Overlord
Ainz Ooal Gown'un Büyü Krallığı - 8
Eğer bu öneriyi kabul etseydi Nazarick’in Büyü Krallığı’nın
içindeki herkesi karşı cins gibi giydirmeye zorlamaları gerekirdi. Bu da
oldukça kötü olurdu. Belki bununla ilgilenen tek kişi Bukubukuchagama olurdu.
Hayır, Bukubukuchagama bu dünyada olsaydı kesinlikle öyle bir dünya istemezdi.
Eğer NPC’lerin kendi
egosunu geliştirdiklerini öğrenselerdi bazıları meraklanır ve onlarla buluşmak
isterdi, bazıları ise onlardan kaçınırdı. Bukubukuchagama büyük ihtimalle
ikinci seçenekte olurdu. Tamaiko ve Ankoro Mochimochi büyük ihtimalle onlarla
tanışmak isterdi. Neden hepsi kız olmasına rağmen birbirinden bu kadar
farklıydı ki?
Onları hatırladıkça Ainz yavaşça kalktı ve pencereye baktı.
Tabii ki bu hareketinin belli bir anlamı yoktu. Sadece kendine zaman
kazandırmaya çalışıyordu. Ne diyeceği hakkında kaba saba bir fikri olduktan
sonra Ainz üçüne birden döndü.
“Bu fikre izin veremem.”
“Neden? Nedenmiş o?”
Elbette bunu
soracaklardı değil mi? Yani, Noel zamanı yalnız erkeklere maske dağıtmak bile
daha mantıklı bir yasa olurdu yahu!
Ainz iç çekti. Tabii ki bunun da belli bir anlamı yoktu.
Hala kendine zaman kazandırmaya çalışıyordu.
“Bunun birçok kompleks sebebi var. Her birini açıklamamı
ister misin, Albedo?”
“E-evet. L-lütfen, bir kusuru yoksa.”
Ainz bunu Albedo’ya sormuştu ama araya girip cevap veren kişi
Mare olmuştu. Normalde çok dürüst bir
çocuktur, neden şimdi böyle yaramazlaştı ki? diye düşündü Ainz üzülerek.
Eğer Albedo cevap verseydi “Buna gerek yok. Siz ikinize Ainz-sama adına ben
cevap vereyim,” derdi. Ama şu anda bunu Ainz’in açıklaması gerekiyordu.
“Demek öyle. O zaman sizi aydınlatayım. Ama anlaması kolay
olsun diye nereden başlasam ki?”
Hmm… Ainz elini
çenesine götürerek düşünmeye başladı. Tabii ki yine kendine zaman kazandırmaya
çalışıyordu. Ainz kendini ümitsizce düşünmeye itti. O kadar zorladı ki sanki
beyni terlemeye başlamıştı. Tam o anda aklına bir fikir geldi.
“İlk olarak, ah evet. Bu iyi oldu. İkiniz o tarzda
giyindiğiniz için tüm ülkenin de öyle giyinmesini istiyorsunuz değil mi?
Sonuçta bunun Bukubukuchagama-san’ın vasiyeti olduğunu düşünüyorsunuz. Ancak bu
doğru değil. Siz ikiniz çok özelsiniz.”
“Özel miyiz?!”
“Tabii ki de öylesiniz. İkiniz Bukubukuchagama-san’a
özelsiniz. Bu yüzden o size böyle giyinmeniz için izin verdi. Size bahşedilen
bu özelliği başka insanlara yaymak mı istiyorsunuz yoksa?”
“Nasıl isteyebiliriz ki!”
Şaşırtıcı bir şekilde böyle sert bir şekilde çıkış yapan
kişi Mare olmuştu.
“Asla! Ablam dışında kimsenin Bukubukuchagama’nın bize
verdiği özel şeyi kimseyle paylaşmam!”
“Doğru. İşte böyle. Şimdi anladın mı, Aura?”
