Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

16 Şubat 2021
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
782 Görüntülenme
Bu bölümü 14 Kişi beğendi.
Cilt 21

Drakenstead’e - Kısım 2

“Peki, köyün ne kadar uzakta?” Ayrılışımızdan üzerinden çok zaman geçtiği için cevabını bildiğim bir soruyu sorarken kanatlarımı çırparak kendimi ileriye doğru ittirdim.

“Çok mesafe var,” dedi. “Yolculuğumuz bu yönde ilerlediğimiz sürece dört gün sürecek.”

“Dört gün mü? Oha, bayağı uzakmış...”

 

Yanıma yolda bize bir ay yetecek kadar yiyecek içecek aldığım için yemeğimizin ya da temiz kıyafetlerimizin bitmesinin imkanı yoktu ama dört gün boyunca durmadan uçmaya da meraklı değildim. Kulağa yorucu geliyor.

 

“Köy, kıtanın en dış kısımlarında yer alıyor. Uçma yetimizi göz önünde bulundurursak yolumuzu bulmak bizim için zor olmayacaktır ama Drakenstead, Uğursuz Orman gibi ırklar tarafından el değmemiş bir bölge içerisinde bulunduğundan, aynısı uçamayanlar için söylenemez.”

“Dur tahmin edeyim, bütün bölge aşırı güçlü canavarlarla dolu.”

“Kesinlikle isabetli bir tahmin,” dedi. “Yüksek büyü parçacığı konsantrasyonuna ev sahipliği yapan bir bölge olduğu için orada yaşayanlar nispeten güçlü oluyorlar.”

“Anladım... Sanırım bu, etrafındaki bölgenin bir miktar Uğursuz Orman gibi olduğu anlamına geliyor ama ne beklemem gerektiği hakkında bir fikir vermiyor. Kimse oraya köy demediğinden ejder köyünün insan köylerine benzediğini pek sanmıyorum,” dedim. “Orası nasıl bir yer?”

“Orayı tasvir etmek için aklıma fazla kelime gelmiyor,” dedi sinirle. “Aklıma ilk gelen ikisi monoton ve sıkıcı.”

“Orayı sevmediğini biliyorum, ama neden sevmiyorsun? Bütün diğer ejderhalardan sadece sinir bozucu oldukları için mi nefret ediyorsun?” Ne demek istediğinden hala pek emin olmadığımdan daha fazla detay vermesi için biraz daha kurcaladım.

“Bunun sebebi... Drakenstead’in hiç değişmemesi.” Tepkisi biraz düşündükten sonra gelmişti.

“Bu da ne demek?”

“Ejder ırkı sonsuza kadar durgun olan bir ırktır. Hiçbir şey yapmadan çağlar boyu yaşayabiliriz. Ne dünyayı ne de kendimizi değiştirmeye kalkıyoruz. Durumları kumların akışı ya da mevsimlerin geçişiyle büyük değişiklik geçiren ırklar gibi değiliz. Gün doğumundan gün batımına öylece durarak ve ölene kadar düşünerek aynı şekilde kalıyoruz...” gözlerini yukarı kaldırdı ve uzaklara baktı. “Beklenen tek değişim, ejderha lordu olarak taca yükselmemdi. Ne değişimin olmamasına ne de tanıdıklarımın sürekli dırdırlarına dayanamadım. İşte ayrılmamın iki sebebi buydu.” Derin bir iç çekti. “Ama nihayetinde ejderha kanımdan kaçamadım. Yerimi değiştirmiş olmama rağmen durgun kalmaya ve can sıkıntısı çekmeye devam ettim. Tanıştığımız güne dek.”

“...Yani bu, sizlerin hiç kültürel gelişmeler geçirmediğiniz anlamına mı geliyor?”

“Kesinlikle. Bu tanım, koşullarımızı gayet iyi açıklar. Bizim kültürümüz adapte olmaz. Büyük, kudretli vücutlarımız yaratıma uygun olmadığından, kültürel gelişmeleri başlatacak yöntemlere sahip değiliz.” Bir dizi nefret ve tiksinti dolu şikayetleri dile getirirken bir yumruğunu sıktı ve açtı. “Bizler bu zamana kadar sadece yok ettik. Bu yüzden bütün dünya tarafından bir tehdit olarak görülüyoruz.”

