Kuzeyli Asilzade ve Yırtıcı Kuş Hanımının Kar Ülkesindeki Avcılık Hayatı

09 Ağustos 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
629 Görüntülenme
Bu bölümü 4 Kişi beğendi.
Cilt 2

(Ek Bölüm) Büyükbabam ile!

Bugün alkol yapacaktım. Dün şişeleri kaynatıp sterilize etmiştim ve tüm malzemeler çoktan hazırdı. Satın aldığım büyük miktardaki sek alkolü görünce miktarın üçte birinden daha azını yapmak için genellikle çok zahmetli bir süreçten geçtiğine dair tarif edilemez bir his hissettim.

Kollarımı sıvadım ve hemen işe başladım.

Bugün yaptığım şey, kayınpederimin arkadaşının önerdiği gibi kuru kayısı likörüydü.
Kayısıları ıslak bezle silinerek temizledim ve şişeye kodum. Sonra soyulmuş limon ve kayısı çekirdeklerini ekledim. Kayısı çekirdeklerinin alkolün aromasını sağlayan, koku veren bir etkisi vardı.
Bir aydır bırakılan limon ve kayısı çekirdekleri alkolden çıkarılacak, ardından likör sadece kayısı ile yapılacaktı. Bir yıl sonra nihayet olabilirdi.
Kullanacağım diğer ürün kurutulmuş erikti (pflaume). Zengin bir tadı vardı ve ortaya çıkan alkolün yoğun bir tadı olacaktı.
Ayrıca kullanılan meyveler unlu mamuller için de kullanılabilirdi. Bu alkolün yapımı yaklaşık yarım yıl sürerdi.

Sırada taze meyve vardı. Özellikle memleketimde bulamadığım turunçgilleri kullandım. Yavaş yavaş soydum ve şişelere koydum.

Yaklaşık on şişeyi tamamladım ama hala boş şişeler ve daha fazla malzeme vardı.
Bir sonraki macerada mantar şarabı yapmaya ne dersin~ Bunu düşünürken Sieg odaya girdi.

“Ah, ne oldu Seiglinde.”
“Yok bir şey, sadece yardım etmem gerektiğini düşündüm, ama neredeyse bittiğini görüyorum.”
“Evet. Ama daha yapılacak çok şey var.”
“Peki, bunu da deneyecek misin?”

Sieg, ona geçenlerde verdiğim gülleri uzattı.

“Bundan alkol mü?”
“Aa, işe yarayacağını düşünmüyor musun?”

Sieg çiçeğin sağlam kalmasını istiyordu, bu yüzden bahçeciden tavsiye almıştı. Çiçeği kurutmasını söyledi, ancak rengin değiştiğini duyunca vazgeçti.

“Bu yüzden mutfak personeline sordum ve bana alkol kullanarak canlı bir ton elde etmenin mümkün olduğunu söylediler.”
“Anladım!”

Sonra gül likörü yapmak için Sieg ve ben işe başladık.
Önce gül yapraklarını temizledik. Alkolle ıslatılmış bir bezle sildik, yaprak yaprak, hepsini. Diğer alkoller gibi, yapraklarıyla birlikte bir şişeye buz ve alkol konarak yapılırdı.

"Sanırım yaklaşık üç ay içinde olması gerekiyor."
"Anladım. O zamana kadar çocuk doğmalı ki ben de içebileyim."
"Pekala, ölçülü olarak iç~"

Yine de çok alkol yaptığımdan bunu söylemek pek inandırıcı değildi.

“Sadece tamamlanmış ürüne bakmak sorun değil.”
“Sonuçta rengi güzel.”
“Bu, Ritz'den gelen sevginin kristalleşmesi.”
“Ah, beni utandırıyorsun. O zaman tadına bakamam.”
“O zaman tek başıma tadacağım.”

Sieg'in güller konusunda bu kadar mutlu olacağını düşünmemiştim, bu yüzden aynı anda hem utandım hem de memnun oldum.

“Sieg, biraz boş zamanın var mı?”
“Aa. Başka işlerim yok.”
“Öyleyse büyükbabama hediye olarak alkol yapmak için bana yardım edebilir misin?”
“Peki.”

Büyükbabam için otlar kullanarak şifalı alkol hazırladım. Onun uzun yaşamasını istiyordum, bu yüzden sağlığa iyi olanları seçtim.

"Bunu kullanacağız~"
"Bunlar sabah topladığın çiçeklerden biri."
"Doğru!"

İçindekiler, Edelgard ve Adeltraud ile sabah yürüyüşünde topladığım papatyaydı. Bahçede çiçek açıyorlardı. Yarısını çay için, geri kalanını alkol için kullandım.
Kullandığımız kısım sadece ucundaki yapraklardı. Geri kalanlar da çiftlikte hayvanları beslemek için kullanılıyordu, ben de onları sakladım.
Kırpılan papatyalar durulandı. Bundan sonra, kurumaları için iyi havalandırılan bir yerde bırakılacaklardı.
Çalışma, kurutulmuş yaprakları bir şişeye yerleştirip ardından şişeye sek alkol dökerek yapılıyordu. Daha sonra yaklaşık üç hafta bırakılıyordu, ardından içindeki parçalar eleniyordu. Bundan bir ay sonra tamamlanıyordu ya da öyle duydum. Güzel bir kehribar rengine dönüşecek gibi görünüyordu.

“Papatya alkolü sakinleştirmeye, cildi nemlendirmeye, yorgunluğu gidermeye ve uykusuzluğa iyi gelir. Çünkü…”

Papatya, elma gibi ferahlatıcı tadı olan bir bitkiydi. Alkole konulduğunda koku duyusunu artırıyordu. Bahçıvandan duyduğum hepsi bu kadardı.

