Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

01 Temmuz 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
666 Görüntülenme
Bu bölümü 6 Kişi beğendi.
Cilt 1

Hayal Kırıklığı Yaratan Bir Kız ve Hayal Kırıklığı Yaratan Genç Bir Adam

Şaşırtıcı bir şekilde, Emmerich beklenenden daha erken gelmişti.
Mevsim hala bahar olarak adlandırılabilirdi. Doğanın yeşil renginde hala tazelik vardı.

Misafirimizi almak için köyün girişine gittim.
Birkaç ay sonra tekrar görüşünce bu genç adam hala canlandırıcı görünüyordu, sessizce ve utangaç bir şekilde beni selamladı. Her zamanki gibi duygularını dışa vurmuyordu.

“Bu sefer uzun kalacak mısın?”
“Hayır, yarın akşam geri dönüyorum.”
“He, o kadar kısa mı!?”
“Bu dönemde ortak askeri tatbikatlarla yoğunuz.”
“Anladım.”

Ülkesinde yoğun günler geçirdiğini duydum. Görünüşe göre, kabuklu deniz ürünleri ve Aina'ya verdiği çiçek egzersiz tesisindendi.

Ayrıca, Emmerich de burada yaşamaya karar vermişti.

“Ordudan emekli olacağımı söylediğimde işe yardım etmeye zorlandım.”
“Ne kadar yazık……”

Bu kez tatili, yaz aylarında tek bir tatil yapmamak pahasına zor kazanmıştı. Kışın, emeklilik için çeşitli süreçlerden geçmekle meşguldü, bu yüzden bir daha gelecek yıl baharda gelecekti.

“O zaman şimdi, Aina ile buluşalım.”
“……”

Emmerich yüzünde sevinçli bir ifadeyle başını salladı.

Biz konuşurken tanıdık bir sırt gördüm.

“A-Aina.”
“!”

Emmerich'in sevgilisi önümüzdeydi.
Seslendiğimiz zaman Aina arkasını döndü. Beni görünce sinirlenmiş görünüyordu, ama Emmerich'i görünce huzursuz görünüyordu.

“Emmerich seni görmeye geldi Aina.”
“!”

Aina şaşırmış görünüyordu ve Emmerich'e baktı. Gözleri onunla buluştuğunda utancından kurtuldu.
Emmerich sadece sevinçle gülümsüyordu. Buna ilaveten genç adamı dürttüm.

“…… Şey.”
“!”
“Aina-chan.”

Sessiz adamın konuşacağını hayal etmiyordu. Aina ona şaşkınca bakıyordu.
Bu arada, ‘Aina-chan’ dan sonra hiçbir şey söylenmediğinden gerginliği gevşemiş gibiydi ve beklenmedik bir şey söyledi.

“—— Benimle çok arkadaş gibi olma!!”
“……”
“……”

Ağzı pis olan Aina gizemli bir nedenden dolayı en şaşırmış görünüyordu.
Artık dayanamayan kız sessizce kaçtı.

“Şey, Emmerich?”

Emmerich için endişeliydim, ama sakin bir ifadeye sahipti.

Çok şükür. Onun sözlerine aldırmamıştı.

◇◇◇

İlk olarak, Emmerich'e sessizce evde kalmasını söyledim. Aina'yı kendim almaya karar verdim.

Aradığım kız köy meydanında stant kuran kervandan alışveriş yapıyordu.

“Aina.”
“!”

Ona arkasından seslendiğimde biraz ürktü ve deri çantasından bazı şeyler düşürdü.

“Ah, üzgünüm.”

Yuvarlanan sebzeleri alıp yerine koydum.
Ona seslendiğimde hala donuktu, bu yüzden onunla tekrar konuştum.

“Emmerich burada değil.”
“Ne!? Bunu daha önce söylemeliydin!”

Aina büyük bir hızla etrafına baktı. Emmerich'in burada olmayacağını düşünmemiş gibi görünüyordu.

“Biraz zamanın var mı?”
“Meşgulüm.”
“Böyle söyleme.”

Çantasını aldım ve evine doğru yöneldim.

“Hey, geri ver!”
“Sana eve kadar eşlik edeceğim prenses.”
“Sen kime prenses diyorsun?!”