 

Bununla birlikte onu nihayet anladım. Ama ağzımı açıp konuşmaya kalksam da doğru kelimeleri bulamadığım için geri kapadım. Döngü arka arkaya tekrarlandı ve nihayetinde dudaklarımı bir salak gibi hareket ettirmiş oldum. Ancak bu hislerimi iletmeye yetmişti. Başını bana doğru çevirdikten sonra ifadesi neredeyse hemen yumuşamıştı.

 

“Söyleyecek sadece tek bir şeyim kaldı. Binlerce yıldır orada yaşamış olan kadimler hiçbir şey başarmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Onlardan doğanların da bir heykelden farkları yok,” diyerek sonlandırdı. “Günlerimi kaygısız, boş geçirmekten keyif almadığımı söylemiyorum. Ama onlardan farklıyım. Asırlar boyunca öylece yatma fikrine katlanamıyorum.”

 

>Asırlar.

Vay anasını. Birkaçı bırak tek bir asır boyunca bile aynı yerde yatsam kesin kafayı yerdim.

 

“Evet ahh... benim için bu biraz fazla uzun,” dedim. “Özellikle sadece biraz rahatlamak istiyorsan.”

 

Baldrgaen ejderhaların rahat olduğundan bahsettiği zaman onları sakin, nazik, yani normal bir ırk olarak tekrar hayal etmiştim. Ama şimdi, anlayışımda bayağı hata olduğunu fark etmiştim. Önceki izlenimim, yaşam sürelerinin uzunluğunu hesaba katmadığımdan tamamen yanlıştı.

 

“Uzun yaşamlarımız, boşa geçirecek binlerce yılımız olduğundan, yılları ırkların günleri gördüğü gibi görmemize sebep oldu.” “Ama artık böyle hissetmiyorum. Senin yanında geçirdiğim yaşantı, her günün tecrübe edilecek yeni şeylerle dolu olduğunu bana öğretti.”

“Evet, bana da. Seninle ya da diğerleriyle tanışmadan önce her şeyin sıkıcı bir bulanıklık olduğunu hissetmiştim. Sanki dizginlerin kontrolünü hayata bırakmıştım ve karşıma dilediği şeyi çıkartmasına izin veriyordum.”

“Kökenlerinin başka dünyaya dayanıyor oluşu kesinlikle ilgi çekici. Ne böyle bir şeyin mümkün olduğunu ne de bu dünyanın henüz aydınlatılmamış birçok gizem barındırdığını bilmiyordum.”

“Değil mi? Miden bu dünyanın en büyük gizemlerinden biri olmalı. Kapasitesi neredeyse sonsuz.”

“Karşı cinsten çocukları nasıl kendine çektiğinden de bahsetmemiz gerek.”

 

Birbirimize göz ucuyla baktıktan sonra gülmeye  başladık. Ardından bir sessizlik oldu. Ama rahatsız eden bir sessizlik değildi. Sadece baş başa kaldığımız bu anın rahatlığının tadını bir süre çıkardık.

 

“Peki şey... önceden konuştuğumuz şeyi hatırlıyor musun?” Bir süredir düşündüğüm şeyi söyleyerek nihayet sessizliği bozmuştum.

“Çok uzun konuştuk Yuki. Biraz daha açık olman gerek.”

“Bir ejderha olmayı falan sevmiyor olabilmeni anlıyorum ama biliyor musun... o kadar da kötü değil.”

 

Düşüncelerimi toparlamak için bir anlığına durakladım. Doğuştan sahip olduğu ezici gücü hiç sevmediğini biliyordum. Beni korumak için her zaman yanımda olacağını söylediği her seferde hiç mutlu değildi. Çünkü sunabileceği tek şeyin gücü olduğunu hissetmişti. Değerinin sadece bu kadar olduğunu hissetmişti.