“Evet! Bukubukuchagame-sama’nın nasıl hissettiğini
düşünmediğim için tam bir aptalım!”
“Ayrıca…”
Aura ve Mare çoktan durumu kabullenmişti. Konuyu yavaşça
kapatsa sorun olmazdı. Ancak Ainz’i endişelendiren bir başka konu daha vardı.
Ainz birkaç farklı sebep olduğundan bahsetmiş ve bundan
bahsederken de Albedo’ya bakmıştı.
Şu anda konuyu birden kapatsa onun gibi sıra dışı birisi
bunu garip karşılar mıydı? Bu düşünce Ainz’i rahatsız ediyordu.
Gözleri buluştuğu anda Albedo gülümsedi ve boynunu hafifçe
eğdi.
Bunu ne anlama geldiğini bilmeyen Ainz gözlerini çevirdi. O
sırada gözlerine önündeki Büyük Lichlerden birisi takıldı. Ainz soğukkanlı bir
şekilde Lich’in elindeki belgelere baktı.
“Ahhh. Demek siz de bunu düşüyordunuz, Ainz-sama. Sonuçta en
çok o belgeye bakıyordunuz. O ikisine de söylemekte sıkıntı olmaz değil mi?”
Ainz birden konuşan Albedo’ya tekrardan baktı.
“Hmm… Demek sen de düşündün, Albedo.”
“Evet öyle düşündüm. O fikirden bahsedip bahsetmeyeceğinizi
merak ediyordum, Ainz-sama. Düşündüğünüz şey onlara açıklayıp açıklamamak,
değil mi?”
“Tam da senden beklediğim gibi, Albedo. Ben daha konuşmadan
düşüncelerimi anlayabiliyorsun.”
“Çok naziksiniz.”
Albedo gülümsedi ve kafasını eğdi. Diğer bir taraftan ise
Aura rahatsız olmuş bir biçimde yanaklarını şişirdi.
“Yine de düşünmem gereken en önemli şey olmasına rağmen
Bukubukuchagama’nın vasiyetini düşünemedim. Tıpkı yaratıcımızdan,
Overlord’umuzdan beklendiği gibi. Ben asla sizin bilge kararlarınızla aşık
atammayacağım.”
“Hayır, öyle söyleme Albedo. Eminim ki bir gün benimkini
bile geçebilecek yeteneklerin olacak.”
Gerçek şuydu ki çoktan onu geçmişti bile. Ainz bunu
düşününce utanmış hissetti, ama Albedo sadece yüzü inanç dolu bir biçimde kafa
sallamayı yetindi.”
“Evet, geçeceğim!”
“O zaman, diğer sebepler neydi?”
“Cidden mi Aura? Albedo, o ikisine anlat. Bir çocuğun bile
anlayabileceği basitlikte olsun. Evet, anlaması kolay olmalı.”
Ainz bunu söyledikten sonra sessizliğe büründü ve tekrar
camdan baktı. Ancak bu sefer tüm konsantrasyonu konuşmaya odaklanmıştı.
Albedo’nun söylediği hiçbir şeyi kaçırmak istemiyordu.
“Peki. Aslında bunu Ainz-sama’yla beraber sonra anlatmayı
düşünüyordum. Sorun şu ki, bir problem ortaya çıktı.”
“Ehhh? Birileri sana sorun mu çıkardı? Gidip sizin için onu
yok etmemizi ister misiniz?”
“Hayır, öyle bir şey değil. Gerçek şu ki gelecekte erzak
stoklarımızın yetmeyeceğini keşfettik. O yüzden şu anda herkese kıyafetini
değiştirmeyi emretseydik herkesin eski kıyafetlerini atıp yenilerini alması
oldukça problem çıkarırdı.”
Eh, cidden mi? Elbette
Ainz bunu sesli söylememişti. Tüm yapabildiği az önce gördüğü dosyanın
içeriğini umutsuzca hatırlamaya çalışmaktı.
