Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

21 Temmuz 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1669 Görüntülenme
Bu bölümü 31 Kişi beğendi.
Cilt 17

Yan Hikaye: Hiçbir Erkek Asla Tatlı Bir Çocuk Olmamıştır - Kısım 2

“Ağzını kocaman aç Yooksie! Tren geliyor!”

“Aç bakalım.”

 

Ben akşam yemeği sofrasında umutsuz bir şekilde otururken, Illuna ve Enne, suratıma birer kaşık sokmuştu. Direnmenin hiçbir manasının olmadığını zaten bildiğimden, tek kelime etmeden ağzımı açtım, teslimatlarını kabul ettim, ve çiğnedim.

 

“Lezzetli mi Yooksie?”

“...Öyle mi?”

“Evet... kesinlikle...” dedim isteksiz bir şekilde. Her geçen an, ruhumun benden uzaklaştığını hissedebiliyordum. “İkiniz bu zamana kadarki en iyi ablalarsınız...”

 

Görünüşe göre, mevcut durumumu talihsiz bulan tek kişi bendim. Beni rahatsız eden her iki kız da, yeni kazandığım formumu görmekten ve onunla etkileşime girmekten gayet muyluydu. Illuna’nın bu şekilde tepki vereceğini az çok bekliyordum, ama Enne’in de aynısını yapmış olması biraz şaşırtıcıydı. Belli ki, ikisi de bebek gibi şımartılan ve ilgilenilen tarafın tersinde olmak istiyordu, ve isteklerini rahatlatmaları için, beni hedef olarak seçebilecek doğru boyutlara gelmiştim.

 

Diğer herkesin aksine, Shii boyutlarımdaki değişime tepki vermemişti. Bana her zamanki şekilde davranmaya devam etmiş, ve hatta diğerlerinin davranışlarına şaşırmış gibiydi. Şaşkınlığı bana, gözlere sahip olmasına rağmen, sadece dekoratif amaçlı olduklarını anımsatmıştı. Beni nasıl gördüğü bir yana, diğer şeyleri nasıl gördüğüne bile gerçekten emin değildim. Algısı bizimkinden farklıydı. Büyük ihtimalle, küçülmenin saç kestirmekten çok da farklı olmadığını düşünüyordu. Bilirsiniz, Leila kadar meraklı ya da bilgili değilim, ama dünyanın Shii’nin gözlerinden nasıl göründüğünü gerçekten merak etmeye başladım.

 

“Dördünüzü izlemek yüzümü güldürüyor. Çok tatlısınız.” diye kıkırdadı karşımızda oturan Nell. “Gülümsemiyor olman çok yazık Yuu, bu seni daha da şirin yapardı.”

“Evet, olmayacak.” diye homurdandım. “Gülümsemeye başladığım an, her bir gözeneğimden kan akmaya başladığı an olurdu.”

“O-oh. Bu kadar mutsuz olduğunu bilmiyordum.”

 

Bu, tam bir A sınıfı saçmalık.

 

Her ne kadar normal halime nasıl dönmem gerektiği hakkında bir fikrim olmasa da, beklenildiği üzere Lefi biliyordu. Neler döndüğünü açıklaması için biraz sorgulamak yetmişti. Büyülü gözüm, normal halimle şu anki halim arasındaki farkı anlayamıyordu, ama görünüşe göre o, iksirin etkilerini görebiliyordu. Büyü enerjisi, büyü yollarımdan geçebilmek ve vücudumu bir virüs gibi işgaletmek için pasif bir şekilde kalmıştı. Kuluçka süresi bittiğinde, harekete geçmiş ve manamla beslenmeye başlamış, onun bile açıklayamadığı sebeplerden ötürü beni çocuğa dönüştürmüştü.

