çocuklar dışarı çıkarken onlara eşlik etse bile sık sık yaşanıyordu. Bu yüzden, Yuki’nin aslında çocuksu biri olduğu sonucuna varmıştı.

 

Olgun olmaması, Lefi’ye, onun henüz yeni doğmuş biri olduğunu anımsatmıştı. İlk karşılaşmalarından neredeyse hemen önce bir iblis lordu olduğundan bahsetmişti. Bir başka deyişle, henüz bir yaşından ufak olduğu düşünüldüğünde, çocuk gibi davranıyor olması gayet akla yatıyordu. Ancak, nasıl gözükürse gözüksün, Lefi, onun vücudunun bir yetişkin kadar olgun olduğu sonucuna varmıştı. Bu sert zıtlık birden aklında, ben bir iblis lordunun vücudunu anlayamıyorum, düşüncesi uyandırmıştı. Yaşam döngüleri ne garip.

 

“E-evet, şey, bilirsin, bazı şeyler oldu ve...” dedi Yuki.

“Sahip yeni bir tür büyüyle eğlendi.”

“Enne, lütfen! Beni böyle ispiyonlayamazsın!”

 

Yuki şu anki durumunun kontrolü dışında bir şeyden ötürü gerçekleştiği rolünü oynamaya çalışmıştı, ama ifadesiz kız, ona saklayabilme şansını vermeden gerçekleri açıklamıştı. Kılıcın söyledikleri, her şeyin yerine oturmasına neden olmuştu. Lefi, iblis lordunun yeni “oyuncağıyla” oynamaya uğraşırken nasıl eğlendiğini hayal edebiliyordu. Durum hakkında söyleyecek pek bir şey yoktu ve bu yüzünden okunuyordu; kafasında canlandırdığı sahne, yüzüne keyif ve bıkkınlık karışımı bir ifade takınmasına sebep olmuştu.

 

“Eve hoş geldiniz efendim.” dedi Leila. Boynuzlu iblis, efendisinin eve döndüğünü fark etmiş, onu karşılamak için kafasını mutfaktan dışarı uzatmıştı.

“Teşekkürler Leila.” dedi Yuki, öksürerek. “Akşam yemeği hazır mı?”

“Çok sürmez efendim.” dedi Leila. Ona iyice bir baktı ve baştan aşağı pislikle kaplı olduğunu onaylayınca, tekrar konuşmaya başladı. “Beklerken banyo yapmanızı önerebilir miyim? Akşam yemeği hazır olana kadar girip çıkacak vaktiniz olacaktır.”

“Öyle yapsam iyi olacak.” Omzundan inmiş ve tişörtünün bir kenarından çekiştiren Zaien’e bakmak için bir anlığına durdu. Bir şey söylememişti, ama Yuki hemen ne istediğini anlamış gibiydi. “Peki ya sen Enne? Sen de banyoya girmek ister misin?”

“Evet lütfen.”

“Pekala, o zaman tamam. Kızların geri kalanı nerede Leila?”

“Yakında kaleden dönerler. Onların da çamur içinde olduğuna eminim, o yüzden muhtemelen onlar da yakında size katılacaktır.”

“Hay hay kaptan.”

 

Yuki Lefi ve Leila’ya el salladı, kapının kolunu birkaç kez çevirdi ve birlikte döndüğü kızla birlikte odadan çıktılar. Kızların da ona katılacağını bildiği için taht odasındaki küçük banyoyu kullanmak yerine, düzlüklerde inşa ettiği daha büyük banyoya gitmeyi tercih etmiş gibiydi.

 

Kullandığı kapı, farklı alanları birbirine bağlamak için büyü kullanarak uzay zamanı manipüle eden bir eşyaydı ve kapının kolu da hangi yere gideceğini seçmek için kullanılan bir kontrolcü işlevi görüyordu.

 

“Kabul etmeliyim ki, çocuklarla başa çıkma konusunda bayağı yetenekli.” dedi Lefi.

“Bir kocanın sahip olabileceği harika bir özellik değil mi?” diye kıkırdadı Leila.

 

Hizmetçinin sözleri Lefi’nin Yüzünün kızarmasına neden oldu. Yuki hakkında, kendisi dışında birisinin onun kocası olarak bahsetmiş olması, yeni kazandıkları çift sıfatının gerçek olduğunu fark etmesine sebep olmuş ve hassas noktasına dokunmuştu.  Her ne kadar üzerinden zaman geçmiş olsa da, bunu düşünmek, hala yanaklarının kızarmasına sebep oluyordu.

