Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

16 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1433 Görüntülenme
Bu bölümü 29 Kişi beğendi.
Cilt 7

Başka Bir Dünyada Tatil Yapmak

“Bir şey diyeyim mi? Bir handan dışarı çıkarken Lefi’nin olduğu tarafa doğru boynumu uzatıp onunla konuşmaya başladım. Sabah olmuştu. Otel işlemlerini halledip yola koyulduk. Hedefimiz, tur rehberimiz olan kahramanla buluşacağımız yer olan başkanın köşküydü. “Şu han hiç de fena değildi. Hatta gayet iyi olduğunu söyleyebilirim.”

“Beni pek çekmedi.” diye karşılık verdi ejder kız. “Evimizin kalitesinin yakınında bile değil.”

“E tabii, bence de öyle.”

 

İçimde bir mutluluk pırıltısı dolaştı. Lefi’nin sözleri, kaleyi, kanatlarını dinlendirmek için kullandığı herhangi bir yer olarak görmediğinin kanıtıydı. Evi olmuştu. Ama hislerimi göstermeden sadece omuzlarımı silkmiştim. Her şeye rağmen burası gayet iyi bir yerdi.

 

Seçtiğimiz han pahalı olanlardan biriydi ama en pahalısı da değildi. Çalışanlar gayet profesyonellerdi. Şehirde yeni olsak da bize iyi davrandılar ve hemen geniş ve güzel dizayn edilmiş bir oda ayarladılar. Akşam yemeği de gayet iyiydi. Bize sundukları yiyeceklerin çoğunu görmek ve yemek bir tarafa, duymamıştım bile ama yine de çok lezzetlilerdi. Şikayetçi olacağım tek şey, bize iki küçük yatak vermek yerine büyük tek bir yatak vermeleriydi. İkinci yatağın olmaması tek başına pek de sorun olmazdı. Lefi ve ben uzun süredir birlikte yaşıyorduk ve ejder kız, banyo yaptığım zamanlar saçını yıkamam için sık sık banyoya dalardı. Bir yatağı paylaşmak bizim için pek de olağandışı bir durum sayılmazdı. Yani, asıl problem çalışanların bana bakışlarındaydı. Her yanımdan geçişlerinde attıkları sert bakışlar kafamın arkasından acı vererek geçiyor gibi hissediyordum.

 

Aptal Prens’e ne mi oldu? Uzun bir süre önce onunla ilgili her şey hakkında düşünmeyi bıraktım. Tüm durum, bir iki dakika düşünüp, planlama ile çözülemeyecek kadar büyük bir karmaşaydı, bu yüzden bu konuyu rafa kaldırdım. Bu yolculuğun amacı sadece düşmanımı tanımlamaktı. Ve bu amaca çoktan ulaşmıştım. Yani, tembellik edip turistçilik oynayabilirdim. Aynı şekilde tüm kafa uyuşturan, karman çorman düşünceleri, başka bir dünyada geçirdiğim tatilimin tadını çıkardıktan sonraya bıraktım. Vitesi artırmamız gerekiyordu. Çalışan bir yetişkin muhtemelen, “İş modunu aç kapa yapmayı becerememek, bir kişiyi, klinik depresyondan başka bir yere götürmez.”

 

Kahramanı görünce, “İşte orada.” dedim. “Bir dakika, o niye burada?”

 

Muhafızlar dışında başkanın köşkünün yanında iki kişi daha bekliyordu. İlki kahraman dostumuz Nell’di. İkincisi ise “neşeli” ve yaşlı başkan Raylow’du.

 

“Hey, naber yaşlı adam? Bir şey mi lazım?” Bir yaşlı adama bir yanındaki genç kıza bakıp durmadan önce yaşlı adamı selamlamıştım. “Bir dakika, bana mı öyle geliyor yoksa ikiniz biraz yorgun mu gözüküyorsunuz?”

“Pff, kimin suçu acaba...?” Kahraman gözlerini devirdi. “Bay Raylow, soruna cevap vermeden önce sana birkaç şey sormak istediği için burada.”

“Hmm? Pekala, nedir sorun?” “Neşeli” ve yaşlı adama doğru döndüm.

