Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

10 Ağustos 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1033 Görüntülenme
Bu bölümü 31 Kişi beğendi.
Cilt 17

Takipçiyi Takip Etmek

“Bana mı öyle geliyor, yoksa siz paladinler birçok farklı şeyden mi sorumlusunuz?” Diye sordum, olay yerine doğru giden Nell’e eşlik ederek. “Bayağı can sıkıcı olmalı.”

“O kadar da kötü değil. Farklı türden bir sürü görevden sorumluyuz, ama pratikte nadiren bu yönde hareket ederiz. Örneğin, tesadüfen böyle bir olayın yaşandığı yerde bulunuyorsak, yapmamız gereken tek şey arabuluculuktur. Normalde, daha şiddetli hale gelmekte olan tartışmalar, halledebilmeleri için şehir muhafızlarına haber verilir.” diye açıkladı. “Böyle bir şeyi kendim sadece birkaç kez yapmak zorunda kaldım.”

“Gerçekten mi? Neredeyse hiç yapmamış birisi için arabuluculuk işine gayet alışkın gibi görünüyorsun.”

“Bunun sebebi Carlotta’nın, neredeyse muhtemel her durumla başa çıkabilmeyi bana öğretmesidir.”

 

Bunu anlayabiliyorum. O, böyle şeylerde iyi olan birisi gibi görünüyor gerçekten de.

 

Meydana gelen olay, şaşırtıcı derecede boştu. Olayın kapsadığı tek şey, sarhoş bir adamın, içinde sızmaya başladığı restoranın sahibiyle hiç de dostane olmayan bir tartışmaya girmek gibi, tipik sarhoş hareketleri yapmasıydı. Nell’in dahil olduğu durumdaki rolü, her iki tarafı da sakinleştirmek ve sarhoşu, dükkana verdiği hasarı karşılaması için ikna etmekti. Hem sarhoş adamı hem de dükkan sahibinin kararından memnun olduğundan emin olduktan sonra, olay yerini terk etti ve onları, kendi gözetimi olmadan devam etmeleri için kendi hallerine bıraktı.

 

“...Sadece arabuluculukta iyi olduğum için bu kadar kolay halletmiş olabileceğimi pek de düşünmüyorum.”

“Ne demek istiyorsun?”

“Senin sinirli olman, bu kadar işbirlikçi olmalarına yardımcı oldu. Onlara öfkeyle bakmaya başladığın anda ikisi de bembeyaz oldu.” dedi. “Ve senin öfkene maruz kalmak, çoğu insanın razı olmasına yeter de artar bile.”

“Şey, ah... ahaha...”

 

Gergin bir şekilde gülerek, suçlamayı savuşturdum. Her ne kadar o, davranışlarımı haklı görmese de, ben görüyordum. Dükkan sahibi ona aptal kadın deyip bu işten uzak durmasını söylerken, sarhoş da onun kalçalarını ellemeye çalışmış ve onunla yalnız vakit geçirmek için para teklif etmişti. Yani, hadi ama, beni gerçekten suçlayabilir misiniz? Ben tamamen doğru taraftayım. Beni sinirlendirmeye karar vermeselerdi, işin dışında kalırdım. Onu küçük görüp beni kızdırmak onların hatası, benim değil. Değil mi?

 

“Benim adıma kızmandan dolayı gerçekten mutluyum, ama buna gerçekten gerek yok.” dedi. “Herkesin beni küçümsemesine zaten alışığım. Artık canımı sıkmadığı için, bunu sorun etmek zorunda değilsin.”

“Üzgün olmadığım için üzgünüm.” dedim. “Buna çoktan alışmış olduğunu anlayabiliyorum, ama ben alışık değilim. Ve buna alışmayı da düşünmüyorum. İşler böyle olacak. Senin hakkında kötü konuşan herkese sinirleneceğim.”

 

Somurtmaya çalıştı, ama bunun yerine tedirgin bir şekilde gülümsedi.

