Bir İblis Lordunun Hikayesi: Zindanlar, Canavar Kızlar ve İç Isıtan Bir Mutluluk

17 Nisan 2020
Çeviri: zibillionbytes
Düzenleme: Residenttt
1375 Görüntülenme
Bu bölümü 32 Kişi beğendi.
Cilt 7

Başka Bir Dünyada Tatil Yapmak - Üçüncü Kısım: Kitapçı

Silah dükkanını ziyaretimiz, beklenenden daha faydalı geçmişti. Ve sonunda, elimde Antik Kahramanın Kılıcı’yla birlikte, gitmeye hazırdım. Ama öte yandan, kahraman hazır değildi. Hala dükkanın duvarında asılı uzun kılıçlardan birine takılmıştı, aynı bir oyuncakçı dükkanının vitrinine yapışmış bir çocuk gibi. Birkaç sefer ona gitmemiz gerektiğini söylesem de beni duymamıştı. Her seferinde beş dakika daha istemiş ya da ona benzer bahaneler sıralamıştı. Bize etrafı göstermesi gerekmiyor mu? E yeter artık.

 

En sonunda, kılıç beyinli salağı tutup dışarı sürükledikten sonra, bizi sonraki varış noktamıza götürmesi için ikna olmuştu: kitap dükkanı.

 

Gerçi, içeri giren bir tek ben olmuştum. Lefi açlıktan kıvrandığını söyleyip durduğu için kitap dükkanına girmeden önce ikisine bir kese para verip, ikisini, başarılması imkansız bir görev olan Diyabet Tanrısını yok etme görevine uğurladım. Planımız, işim bittiğinde tekrar buluşmaktı.

 

Gıcırtılı kapıyı açıp içeriye adımımı atar atmaz, burun deliklerime eski kitap kokusunu andıran yoğun bir koku dolmuştu. Hemen etrafta dolaşmaya başladım. Her zaman bu dünyadaki kitapçıların nasıl gözüktüğünü merak ettiğimden, gözlerimle her yere bakıyordum. İçerisi loş ve sessizdi. Dükkanın mallarını sadece bir avuç, her biri ayrı bir türle ilgilenen, müşteri inceliyordu.  Hmm. Burası, Japonya’dan hatırladığım aile işletmesi olan kitapçılardan çok farklı değildi.

 

“Hoş geldiniz...” ilgisiz bir ses tonuyla konuşan yirmili yaşlarındaki bir kadın kadın beni karşıladı. Çenesinin eline dayalı olması, ses tonuyla birlikte gayet uyumluydu. Başımla selamlayıp, dükkanın derinliklerindeki bölümlerden birine doğru ilerledim.

 

Burada olmamın ilk sebebi, büyü halkaları hakkında biraz daha bilgi bulabilmekti. Efsunlama yeteneğim, onları silahlara işleyebilmemi sağlasa da çok sınırlıydı. İstediklerimi karşılayacak kadar yeterli büyü halkası yoktu. Bana göre, mükemmel silah felç edebilmeli, düşmanlarımı yakabilmeli, dondurabilmeli, zehirleyebilmeli ya da onları uyutabilmeli. Bir Pokemon Ustası olarak, bu beş kalıcı durum sendromlarının hepsini kullanabilir olmalıydım. Ve eğer o kadar havalı bir şeyler yapmak istiyorsam biraz büyü öğrenmem gerek.

 

Bir süre raflara göz gezdirdikten sonra tam aradığım şeyi buldum. Yani, “Büyü Konseptleri ve Siz - Büyü Halkaları” adındaki bir kitap serisini keşfettim. Üç farklı kitap vardı; biri başlangıç, biri orta, biri de ileri seviyeydi. Rastgele birini alıp sayfalarını karıştırmaya başladığımda--

 

“Bunlar ne lan!?”

 

--Ne dediğini anlamadığımı fark ettim. Tek bir kelime bile. Anlaşılmayacak kadar karmaşık bir referans materyal hakkında bir makale yazması istenmiş bir öğrenci gibi hissediyordum. Tercümanlık yeteneğim, tabii ki ne yazdığını okuyabilmemi sağlamıştı ama hiçbir şey anlayamamıştım. Bilgi tam oturmuyordu. Öff... Bir de bu seri, büyü halkaları hakkındaki tek kaynak gibiydi. Lanet olsun, bütün bunları öğrenmek için çok fazla çalışmam gerekecekti...

 

Birden, bu üç kitabı bir sınav, havalı olma yolunda, tutkumun sınırlarını test eden bir sınav olarak görmem gerektiğini anladım. Sıçayım. Bir şey diyeyim mi? Peki. Hadi yapalım şunu. Bu sikko kitapların tutkulu rüyalarımla benim arama gireceğini mi sandınız? Hayatta olmaz! Yolla yavrum, gelsin!

 

***

 

Kitapları satın aldıktan sonra yaptığım ilk şey, kitapçıdan çıktıktan sonra onları envanterime atıp haritadan arkadaşlarımı aramak olmuştu. Şaşırtıcı bir şekilde elli küsur metre yakında olduklarını fark ettim. Doğru yöne gidip gitmediğimi ikinci kez kontrol edip hemen onlara doğru ilerlemeye başladım ve yalnız olmadıklarını fark ettim.

 

“Hadi ama kızlar, eğlenceli olacak. Size istediğiniz kadar yiyecek de ayarlayacağım.” dedi bir adam.

“Ş-şey... Sorun değil.” dedi kahraman, “kendi yemeğimizi kendimiz alabiliriz.”

