Overlord

08 Aralık 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
3582 Görüntülenme
Bu bölümü 36 Kişi beğendi.
Cilt 10

Re-Estize Krallığı -13 Oku

Odaya vardıkları anda Hilma rahatlamanın etkisi ve dizlerinin çözülmesiyle birlikte az kalsın düşecekti. Jaldabaoth'u bile hizaya getirebilen o iblis kralın sırdaşı olan kadını tek başına idare etmeye çalışması tüm enerjisini sömürmüştü. Ancak olduğu yerde durmak kesinlikle yasaklanmıştı.

 

Hilma tüm gücünü topladı. Bunlar bittikten sonra bir gün boyunca uyumaya karar verdi.

 

"Buradan lütfen."

 

Hilma kapıyı açtıktan sonra sandalyelerinde oturan adamlar aniden ayağa kalktı. Hepsi Hilma kadar zayıftı. Bunlar Hilma'nın yardımcıları olan, Sekiz Parmak'ın beş branş lideriydi. Bir tane de başkan ile beraber toplam altı kişi oluyorlardı.

 

Aynı zamanda bu dünyada en çok güvendikleri insanlardı. Geçmişte para için birbirlerine girdikleri olmuştu ancak şu an işler değişmişti. Jaldabaoth ve Büyü Krallığı arasındaki bağlantıyı öğrendikten sonra hepsinin kaderleri birbirine bağlanmıştı. Bu ülke tükeninceye kadar köle gibi çalışmaları ve özgür olmayı beklemeleri gerekiyordu.

 

Bu yakın arkadaşların, terörün vücut bulmuş hâlini (Albedo'yu) gördükten sonra kafaları eğdiler. Saklayamadıkları korku kendini titreyen omuzlarda belli ediyordu.

 

Hilma odanın kapısını kapattı ve Albedo'yu odadaki en yüksekte bulunan koltuğa yerleştirdi. Adamlar ve Hilma oturmamış, aksine sıradaki emri beklemek için ayakta kamışlardı.

 

"O zaman, sizin için bir emrim var. Büyü Krallığı'na kaynak transfer edeceksiniz."

 

"Anlaşıldı. Hizmet etmek için sabırsızlanıyoruz."

 

Kaçakçılık Ekibi'nin başkanı, cevap vermek için bir an bile kaybetmemişti. Nasıl geç cevap verebilirdi ki? Bu şekilde çağrıldıkları düşünülünce verebilecekleri tek cevap "Anlaşıldı" oluyordu. Bundan başka yapabilecekleri bir şey yoktu.

 

Kaçakçılık EKibi'nin lideri, Jaldabaoth'un kargaşası sırasında ticaret loncasındaki güçlerini kaybetmiş ve mallarının çoğu çalınmıştı. Yine de bu pozisyonda olmasının avantajları vardı. Bunun nedeni, Büyü Krallığı ile olan savaşa katılmış olan soyluların savaş ıtamamen parayla sürdürebilmiş olmasıydı. Ya da belki de, tüccarların borçlarını ödemekte zorluk çekmesinden dolayı gücünü tekrar kazandığı söylenebilirdi.

 

"Ondan bahsetmiyorum. Tek yapmanız gereken, ticareti uygun bir fiyata yapmaktır. Ondan sonra ise kazandığınız parayla Krallık'ta yaklaşan kıtlığa hazırlık olarak yiyecek ithal edeceksiniz. Yiyecek satın alın. Hayır, tahıl ürünlerini takaslamakla başlayın. Ne de olsa, Ainz-sama büyük ölçekli gıda üretimine başladı.”

 

Krallık'taki iş gücünün muazzam oranda azalmasından dolayı Albedo'nun bahsettiği kıtlık büyük ihtimalle kesinlikle olacaktı.

 

"Anlaşıldı. Tüccarları derhal harekete geçireceğim.”

 

"Bunlar özellikle önemli. Gelecek ilk sevkiyatta olduklarından emin ol."

 

Adam, Albedo'nun uzattığı kağıt parçasını dikkatle ve nezaketle aldı.

"Peki!"

 

"Pekala, sihirli eşyalar hakkında yeni havadisler var mı?"