 

“...Sana gerçekten kızmak istiyorum, ama yapamıyorum.”

“Evet, biliyorum. Zaten bu yüzden o şekilde söyledim.” Elini tutarken ona doğru yarım gülümsedim. “Pekâlâ, hadi gidelim. Görülecek hala çok şey var.”

“Of Yuki, hiç adil oynamazsın, değil mi...?” Bıkkınlıkla karışık bir neşe ile iç çekerken parmaklarımı birazcık sıkmıştı.

 

***

 

Güneş ufkun altında kaybolup, ay ve yıldızlar bir bulut yorganının altına gizlenirken, Alshir, birkaç aydınlatma kaynağıyla baş başa kalmıştı. En parlak fenerler ya da lambalar bile birkaç düzine metrekareden fazlasını aydınlatamıyordu.

 

“Pekala, hadi işe koyulalım.” Kanepeden kalktım ve kendimi, müstakbel eşim adına yapmak zorunda olduğum elimizdeki göreve hazırlamak için gerindim. “Kısa süre içinde geri gelirim.”

“Hı-hı. Orada dikkatli ol.” dedikten sonra, bana eşlik etmesi gereken kişiye dönerek. “Onu koru, olur mu?”

“...Koruyacağım.” dedi Enne.

“Bir dakika, beni güvende tutmasını ondan mı istiyorsun? Tam tersi olması gerekmez mi?”

“Söylemedim çünkü, söylememe gerek olmadığını biliyorum. Bir şey demesem bile onu güvende tutmak için elinden gelen her şeyi yapacağını biliyorum.” dedi Nell. “Bu yüzden, seni güvende tutması daha önemli. Silahın olarak, noksanlıklarını kapatabilecek tek kişi o.”

“Merak etme.” dedi Enne. “Sahibi güvende tutacağım.”

“Sağ ol Enne. Sana güveniyorum.” Kahraman, kılıç kızın başını okşarken gülümsedi.

 

Maskemi takıp, yüzümü arkasında gizlemeden önce gösterdiğim son ifade, birbirleriyle olan etkileşimlerine yarım gülümsemek olmuştu.

 

“Böyle geç saatlere kadar seni uyanık tuttuğum için üzgünüm.” dedim Enne’i omzuma yaslarken. “Ama gerçekten yapacak bir şey yok. İşe koyulm zamanımız geldi.”

“Sorun değil.”

 

Onu kişileştiren yeteneği devre dışı bıraktı ve bilincini kılıcın içine geri gönderdi. Nell’le vedalaştıktan sonra camdan dışarı atladım ve kalenin dışına doğru ilerlemeye başladım.

 

Gizlilik aktif olduğu için, gece nöbetinde olan muhafızların yanında öylece geçebildim ve görülmeden, şehrin birçok arka sokaklarından birinin içine karıştım. Yeteneğin etkisi inanılmazdı. Beni fark ettiklerine dair hiçbir emare göstermemişlerdi ve gözlerinin önünde yaran bir espri ya da büyük çapta eşek şakası yapsam bile fark etmezlerdi--yapacağımdan değil tabii.

 

Arka sokaklarda gizli kalmak, kale arazisinde kalmakta daha da kolaydı. Burası daha da karanlıktı. Yakındaki binalardan cılız ışıklar yayılıyordu ve bulutların arasından ara sıra bir iki yıldız çıkıyordu, ama hepsi bu kadardı. Girdiğim dar geçidin büyük bir kısmı kapkaranlıktı.

 

“Günün nasıldı Enne? Prensesle geçirdiğin bütün o zamandan keyif aldın mı?” Gecede ilerlerken kılıcımla konuşmuştum.

“Hı-hı. Kaleyi gezdik. Eğlenceliydi.” dedi. “Ve Iryll Illuna’ya çok benziyor.”

“Bu konuda bayağı haklısın.” dedim, gülerek. “İkisi de enerjiyle dolup taşıyor.”