 

Uzun lafın kısası, hastaydım. Normal halime dönebilmemin tek yolu, bu zamana kadar yaptığım gibi, oturup vücudumun iyileşmesini beklemekti. Görünüşe göre teşhisi, en geç yarın sabah bu cehennemden kurtulacağımı gösteriyordu. Leila ile tekrar kontrol ederek, endişelenmemi gerektirecek hiçbir şey olmadığını doğrulamıştım. Hep bilgili kuzu kız, içtiğime benzer iksirlerin etkisini uzun süre devam ettirmediğini söylemişti.

 

Minnettardım. Bir süre daha baş dedektif olarak kalma fikri, dostumun, karanlığın, çirkin yüzünü kaldırmasına sebep olmuştu. Şimdiden onu ufukta, klinik depresyonla el ele gelirken görebiliyordum. Aah... Demek Shinichi bu yüzden Kara Ögüt’ün izini bulmak için bu kadar uğraşıyordu. Şimdi anlıyorum... [1]

 

“Kahvaltımız bittikten sonra dışarı gidip oynamak ister misin?” diye sordu Illuna.

“İyi fikir.” dedi Enne.

“Tabii... Ne diyorsanız.” diye üzgün bir iç çektim. “Hiçbir erkek kardeş, ablalarına hayır demez sonuçta.”

 

*

 

***

 

“Yakalayın onu kızlar! Tam orada!”

 

Illuna’nın işereti, Rui ve Lowe’yi, daha doğrusu ele geçirdikleri bebeklerin bana doğru dönmelerine sebep olmuştu. Bir çift artistik patinajcının buzdaki bütün zarafeti ve hızıyla havada süzüldüler. Ama boşaydı.

 

“Dedektif Yuki’yi bu kadar kolay yakalayabileceğinizi sanıyorsanız, tekrar düşünseniz iyi olur!” Onlardan kaçabilmem için tek yapmam gereken kanatlarımı çırpıp, engin maviliğe doğru yükselmekti.

“Bu hile yapmaya giriyor Yooksie! Uçmak adil değil!” dedi Illuna.

“Heh heh heh.” Onunla yavaş, kasten gülerek alay etmiştim. “İstediğin kadar şikayet et. Hiçbir şey değişmeyecek.” Konuşurken etrafta uçmaya ve kanatlarımı takipçilerimden kaçmak için özgürce kullanmaya devam ettim. “Bu küçük boktan form ıstıraptan daha fazlasıymış. Benim Hız Formum denebilir. Bu kadar hızlıyken hiçbir şey beni geçemez!”

“Pekala! Adil oynamayacaksan, biz de seni yenmek için kafa kafaya verir ve güçlerimizi birleştireceğiz.” diye açıkladı vampir.

“Dene, dene ve başarısızlığına ağla!” Sözlerimi kendine güvenli bir gülümsemeyle yapmıştım. “Birlikte çalışmanızdan hiçbir şey çıkmayacak!” Kollarımı birleştirdim ve esaretten kaçmaya devam ederken dengesiz, manyak bir şekilde kahkaha attım.

“Pekala millet, herkes aynı anda saldırsın!” dedi Illuna. “Hazır mısınız? Gidin!”

 

Bana yaklaşan ilk üçlü, üçüzlerdi. Yaklaşımları iyi yapılandırılmıştı. Öyle koordinelilerdi ki, aynı anda üç farklı yönden bana yaklaşmayı başarmışlardı. Onlardan kaçabileceğim yolları keserek, beni tek bir yönde ilerlemeye çalışıyorlardı.

 

Tek seçeneğim, yere doğru gitmekti. Öyle de yaptım. Kanatlarımı kapadım, ve tam yeri öpmek üzere kalana kadar serbest düşmeme izin verdim. Tam o anda vitesi taktım. Kanatlarımla kocaman çırptım ve kendimi ileri doğru hızlandırdım. Yere paralel ilerliyordum. Soldan sağa ve sağdan sola geçip duruyordum. Aşırı büyümüş yeşilliklerin içinden geçerken, yaptığım zikzakların izleri otlarda belirginleşiyordu.