 

Bir başka adam resmen havaya sıçradı.

 

"En içten özürlerimi sunuyorum!"

 

Öyle derin bir şekilde eğildi ki kafası masaya sert bir şekilde vurdu.

 

"Astlarım şu anda Büyücüler Lonca'sına sızıp derin bir araştırma yapmaya çalışıyorlar. Biraz daha zaman verirseniz, hayır şu anda kat ettiğimiz ilerlemenin raporunu isterseniz hemen şu anda verebilirim!"

 

“Boş ver, o zaman. Sadece hareketlerini hızlandır. Ayrıca… evet. Yeni meslektaşlarına karar verdin mi? Eğer öyleyse, onları vaftiz için geri getirmeliyiz.”

 

Söz konusu meslektaşları, Sekiz Parmak'ın boş koltuklarını, yani ekip liderlerini dolduracak kişilerdi.

 

O vaftizinin tam olarak ne olduğunu hatırladığında, Hilma kusma isteğine direndi. Arkadaşlarının yüzünde de benzer ifadeler belirmişti ve kendilerini kontrol altında tutmaya çalışıyorlardı.

 

İçindeki iradeyi ve direnme hissini bozan şeytani bir ayindi bu. Bu odadaki herhangi birine o ayini tekrarlayacakları söylense kesinlikle bir çocuk gibi bağırmaya başlarlardı.

 

Başkan, “Çok üzgünüm ama henüz karar vermedik” dedi.

 

Bu gerçek, fakat aynı zamanda yalandı da.

 

Böyle söylemesinin nedeni artık bu ekiplerin bir anlamının kalmamasıydı. Boş koltuklar Güvenlik ve Kölelik ekiplerinin başkanlarına aitti. Kölelikte neredeyse hiç ticaret yoktu, o yüzden o koltuğu doldurmanın da çok bir faydası yoktu. Diğer pozisyona gelince, varlığına ihtiyaç olup olmaması şüpheliydi. Buna ek olarak...

 

"Ödünç aldığımız beyler çok iyi performans gösterdi. Bizzat ekip lideri olarak hizmet etmeleri pek söz konusu olmayabilir."

 

Söz konusu beyefendiler, kendilerine ödünç verilen ve her biri inanılmaz güce sahip olan namevtlere atıfta bulundu.

 

Altı Kol'un öldüğünü anladıktan sonra, daha önceden İşçilerin lideri olan bir grup kişi vahşi bir devrim planlamıştı. Sonuç olarak, bu namevt yaratıklardan birini yolladılar. Sonuç olarak bu yaratık, tek başına kimsenin kaçmasına izin vermede 40 kişiyi öldürmüştü.

 

Böyle yapmalarının bir sebebi vardı. Biraz da gülünç bir sebepti aslında. Çünkü buradaki kimse, kendi yaşadıklarını başkalarının yaşamasını istemiyordu. Birinin ölüm emrini sakin bir şekilde verebilen bu sert ustalar kendi yaşadıkları umutsuzluğu başkalarına çektirmek istemiyordu. Bu şekilde onları koruyorlardı.

 

“..."Anladım. Organizasyon normal olarak çalışabileceği sürece sıkıntı yok. O zaman benden bir isteğiniz var mı?”

 

“Sormaktan korkuyorum, fakat İskeletlerin kazandığım madenlerde olağanüstü sonuçlar elde ettiğini keşfettik. Mümkünse, onları biraz daha uzun süre tutmak isteriz.”

 

"Hmm. Tabii ki. Uygun ücreti ödeyebilirseniz, sorun olmaz.”

 

En derin teşekkürlerimi sunuyorum.”

 

Konuşan kişinin alnı terlemişti. Bir mendil ile alnını sildi, fakat mendil o kadar ıslaktı ki artık rengi değişmişti.

 

Büyücü Krallığı'nın asıl korkunç tarafı elinde bulunan kırbaç değil, size sundukları cezbedici şeylerdi.

 

Güçlünün zayıfa yaptığının aksine ellerinde bulunan her şeyi almamışlardı, her şeyi kuralına göre oynayıp yetenekli tüccarlar gibi bir iş yapmışlardı. Herhangi bir ihanet belirtisi göstermedikleri sürece bu güçlü kişiler tarafından korunmanın verdiği huzuru bile hissedebilirlerdi. Elbette eğer ellerinde bir şans olsaydı dehşet içinde kaçmayı tercih ederlerdi.

