Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

14 Nisan 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
2085 Görüntülenme
Bu bölümü 38 Kişi beğendi.
Cilt 1

Takatsuki Makoto Tapınak’tan Ayrılıyor

“Makoto-kun, dikkatli ol tamam mı?” 

Beni tek uğurlayan ilkokul öğretmenimiz olan yaşlı kadındı.

“Sahip olduğun bu büyü ile sadece bir küçük canavarı yenebilirsin.” 

Benimle endişeli bir ifade ile konuşuyordu.

1 yıllık aldığım eğitim sonucu, sınıfım hala Büyücü Çırağı idi.

Sihirli kılıç ustası olan hedefime ulaşamamak ile kalmadım, iyi bir büyücü bile olamamıştım.

“Sorun değil. Eğer bir şey olursa hırsız yeteneklerimle kaçacağım.” (Makoto)

“Evet bu doğru. Savaşmamalısın.” 

Yalnız seyahat eden büyücü bir çırak nadir bulunurdu.

Görünüşe göre normalde canavarlar tarafından hemen öldürülüyorlardı.

Bana bir yerde bir gruba katılmam gerektiğini söylediler ama reddettim.

Yabancılarla konuşmak yorucu bir şeydi ve kesinlikle benimle dalga geçeceklerdi.

Bu yüzden yalnız olmak ile ilgili bir sorunum yoktu.

“Aslında bu tapınakta sana iş bulabilirim.” 

Bu da bana çok kez söylenmişti.

“Bunu yaparsam 9 yıllık ömrüm göz açıp kapayana kadar tükenir. Tanrılar için Katkı’da bulunmam gerekiyor.” (Makoto)

“Burası zor bir dünya.” 

“O zaman ben gidiyorum.” (Makoto)

O iyi bir öğretmendi.

Ben kötü bir öğrenciydim ama benden vazgeçmeyip sonuna kadar bana göz kulak olmuştu. 

Ayrıldıktan bir süre sonra dönüp tapınağa biraz baktım. Öğretmenim hala beni izliyordu.

Ona düzgünce el salladım ve bundan sonra tekrar geri dönüp bakmadım.

Bundan sonra yalnız kalacaktım.

Elimden gelenin en iyisini yapacaktım.

◇◇

Bir süre boyunca huzurlu bir yolculuktu.

Kuşlar cikliyordu ve ormanda bunu duymak rahatlatıcıydı.

Ana yolun kenarından akan dere, Su Tapınağı'nın arkasında uzanan Ruh Ormanı gölüne bağlanıyordu.

Bu su Ruhların korumasını içeriyordu.

Bu sayede canavarların dereye yaklaşması zorlaşıyordu.

Bu yüzden dereye yakın olmak nispeten güvenliydi ve bu nedenle buraya yapılan yollar ve yerleşim yerleri vardı.

Bu, Su Tapınağı, Makkaren'e en yakın şehri içeriyordu.

Orası benim ilk hedefimdi.

Arkadaşım Fuji-yan orada olmalıydı.

Acaba iyi miydi?

Nostaljik hissederken yavaş yavaş yürüyordum.

Tespit ve Gizlilik becerilerim yürüdüğüm zaman sürekli aktif haldeydi.

Canavarlarla karşılaşmamak ve onlar tarafından mümkün olduğunca fark edilmemek içindi.

100 metrelik bir yarıçapı tespit edebilme becerim var.

Bu arada Keşiş Kawamoto-san ise 50 kat daha büyük, 5 kilometrelik bir alanı algılayabiliyor.

Adil değil, değil mi?

En azından Tespit yeteneğim, ana yol boyunca uzanan ormanda saklanan canavarları bulabilirdi.

Başlangıçta manzaranın tadını çıkarıyordum çünkü bu benim ilk yolculuğumdu, ama ormanın, ana yolun ve derenin bitmek bilmeyen manzarasını izlemekten sıkılmıştım.

“Eğitim yapmalısın.” (Makoto)

Her gün tapınakta yaptığım su yeterliliği eğitimini yapmalıydım.

Zihnimi temizliyordum ve manamı arttırıyordum.

“[Su Topu], [Su Topu], [Su Topu], [Su Topu], [Su Topu], [Su Topu], [Su Topu].” (Makoto)

Dereden 7 tane su topu yaptım.

Voleybol topu büyüklüğündeydi.

Normalde, düşük mana seviyem ile 7 adet su topu yapamazdım.

Ama eğer yakındaki suyu kontrol etmeye çalışıyorsan neredeyse hiç manaya ihtiyaç yoktu.

Sadece büyü yeterliliğine ihtiyaç vardı. 

Görünüşe göre bunun sebebi çevredeki manayı kullanarak kontrol etme gücünün olmasıydı. 

Büyü ile ne kadar çok antrenman yaparsanız, yeterliliğiniz o kadar iyi seviyeye gelir.