 

Vücudumun büyük bir kısmını kaybetmek, kütlemde de azalmaya sebep olmuştu. Daha seriydim. Öldürecek kadar sert burgular ve dönüşler yapabilir hale gelmiştim. Hiçbir normal çocuğun yüksek hızlı manevralarıma yetişmesinin imkanı yoktu--zindanın böyle kişilere ev sahipliği yaptığı da yoktu zaten.

 

Alçaktan uçmak heyecan verici olsa da, hiçbir şekilde en uygun seçenek değildi. Çünkü bu, kendimi, tam anlamıyla yaşayan bir kılıç olan, kanatsız birisinin erişebileceği mesafeye sokmak anlamına geliyordu. Enne’in kılıç formu, insanların bildiği en güçlü kılıçla eşdeğerdi. Ve cisimleşmiş halinin geri kalır yanı da yoktu. Bir insansı olarak kılıç, kendine en güvenen yetişkini bile utandıracak hız ve ustalık sergileyebilme yetisine sahipti.

 

Kaçış manevraları, onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Beni noktası noktasına okuyabiliyor, havaya sıçrayabiliyor ve kendini tam önüme inecek şekilde ayarlayabiliyordu. Korkulu bir rakip olsa da, yine de ondan bir adım öndeydim.

 

Bir çocuğa dönüşmek, iblis lordu olarak sahip olduğum ezici gücü azaltacak hiçbir şey yapmamıştı. Ne kinetik görüm, ne de tepki hızımda değişiklik olmamıştı. Enne, kör nokta olması gereken bir yönden bana doğru atıldığını görebildim, havada döndğm ve bana savurduğu tekmeyi savuşturduktan sonra yaralanmadığından emin olmak için onu yakaladım ve yavaşça yere koydum.

 

“Çok kötü Enne. Bundan daha fazlasını yapma--”

“Shii! Şimdi!”

“Tamam!”

 

Patentli çocuk koruma tekniğimi yapmak bir saniyeden az sürmüştü. Yine de, bu fırsatı kendi lehine çekmeye çok hevesli olan kızlardan biri için bir açık vermeme sebep olmuştu. Etrafta dönmemin üzerine, kendimi, yüzüm masmavi bir şeyle kaplanmış bir halde buldum. Shi yapışkan formuna dönmüş ve kafamın her yerine bulaşmıştı.

 

“N-ne oluyor lan!?”

 

Beni okuyabilen tek kişi Enne değildi. Illuna da okuymuştu. Enne’i alt ettiğim anda ağzımı açıp konuşmaya başlayacağımı biliyordu. Ve bu benim çöküşümdü. Yüzüme yapışkanın yapışmış olması, etrafımı algılamamı durdurduğundan, frenlere basıp yerden birkaç metre yukarıda durmama sebep olmuştu.

 

Her şey bitmişti. Hem heyula kızlar hem de Enne kendime gelemeden etrafımı sarmıştı. Aramızda kalsın ama, aslında durum çantada keklikti. Kriz Saptama yeteneğim, Shii’nin metrelerce öteden geldiğini görebilmemi sağlamıştı, ama onu savuşturma ve Illuna’nın stratejisini bozmanın, eğlenceyi bozmaktan farksız olmasından, yapmamaya karar vermiştim.

 

“Arrgghhh!?” Illuna, halihazırda aşırı yüklü olan vücuduma doğru uçarak bitirici vuruşu yaptıktan sonra, aşağıdaki otların üzerine döne döne düşmeye başlarken, sahte bir şaşkınlıkla bağırdım.

“Ve işte bir yeni yakalanmış bir Yooksie, satışa hazır!” diye kıkırdadı. “Ne yazık Yooksie! Küçük kardeşler ablalarından asla kaçamazlar!” Kaybettiğimi açıklarken, mutlu bir gülümsemeyle pis pis sırıtma arasında gidip gelmişti.

“Evet, sanırım haklısın.” diye kıkırdadım. “Beden daha büyük birine kafa tutmanın anlamsız olduğunu bilmem gerekirdi.”

“Şimdi ne yapıyoruz sahip?” diye sordu Shii.