 

“Senin yüce ejderha olman her şeyin şu anki halde olmasının tek sebebi. Eğer bu şekilde doğmamış olsaydın ve eğer seni Drakenstead’i terk ettirecek kadar sinir etmeselerdi Uğursuz Orman’a hiç gelmezdin.” Gözlerine bakmak için döndüm. “Tek bir değişken bile farklı olsaydı hiç tanışmamış olurduk. Bu yüzden, tüm kalbimle söylüyorum ki iyi ki tam olarak bu şekildesin. Ve bu ejderha olma durumunu da kapsıyor.”

 

Biraz beceriksiz bir konuşmaydı, pek istediğim gibi çıkmamıştı. Ama ana fikri iletmeye ve bakış açısını tekrar gözden geçirmeye yeterdi. Bir süre şaşırmış bir şekilde bana baktı, sonra şaşkınlığının yavaşça neşeye dönüşmesine izin verdi.

 

“Sanırım haklısın.” Diyerek kıkırdadı. “Öyleyse daha fazla şikayet etmeyeceğim. Ben de karşılaştığımız için minnettarım ve bunu damarlarımda akan ejder kanına borçlu olduğumu inkar edemem.” Kendine baktı, nazikçe gülümsedi ve sonra öncekinden daha neşeli bir şekilde devam etti. “Hadi uçmaya odaklanalım. Önümüzdeki yol hala uzun. Yolun sadece onda birini uçtuk.”

“Öff, çok uzak...” dedim. “Ama doğrusu pek de önemli değil. Beklemek beni daha da gaza getiriyor.”

 

***

 

“Kanatları olan iki kişi gördüm. Birinin boynuzları ve kuyruğu bile var. İblis olmalılar!” Uzaklara bakan bir asker gözlemlerini ekibindeki dostlarına aktardıktan sonra sesini yükseltti. “Durun! Daha ileri giderseniz hava sahamıza gireceksiniz! Eğer tam orda durmazsanız ateş açacak ve sizi vuracağız!”

“Oha, şunlar ejder şövalyeler mi?”

 

Büyük kertenkelemsi bineklerinin üzerinde kanatlarını çırparak gelen askerleri izlerken şaşırmıştım. Temelde bir tür süvarilerdi ve silah detayını atlarsak, az çok bu dünyanın dragoonları oluyorlardı. Her ne kadar binekleri ejderha gibi gelse de neresinden bakarsanız bakın gerçek ejderha değillerdi. Gerçek ejderhaların aksine konuşamayan, tamamen yarı ejderler, ejderhaya benzeyen kertenkelelerden oluşuyorlardı. Ama açıkçası kim gerçek ejderhaya binmelerini umursardı ki. Her neyse, bir ejder şövalyesi olmak sizi kesinlikle havalı yapıyor. [1]

 

Allysia’lı gibi görünmüyorlardı. Üzerlerindeki zırhlar tamamen farklı bir tasarıma sahipti ve üzerlerindeki armayı pek tanıyamamıştım. Uzaktan yakından tanıdık gelmiyordu. Muhtemelen uzakta gördüğüm kaleden geliyorlardı. Görünüşe göre yaklaşık... üç kilometre mi?

 

Her ne kadar algısız biniciler korkmamış olsa da binekleri olarak işlev gören yarı ejderler Lefi’den korkmuştu. Her ne kadar emirleri yerine getiriyor ve ona yaklaşıyor olsalar da metaforik donlarına ha bıraktı ha bırakacalardı. İki yaratık da olabildiğince küçük ve önemsiz görünmek için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlardı. Kendilerini küçük, uçan toplar haline gelene kadar büzüştürmüşlerdi. Görünüşe göre biniciler, partnerlerinin iyi durumda olmadıklarını fark edince onları sakinleştirmeye çalıştıklarından, tamamen yetersiz değiller. Hmm... geçmemize izin vermeyi düşünmüyorlar. Ne yapsak... Ne yapsak...

 

“Hey Lefi, Drakenstead ne tarafta?”

“Tam olarak karşıda bulunuyor.”

