Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

18 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
677 Görüntülenme
Bu bölümü 7 Kişi beğendi.
Cilt 1

Çikolatanın Tadı

Donmuş toprağı yumuşaklaştırdığımıza göre şimdi sebzelerin yetişmesi için besinleri tarlaya koymanın zamanı gelmişti.
Sonbaharda düşüp topladığımız yaprakları, yabani otları ve ren geyiği dışkılarını koyduk.

Bunlar daha sonra bir aylığına bırakılırdı.
Üç ay bırakılırsa tamamen çürürlerdi, ancak burada bu bölgede uzun süre kar yağmıyordu. Bu yüzden daha uzun bekletebilirdik.

Benden sonra eve dönen Sieg yorgun görünüyordu, genellikle onu bu halde görmüyordum.

“Tekrar hoş geldin.”
“Geç kaldım. Üzgünüm.”
“Hayır, bugün iyi iş çıkardın.”

Sieg pencerenin yanındaki sandalyeye oturdu ve kaşlarını çattı.

“Yoruldun mu?”
“Aa, evet……”
“İlk defa yapıyorsun, bu yüzden.”
“O da var, ama…”
“?”
“Yabancılarla çalışmak zor.”

Sieg bunu söylediyse zor bir iş olmalıydı. Onun için üzüldüm.

“İyi misin?”
“Endişelenme. Ben sadece kadınlara alışkın değilim.”
“Mm.”

Bu anlarda ne söylemem gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Eğer annem burada olsaydı iyi cesaret verici sözler söyleyebilirdi. Burada olmaması talihsiz bir durumdu.

Onun için yapabileceğim hiçbir şey yoktu.
Ona sarılsam bile sadece ben daha iyi hissederdim.

“Sorun nedir?”
“He?”
“Aniden sessizleştin.”
“…… Sadece ailemin nerede olduğunu merak ediyordum.”

Seyahate başladıklarından bu yana on yıl geçmişti. Annem tüm dünyada geleneksel el sanatları satıyor ve baba orta yaşlı çift seyahatlerinin tadını çıkarırken günlük işlerde çalışıyordu. Her yarım yılda bir mektup geliyor ve bazen nasıl olduğumu bilmek istiyorlardı.

Derin düşüncelere daldığım sırada Sieg’in bakışlarını hissettim, bu yüzden endişelenecek bir şey olmadığını söyledim.
Ama memnun görünmüyordu.

“Çok fazla sorun çıkarmazsa……”
“Hm?”

Sieg anlaşmazlığa düşmüş gibi görünüyordu.
Merakla ona sordurmaya gerek olmayabilirdi, ama merakım kazandı.

“Sieg, n’ oldu?”
“…… Hayır, yok bir şey.”
“Sieg’in yapacağı herhangi bir şey beni rahatsız etmez.”

Aslında. Memnuniyetle bir döner tekmeye yemeye de razıyım… muhtemelen….

“O zaman söyleyeyim.”
“Tamam.”
“Bu köyü sevdim.”
“!?”
“Bu yüzden hayatımın geri kalanını burada geçirmeyi planlıyorum.”
“Gerçekten mi!?”
“Yalan söylemiyorum.”

Sieg’in cevabından heyecan duyduğumda sahip olduğum boğucu his anında yok olmuştu.
Evlilik sözleşmesine ne olursa olsun Sieg burada kalacaktı. Ailem gibi ortadan kaybolmayacağı için mutlu hissettim.

“Daha iyi görünüyorsun.”
“Teşekkürler, Sieg!”
“Herhangi bir yere gideceğimi mi düşündün?”
“Şey, biz geçici bir çiftiz.”
“……”

Belki de heyecanımda şaşkına dönmüş olduğu için bu sefer Sieg sessizleşti.
Ruh halini değiştirmek için özel bir alkol çıkardım. Ancak, bu bile yardımcı olmadı.

◇◇◇

Ve sonunda, uzun zamandır beklenen turist sezonu geldi.
İş arasında duyduğum kadarıyla herkes hangi gümüş süsleri satın alacaklarından bahsediyordu.

Turistlerin hedefi olan auroralar bile, her gece ortaya çıkıp görenleri eğlendirirken havayı okumuş gibiydi.

Bu yoğun dönem gelmeden önce ekimi bitirmeyi başardık. Şimdi sulama, gübreleme ve ayıklama çocuklara kalmıştı.

Sonra, beklenmedik bir yerde Sieglinde etkisi ortaya çıktı.

“Sieglinde-sama! Seninle karşılaştığıma sevindim!”
“Buraya kadar gelmeni beklemiyordum.”
“Ama tabii!”