Bu saatte, korkunç büyükbabası da orada değildi. Büyükannesi hastaydı, bu yüzden çıkmayacaktı. Bunu düşünerek eve gelene kadar Aina’nın yükünü taşımaya karar verdim.

“Çok şey almışsın. Bugün bir şey mi kutluyorsunuz?”

Diğer çantada bir tavuk vardı. Büyük bir enerjiyle gıdaklıyordu.

“Hayır. Büyükannem ve annem çok iyi hissetmiyorlar, büyükbabam bana kanla biraz çorba yapmamı söyledi.”
“…… Anladım.”

Aina’nın evinin arkasında boş bir tencere, ocakta su dolu başka bir tencere ve hazırlanmış bir bıçak vardı. Su henüz kaynamaya başlamamış olduğu için fazla zaman geçmemiş gibi görünüyordu.

“Tavuğu kesmemi ister misin?”
“……”

Cevap vermedi, ama yine de kestim.

Tavuğun bilinçsiz hale gelmesi için ona vurduktan sonra bacaklarını bir ip ile bağladım. Sonra atardamarların etrafındaki alanı kestim ve kanını boşalttım. Tencerede tavuk kanı dolmuştu.

“Aina, yarın evimizde öğle yemeği yiyoruz, gelmez misin?”
“He?”
“Öğle yemeği dememe rağmen sadece Sieg, ben, Emmerich ve Aina, dördümüz.”
“……”

Aina’nın ifadesi karardı.
Yani Sieg ile olsa bile iyi değildi. Omuzlarımı düşürdüm.

“…… git.”
“He?”
“Meşgulüm, bu yüzden gelemem.”
“Evet, tamam.”

Aina’nın büyükannesi ve annesi hastaydı.
Tüm ev işlerini tek başına yapıyor olabilirdi.

Su kaynamaya başlamıştı, bu yüzden tencereyi aldım ve tavuğun kanının boşalmasını bekledim. Kan damlamayı bıraktığında tavuğu suya koydum ve bir süre kaynattım. Bundan sonra, soğuk suya koyup tüylerini kopardım. Hassas yerlerin tüylerini sıcak bir metal çubukla sararak çıkardım.

“Aina, bir çay partisine ne dersin?”
“O da ne?”
“Emmerich bize lezzetli kahve ve şekerlemeler getirdi. Neden dördümüz beraber yemiyoruz?”
“Kahve ise bu bir çay partisi değil.”
“Öyleyse, bir ziyafet?”

Hayır, ziyafet farklıydı.
Kafamda kendi hatama dikkat çektim.

“Fena olmaz.”
“……”

Belki de güzel ısrar ettiğim içindi. Aina sonunda gelmeyi kabul etti.

Ertesi gün.
Köydeki genç yabancı adam için ayarladığımız çay partisi, maalesef bir fiyaskoydu.

Emmerich ve Aina'nın karşı karşıya oturmaları güzeldi ama gözleri hiç buluşmadı ve bir şey söylemediler.

Aynı şekilde, Aina’nın tek taraflı ‘Benimle arkadaş olma’ bildirisiyle biten konuşmadan başka konuşma olmadan Emmerich eve gitti.
Onun için üzülmüştüm.

Ertesi günün sabahında Aina geldi.

“Hah, ne oldu?”
“……”

Aina'nın elinde bir sepet vardı. Bir bezle kaplı olmasına rağmen, içinde biraz bisküvi görebiliyordum.

“Bunlar……”
“Emmerich için olabilir mi?”
“……”

Bir süre tereddüt ettikten sonra başını salladı.

—— Aa, ne yapmalıydım?

Aina'ya, Emmerich’in sadece bir gece kaldığını söylemeyi unutmuştum.

Yarım gülümsemeyle sepeti aldım.
Aldığımı doğruladıktan sonra Aina geri dönmek için arkasını döndü, ama kolundan tutup onu içeri sürükledim.

“Hey, Ritz, ne yapıyorsun!”
“Üzgünüm!”
“Bırak! Meşgulüm, o kişiyi görmek için zamanım yok!!”
“Hayır, Aina, üzgünüm! Emmerich çoktan gitti!”
“…… He?”
“Dün akşam evine döndü.”
“Yalan söylüyorsun!”
“Yalan söylemiyorum. Üzgünüm sana söylemedim.”
“……”

Onu oturma odasına götürdüm ve pencerenin yanındaki sandalyeye oturttum.