 

“Öyleyse size söylemem gereken başka bir şey yok. Daha önce de bahsettiğime inanıyorum, ama Büyü Krallığı'nın ileride Krallık'ı yutması için elinizden geleni ardınıza koymayın. O gün için hazırlık olarak meşru iş adamları olmak için çalışmanız iyi olacaktır."

 

"Anlaşıldı!"

 

Hepsi endişeyle Albedo'nun önünde eğildi.

 

Hiçbiri, Krallık'ı yok eden bu Büyü Krallığı'na karşı itirazda bulunamazdı. Bu canavarlar bildirisini yaptığı için dedikleri şeyin gerçekleşmesi artık an meselesiydi.

 

İlk başta, yardım için Mavi Gül, Kırmızı Damla ve Karanlık'a başvurmayı düşündüler. Ancak, Jaldabaoth'u minyonlarından biri olarak gören Büyücü Kral'ın müthiş gücünü duyduktan sonra, hiçbir ümit olmadığını anladılar. Tek yapabildikleri başlarını eğip sonlarının gelmesini beklemekti.

 

“Ah, doğru”

 

Hilma ve diğer tüm üyeler titredi.

 

“Söylemek istediğim bir şey daha var. İstihbarat ağınızı kullanarak bulmanızı istediğim bir büyülü eşya var. Bulgularınızı düzenli aralıklarla bir parşömen üzerine kaydedin ve onları Büyü Krallığı'na, Albedo adına gönderin. Ancak eşyanın dış görünüşüyle ilgili hiçbir şey bilmiyorum."

 

“..."Ne tür bir büyü eşyası bu?”

 

“Hedefin aklını kontrol edebilen sihirli bir eşya.”

 

"Zihin kontrolü... Baştan çıkarma asası gibi bir şey sanırım."

 

“Hayır, daha güçlü bir şey olmalı. Şu anda tedavülde olan bir şey istemiyorum, efsanevi bir eşya ya da bu eşya ile ilgili bilgiler istiyorum. Bulduğunu her şeyi bana bildirmelisiniz, ne kadar önemsiz görünürse görünsün. Anladınız mı?"

 

Bahsettiği zihin kontrolü oldukça korkutucu bir etkiydi.

 

Böyle bir eşyaya karşı neden ihtiyatlı olduğu oldukça açıktı. O yüzden hepsi anladıklarını dile getirmişti.

 

♦ ♦ ♦

 

"Pre... Pre... Prenses-sama!"

 

Hizmetçi kapıyı açarak birden içeriye daldı. Paniklediği her halinden belliydi.

 

Kapıyı çalmamıştı ve bu kaba bir hareketti, ancak aynı zamanda önemli bir şeyler olduğunu da belirtiyordu.

 

Renner neler olduğunu anında anladı. Ancak, hizmetçilerin önünde, Renner sadece masum bir prenses idi. Bu nedenle ne olduğundan haberi yokmuş gibi bir ifadeye büründü ve sersemlikle sordu:

 

"Neler oluyor?"

 

Hizmetçinin gözü seğirdi.

 

Bu tik büyük ihtimalle içindeki öfkesinden dolayıydı. Neden hizmetçi böylesine telaşlı iken Prenses bu kadar pervasızdı?

 

Renner tembel bir şekilde fincanını tabağına koydu.

 

Bunu yaparken çıkarttığı ses hizmetçiyi kendine getirdi ve hemen işe koyuldu.

 

"O... O... O konuda..."

 

"Sorun yok, bir şey olmayacak. Sakinleş. Derin bir nefes al."

 

Hizmetçi, Renner'ın dediği gibi nefesini kontrol altına almak için birkaç derin nefes aldı. Birazcık sakinleştikten sonra Renner sordu: "Ne oldu? Yine iblisler mi?"

 

“Hayır, öyle değil. Büyü Krallığı'nın elçisi sizinle tanışmak istediğini söyledi Renner-sama!"

 

"Bir bayan mı?"

