Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

03 Ağustos 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
620 Görüntülenme
Bu bölümü 3 Kişi beğendi.
Cilt 2

(Ek Bölüm) Kayınpederle!

Yazar:
Bu bir ek bölüm.
Arno doğmadan önce Sieg’in evinde yaşadıkları dönem.
Belirli bir zaman belirtmeden bunu yazmak istiyorum.

 

 

Sabah. Kuşların cıvıltısıyla uyandım. Güneş daha doğmamıştı. Bugün çiftlikte kayınpederime yardım edeceğimden uyanmak için mükemmel zaman mıydı? Uyandığım için yine de neden minnettar hissetmediğimi merak ettim. Kuşa daha net bir şekilde cıvıldaması için söylendim.

Sieg hala uyuyordu. “Ben gidiyorum,” diye fısıldadım, saçını okşadım ve alnını öptüm. Karnındaki bebeğe de iyi bir çocuk olmasını söyledim.

İş kıyafetlerimi giydim, yüzümü yıkadım, dişimi fırçaladım ve dışarı çıktım.

“Günaydın!”
“Ah, günaydın.”

Yine kayınpederim benden önce gelmişti.

“Bugün sorun yok mu?”
“Evet! Kayınvalidemden ve Sieglinde-san’dan izin aldım!”

Büyükbabam onaylayarak mırıldandı.
Çiftliği yönetmek büyükbabamın hobisiydi, bu yüzden kayınvalidem orada çalışmamı istemiyordu. Bu yüzden haftada sadece iki ya da üç gün yardım edebiliyordum ve kalan günlerde kayınvalidemin yönergeleriyle bir asil gibi yaşıyordum.

Atlarımızı sürüp çiftliğe vardık, kontun konağından biraz uzaktı.

Çiftliğe vardıktan sonra hayvanları besledim.
İnekler, atlar, oyunlar, domuzlar ve dahası. Çok fazla hayvan yoktu ama çok fazla insan da olmadığı için iş zordu.
Atlar, inekler ve koyunlar için yemin içinde birçok kuru bitki ve tahıl vardı.
Domuz ve tavuklar için yemin içinde tahıl ve bitkiler vardı.
Gündüz boş karınlarıyla hayvanlar yemek için deliriyordu. Bu yüzden, “Biraz bekleyin,” diyerek cömert bir tutum gösterdim ve mümkün olduğunca iletişim kurmaya çalıştım.

Bu bitince bir süre çiftlikten uzaklaştık. Kahvaltı vaktiydi.

“Kayınpederim, kahvaltı vakti geldi.”
“O kadar oldu mu!”

Atlarımızı bağladık ve eve döndük. Kahvaltı için geç kaldıysak kayınvalidem tarafından azarlanacaktık.

Çiftlikten konağa küçük bir yoldan ilerledik. Etrafımızdaki bitkiler yumuşak rüzgarda uçuşuyordu.

“Bu mevsimdeki rüzgar iyi hissettiriyor.”
“Öyle mi?”

Soğuk mevsim geçtikten sonra sıcak ve ferahlatıcı rüzgarlar yanaklarımıza değiyordu. Yabancı ülkedeki bahar çok sıcaktı. Şaşırmıştım. Buradaki insanların “Baharı bekleyemiyorum,” demesini anlayabiliyordum. Burada tanıştığım atla olan ilişkim de oldukça iyiydi. Kayınpederimden nasıl at süreceğimi öğrenmiştim. Kişnemediği sürece sorun yoktu ve binmek iyi bir histi. Atlar insanlara alışkın olduğu için itaatkar bir şekilde takip ediyorlardı. Çok şirindi.

“Ben gençken buradan biraz uzaktaki tepede karımla at binerdik. Bu mevsimde tomurcuklanan ağaçlar çok güzeldi.”
“Hehh~”

Tabii ki kayınvalidem de bir askerdi. Cesurca ata binip binmediğini sorduğumda kayınpederim öyle olduğunu söyledi.

“Son zamanlarda ata bindiğini gördüğümü hatırlamıyorum.”
“Ah, otuz yıldır binmiyor. Çocuklar olduktan sonra binemedi.”

Demek öyle diye düşündüm. Kayınvalidem çiftliğe çok odaklandığım zaman bana söylemişti, “Bu eşinin seninle ilgilenebileceği tek zaman.”

“Kayınpederim, neden şu tepeye gitmiyoruz?”
“İkimiz mi?”
“Olmaz mı?”
“Hayır, sorun o değil.”
“?”
“……Şey, Sieg azarlar diye endişelendim.”

Bir süre önce Sieg, kayınpederimle arkadaş canlısı(?) olmanın eğlenceli olmadığını söylemişti.

Sieg ve kayınvalidem bir çay partisi verip diğer hanımları davet edecekti, bu yüzden o günü önermiştim.

“Beraber dışarı çıkmak oldukça zor.”
“Üzgünüm, ailedeki konumum epey düşük.”
“Sorun yok.”

Ata binmek için zaman konusunda sözleşince diğer konağa geldik. Atları bağladık ve yıkanmak için arka kapıdan banyoya girdik.

Kahvaltıdan sonra tekrar çiftliğe gittik. İnek ve koyunları sağdık ve ağıllarını temizledik.

“Bugün, bir koyun keseceğiz.”

Kayınpederim süt vermeyen bir koyunu kesmeye karar vermişti.

