Overlord

16 Aralık 2018
Çeviri: Kyuuseishu
Düzenleme: -
2672 Görüntülenme
Bu bölümü 37 Kişi beğendi.
Cilt 10

Baharuth İmparatorluğu -15

“...Acaba Şehir Devleti İttifakı’nın uzak doğusundan mı gelmiştir? Ne kadar egzotik.”

 

“Hımm?”

 

Ainz’in “Şehir Devleti İttifakı’nın doğusunun” ne kadar uzak olduğuna dair bir fikri yoktu. İstihbaratı bu kadar uzak bölgeleri kapsamıyordu.

 

Yine de onlardan Krallık’ta hiç görmemişti ve o şu ana kadar İmparatorluk Başkenti’nde karşılaştığı tek Tavşan Adamdı. Diğer ırkların ayrımcılığını geçtim, ırkının başka bir üyesi olmadan tek başına yaşamak çok zor olmalı.

 

Ainz merak etmişti ve ona bazı sorular sormak istiyordu, ama yapamadı. Konuşmaları esnasında bir mayına bassaydı çok kötü olurdu.

 

Kısa süre sonra bir eve vardılar.

 

“Efendim sizleri bekliyor. Lütfen.”

 

Evin içi sevgiyle yağlanmış ve saklanmış silahlar ve zırhlarla dekore edilmişti. Temizlerdi, üstlerinde tek bir toz dahi yoktu ve düzenli bir sırayla sergileniyorlardı.

 

Yakından bakılınca silahların çoğu eskimiş, çukurlu ve işleri bitmiş hâldeydi… Bu silahların gerçek savaşta kullandıkları gayet açıktı.

 

Bir silahçının vitrininde durmaktan ziyade, sanki bir galeri sahibi bu silahların görkemli geçmişini sergiliyor gibiydi.

 

Etrafa hızlı bir bakış attıktan sonra Ainz’in ilgisini ilk gördüğü kılıç çekti.

 

Odadaki en güzel silah buydu.

 

Kılıç hiç hasar almamıştı. Odaya girer girmez görülecek ilk şey olacak şekilde yerleştirildiğine göre, galerinin sahibi bu kılıca oldukça düşkün olmalıydı.

 

“Bu sizi tatmin ediyor mu?”

 

“Ah, gerçekten muazzam bir koleksiyon.”

 

Ainz bununla birlikte kanepede oturan odanın sahibine, yani galeri sahibine yanıt verdi. Sahip, iri yarı bir fiziğe sahipti ve saçı o kadar kısa kesilmişti ki kafa derisi görünüyordu.

 

Selam sabahla hiç vakit kaybetmeden, doğrudan silahlar hakkında konuşmaya devam ettiler.

 

“Peki ilginizi en çok hangi parça çekiyor? Ah, şu olmalı. Odaya gelen herkes bunun çektiğini söyler.”

 

Ainz odaya girdi ve kılıcın yanında durdu.

 

“Tutabilir miyim?”

 

“Tabii ki.”

 

Ainz ona teşekkür etti ve kılıcı aldı. Tabii ki eğer doğru düzgün kavramaya çalışsaydı düşerdi, ama tutmak bile yeterliydi.

 

Kılıca bir göz attı ve üstüne kazınmış harfleri fark etti. Bu tuhaf harfler Ainz’e çok tanıdık gelmişti. Hafızasını bir yokladı ve cevabı sonunda buldu.

 

“Rünler mi?”

 

“Ohhh! “Sizden de bu beklenirdi majesteleri. Bu harfleri biliyorsunuz demek!”

 

Ne? Gerçekten mi? Rünler bu dünyada yaygın olarak kullanılır mı?

 

Rünler, Suzuki Satoru’nun dünyasında geçmişte kullanılmış bir alfabeydi. Bu tarz harflerin bu dünyada da var olması, muhtemelen Suzuki Satoru’yla aynı dünyadan olan birinin onları buraya yaydığını gösteriyordu. Bununla birlikte Ainz dikkatlice yanıt verdi:

 

“...Muhtemelen, sanırım. Yalnızca biliyorum. İçine rün kazınmış eşyalar yaratamam. Bunu hangi demircinin yaptığını öğrenebilir miyim?”

 

“Ohhh, bu güzel bir soruydu. O kılıç, Azellis Sıra Dağları’ndaki Cüce Krallığı’ndan bir rün demircisi tarafından yapıldı. Yaklaşık yüz elli yaşında. Kılıç elektriği toplayabiliyor ve kabza kısmında yapan kişinin işareti var. Gördünüz mü?”

