Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

31 Mart 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1393 Görüntülenme
Bu bölümü 28 Kişi beğendi.
Cilt 5

Lyuu, Rir ve Rahatlama

Taht odasının kapısını açtım ve etrafını saran bölgeye adımımı attım. Orada, Lyuu’yu kafasını mağaranın girişinden kafasını uzatırken buldum. Yavaş bir şekilde tekrar tekrar bir sağa bir sola bakıyor, sanki etrafını gözetliyormuş gibiydi.

 

“Mağaranın girişinde ne yapıyorsun Lyuu?”

“Oh, merhaba patron. Rir’le duşarı çıkma olayını duyunca buralarda takılayım dedim.”

 

“Aynen, bir süredir onu kendi haline bıraktığım için gidip onu kontrol etmenin iyi bir fikir olduğunu düşündüm.”

 

Gerçi, bu sadece bahnemdi. Açıkçası, sadece evden dışarı çıkmak istiyordum. Son zamanlarda toprak büyüsü çalışmak dışında hiçbir şey yapmıyordum ve artık bundan yılmıştım. Gidip biraz canavar öldürerek biraz stre---Öhm, yani “yeni birkaç büyüyü sahada denemem” gerekiyordu.

 

“Ben de o yüzden buradaydım. Buralarda takılırsam belki onu görebilirim diye düşündüm, ama henüz burada değil gibi gözüküyor.”

 

Onu dinledikten sonra haritayı tekrar kontrol ettim ve tanıdık birinin mağaranın hemen dışında oturduğunu gördüm.

 

“Buradaymış.”

“Hani!?”

“Evet, sadece saklanıyor.”

“Ne!? Neden!?”

 

Lyuu’nun yüzü şaşkınlıkla buruşmuştu.

 

“Çünkü senin garip biri olduğunu düşünüyor. Ya ne olacaktı?”

“B-bu biraz sert olmadı mı patron?! Hiç yumuşatmadın bile!”

“Demek istediğim şu, bir düşün. Birisi seni her yerde sürekli takip ediyor olsa nasıl hissederdin?”

“Off...” diye homurdandı Lyuu.

“Onu tapınacak biri olarak gördüğünü biliyorum, ama ona böyle davranmandan hoşlanmıyor. Aynısını bana yapsan, ben de senden kesinlikle kaçardım. Bu sadece... tuhaf.”

“A-anladım, ama elimde değil. O bir fenrir, biliyorsun, lanet bir fenrir! Onların ne kadar inanılmaz olduğunu biliyor musun!?”

 

Lyuu, kendi halkının nesilden nesile aktarılmış efsanelerini bana anlatmaya başladı. Efsanelere göre, bir zamanlar bir fenrir, koca bir insan ordusuyla tek başına savaşmış ve konuşlandıkları şehri yok etmiş. Aynı canavar on binlerce canavarla da savaşmış. Zafere erişene kadar durmadan birkaç yıl savaşmaya devam etmiş. Ve yıllar sonra, son nefesini verdiği topraklara canlılık geri getirmişti. Son istirahatgahının bulunduğu yer ve çevresinde çiçekler açmış, ormanlar yeşermiş ve sonsuza kadar bereket saçmış. Savaş kurdu klanı fenririn soyundan gelmekteydi. Ve bu yüzden Lyuu’nun klanı, onlara tür olarak tamamen tapınmaları gerektiğini düşünüyordu; yaptığı şeylerin bir gram bile tuhaf ya da garip olduğunu düşünmüyordu. Hatta konuşurken gözleri parlıyordu.

 

Aslında anlattığı şeylerin çoğu saçmalıktı ama teknik olarak doğru gibiydi. Fenrirler efsanevi yaratıklardı ve Lefi’nin fenrirlerden biriyle savaşıp, onu yenmekte zorlandığını da hesaba katarsak, manyak gibi güçlü olduğunu düşünmemiz normal. Ama dur, fenrirler bir tür kurttu. Neden çocukları hayvansı olsun ki?

 

Bir an durup, insan olmayanların insanlara dönüşebilmesini sağlayan bir büyü olup olmadığını düşündüm. Örneğin: Lefi.