“Hmmm... Pekala, yeterince ebelemece oynadık, o yüzden neden gidip biraz kumda oynamıyoruz?”

“Bu güzel bir fikir! Hadi hemen gidelim!” dedi Illuna.

“Hı-hı. İyi fikir.” diye tekrarladı Enne.

 

Heyulalar aynı fikirde olduklarını sesli bir şekilde dile getiremeseler de, etrafımda daireler çizerken kollarını enerjik bir şekilde sallayarak heveslerini gösterebiliyorlardı. Karşı olan olmadığından, kalenin bahçesini dönüştürdüğüm parka benzeyen bölgeye doğru döndüm ve kızlara liderlik ederek ilerlemeye başladım. Mutluydum, mutlulardı, mutluyduk.

 

Her şey iyi gidiyordu.

 

Ya da öyle görünüyordu.

 

"Ooo efendim, çocuğa dönüşmekten ne kadar nefret ettiğini bağırıp çağıran birine göre gayet iyi zaman geçiriyor gibi görünüyorsun.”

 

Donakalmıştım. Başımı yavaşça köpek kulaklı hizmetçiye doğru çevirirken, boynum, paslı bir menteşe gibi gıcırdamıştı. Sözleri beni yargıladığını belli etmemiş olsaydı bile, yüz ifadesi kesinlikle ederdi. Gözlerine bakmakta zorlanmıştım. Fazla suçlayıcıydı. Tek bir bakış bile beni utançla doldurmaya yeterdi.

 

“O-oh, merhaba Lyuu. O-orada olduğunu fark etmemiştim. N-naber?” Diye kekeledim, gergin bir şekilde.

“Çamaşır işini yeni bitirmiştim.” dedi. “Ama sonra sizin bağırıştığınızı duydum. Çok eğleniyormuş gibi geldiğinden, neler yaptığınızı gelip görmek istedim.” Yüzünde pis bir sırıtış belirmişti. “Galiba bir çocuğa dönüşmek sana çok şey yapmış efendim. Diğerlerine kıyasla ne kadar çocuk olduğunla ilgili konuşmaktan eğlenmeye başlayacağın noktaya geleceğini düşünmemiştim. Birkaç kez Illuna ve Enne’e abla dediğini bile duydum.”

”K-kapa çeneni! Seçeneğim olduğunu mu sanıyorsun!? Asla bö--”

“Aaaaa... Ablan olmamızı istemiyor musun yani?” Dedi Illuna, üzgün bir şekilde.

“D-demek istediğim şey bu değil!” dedim panikleyerek. “İşte şey, yani bilirsin... ben aah... evet...” tonla bahane bulmaya çalışmıştım, ama kabul edilebilir bir şey bulmayı başaramamıştım.

“Vay be Yooksie, gerçekten kötüsün. Çocuklar kızlarla uğraşıp onları ağlatmaz.”

“Bana öyle deme! Senin de diğerlerine katılmana ihtiyacım yok, lanet olsun!”

“Biliyor musun efendim, şu anki halinle, hep istediğim küçük kardeş gibisin.”

Lyuu beni yerden alırken sadistçe kıkırdadı. “Biraz can sıkıcısın ve bir sorunsun, ama aynı zamanda şirinsin de.” Konuşurken yanaklarını benimkine sürtmeye başladı. “Lefi ve Nell’in seninle uğraşmayı neden bu kadar sevdiğini anlayabiliyorum.”

“Kes şunu! Çocuklar izliyor, seni salak!”

“Böyle utangaç davranıyor olman seni daha da şirin yapıyor.” dedi devam ederken. “Ayrıca, biraz yapmaktan zarar çıkmaz.”

“Cidden Lyuu! Kes şunu! Bu hiç iyi değil! Şu anda bir çocuk gibi göründüğümü biliyorum, ama içeride hala benim, anlıyor musun?”