 

“Evet, hem de çok güzel bir bayan!”

 

Renner'ın sorusu oldukça tuhaftı, çünkü Büyü Krallığı'nın elçileri arasında sadece tek bir kadın vardı. Eğer birisi böyle bir soru sorarsa ne demek istediğini sorabilirlerdi. Ancak hizmetçi şu an oldukça meşguldü ve ciddi bir şekilde cevaplamıştı.

 

Peki, sorun değil diye düşündü Renner. Ne kadar aptalca şeyler yaparsa nüfuzunu o kadar artırabilirdi. Bunların hepsi planının parçasıydı.

 

Climb onun yanında duruyordu. Zırhı bir cevap verirmişcesine tıngırdadı.

 

Neler olduğunu anlayamamış olmalıydı.

 

Masum bir köpek yavrusu gibi olan eylemleri Renner'ın kalbini bir hassasiyet dalgasıyla doldurdu.

 

Büyük ihtimalle elçinin neden Renner ile tanışmak istediğine dair hiçbir fikri yoktu. Renner ile daha önceden vedalaştıklarını görmüştü çünkü. Bu yüzden de basit bir süs eşyasından fazlası olmayan Üçüncü Prenses'in Büyü Krallığı'na bir faydası olmazdı. En azından Climb böyle düşünüyor olmalıydı.

 

Renner, içten bir şekilde gülümsedi.

 

Aptal çocukların daha tatlı olduğu söyleminin doğru olduğuna katılıyordu. Daha doğrusu, insanlar onları eksikliklerine rağmen seviyordu. Eh, nasıl bakılırsa bakılsın bu doğru olmalıydı.

 

Climb dışında birisi bunu yapmış olsaydı başka duyguları gün yüzüne çıkabilirdi.

 

Her ne kadar Climb'ın ışıltılı gözlerine bakma dürtüsüne sahip olsa da şu anda bu dürtüyü bastırdı. En azından o lezzetli şeker tarafından sarıp sarmalanıncaya kadar...

 

“Albedo-sama neden benimle buluşmak istesin ki?”

 

Hassas, küçük başını eğmesi oldukça önemliydi. Bunu yapmak endişeli bir gruba olumsuz bir tepki vermesini sağlıyordu. Birkaç denemeden sonra bunun efektifliğini kanıtlamıştı.

 

Hizmetçinin göz bebeklerinde zayıf alevler titredi.

 

Bunlar öfkenin alevleriydi. Bununla birlikte Climb'ın zırhı da yumuşak bir şekilde tıngırdadı.

 

Hizmetçilerinin duygularını hissetmiş olmalıydı. Ama ses çok geçmeden durdu ve Climb, dik ve sabit pozisyonuna geri döndü.

 

Ne kadar sevimli.

 

Sahibesini korumak için öne çıkıp çıkmama konusunda kafası karışan bir köpek yavrusu gibiydi.

 

Renner'ın o öfkeyi fark etmediğini düşünüp hareket etmemenin en iyisi olduğunu düşünmüş olmalıydı. Karşısındaki hizmetçi, iyi bir ailenin varisiydi ve Climb ona ne derse desin aile bireyleri ve Renner arasında bir sıkıntı baş gösterebilirdi. Climb muhtemelen bunu da düşünmüştü.

 

Renner'a çok inandığı için içten içe ağlıyor olmalıydı. Çocukluğunda iyi bir şekilde yetiştirilmiş olsaydı böyle bir şey olmazdı.

 

Renner, arkasında duran Climb'a bakma arzusuna direndi. Bunun sebebi, odaya birden dalan hizmetçinin konuşmak için ağzını açmasındandı.

 

“Sebebini bilmiyorum, sadece sizinle tanışmak istediğini söyledi."

 

"Öyle mi? Albedo-sama da bir kadın, belki de kız konuşmasıdır... Makyaj hakkında mı acaba?”

 

Bu soruyu masum bir şekilde - ya da belki de düpedüz beyinsiz bir şekilde - sordu.

 

"Ben de bilmiyorum. O zaman onu getireyim mi?"

 

"Elbette getirebilirsin!"

 

Bu neşeli cevabından sonra Renner Climb'a doğru döndü.