 

“Diğerlerinin gereksinimlerini çok iyi bir şekilde karşılayan bir beyefendi bulmak çok zor bir şey ve ayrıca güçlü birisi de.” dedi Leila. “Kendine iyi bir erkek bulduğunu düşünüyorum, Lefi.”

 

Her ne kadar Leila klişe bir iblisten bayağı uzak biri olsa da, onların bazı değerlerini hala içinde taşıyordu. Bu yüzden, ona göre kuvvet, bir erkeğin çekici olup olmadığını belirleyen önemli bir özellikti.

 

“Onu sana vermeye hiç niyetim yok.” dedi Lefi, gözlerini kısarak.

“Bunun gayet farkındayım.” diye karşılık verdi Leila, gülerek.

 

İkilinin konuşması mutfaktan yükselen, panik içinde, endişeli bir ses yüzünden yarıda kesilmişti.

 

“L-Leila, sanırım bir şeyler yanlış! Tencere köpürüyor ve bayağı kötü görünüyor!”

“Pekala Lefi, sanırım işe dönmem gerekiyor.” diye iç çekti Leila. “Akşam yemeği yarım saat içinde hazır olur. Lütfen biz başlamadan önce tekrar uykuya dalmamak için elinden geleni yap.”

“Yapacağım.” dedi Lefi. “Ve, Yuki sadece tembellik yapmaya devam edersem kızacağı için, ihtiyaç duyarsanız yardımımı isteyin.”

Kendi kendine söylenip mutfağa girmeden önce, “O zaman bu teklifini birazdan değerlendireceğim.” dedi Leila sırıtarak. “Tanrım. Bu sefer ne oldu Lyuu? Senden tek istediğim tencerenin başında beklemendi...”

 

Ve sonra oturma odası sessizliğe gömüldü, herkes dönene kadar süren bir sessizliğe. Lefi, yakında, etrafının telaşlı bir gürültüyle dolacağını biliyordu. Hatta, neyin, hangi sırayla yaşanacağını tam olarak kafasında resmedebiliyordu. Yuki, arkasında çocuklarla eve dönecek, Lyuu masayı kurarken her zamanki gibi telaşlı bir şekilde sofrayı kurarken Leila ise hızlıca yanındaki yemeğe son dokunuşları yapacaktı. Her şey yerli yerinde olunca herkes ellerini birleştirecek ve Yuki’nin öğrettiği şükür kelimesini söyledikten sonra günün olaylarını gürültülü bir şekilde tartışacaktı.

 

Zihninde beliren tuval, kıkırdamasına ve hazinenin ne olduğunu sonunda öğrendiğini kendi kendine düşünmüştü. Kısa süre sonra etrafı, kahkaha, neşe ve sıcaklıkla sarılacaktı. Kısa süre sonra etrafı, hayatın güzelliklerini oluşturan şeylerle sarılacaktı.

 

Lefi’nin dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi. Şu anda yalnız olsa da, yakında etrafının sevdikleriyle dolacağını biliyordu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-08 17:52:47
Evet evet her neyse hadi artık olaya girelim sıktı
İners (132 puan) Üye
2021-07-15 12:30:09
Çeviri ve edit için teşekkürler
Shin (95 puan) Üye
2021-04-20 18:03:27
Çeviri ve edit için teşekkürler.
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-08-16 05:20:06
Güzeldi Lefi'nin gözünden bakmak hem renk katmış hemde herkes hakkında ki hislerine göz atabildik güzeldi.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-05-28 03:04:21
Lefinin gözünden olaylara bakış biraz renk katmış hikayeye iyiydi.💃
STERBEN (225 puan) Üye
2020-05-28 02:43:57
Çeviri için teşekkürler.
darkrai (79 puan) Üye
2020-05-28 01:22:14
bölüm için teşekkürler
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-05-27 19:51:12
[[┣┓웃┏♨❤♨┑유┏┥]] Çeviri için teşekürlerr Ellerinize sağlık :)
Ker!m (339 puan) Üye
2020-05-27 19:26:55
Çeviri ve edit için teşekkürler. E . S .
ilgin (71 puan) Üye
2020-05-27 15:44:37
Bölüm için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-05-27 15:16:35
Çeviri için teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-05-27 15:00:53
Çeviri ve edit için teșekkürler. Kolay gelsin.