Üç hafta sonra, alkolün içindekileri filtreledim ve içeceği sterilize edilmiş bir şişeye koydum.

Bugün büyükbabam gelecekti, ben de onunla ve Sieg ile yemek yeme planları yaptım.
Hala vaktimiz vardı, ben de yeğenlerin yaptığı bitki çayının tadını çıkarırken dinlendim.

"Amca, oneesama ile abur cubur yaptım."
"Vay, lezzetli görünüyor."

İkisi, içinde papatya bulunan kekler yapmıştı. Görünüşe göre aşçıdan öğrenmişlerdi.

“Çay yapraklarını ezip süt ve un ile karıştırdık.”

Hala heyecanlılarken, yeğenler atıştırmalık yapma deneyimlerini anlattılar. Papatya çayı sakinleştirici bir etkiye sahipti, bu yüzden biraz döktüm ve şekere batırılmış bir çiçeğe bıraktım.

“Ne güzel bir koku.”

Kekten bir ısırık aldım ve bir yudum çay içtim. Tadını alınca daha sakin hissettim. Sanki beni iyileştirmiş gibiydi.

“……Amca, nasıl?”
“Çok lezzetli. Teşekkürler Edelgard, Adeltraud.”

İki melek gibi yeğen göz kamaştırıcı bir şekilde gülümsedi ve “Yine biraz pişireceğiz!” dediler.

Amca çok mutluydu.

◇◇◇

Eğlenceli çay saatinden sonra, giyinme zamanı gelmişti. Banyodan sonra saçımı düzgün bir şekilde kuruttum. Daha sonra saçımı ördüm ve bunu yapmak için saçımı üçe böldüm.

“Ritz, hazır mısın?”
“Evet, biraz daha bekle~”

Kapıyı açtım ve Sieg'i karşıladım.

Sieg'in üzerinde parlak kırmızı bir elbise vardı. Onu tamamen giyinmiş görünce iç geçirdim.

“Sieg, harika görünüyorsun.”
“Güzel.”

Makyajı vardı, bu yüzden onu yanağından öpemezdim. Bunun yerine elinin arkasını öptüm.
Onu içeri götürmek ve güzelliğini takdir etmek istedim, ama buraya gelen bir hizmetkarın ayak seslerini duydum.

“Görünüşe göre büyük kayınpederim geldi.”
“Evet. O zaman gidiyorum.”

Beze sarılı papatya likör şişesini yemek odasına götürdüm.

Bir ay sonunda onunla görüşüyordum. O her zaman enerjik bir adamdı.

“Her seferinde gelmeni istediğim için üzgünüm.”
“Senin için gelmiyorum, bu yüzden aldırma.”
“Haha tabiki.”

Ve iğneleyici sözleri hep aynıydı.

“Ah, bunu Sieg ile yaptık……”

Ona papatya likörünü gösterdim.

“Bu nedir?”
“Papatya likörü. Bunu bahçeden topladığımız çiçekleri kullanarak yaptık. Sağlığın için iyi.”

İlaç olarak iki ay sonra ve az miktarda içilmesi gerektiğini anlattım.

Sonra, son olaylarımızla ilgili karşılıklı sohbet ettik. Konular sonsuzdu ama unutamadan önemli ricayı gündeme getirdim.

“Şey büyükbaba, bir ricam var.”
“Ne, harçlığa mı ihtiyacın var?”
“Hayır, öyle değil.”

Yanımda oturan Sieg’e bir bakış attım ve aklımdakileri büyükbabama söyledim.

“İlk çocuğumuza isim verebilir misin diye merak ediyordum.”
“Ha?”
“İkimiz birlikte karar verdik. Umarım bunu düşünürsün.”

Sieg de büyükbabamdan rica etti.

"Büyük kayınpeder, bunu bu kadar geç talep ettiğimiz için üzgünüz."
"Bu kadar önemsiz bir şeye aldırma…… haa, gerçekten bunu istiyor musun?"
"Evet. Senden bunu yapmanı isteyebilir miyim?"
“Pekala, hm, bakalım.”

Büyükbaba ani istekten dolayı rahatsız görünüyordu. Doğumun yakın bir zamanda yapılması planlandığından, düşünecek fazla zaman yoktu, ama yine de ondan bunu istedim.

“Büyükbaba, eğer çok fazlaysa…”
“H-Hayır, çok fazla, sanki durum böyleymiş gibi!”
“Öyle mi?”
“Aa, biraz bekleyin. Tekrar döneceğim…… Sieglinde, doğum ne zaman?”
“İki hafta içinde.”
“Anladım. – Hm. Sorun yok. Bana bırakın.”
“Büyükbaba, gerçekten mi!?”
“Gürültü yapıyorsun…… Erkek mi, kız mı olacağını bilmiyoruz, bu yüzden her ikisi için de isimler düşüneceğim.”
“Büyükbaba, teşekkür ederim!”
“Kayın büyükbaba, çok teşekkür ederim!”

İsteği memnuniyetle kabul ettiği için rahatladım.

İki hafta sonra büyükbabam yeni doğan çocuğumuza güzel Arno adını verdi.

Sieglinde'nin doğumundan sonra durumu düzeldiğinde yarım yıldır birlikte olduğum Wattin Hanedanı halkına veda etme zamanı gelmişti.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Waga na wa Megumin (136 puan) Üye
2021-01-09 13:08:07
emeği geçenlerin ellerine sağlık....