 

Biri dakika, bu demek oluyor ki Lefi ve ben çocuk yapa---

 

Düşüncelerimin gittiği yönü fark edince gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

 

Lanet olsun beyin! Ne düşünüyorsun lan!?

 

“Vay canına patron, yüzün birden kızardı falan. Efsaneler sizi bu kadar etkiledi mi gerçekten?”

”Sus sus. Ondan etkilenmedim. Başka bir şey düşünüyordum. Sakın sorma.”

 

Bu fikri birkaç kez daha panikle engellemeye çalışıp düşüncelerimi başka bir şeye yönlendirmeye çalıştım. Klanın efsanelerini duyunca Lyuu’nun Rir’e neden ona tapındığını daha iyi anlamıştım. Ona göre Rir, bir tür ünlüydü. Onun hakkında çok şey duyduğu için, onu gözleriyle görünce, içindeki fangirl dışarı fırlamıştı. Aslında neden böyle davrandığını görebilmiştim. En sevdiğim oyunculardan biriyle karşılaşsam ben de benzer bir tepki verebilirdim.

 

“Bize katılmak ister misin?”

“Gerçekten mi!?”

“Eğer talimatlarımı dinlersen. Eğer kaybolursan, muhtemelen ölürsün.”

“Öff... B- bu biraz korkunçmuş ama tabii ki! D-dinleyeceğime söz veriyorum, lütfen beni de yanınıza alın!”

 

***

 

“Uvvvaaaaaaaaa!?”

“Lanet olsun Lyuu. Çeneni kapar mısın artık?”

 

Arkamda oturan Lyuu kulak zarımı patlatacak kadar yüksek sesle bağırırken kaşlarımı çatmıştım.

 

“Y-yapamam patron! Ç-çok hızlı gidiyoruz!”

 

Canını kaybetmemek için Rir’in sırtına yapışmıştı. O kadar da hızlı gitmiyorduk aslında, ama ellerini bıraktığı an uçacağından emindi.

 

“Rir aslında biraz ağırdan alıyor ve yavaş gidiyor. Aslında isterse daha da hızlı gidebilir.” diye omuz silktim. “Dur Rir. Burası gayet iyi.”

 

Koca kurt tüm vücudunu kullanarak yavaşladı ve bir süre sonra da tamamen durdu.

 

“Nraargagghgh!?”

 

Lyuu, Rir’in sırtından fırlayıp yüzünü yere vurana kadar havada saçma sapan sesler çıkarmıştı. Duruş, onun için çok ani olmuştu. Fırlamasına engel olamamıştı.

 

“Tuhaf sesler çıkarmayı kes ve sakinleş artık.”

“S-sanki bunu isteyerek yapıyormuşum gibi konuşuyorsun!”

 

Yavaşça ayağa kalkarken karşılık vermişti. Yüzü çamura batmış biri için fazla enerjik görünüyordu.

 

“Öff... Biliyor olmam gerekirdi, ama Rir gerçekten çok hızlı.”

“Evet, öyledir.”

“V-ve beni neden eleştiriyorsun patron!? Burada tuhaf davranan biri varsa o da sensin. Benim gibi bir kızın, o kadar hızlı giden bir şeyin üzerinde kalabilmesini nasıl bekliyorsun!?”

“Aslında, o kadar da hızlı gitmiyorduk...”

“Bunu söylüyorsun çünkü bir ucubesin! Normal bir insan, bu kadar hızlı giden bir şeyin üzerinde sakin ve hiçbir şey olmuyormuş gibi oturamaz!”

 

Vay be. Konuşma şekline bak. Heyecanlı şeyleri seviyor olmak benim suçum değil. Ve ayrıca son zamanlarda daha da hoşlanmam da benim suçum değil.

 

“Oh, bu arada, hemen buraya gelmek isteyebilirsin. Neredeyse bir canavarla burun burunasın.”

“Ne!? Bir dakika, ciddi misin!? Hay sıçayım!”

 

Kafasını çevirir çevirmez birkaç adım ötesinde dikilien şeyi gördüğünde hemen bize doğru koşmaya başladı.