Sieglinde’nin kız hayranları söylentileri duydu ve buraya geldi. Üstelik sürüler halinde.
Sieg, iş nedeniyle onlara eşlik edemediği için üzgün hissetti. O kadar meşguldü ki, benimle yemek için boş zaman bile yoktu.

Ben bu konuda şikayet etmeme rağmen, ben de çok yoğun günler geçiriyordum.

“Efendim! Bebek ayılar tükendi, bu konuda bir şeyler yapabilir misiniz?”
“Ne, gerçekten mi!? Dün daha fazlasını teslim etmiştim……”

Ve korkunç bir hatıra eşya kıtlığı oldu.

“Onları şimdi kurutuyorum, sanırım yarına hazır olurlar.”
“Aa, çok şükür.”

Soyulmuş huş ağacından yapılma yemek takımı bile neredeyse tükenmişti. Bu yakın zamanda yapılacak bir şey olmadığı için dükkan sahibi kadın bile onlardan vazgeçmişti. Ahşap bebek ayıları acele edersem yarım gün içinde tamamlayabilirdim ve renk uygulayıp balmumunun kuruması yaklaşık bir gün sürüyordu. Diğer geleneksel el sanatlarına kıyasla daha hızlı yapılabiliyordu.

“Bundan ben de istiyorum.”
“Yakında yenileri gelecek mi acaba~ Ne şanssızlık.”

Sieg'den modelini alarak yaptığım kızıl kartal oymacılığı bile hayranlarından talep görmüştü. Turist sezonu bitse bile dükkan sahibi kadın muhtemelen sipariş verecekti.

“Sieglinde-san'ın etkisi oldukça inanılmaz, tüm köylüler şaşırıyor.”
“Her nasılsa, özür dilerim.”
“Hayır, bu iyi bir şey.”

Ayaktaydık ve konuşuyorduk ama bilezik teslim etmek için başka bir kadın geldiği için dükkandan ayrıldım. Eve dönmek ve sessizce daha fazla bebek ayı yapmak istiyordum ancak köyde hala yapılacak çok şey vardı.

Bu arada, şehirdeki tek restoran sıkıntı içinde gibi görünüyordu. Arka pencereden içeri baktım ve yığılmış bulaşıkları yıkamak için içeri girdim.

“Hey, bulaşık bittikten sonra sebzeleri soyun!”
“!”

Tam o sırada tabakları kullanan masaya bir güm sesi ile sebze dolu bir sepet yerleştirildi. Yabancı olduğumu fark etmediler bile.
Sepetin içinde patates ve şalgam gibi kök sebzeler vardı. Soyulduktan sonra suya konmaları gerektiğinden büyük bir kase aradım ama maalesef hepsi kullanılıyordu. Seçim yapmadan bir kase almak için yanık lekeleri olan bir tencereyi yıkadım.

Ondan sonra bile, beni daha da zorladılar. Bence onlar efendi olduğumu asla fark etmeyebilirlerdi.
Herkesin gözleri korkutucu bir şekilde kanlanmıştı ve ayak işlerini reddetmek ya da efendi olduğumu söylemek için bir atmosfer yoktu.

Öğle saatlerinden sonra, restoran işçilerinin yemek zamanı geldiğinde gizlice dışarı çıkmayı başardım.

Erkeklerin yaptığı gibi, ren geyiği kesiyorlardı. Avlanmanın yasaklandığı bu dönemde mevsimin eti ren geyiği etiydi.
Ayrıca göle balık tutmak için giden insanlar da vardı. Ren geyiği etinin ağır tadını beğenmeyen insanlar vardı, bu yüzden balıklara da talep vardı.

Geceleri daha çok iş vardı. İnsanları kaledeki gözlem platformuna yönlendiriyordum, vücutlarını sıcak tutmak için sıcak içecekler servis ediyordum ve bazen soğuk olduğundan şikayet eden müşterilere kürklü giysileri ödünç veriyordum.

Ancak, iş henüz bitmedi. Eve döndükten sonra artık daha ahşap figürler oymam gerekiyordu.

Uzun zamandır böyle çalıştıktan sonra bedenim titriyordu.
Ancak, muhtemelen yüksek sesle söyleyememiştim, bu yüzden boş verirken çalıştım...

◇◇◇

Bugün, tekrar yardım etmek için restorana gitmek üzereyken birisi tarafından dar bir sokağa sürüklendim.

Kim olduğuna baktığımda tanıdığım biriydi.