“İsimleri de benziyor.”

“Şeyyy... Evet, biraz benziyor.”

 

Ne demek istediğini az buçuk anlamıştım. İkisi de I ile başlıyordu ve uzunluğu da yaklaşık aynıydı, ama yine de nispeten ayırt edilebilir olduklarını düşünüyordum.

 

“Sen eğlendin mi sahip?”

“Evet, Nell’le çok eğlendik. Bu kadar fazla yalnız vakit geçirmemize izin verdiğin için sağ ol.” dedim. “Bize boş vakit açmak için kendini zorladığını biliyorum.”

“Sorun değil. Ben de Iryll ile eğlendim. Ve seninle her zaman olabilirim. Ama Nell olamaz.”

“Evet...”

“O yüzden elinden geldiğince onunla vakit geçir, tamam mı sahip?”

“Ben de tam olarak bunu yapmayı planlıyordum.” Parmaklarımı, sanki başını okşuyormuş gibi, kınında gezdirdim.

 

Kaleden ayrılma sebebim, gündüz yerleştirdiğim bir kem gözün, takipçimizin tekrar harekete geçtiğini bana bildirmiş olmasıydı. Son hareketinden bu yana çok zaman geçmişti. Döndüğümüzden bu yana kalede takılmıştı ve bu günlük bu kadar dediğimizden emin olunca ayrılmıştı. Bir başka deyişle, muhtemelen bulduklarını rapor etmek için efendisine gidiyordu.

 

Casusa zarar vermeye niyetim yoktu. En azından şimdilik. Nell’e yanlış yapmak için gündemlerinde olan her şeyi toparlamadan önce kendimi tutmam gerektiğini biliyordum. Şu anki görevim, onu harekat üssüne kadar takip ederek kime rapor verdiğini bulmak ve ona ne söyleyeceğini öğrenmekti. Özellikle, sağda solda bizi takip etme sebepleriyle ve maskenin altında nasıl göründüğümü bilip bilmediğiyle ilgileniyordum. İlerlemek için ihtiyacım olan tek bilgi buydu.

 

Görevimi tamamlamak için aslında Enne’e ihtiyacım yoktu, ama düşman bölgesine girmeyi seçtiğim için, silahımın yanımda olmasının daha iyi olacağını biliyordum. Düşmanla dolu bir sığınağa silahsız bir şekilde girmek tamamen saçmalık olurdu.

 

Gerçi, içeri öylece girmeyi planlamıyordum. En azından şahsen değil.

 

“Görünüşe göre ona yetişiyoruz.”

 

Envanterimden bir kem kulak salıverdim ve önümüzdeki adamı takip ettirdim. Gayet enerjik bir hızda ilerliyordu, ama tam şarjlı yaratık, onun hızına rahatlıkla yetişiyordu. Sessizce kanatlarını çırptı ve hedef olarak seçtiğim adamın arkasından süzülmeye başladı. Büyülü özellikleri, avcumdan ayrılır ayrılmaz gecenin karanlığıyla bir olmasına imkan veriyordu.

 

Hem kem göz hem de kem kulağı harekete geçirdikten sonra, uzaktan da olsa, görmem ve duymam gereken her şeyi bilecektim. Ne girmeme gerek vardı ne de düşman üssüne saldırıya geçmeme gerek vardı. Eğer kem kulağı gündüz etkinleştirmiş olsam, onu kovalayıp takip etmeme hiç gerek kalmazdı. Ama yapmadım. Bu, tamamen benim hatamdan değildi. Tamamen. Ben şeyy... Düşman üssünü şahsen görmek istedim, çünkü haritada görmek ve kameradan görmek yeterli değildi. Ve şeyy... Yakında olmak, neredeyse şarjı bitmekte olan kem gözü geri almamı daha da kolay hale getiriyordu. Evet. Ondan.

 

“Hı...?”