 

“Gelgwa! Gya gya!”

 

İçinde tavuk olan yemeklerde tavuk yerine kullanılan yaratıktı bu. Bir “taş kuşu” Bizi fark edince tedbirli bir şekilde bize gaklamıştı. Death metal vokalistlerine benzeyen çığlıkları dikkatle doluydu.

 

“Off, bu çok gürültülü. Kapa çeneni ve yemeğe dönüş lanet olası.”

 

Kısa bir süre büyü enerjimi odaklayıp iki elimi bir araya getirdim ve bir büyü yaptım. Rir’in sırtından daha inmemiştim.

 

Büyü aktifleşince küçük bir gürültü duyuldu. Taş kuşunun başının altındaki toprak sallanıp kabararak, içinde sivri demirler bulunan bir çift demire benzeyen plakalara dönüştü. Yükselen iki parça, kuşun kafasıyla hizaya geldi ve zavallı hayvanın yüzünde sayısız delik bırakacak şekilde birbirlerine yaklaşıp kapandı. Başsız taş kuşu cansız bir şekilde yere yığılırken her yer kanla bulanmıştı.

 

Az önce yaptığım büyüye “Çivili Tabut” diyordum. [1] Biraz yavaştı; tez canlı, hızlı düşmanlar kolayca kaçabilirdi. Ama düşük hızından oluşan dezavantajını inanılmaz gücüyle kapatıyordu. Buna tepki veremeyecek kadar ağırkanlı olanlara ağır hasar vereceğinden şüphem yoktu.

 

“V-vay canına...” Lyuu’nun gözleri sonuna kadar açılmıştı. “Yok artık. Bir taş kuşunu gerçekten tek bir darbeyle indirdin.”

 

Yüzünde bir gülümseme olsa da kramp girmiş gibiydi; ağzının bir kenarı şaşkınlıktan seğiriyordu.

 

“Evet, onlar zayıf. Her neyse. Hadi gidelim. Kendimize daha çok av bulmalıyız.”

 

Taş kuşunun cesedini eşya kutusuna koyarken Lyuu’yu sırtıma binmesi için uyardım.

 

“Ne!? D-devam mı edeceğiz!?”

“E herhalde. Daha yeni başladık.”

“B-ben, şey... Rir’e binmeme izin verdiğin için minnettarım ama... biraz daha yavaş ilerlesek olmaz mı?”

“Çekinmene gerek yok. Heyecanlı şeyleri sevdiğini biliyorum.”

“Grr!”

“Gördün mü? Rir bile biraz rahatlayıp gezintinin tadını çıkarmanı söylüyor. Şimdi bin bakalım.”

“N-neden siz ikinizden iyilik gelmeyeceğini hissediyorum acaba!?”

 

Korkudan titreyen Lyuu’yu Rir’in sırtına çekerken sırıtıyordum.

 

“Pekâlâ Rir, hadi gidelim!”

“Aaaaaaaaarghhh!!!”

 

Lyuu’nun çığlıkları, Uğursuz Orman’ın derinliklerinde bir süre daha yankılanmaya devam edecekti.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2022-10-30 14:17:47
Herkes etmek teşekkür ama kimse sormamak çevirmen ve editör nasılsın?
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-21 15:40:08
@İners, çevirmen ve editör olmak iyi Olmamak iyi =olmamak bölüm
İners (132 puan) Üye
2021-07-11 23:11:35
Çeviri ve edit için teşekkürler
darys045 (56 puan) Üye
2020-08-16 14:12:45
Çeviri ve edit için teşekkürler
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 16:04:32
Çeviri ve edit için teşekkürler :)
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-13 22:22:25
çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-19 21:00:34
Kasinani kasirlar
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-06 08:31:32
Çeviri için teşekkürler
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-04 02:02:49
Ferrari sürüyorlar sanki :D
Uykuluaizen (22 puan) Üye
2020-04-01 08:43:53
Bölüm için teşekkürler
Farazgul (7 puan) Üye
2020-03-31 21:12:40
Çeviri için teşekkürler.