 

“Hmmm ~ Climb, özür dilerim, ama bu bayanlara özel bir konu olduğu için, bir süreliğine odadan çıkabilir misin?”

 

"Anlaşıldı."

 

Biraz utanç verici olmuştu ancak elden de bir şey gelmezdi. Climb'ın rahatsız edici şeyler hakkında bilgisi olmasa da olurdu. Tek yapması gereken ona o tatlı gözlerle bakmasıydı.

 

Albedo odaya girdiğinde içeride sadece bir kişi vardı.

 

Albedo'nun Kraliyet Başkenti'ne gelirken dört hedefi vardı.

 

İlki kaynakların taşınmasıydı. İkincisi bir savaş nedeni çıkartmaktı. Üçüncüsü, kişisel amaçları için temel atmaktı. Dördüncüsü, bu odanın sahibi ile ticaret yapmaktı.

 

Hayır, buna ticaret demek tam doğru olmazdı. Bu daha çok bir ödüldü.

 

Albedo, odanın karşısında yürüdü ve odanın sahibinin iznini beklemeden bir koltuğa oturdu.

 

Ardından, karşısında diz çökmüş kıza kafasını eğerek baktı ve konuştu:

 

“Kafanı kaldırabilirsin.”

 

"Pekala."

 

Renner adındaki kız yüzünü kaldırdı.

 

“Mükemmel bir iş çıkardın.”

 

“Çok teşekkür ederim Albedo-sama.”

 

"Ah~"

 

Albedo, Renner'in tepkisine oldukça ilgi duyuyordu. Bu da şimdiye kadar gösterdiği ifadelerden tamamen farklıydı.

 

Bu kişi, Demiurge'un konuştuğu Renner idi.

 

Ailesine, kanına ve halkına ihanet etmişti ama yüzünde bir pişmanlık yoktu. Fiziki olarak insan olmasına rağmen insanlık dışı bir varlıktı. Belki de ruhsal olarak bir heteromorftu. Zihni iyiyi ve kötüyü kavrıyordu, ama hepsi bu kadardı. Ahlakın dar sınırlamalarına bağlı olmayan ve kendi işlerini geliştirmek için sakin bir şekilde çalışan tipti.

 

“..."Çabalarınız için bir ödül olarak sana Ainz-sama'dan bir hediye getirdim.”

 

Albedo elini uzattı ve efendisinin ona saklaması için verdiği eşyayı çıkardı.

 

Bu üstünde birkaç kat mühür olan bir kutuydu. Bu kutuyu belirli koşulları yerine getirmeden açmak imkansızdı.

 

"Bu..."

 

Kız hediyeyi şükranla kabul ederken Albedo, sanki kız bir kobaydan fazlası değilmiş gibi soğuk bir bakışla onu izledi.

 

Gerçekten de bir kobaydı bu kız. Ancak ikisi de aynı hedefi paylaşıyordu.

 

"En içten minnettarlığımı sunuyorum. Lütfen teşekkürlerimi Ainz Ooal Gown-sama haşmetmeaplarına iletin."

 

"İleteceğime dair sana söz veriyorum. İstediğin diğer eşyaya dair boşa konuşmaya gerek olmadığına inanıyorum?"

 

"Tabii ki. Zararı uygun bir şekilde ödedikten sonra o boruyu alacağım. Bundan daha keyifli bir şey olamaz.”

 

Kız gülümsedi.

 

Bu çok hoş bir gülüştü.

 

Bu yüzden de bir soru sordu

 

“..."Bu kutuyu açmak dilekleri yerine getirse de cidden açabilir misin?"

 

Nazarick'teki diğer kişiler, Albedo'nun bir insan varlığa karşı endişe duyduğunu görse ne düşünürdü acaba? Bu yüzden eğer hayalleri gerçekleşirse, bu olay Bölge Muhafızı konumuna eşit bir statüye seçilmesi için yapılan bir çalışma olarak görülecekti. Bu durumda birisinin aday olan astına karşı endişelenmesi oldukça anlaşılır bir durum olacaktı.

 

“Evet Albedo-sama. Hazırlıklar çoktan başladı.”