 

Galerinin sahibi, Ainz’in yanında duruyordu.

 

Burnuna çok ağır bir kolonya kokusu geldi.

 

“Bu parça ünlü bir zanaatkâr olan Stonenel tarafından yapıldı.”

 

Cüce bir zanaatkâr mı? ...Görünüşe göre bu konuda daha fazla şey öğrenmem gerek.

 

“Hoh. Kulağa ünlü bir zanaatkâr gibi geliyor. Burada işlerinden başka örnekler de var mı?”

 

Ainz etrafa baktı ve adam içtenlikle gülüyordu.

 

“Hahahaha. Hayır, burada yok. Onları başka bir yerde saklıyorum. Ancak bu kadar güçlü bir büyüye sahip tek parça bu.”

 

“Hoh.

 

Ainz, sessizce aşırı duygu sergilerken hayal kırıklığını gizledi.

 

Yine de Stonenel denen bu zanaatkâr hakkında bir şeyler öğrenmişti. Burada bir oyuncu var mı yok mu görmesi gerekiyordu.

 

“Cüce rün demircileri tarafından yapılan silahların pazarda pek satılmadığını duydum. Ama sizde bunlardan fazlası mı var?”

 

Ainz, Ainzach’a bu soruyu sorması için zihninden izin verdi.

 

“Kesinlikle var, Ainzach,” dedi adam gülümserken. “Ne zaman bir açık arttırma olsa onları alırım. Son zamanlarda benden yüksek bir teklif yapmak konusunda çok ısrarcı bir maceracı vardı. Aslında planladığım miktarın üç katını ödemek zorunda kaldım.”

 

Ainzach, kafasını kuşkuyla sallarken, Ainz de onaylarcasına kafa salladı. Bir koleksiyoncu için işler böyledir. Bir yabancı bunu asla anlayamaz. Zaman zaman Ainz bile eski hâlinin eylemlerini anlamıyordu.

 

Ainz soru sormaya devam etmek istiyordu, ama en nihayetinde kılıcı esas yerine geri koymaya karar verdi.

 

“Sanırım size selam bile vermeden büyüleyici koleksiyonunuza kapılıverdim. Saygısızlığımı affediniz.”

 

Adam gülümsüyordu.

 

“Majestelerinin arası kelimelerle iyi olmalı. O hâlde kendimi yeniden tanıtmama izin verin. Bendeniz Osk, değersiz bir tüccarım.”

 

“Eğer kendinize değersiz derseniz, İmparatorluk’un diğer tüccarlarını kızdıracaksınız. Bendeniz Büyücü Kral, Ainz Ooal Gown.”

 

“Yüce adınızı duymadığım tek bir gün dahi geçmiyor. Buyrun, oturunuz. Hizmetkârlardan içkileri hazırlamalarını isteyeceğim.”

 

“...Bu nadir bir fırsat olabilir, fakat benim payımı hazırlamanıza gerek yok.”

 

Osk’un gözlerinin boyutu, kafasına kıyasla orantısızlaştı. Ainz’i o gözlerle süzdü.

 

“Majesteleri, dedikoduları duydum... Fakat sizden maskenizi çıkarmanızı isteyebilir miyim?”

 

“...Bu ev sahibinden gelen bir istek olduğundan, buna uymak zorundayım.”

 

Ainz maskesini çıkardı ve çıplak yüzünü gösterdi.

 

Osk’un yüzünde hiç şaşkınlık yoktu. Gözleri çok ufaktı ve gülümserken gözlerini kıstığında, gözlerinin içine bakmanın imkânı yoktu.

 

Anladım, demek öyle.

 

Osk tekrar konuşmadan evvel birkaç kez daha kafa salladı.

 

“Açıkçası ünlü Büyücü Kral’ın ağzına layık bir çay hazırlayamayacağım için endişeleniyordum, fakat görünüşe göre bu konuda boşa kafa yormuşum.”

 

Bu neşeli sözlerden sonra Osk, gülümseyerek göbeğini okşadı.

 

“Baksana, Osk. Majestelerinin neden benimle geldiğini düşünüyorsun?”

 

“Ahhh, anlaması pek zor değil, değil mi? E-Rantel, Majestelerinin hükmü altında. E-Rantel’in Maceracı Loncasının başkanının ziyaret edeceğini duyduğumda, yanında ondan daha önemli yalnızca tek bir kişi olabileceğini düşündüm. Tabii ki bu kişi Büyücü Kral’dan başkası olabilirdi, ama içgüdülerim bana tam tersini söyledi,” dedi Osk.