“Ritzhard-kun, hiç koyun eti yedin mi?”
“Hayır, hiç yemedim.”

Ne yazık ki bizim orada hiç koyun yoktu.
Koyunlardan yün almanın ve süt için sağmanın 11,000 yıl öncesine dayandığını duymuştum. Ayrıca bizim oralar vahşi koyunların sınırlı olduğu bir yerdi.

Nasıl kestiklerini öğrendiğimde benim normalde yaptığımdan farklı olmadığı için yardım ettim.

Önce boyunlarından kanlarını kestik ve arka bacaklarını bağlayarak astık. Göbek deliğine yakın bölgeyi hafifçe kesip koyunun iç organlarını çıkardık. Sonunda uyluk etini çıkararak bitti.

“Koyunun olgunlaşması on gün sürüyor. Bu türler süt vermeleri için beslendiğinden lezzetli olur mu bilmiyorum.

Yünü için beslenen, eti için beslenen ve tropik bölgelerde kısa tüylü koyunlar vardı. Anlaşılan daha önceden süt için beslenen fazla yoktu. Bu yüzden tadı gizemliydi.

“Bu bölgede sıklıkla koyun eti yer misiniz?”
“Hayır, sık değil.”

Koyun eti için, ilk yaşında koyundan et elde edilmesi için ‘kuzu’ ve ikinci yaşında ‘koyun’ vardı. Koyunun derin bir aroması ve güzel bir dokusu vardı ama kokusu güçlüydü.
Normalde koyunun lezzetli olduğu söylenirdi ama belki de insanlar doğru düzgün soğutamadığı içindi.

“Bu iki buçuk yaşında, yani koyun.”
“Hehh~ Fakat dişi olduğu için lezzetli olabilir!”
“Evet, dişiler lezzetli!

Kayınpederim ve ben tuhaf bir noktada heyecanlanmıştık.

Taze eti yaşlandırmak için hazır eti de alıp soğuk hava deposuna gittik.

“Ah, bu iyi görünüyor.”
“Demek bu koyun-san……!”

Kürek et, kaburga, göğüs kafesi, kısa kontrfile, bacaklar, kollar, böğür, çok fazla parça vardı.

“Tadalım mı?”
“Olur.”

Karar verildiğinde hızlı davrandık.
Bazı tuğlalara ikiye kesilmiş bir varil yerleştirildi, daha sonra ızgara üstüne konuldu. Sonra bir ateş yakıldı.

"Omuza ne dersin?"

Sadece tatmak için olduğunu söylemesine rağmen seçilen et, biraz beyaz kısımları olan bir etti. Bu daha sonra ince dilimlenip otlar ile ızgara yapılıyordu, çünkü kokusu güçlüydü.

Isıtmalı ızgaranın üzerine, koyun eti omzu yerleştirildi. Ateşte ısıtıldığında beyaz kısımlar yavaşça eridi ve yağ kaynamaya başladı. Etin kötü bir kokusu olduğu söylense de sadece dumanlı koku veya otlar nedeniyle bana sadece lezzetli bir koku geliyordu.

“Kayınpederim, harika görünüyor!”
"Biraz daha, bekle."

Varilin önünde beklerken ikimiz de muhtemelen asil gibi görünmüyorduk. Kayınvalidem asillerin her zaman zarif davranması gerektiğini söylemişti ancak bu sefer paçayı kurtarmıştık.

"Şimdi iyi gibi görünüyor."
“!”

Izgara et, yakındaki düşmüş bir daldan oyulan bir çubukla şişlendi. Yağ damlayan etten bir ısırık aldım.

“Vay be, leziz!”

Koyun etinin şaşırtıcı derecede temiz bir tadı vardı. Tadı, domuz ve düve sığır etinin yarısı gibiydi. Yeterli bir açıklama düşünemedim. Kokusu yoktu. Oyunla yemeye alışık olduğum için olabilirdi.
Kayınpederim küçük bir sorun yaşıyordu. O zaman kayınvalidem de bundan hoşlanmayacaktı. Büyükbabam ren geyiği etini sevmişti, bu yüzden biraz ona hediye etmek iyi bir fikir olabilirdi.

“Bence Sieg de bunu sevecek.”
“O zaman daha fazla alabilirsin. Koyun etinin içeriği çok zengin.”

Koyun eti çok fazla hayvansal yağ içermiyordu ve çok yemiş olsa bile çok fazla şişmanlatmazdı. Hamile kadınların eksik olduğu demir de bol miktarda bulunuyordu, bu nedenle Sieg için mükemmeldi.

Akşam yemeğindeki koyun etine gelince kayınvalidem beklendiği gibi sevmedi. Ve beklendiği gibi Sieg sevdi.
Kayınvalidem daha fazla istemediğini söyledi, ancak kayınpederim kilo vermek için iyi olduğunu söylediğinde aniden daha fazla soru sormaya başladı.

Daha sonra çay partisi, koyun eti partisine dönüştürüldü.

Yazar:
Koyun etinde parazit var, bu yüzden hamile kadınların yememesi daha iyi olabilir. (Isıdan öldürülmelerine rağmen.)

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
ŞahiTopu (56 puan) Üye
2021-11-06 15:44:35
Bu yemek sahneleri neden bu kadar kaliteli ? Oruç olsam ancak bu kadar zorlanırdım herhalde
Waga na wa Megumin (136 puan) Üye
2021-01-09 11:54:55
emeği geçenlerin ellerine sağlık....