 

Kurt kızın beni zoırladığı tüm bu sıkmalar ve yanak sürtmeler, nihayetinde ikimizi aşırı yakın bir noktaya getirmişti. Boyutlarımızdaki farklılık, hem dokunuşunu hem de kokusunu daha öncesine göre daha canlı hissetmeme sebep olmuştu. Sanki onun tarafından her yanımdan sarılmış ve kokusuyla sarmalanıyormuşum gibiydi. Rahatsız ediciydi. Ve buna rağmen, değildi de. Yumuşaktı. Kadınsıydı. Sıcaktı.

 

Yine de, isteğimin uyanmasından çok daha utanmıştım. Kucağa alınmak ve kucakta etrafta taşınmak zaten yeterince kötüydü. Utanç duygum bana bağırıyor, kaçmam için bana yalvarıyordu. Ve karşılıklı yanak sürtme, bu durumu sadece daha kötü bir hale getirmişti.

 

“Henüz gerçekten evlenmediğimizi, ve babam bir yıl sonra kontrol etmeye gelip her şeyin hala yolunda olduğundan emin olana kadar da evlenemeyeceğimizi biliyorum, ama hala nişanlıyız.” dedi. “O yüzden, birbirimize sokulmak o kadar da büyük bir sorun olmamalı.”

“Yani, alında yanlış değilsin...” dedim. Bu şekilde belirtmek, aslında daha az sorunlu görünmesine sebep olmuştu. Hmm...

“Bu doğru Yooksie.” dedi Lyuu. “Ve bu, sana istediğim kadar sarılabilirim anlamına geliyor.”

“Bu hiç adil değil Lyuu! Yooksie’yle oynama sırası bizde olmalıydı!” diye şikayet etti Illuna. “Öylece araya girip ona sarılmaya başlayamazsın!”

“O haklı. Bu adil değil.” dedi Enne.

“Üzgünüm kızlar.” diye kıkırdadı Lyuu. “Pekala, sanırım yeterince sarıldım, o yüzden onu geri alabilirsiniz.” Beni yere indirmeden önce son kez bana sarıldı ve çamaşır sepetini aldı. “Hava kararmadan önce hepinizin kalenin içine gireceğine dair bana söz verin, tamam mı?”

“Tamam!” diye tekrarladı yapışkan ve vampir. Kılıç ve heyula kabul ettiklerini sessizce başlarını sallayarak ve ellerini kaldırarak gösterdiler.

“Görünüşe göre söz vermeyen tek kişi sen kaldın Yooksie.”

“Gerçekten gerekli mi...?” Diye homurdandım.

“Tabii ki zorundasın.” dedi Lyuu, pis pis sırıtarak. Bilerek, sanki beni bırakmaya niyeti yokmuş gibi, dik dik bana baktı.

“Öfff... Peki.” diye iç çektim. “...Öz veriyorum.”

 

Vücudumu geri almam gerek.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-09 20:33:38
Hmm empati yapamıyorum
İners (132 puan) Üye
2021-07-16 14:23:14
Bruh
makessense (10 puan) Üye
2021-04-25 19:11:51
Mc nin namusu gitti ya
Shin (95 puan) Üye
2021-04-24 13:48:31
Çeviri ve edit için teşekkürler.
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-28 18:17:45
ne oluyor yorumlarım mı silindi ?
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-12 10:13:28
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-09 01:52:46
Çeviri için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-29 22:28:03
Bölüm için teşekkürler
darkrai (79 puan) Üye
2020-07-26 18:14:21
elinize sağlık
Kaptan bijon (103 puan) Üye
2020-07-24 01:19:04
Çeviri ve eddit için teşekürler
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-07-22 09:28:49
evlenip cocuk yapsalar nasil olur acaba hmmmmmmmmmmmmmmm
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-07-22 02:05:51
Zevksiz bir bölümdü...
bcennet11 (75 puan) Üye
2020-07-22 01:06:21
Gene kesmedi
Zehra (4 puan) Üye
2020-07-21 23:20:55
Cuteee~~~\
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-07-21 20:42:16
Elinize sağlık.
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-07-21 20:03:51
Sooooo cuuuutteeee OwO