“Günaydın.” dedi gayri resmi ama saygılı bir şekilde. “Lanetlenmiş büyülü bir silahı ele geçirdiğini duydum ve onunla ilgili bir şeyler sormak istiyordum.”

 

Lanetli silah mı? Ah, baltayı kastediyor olmalı. Hmmm, yaptığı şeyi düşünürsek gayet yerinde bir isim. Lefi, silahı susturduğum zaman onun laneti tarafından yutulmadığımla ilgili bir şeylerden bahsetmişti, muhtemelen bunu söylüyordur.

 

“Bu şeyi mi diyorsun?” Artık ehlileşmiş baltayı envanterimin içinden çekip çıkardım ve başkana gösterdim.

“Ne oluyor!? Başkan, lütfen geri çekilin!” Binanın girişinde duran muhafızlar hemen silahlarını çekip dikkatli bir şekilde bana doğru döndüler.

“Kesin şunu! Kılıçlarınızı yerine sokun!” Yaşlı adam, adamlarına emreder bir tonda konuşmuştu. “Üzgünüm, lütfen ani ve kaba çıkışları için onları bağışlayın.”

“Sorun değil,” dedim omuz silkerek, “Sıkıntı yok.”

“Yine de... silahı öylece tutmak istediğine emin misin? Lanetiyle vücudunu ve zihnini etkilemiyor mu?”

“Onu ehlileştirdiğimden beri bayağı uslu oldu.”

 

Sözlerim, başkanın bakışlarını alçaltıp bir elini çenesine koymasına neden olmuştu ve sonra kendi kendine mırıldanırken titremeye başlamıştı.”

 

“Ne kadar saçma... Kötücül bir lanetle lanetlenmiş bir silahı bile ehlileştirebilmesi ne kadar saçma.” Elini çenesinden çekti ve bana doğru baktı. “Teşekkür ederim, tek bilmek istediğim buydu. Onu tekrar geri koyar mısın? Açıkçası, sadece kötücül formuna bakmak bile midemi bulandırmaya yetiyor.”

“Vay be, şey... bu şey o cidden kadar güçlü mü?

“Gerçekten.” dedi yaşlı adam başını sallayarak. “Öyle güçlü ki, hala zihnini yoldan çıkaramamaış olması garip geliyor.”

 

Hmm. Vay be. Görünüşe göre kahramana, iblis lordlarının lanetlerle başa çıkmada iyi olduklarını söylemem pek de saçmalık değildi. Şey aslında, dur ya. Bu doğru olamaz.

 

Kahraman silah tarafından korkutulmuştu, ama onu hasta etmemişti. Lefi, bunun tersini yaşamış gibiydi. Silahı hasta eden aslında oydu. Eline baltayı alınca, zavallı balta tamamen sessizleşmiş ve elindeki sıradan bir silah gibi davranmıştı. Her ne kadar hareketsiz dursa da, küçük bir hayvan gibi titrediğini hissedebiliyordum, ki bu bana bir açıdan bayağı sevimli gelmişti.

 

Açıkça hoşnutsuz olan Lefi, baltayı, onu lanetlemesi için tehdit etse de faydası olmadı. Zavallı silah ve onu ele geçirmiş lanetli ruhlara üzülmeden edemediğim için, Lefi daha ileri gitmeden onu durdurdum. Sanırım silahı algılama şekliniz, özelliklerinizin ne kadar yüksek olduğuna göre değişiyordu.

 

Bu düşüncelerle silahı büyülü envanterime geri fırlattım, bu da yaşlı başkana rahat bir nefes aldırdı.

 

“Senin zaten... standartlardan sapmış olduğunu biliyordum, bu yüzden şimdilik yeteneklerini bir kenara bırakalım. Senden önceki sahibi hakkında bir şeyler söyleyebilir misin?”

“Sapmak mı? Bu biraz kaba ama her neyse.” dedim. “Silah yeteneklerini bayağı bir artırmıştı ama doğrusu, onu kullanmadan da sıradan bir serseriye göre bayağı bir güçlüydü.”