“Ah, hadi ama. Öyle deme. Bize güvenin, güzel zaman geçireceğiz. Sen de gümüş saçlı,” dedi ikinci bir adam, bunu derken Lefi’ye dönmüştü.

“Evet kızlar, bu kadar gergin olmayın ama! Hadi, siz de bizimle rahatlamak istiyorsunuz.” diye ekledi bir üçüncüsü.

“...” ama Lefi cevap vermedi. Onun yerine kendini tamamen elindeki şişi yemeye devam etmeye vermişti. Bu yüzden onlarla uğraşması kahramana kalmıştı.

“Ş-şey... Üzgünüm, birisini bekliyoruz.” dedi. Kötü insan gibi gözükmüyorlar diye onları geri çevirmek için bu kadar uğraşmak zorunda değilsin.

 

Doğrusu, onlara asılmalarına çok şaşırmamıştım. İki kız da güzeldi. Ayrıca ikisi de çok güçlüydü, ama konumuz bu değil.

“Hop beyler. Üzgünüm ama onlar benimle. Flörtleşmek için başka birilerini bulamaz mısınız?”

“Sonunda gelebildin.” dedi kahraman, rahat bir nefes alarak. Kahraman pls. Bir İblis Lordu görünce senin rahatlamaman gerekir.

“Görüyorum ki sonunda gelmişsin Yuki.” Lefi bir yandan konuşurken bana bir şiş uzattı. “Al. Bu senin payın.”

“Ah, sağ ol. Ne kadar da düşüncelisin.”

“Bunu sana ayırdım, çünkü benim damak tadıma pek uymuyordu.”

“Seni var ya...” diye şikayet etmeye başladım ama cümleyi tamamlamadan durdum. “Bir şey diyeyim mi, neyse ne. Zaten bundan yemeyi düşünüyordum, o yüzden hiç önemli değil. Hadi gidelim Nell.”

“Ah, şey... tamam.”

“D-dur, bekle!”

 

Üçümüz gitmeye hazırlanırken, adamlardan biri en yakınındaki kıza, kahramana doğru uzandı. Ama, eli yetişemedi. Onu bileğinden yakalayıp, büktüm.

 

“Ne oldu, hala bizden istediğin bir şey mi var?” Benim ona doğru yaklaşmama karşılık aynı şekilde geri çekilmeye başlayan adama gülümsemiştim.

“Yoo, hayır... efendim.” Biraz ürktüğü için önce benimle nazik konuşmuş, arkadaşlarına döndükten sonra da normal konuşmasına geri dönmüştü. “H-hadi yaylanalım buradaki çocuklar.”

 

Üç adam yanımızdan ayrıldıktan sonra birkaç kez arkalarına bakmıştı. Siz beyler bu kadar güzel kızları bulma fırsatını kaçırdığınızı düşünüyor olabilirsiniz, ama Lefi’nin ne kadar yemek yediğinden haberiniz bile yok. Ona iyi davranacağınızı falan söylediniz ama aslında size bir iyilik yaparak meteliksiz kalmanızı engelledim.

 

“T-teşekkürler Yuki.” dedi kahraman.

“Sorun değil, ama böyle aptallarla uğraşırken kibar olmaya bu kadar uğraşmana cidden gerek yok, tamam mı? Onları geri çeviremediğin için daha çok ısrarcı olmalarına neden oluyorsun.”

“T-tamam, bunu aklımda tutacağım.” dedi. “Ama... sen bu tarz durumlarla başa çıkmaya alışkın gibisin.”

“Şey, evet, bilirsin. Olur böyle şeyler.” Omzumu silkerek konuşurken, eski hayatımdan bir olay aklıma geldi. Ama onların artık bir önemi yok. Çünkü burası bambaşka bir dünya.

“Neyse.” dedim. “Biraz acıkmaya başladım. Neden bize rehberlik edip şık bir restoran bulmuyorsun?”

“Bu fikre katılıyorum.” dedi Lefi. “Bize yolu gösterirsen memnun olurum.”

“Şey...” kahraman birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. “Daha az önce fazlasıyla yemedin mi Lefi?”

“Ne demek istiyorsun? Henüz yeterince yemedim.”

“Ama benim iki katımı yedin...”

 

Hah. Ne kadar masumsun kahraman. Yani, kendine bir bak. Sen pek de tıkabasa yemek yiyen biri değilsin. Lefi, benim yediğimin iki katını yer. Senin iki katın, ona göre sadece bir aperatif olur.

 

 

Şey, aslında bu mantık temelde kusurlu, biraz düşünürsen. Görünüş olarak bakarsak, aramızda iştahı en az olan Lefi olması lazım sanırım.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-26 18:28:16
Bölüm için teşekkürler
Damocles (222 puan) Üye
2020-07-22 19:59:27
çeviri için teşekkürler elinize sağlık.
Ulaş (1600 puan) Üye
2020-06-13 18:39:18
Boyuta göre değerlendirince doğru lefi az yiyor :)
Yaoi'den_nefret_ederim (137 puan) Üye
2023-03-21 23:08:09
@Ulaş, daha çok sahip olduğu mana miktarına göre bence sonuçta eğer yeterince fazla manan varsa yemek Yemen'e gerek kalmaz
ASİLZADE (3982 puan) Üye
2020-04-19 02:20:45
En az iştahlı lefi miymiş oha çüş deve...
maahhaam (4749 puan) Üye
2020-04-17 14:52:22
Çeviri için teşekkürler