 

Göz hapsine aldığım adam varış noktasına ulaştığında düşüncelerimden sıyrıldım. Bu bir binaydı, tanıdığım bir bina. Nell ve benim ziyaret ettiğimiz bir bina. Birlikte.

 

Kilise.

 

Bir dakika. Ne? Ne haltlar dönüyor burada? Beklentilerim tamamen çöp olmuştu. Adamın, Argus ya da ilişkili olduğu diğer soylulardan herhangi birine ait bir malikaneyi ziyaret edeceğini düşünmüştüm. Nell’in üyesi olduğu organizasyonu değil.

 

Kilisenin gözlerinin gizli bir şekilde bizde olması hiç mantıklı gelmemişti. Kendi sebepleri olduğundan eminim, ama duymak istediğim bir şey olduğunu hayal edemiyordum. Sonuç olarak, geri dönmenin iyi bir seçenek olmadığı ortaya çıkmıştı. Kalede kalmanın Nell’in bilmemesi daha iyi olan birçok şeyle beraber takipçinin kim olduğunu öğrenmesine sebep olabilirdi. Ve şükür ki benimle gelmek isteyince onu geri çevirdim. Her şeyi bize bırakmaktan hiç hoşlanmadığını biliyorum, ama bu, diğer seçenekten çok daha iyiydi. Neyse, bu kadar düşünmek yeter. Casusluk zamanı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Öne Çıkarılan Yorum
Residenttt (54059 puan) Yönetici
2020-08-11 14:03:50
Eklerken oluşan bir sıkıntıdan dolayı 235. Bölüm 3. cilt olarak eklenmiş, düzeltildi. Ayrıca bu aralar eksik olarak çevirilen bölümler görüyorsunuz o bölümler de genel olarak Cadılar Bayramı özel bölümü vs. vs. olduğu için İngilizce çeviren grup tarafından çevirilmemiş o yüzden biz de çeviremiyoruz. İyi okumalar.

yusuf (157 puan) Üye
2021-03-31 18:06:24
Eh ihanet zamanı XD
yusuf (157 puan) Üye
2021-03-31 17:59:33
Gergin bir şekilde gülerek, suçlamayı savuşturdum. Her ne kadar o, davranışlarımı haklı görmese de, ben görüyordum. Dükkan sahibi ona aptal kadın deyip bu işten uzak durmasını söylerken, sarhoş da onun kalçalarını ellemeye çalışmış ve onunla yalnız vakit geçirmek için para teklif etmişti. Yani, hadi ama, beni gerçekten suçlayabilir misiniz? Ben tamamen doğru taraftayım. Beni sinirlendirmeye karar vermeselerdi, işin dışında kalırdım. Onu küçük görüp beni kızdırmak onların hatası, benim değil. Değil mi? “Benim adıma kızmandan dolayı gerçekten mutluyum, ama buna gerçekten gerek yok.” dedi. “Herkesin beni küçümsemesine zaten alışığım. Artık canımı sıkmadığı için, bunu sorun etmek zorunda değilsin.” evet burada YUki haklıdır tersini iddaaa eden var mı _?
STERBEN (225 puan) Üye
2020-10-13 19:18:42
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-08-12 22:21:16
Kiliseden başka ne beklersin herzaman kötü olmuşlardır bu değişmez bir kanundur...
seyirci343 (3138 puan) Üye
2020-08-11 13:16:12
234ün ingilizcesini görmedim ama 235 pazarda gezdikleri bölüm olmalıydı. Elinize emeğinize sağlık
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-08-11 10:51:46
234 ile 235 nerede
Doran (9 puan) Üye
2020-08-11 03:01:22
Neden 233 den 236 ya geçtiniz aradaki bölümlere ne oldu
Oburcuk (733 puan) Üye
2020-08-10 22:42:35
çeviri için teşekürler kiliseyi yikmasa ayip olur
Ker!m (339 puan) Üye
2020-08-10 21:33:03
Vayyyyy ihanet sewdim
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-08-10 21:12:59
İșler karıșacak gibi gözüküyor.