 

Hatta alın teriyle para kazanacak kadar güçlü biri olduğuna eminim. Gerçi bana sorarsanız, biraz salaktı. Başta, maceracıyı çıldırtan şeyin lanetli balta olduğunu düşünmüştüm. Ama kendim kullandığım zaman, olayın sadece bundan ibaret olmadığını anladım. Bu olay yeni başlamış olmalıydı. Sialha uzun süredir sahip olduğu için, onu delirtmiş ve istediklerini yaptırabilmek için zıvanadan çıkartmıştı.

 

Lanetli olsa da, baltanın aşırı tesirli bir eşya olduğunu biliyordum. Bu dünyada, istatistiklerinize eklenecek on puan bile performans açısından çok fark gösterecek kadar büyüktü. Ama sadece baltayı tutmak bile her bir özellikte neredeyse iki yüze yakın artış sağlıyordu. Bu çılgıncaydı. Güç için aklını kaybetmek, göz ardı edilebilir bir kusurdu. Eğer bir online oyuna böyle bir şey eklenecek olsa, silahın gücü düşürülne kadar tüm oyun topluluğu kafayı yiyip, ortalığı birbirine katardı. Yani anasını satayım. Bu şey MANNNYAK.

 

“Yani, olanlar aslında aşağı yukarı böyle.”

 

Ona yorumlarımı ve yaşadıklarımı anlattıktan sonra kaşlarını çatıp alnını ovuşturdu. “Aklına bir şeyler var gibi. Sorun nedir?”

“... Yok, önemli bir şey değil. Sözlerin bana alakasız bir şeyi hatırlattı.” dedi yaşlı adam. “Kusura bakma, konuyu saptırmayayım. Sizi tuttuğum için üzgünüm.”

“Sorun değil.”

“Hemen ormana dönmenizi çok isterdim ama buradaki aktivitelerinize devam etmekte ısrarcıysanız şikayetçi değilim. Lütfen, en azından, sorundan uzak durmak için elinizden geleni yapın.”

“Peki şeyy, iki yüzlü davranışlarına ne oldu? Şu an bayağı dürüst davranıyorsun.”

“Bunu tercih edeceğini düşündüm.”

“Heh. Doğru.” Diye yarım bir gülüş attım. Lanet, bu yaşlı adam işini biliyor. Yuvarlak konuşan birinden ziyade doğrudan konuya giren birini tercih ederdim.

 

“Her neyse, merak etme. Yapmayı planladığımız tek şey, şehrin turistik yerlerini ziyaret etmek. Eğlenmemiz bitince hemen eve dönecek ve burayı bulduğumuz gibi bırakacağız. Değil mi Lefi?"

“Kesinlikle.” diye cevap verdi ejder kız. “Şehrin sakinlerinin hazırladığı yemekler çok lezzetli. Gazabıma uğrasa bile onu tamamen yok etmemek için gayret edeceğim.”

“Şehrin şeflerinin yetenekli olmalarına hiç bu kadar sevinmemiştim.” diye mırıldandı yaşlı başkan, çok ciddiydi.

 

Ve böylece, buradaki işimizi hallettikten sonra başkana güle güle diyip el sallayarak, kahramanın arkasında, kendimizi şehrin derinliklerine bıraktık.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
İners (132 puan) Üye
2022-06-06 07:59:23
Yemek her şeydir evlat yemek her şeydir
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 18:16:30
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-22 19:50:33
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-17 04:23:38
Lefi bazen komik olabiliyor evet. İlginç ve sır dolu bir karakter.
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-21 22:55:04
@ASİLZADE, eğer lefi tatlı sevmeseydi bunlarin hiçbiri gerçekleşmeyecek ki evet bunlarin olabilmesinin tek sebebi. Lefinin tatlı sevmesi..
Sadecesama (301 puan) Üye
2020-04-16 18:12:10
Lefi..resmen insanların hayatlarını yemekle ölçtün.. Çeviri için teşekkürler~
JNXL (1237 puan) Üye
2020-04-16 16:57:49
Lefi kesinlikle ama kesinlikle koç burcu :D
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-16 15:11:08
Ceviri icin tesekkurler