 

Haaaaaarika. Yani ya yolumuzu değiştireceği ya da dümdüz ilerleyeceğiz. Sadece görevlerini yaptıklarından, askerleri hırpalamayı hiç istemiyordum. İblis olduğumuzu düşünmelerine rağmen doğrudan bize saldırmadıklarından anlaşılacağı üzere, düzgün birilerine benziyorlardı. Gayet makul uyarılar falan bile yaptılar. Aynen, bilemedim. Sebepsiz yere onları pataklamayı hiç istemiyorum.

 

Ben bir fikir uydurmaya çalışırken Lefi fikirlerini uygulamaya çoktan başlamıştı. Gözlerini sinirli bir şekilde kısarak kalın, sabırsız bir şekilde kükredi.

 

“Yolumdasınız.”

“Sert davranmayı kes seni küçü---ohaaa! Dawn? Dawn!? Ne yapıyorsun!?”

 

Sözler binicilere söylenmemişti.

 

Bineklerine söylenmişti.

 

Avcı karşısındaki bir av gibi, yarı ejderhalar donakalmıştı. Binicilerine itaat etmeyi kesmiş ve ilerlemeyi durdurmuşlardı. Her bir kertenkele itaatkar bir şekilde gözlerini ortamdaki tek ejderhaya dikmişti ve tam karşısında olanlar ise kızıl deniz gibi ikiye ayrılmıştı. Muhtemelen ne dediğini anlayacak kadar akıllı değillerdi, ama bulaşılmaması gereken ulvi bir varlığı sinirlendirdiklerinin gayet farkındalardı. Onlar için kötü hissettim. Yarı ejderler öyle korkmuşlardı ki, az kalsın ağlayacak gibiydiler. Her şey yoluna girecek çocuklar. Bu sadece bir kabus. Asla gerçekleşmedi. İyi olacaksınız.

 

Lefi sert bir şekilde, “Bizi bırakın gidelim,” dedi.

“Eeh.. evet... aynen,” dedim. “Dostum, senin yanında olmak her şeyi çok kolaylaştırıyor...”

 

Kanatlarımı çırptım ve öylece süzüldüm. Ben hiçbir uğraş vermemenin tadını çıkarırken askerler tam tersiyle meşguldü.

 

“Dawn!? Dawn!! Hadi kızım, rahatla, sorun yok! Korkmana gerek yok!” Bize uyarıyı yapan adam çaresizce bineğinin kontrolünü tekrar ele almaya çalışırken geriye dönüp bize baktı. “Bir dakika! Nereye gidiyorsunuz!? Buraya dönün! Hey!”

 

İtirazlarına rağmen, hiçbir şeyi umursamadan uçmaya devam ettik. Yarı ejderhalar için üzülmek dışında tabii.

Çevirmen Notu

[1] Dragoon: 15.-16. yüzyıllarda hareket için ata binen, savaşırken attan inip savaşan piyadeler için kullanılıyordu. 17. yy ve sonrasında klasik süvari birlikleri olarak da kullanılmaya başlandılar. İsmin kökeni, Fransız ordusundaki dragoonlar tarafından kullanılan tabancaya benzeyen dragon ismindeki silahtan gelmektedir.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-12 15:19:18
Lefi ejderhaya dönüşsede mc de üstünde seyehat etse
yusuf (157 puan) Üye
2021-04-07 14:01:53
Kanatlarımı çırptım ve öylece süzüldüm. Ben hiçbir uğraş vermemenin tadını çıkarırken askerler tam tersiyle meşguldü. “Dawn!? Dawn!! Hadi kızım, rahatla, sorun yok! Korkmana gerek yok!” Bize uyarıyı yapan adam çaresizce bineğinin kontrolünü tekrar ele almaya çalışırken geriye dönüp bize baktı. “Bir dakika! Nereye gidiyorsunuz!? Buraya dönün! Hey!” İtirazlarına rağmen, hiçbir şeyi umursamadan uçmaya devam ettik. Yarı ejderhalar için üzülmek dışında tabii. XD ya ufff yuki emir verse daha iyi olurdu
DeliDana (2871 puan) Üye
2021-03-23 08:52:00
Çeviri ve edit için teșekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2021-03-06 01:46:41
Ufak bir hareketlilik geldi gibi hikayeye ufacık.
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-02-17 01:56:57
Çeviri için teşekkürler