“…… Emmerich meşgul, bu yüzden sadece bir gece kalabildi.”
“Bilmiyordum. Mektupta yazmıyordu.”
“……”

Ne diyeceğimi bilmiyordum. Hiçbir şey söylemeden zaman öylece geçti.
Artık garip olduğu için bir konu açtım.

“Ah, doğru, buraya taşınacağını söyledi.”
“Kim?”
“…… Emmerich.”
“Bunu duymamıştım.”

Hırıltılı sesiyle neredeyse ciyaklıyordum.

Emmerich. Neden asla Aina'ya önemli şeyler söylemiyorsun?
Yabancı askere kızdım.

Aina’nın yüzünü görünce, bu sefer kısa bir ‘Merhabaa!’ dedim.
Başka hiçbir şeye benzemeyen öfkeli bir yüzü vardı.

“Aina, Emmerich kötü bir şey demek istemedi, sadece düşünceli……”
“Öyle değil. Kendime kızgınım.”
“?”

Dedi Aina titreyen bir sesle.
Preslenmiş çiçek kitap ayracı için ona teşekkür etmek istiyordu ve kartpostaldaki kalenin nerede olduğunu sormak istiyordu. Kabuklu deniz hayvanından ona yaptığı bileziğini göstermek istiyordu ve hakkında konuşmak istediği başka şeyler de vardı.

İkisi birbirlerini mektuplar aracılığıyla tanımaya başlamıştı
Ancak, bizzat konuşmak ve kelimelerle iletişim kurmak aslında farklıydı.
Birbirleriyle gerçekten tanıştıklarında ne yapacaklarını bilmedikleri için utangaç olurlardı.

“Aina, Emmerich tekrar gelecek.”
“Ama çok sert bir şey söyledim, özür dilemeliyim.”
“Endişelenme. Emmerich alınmayacaktır.”
“……”
“İlkbaharda geri gelecek.”
“!?”

Yeniden görüşme günleri çok uzak olduğu için Aina ağlamaya başladı.

“Hey, Aina, bekle!”

O an gözyaşları yanaklarından aşağı damlamaya başladığında kapı açıldı.

“…… Bu…”

Gelen kişi sabah yürüyüşünden yeni dönen Sieglinde idi.
Onu görünce Aina, Sieg’e sarılmaya koştu.

“……!?”

Aina'yı kucaklarken nelerin olduğunu gözleriyle sordu.
Hemen başımı salladım ve herhangi bir suçlamayı reddettim.

Sieg sakinleşmesini bekleyerek Aina’nın sırtını sıvazlamaya devam etti.
Ben de onlara çok gizlice yaklaştım.

Aina çocuk gibi ağlıyordu.

Onu küçükken de iyi tanıyordum. Muhtemelen köyün en sert çocuğuydu.
Büyüdükçe gelecek hakkında kötümser olmuştu. Ancak, genç bir adamla mektuplaşırken sevgiyi ve kendini kurtarmanın bir yolunu bulmuştu.

Zorlu günlük yaşamında bu mektuplar onun tek neşesi olabilirdi.

Aina ağlıyordu çünkü istediği gibi davranamadığı için pişmanlık duyuyordu.
Onun için üzüldüm, ona acıdım. Çeşitli duygular ortaya çıkmıştı. Acıklıydı, ben de gözyaşı döktüm.

Sieg'e baktığımda serbest eliyle nazikçe kucakladı.

Sieglinde, ne kadar da sevecen bir kadındı.

Sieg tarafından kucaklanan ben ve Aina yavaşça sakinleştik.

Emmerich ve Aina’nın sorunu çözülmekten uzak görünüyordu.

En büyük sorun, Aina'nın kendi duygularına sadık kalamaması değildi. Yabancıları sevmeyen büyükbabası ve büyükannesiydi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ŞahiTopu (56 puan) Üye
2021-11-02 08:12:11
Dosta güven mazlumlara sığınak Düşmanın avcısı zalimin kabusu Siegland ( Nedensizce aklıma Erdoğan'ın seçim şarkısı geldi. Siiii eeeeg laaaand )
Waga na wa Megumin (136 puan) Üye
2021-01-06 16:39:47
sieg sevgi kelebeğim... emeği geçenlerin ellerine sağlık...