 

“Şimdi soru sorma sırası bende mi? Burada gösterilen silahları bir sefer de olsa kullandınız mı?”

 

Osk, Ainz’in sorusuna kahkaha attı.

 

“Bu nasıl olur? Majesteleri, vücuduma bir bakın! Abaküs tutabilirim, ama bir kez bile kılıç sallamadım. Bu yalnızca şahsi bir hobim. Çocukluğumdan beri her zaman güçlü insanlara, kılıçlara ve diğer silahlara hayran olmuşumdur.”

 

“Demek öyle.

 

“Anlıyor gibisiniz. O hâlde ben de bir soru sorayım. Majestelerinin durdurulamaz bir gücü olduğunu duydum, bunun sebebi uzun süre yaşamanız, tabii eğer buna yaşamak denirse.

 

“Bu doğru, en azından siz insanların ömrüne kıyasla uzun bir süre.”

 

Ainz bunu der demez bir şey düşündü. Büyücü Kral Ainz Ooal Gown nasıl bir varlıktı?

 

“Tabii ki hayır, siz ikiniz benden yaşlısınız.” diyemezdi. Deseydi bile ona inanmazlardı. Bu yüzden Büyücü Kral karakterindeyken konuşması gerekiyordu. Ancak Büyücü Kral’ın karakterinin kesin detaylarını belirlemezse, işler kötüye gidebilirdi.

 

Her halükârda namevtlerin uzun süre yaşadığı doğrulandı. Eğer biri neden uzun süre yaşamama rağmen bazı şeyleri bilmediğimi sorarsa, büyü araştırmaya odaklandığımı söyleyebilirim. Bunu, Büyücü Kral’ın karakterinin temel detayı olarak kullanalım.

 

“O hâlde elinizde geçmişten kalma silahlar var mı?”

 

Bu soruya bakılırsa Osk, merakını gizlemeye pek niyetli değildi.

 

“Tabii ki var. Ancak onları sana öylece veremem, değil mi?”

 

“Makul bir fiyat ― hayır, pazar değerinin üç katını ödemeye çalışırım.”

 

Ainz, onu oracıkta reddedemedi. Bunun sebebi, şahsi para durumunu hatırlamasıydı. Ancak bir ülke hükümdarının “Olur, hadi satayım sana.” demesi de pek onurlu bir hareket olmazdı.

 

“...Paranın benim için pek bir değeri yok.”

 

“İçtenlikle özür dilerim. Ülkenin hükümdarı olan Majestelerine böyle bir şey söylemek büyük bir kabalıktı. O hâlde onları bana satmanız için size ne teklif edebilirim?”

 

Yani bunu ülkeme yaptığı övgüye değer hizmetlerinin karşılığında bir ödül olarak falan mı almak istiyor? Ha? Şey, o hâlde...

 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
Turşu (1552 puan) Üye
2021-10-09 01:15:25
Çeviri için teşekkürler
tsuyomi (1601 puan) Üye
2021-08-07 14:33:29
Çeviri için teşekkürler
Demiurge (3142 puan) Üye
2021-01-28 01:12:26
Çeviri için teşekkürler
ARS (1843 puan) Üye
2020-08-07 13:37:52
Bölüm için teşekkürler. O halde?
Demiurge (1721 puan) Üye
2020-07-07 22:44:04
Lan salla gereksiz löyle 500 yenlik bi kılıç filan olsun bitsin ya.
Bazil (1684 puan) Üye
2020-07-03 13:33:33
Emeğiniz için teşekkürler
YokTanVaR (35 puan) Üye
2020-05-29 23:55:01
Efsane elinize sağlık :)
Unknowobject07 (679 puan) Üye
2020-05-06 14:47:12
sat sat saat git koy emeğinize sağlık
Vampire (369 puan) Üye
2019-08-20 17:02:52
Bakalım neler olacak
☆JUDAL☆ (57 puan) Üye
2019-08-17 21:41:48
Çeviri için teşekkürler
Ulaş (1600 puan) Üye
2019-08-10 01:54:45
Adama zeki değil diyenleri çok gördüm de adam içinde bulunduğu durumu bnce çok iyi idare ediyor bir insan olarak :3
blade (3267 puan) Üye
2019-02-12 02:04:19
Çeviri ve edit için teşekkürler
Devilman (2387 puan) Üye
2018-12-19 07:25:29
Ainz büyücü olmasının özelliklerini çok iyi kullanıyor