 

"Cidden mi? O zaman istiladan önce bittiğine emin olun."

 

"Anlaşıldı, yüce sahibem."

 

Kız tekrar başını indirirken, gölgesinde bir çift göz belirdi.

 

Gölge İblisi ileri doğru sürünerek kızla beraber başını eğdi.

 

Albedo ona biraz daha destek kuvveti verip vermemek arasında kaldı ancak en sonunda bu konunun bahsini açmamaya karar verdi.

 

Eğer ki kızın eylemleri, Büyü Krallığı, Kralllık'ı işgal etmeden ortaya çıkarsa onu Nazarick'e almalarının hiçbir değeri kalmazdı.

 

Diğer bir deyişle, tüm bunlar bir testti.

 

“O zaman, burada formalitelerden vazgeçelim.”

 

Albedo'nun tonunda bir değişiklik var gibi görünüyordu ve Renner'ın yüzünde şaşırtıcı bir ifade vardı.

 

“Toplantıyı bu noktada bitirmek çok aceleci olurdu. Başka bir konu var mı? Haydi sohbet edelim o zaman. Pekala, otur. Bana o köpeciğinden bahseder misin?"

 

Albedo yüzüne büyük bir gülümseme oturttu.

 

"Çok mutlu olurum, Albedo-sama. Ayrıca, siz de bana Majestelerinden bahseder misiniz?"

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-02-22 14:32:08
Albedo ve sıradan kız işleri
Wickedleopar (1865 puan) Üye
2021-11-21 14:44:51
İşe bak ya
Turşu (1552 puan) Üye
2021-10-08 20:58:23
Çeviri için teşekkürler
BT1HN (9 puan) Üye
2021-09-03 14:09:59
Hayda ciddi ciddi kız kıza konuşması dönecek hemde albedo ve bir insan arasında
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-06 04:13:29
Çeviri için teşekkürler
ARS (1843 puan) Üye
2021-03-10 11:27:03
Bölüm için teşekkürler!
jangaga (1332 puan) Üye
2021-02-21 07:29:18
Kişisel amacı muhtemelen zihin kontrol eden eşya ve eşyayı kişisel amacı olarak görmesi kendisi için mi istiyor acaba ? niyeti ney ki ainzi mi kontrol etmek yoksa astı olan shalteri kontrol ettikleri için onları bulup intikam mı almak merak konusu
Demiurge (3142 puan) Üye
2021-01-26 22:59:25
Çeviri için teşekkürler
maahhaam (4749 puan) Üye
2021-01-23 12:26:57
Çeviri için teşekkürler
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-01 14:57:08
Emeğiniz için teşekkürler
YokTanVaR (35 puan) Üye
2020-05-29 11:16:59
Çeviri için teşekkürler elinize sağlık :)
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 04:12:43
teşekkürler
akatsuki03 (168 puan) Üye
2020-01-15 14:42:36
bazı yazıları görürüyorüm ainz kötü karakter diye ama bence seride ainz tek iyi lider çünkü diğer ülkeler yozlaşmış ve halk cançekisiyor örneğin kralıktaki soylular teokrasiye bil veriyorlar ,vergiler yüksek ,köylülerin kızları alınıyor (tsuare) tecavüz ediliyor , imparatorlu krallığa göre ekonomisi yüksek ama elfler köle olarak teokrasiden alınıp zülme uğruyor imaparator soyluları sindirmiş (soylu ailelerin kızlarını alıp ainze hediye edilir olmuş) teokrasiinsanı üstün tutup diğer ırkların onlara hizmet etmesi gerektiğini savunuyor elf kralığındaki elfler sistematik bir şekilde öldürülüp köleleştiriliyor elf kralını teokrasinin elflere yaptığı zülmü umursamıyor bile 5 cüce krallığının 4 yok olmuş ejderlerin savaşı yüzünden (buda arlan belediyeleri olabilir) yan, serideki tek iyi lider ainz
Vampire (369 puan) Üye
2019-07-18 16:31:59
Bölüm için teşekkürler
Vampire (369 puan) Üye
2019-07-18 16:31:28
Bölüm için 6
emircan (120 puan) Üye
2019-07-16 18:08:36
Çeviri ve edit için teşekkürler