“H-Hah?”
“Sonunda seni yakaladım.”
“Sieglinde……”

Sieglinde duvara yaslandı ve içini çekti.
Birbirimizi en son ne zaman gördüğümüzü merak ettim.

“İyi görünmüyorsun.”
“Gerçekten mi?”

Durumumun normal olmadığını inkar edemezdim.
Bugün yine ayı-san, ayı-san, ayı-san vardı ve bütün gece ayakta kalmasam da ahşap oymalar üzerinde çalışmak için geç saatlere kadar kalmıştım. Otuz yıldır böyle bir şey görmeyen genç bedenimin acı içinde çığlık attığını düşünüyordum.

“Sieg, sen iyi misin?”
“Gördüğün gibi.”

Dediği gibi, yorgun olduğunu gösteren bir atmosfer vardı ama ten rengi iyiydi, bu yüzden rahatladım.

Bir süre sessizce zaman geçirdik. Sonra, bir şey hatırlayarak, Sieg bana cebinden bir şey verdi.

“Bu nedir?”
“Çikolata.”
“Nereden aldın?”
“Tanıdığım birinden aldım.”
“Sen yedin mi?”
“……”

Sieg'in bana verdiği şey çikolata dolu küçük bir kutuydu.

Avuç içlerime uyan küçük bir kutuydu, içinde çok fazla parça yoktu.
Aç olduğumdan kutunun etrafına sarılmış şeritleri iyice çözdüm. Daha sonra bir mücevher gibi güzelce dekore edilmiş bir parça çikolata çıkardım ve Sieg’in ağzının önünde tuttum.

“Lütfen ağzını aç.”
“……”

İtaatle dediğim şeye uyduğu için parmağımla bir parça çikolatayı ağzına ittim.

Sonra kendim için bir tane aldım.

“Lezzetli.”
“……”
“Bir tane daha ister misin?”
“…… Hayır.”
“Bunu gerçekten alabilir miyim?”
“İki tane daha aldım.”
“Anladım. Teşekkür ederim.”

Beynim ve ağzım normal çalışmadığı için minnetle gülümsemeye çalıştım ama bunu iyi yapıp yapmadığımı bilmiyordum. Sieg ifadesizdi.

Onun işinin ne olduğunu sorduğumda endişelendiğini söyledi çünkü beni şehrin ortasında sallandığımı görmüştü.

“Kendini fazla zorlama.”
“Tamam.”
“Gece uyu.”
“Evet.”
“Daha fazla paraya ihtiyacımız yok, bu yüzden gereksiz işler yapma.”
“Tamam.”
“Ayrıca……!?”

Düzgün bir halde olmadığımı fark ettim çünkü Sieg'den çok uzun süre ayrı kalmıştım ve konuştuğumuzda kalbimin iyileştiğini hissettim.
Ancak, bu yoğun dönemin bir süre daha devam edeceğini düşündüğüm için birkaç gün stok yapmam gerektiğini düşündüm. Elimde olmadan dudaklarımı Sieg’in dudaklarına bastırmaya başladım.

Vücudunu duvara bastırdım, yanaklarını elimle tutarak onu yerine sabitledim ve sanki gözüm kalmış gibi dudaklarımı onunkilere kilitledim.

Kafam boştu, düşünemedim. Sadece zevk hissettim.

Tuhaf bir şekilde, bu dar sokaktan geçen hiç kimse yoktu.

Bir süre sonra çan, öğlen olduğunu bilgilendirmek için çalmaya başladı. Bununla kendimi ondan ayırdım.

“Teşekkür ederim. Gerçekten çok yardımcı oldu.”
“……”

Restorana yardım etmek zorunda olduğum için yanağına bir veda öpücüğü verdim ve sokaktan ayrıldım.

Sonra yoğun bir şekilde çalışmak için daha fazla zaman harcadım. Sonunda, karanlık gece gökyüzünün altında soğuk esintiye maruz kaldığımda geldim.

—— Ha, bekle, ben Sieg'e ne yaptım!?

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Temurzeyn (6 puan) Üye
2022-02-11 23:21:12
Ağağağğğaaaaaa
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:25:57
Çeviri için teşekkürler
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-09 14:25:39
Çeviri için teşekkürler
ŞahiTopu (56 puan) Üye
2021-01-20 15:54:39
Kalite zaman, aşk emek ister. Helal olsun Ritz aslanıma devamını bekleriz
Waga na wa Megumin (136 puan) Üye
2021-01-06 14:30:37
sonunda ilerleme ama çok tatlılar... emeği geçenlerin ellerine sağlık...