Bu arada, becerilerin gücü de yeterlilikle değişiyor gibi görünüyordu.

Yeterliliği arttırarak üretim hızında ve büyünün kontrolünde daha iyi olurdunuz.

Yeterliliği mümkün olduğunca arttırmanın hiçbir zararı yoktu.

Bu 1 yılda becerimi koy vermeden içten bir şekilde geliştirdim.

Öğretmen bana sadece su yeterliliğindeyse Yüksek Sınıf’tan daha fazlası olduğunu söyleyerek onayladı.

Sadece güç temel düzeyde.

“Yine de ölümcül… Hm?” (Makoto)

Tespit yeteneğimde bir reaksiyon vardı.

Ormanın içindeki ana yolda biraz kopukluk olmuştu.

“Bir insan ve canavarlar…?” (Makoto)

Görünüşe göre canavarlar bir insana saldırıyordu.

Gizliliğimi korudum ve sessizce oraya doğru yaklaştım.

Bir yük vagonu bir grup goblin ile çevrilmişti.

Dört goblin, kılıcıyla savaşmaya çalışan tüccar görünümlü bir adamın etrafını sarmıştı.

Sayıca fazlaydılar.

Hm, onu kurtarmalı mıyım?

Eğer bu bir oyun olsaydı onu tereddüt etmeden kurtarırdım.

Goblin savaşları neredeyse kesin zafer etkinlikleriydi.

“Eğer bir kahraman olsaydım, bu…” (Makoto)

Ne yazık ki, bu bir hayatta kalma isekai idi.

Öldükten sonra yeniden doğulmuyordu. Bu paralel dünyada böyle bir özellik yoktu.

Paranızın yarısı alınınca dönmek gibi değildi.

Ölüm bir sondu. 

Ve ben bir canavarı bile yenemeyen büyücü çırağıydım.

“Bu zor… Öğretmen böyle bir durumda kaçmamı söylemişti.” (Makoto)

Ama... önümdeki insana canavarlar saldırıyordu.

Onu öylece bırakırsam uykumda bile beni rahatsız edecekti.

Ama ölürsem bunun ne anlamı olacaktı?

Ne yapmalıyım…

O an, aniden önümde bir oyun penceresi belirdi.

Onu kurtarma

Onu kurtar

“Ha?” (Makoto) 

Bu neydi?

Bu bir ilkti.

RPG Oyuncunun bir etkisi miydi?

Oi oi, bu beceride ne vardı?

Yanağımı sıktım.

Yapımda oldukça şıklardı.

Burada "Onu kurtarma" seçeneğini seçmek beni erkeklik gururuma sığmazdı.

“Elden bir şey gelmez. Hadi bunu yapalım.” (Makoto)

‘Onu kurtar’ seçeneğini seçtim.

Goblinlere yaklaştım ve manamı artırdım.

Tüccara vurmamak için nişanımı düzgünleştirdim.

[Su Büyüsü: Buz Oku]!

Eğitim için kullandığım su toplarını şimdi de buz oklarına çevirebiliyordum ve goblinlere doğru atış yapıyordum.

Hepsini vurdum.

Fakat…

…Beklendiği gibi, onları yenemedim.

Goblinler ağır kanama geçiriyordu, ancak bu onları etkisiz hale getirmedi.

Uzaktı.

Ama onlara bir şekilde zarar vermiş olmam lazımdı.

“Oi, iyi misin?” (Makoto)

Saldırıya uğrayan tüccar görünümlü adamla konuştum.

“Lütfen kurtar beni!” 

“Tamam.” (Makoto)

Normalde [Salim Zihin]’i %50'de tutuyordum, ancak en yüksek olarak %99'a ayarlamıştım.

Bu beceri ile gerginliğim ve korkum azalacaktı.

Sadece düşmanımı yenmeye konsantre olabilirdim.

En yakın goblin bana doğru yaklaşmaya başladı.

Dördünden sadece biri diğerlerinden daha büyük gözüküyordu.

Bu goblinlerin lideri olmalıydı.

Kalan üçü hala tüccarın etrafını sarmış haldeydi.

Goblin Lideri paslanmış zifiri siyah bir hançer tutuyordu.

Onunla yakın dövüşte savaşmak istemiyorum.

Goblin lideri silahın ulaşabileceği veya ulaşamayacağı bir mesafeye gelene kadar manamı yükselttim.

[Su Büyüsü: Buz İğnesi]!

“Gya!” 

Vurduğum buz büyüsü goblinleri kör etti.

Bir çivi büyüklüğünde bir buz iğnesi düşmanın gözbebeklerine saplandı.

Bu eski bir büyüydü ama gözlerine güvenen canlılara karşı etkiliydi.

Silahını çılgınca sallamaya başlayıp başlamayacağı konusunda emin değildim, ama hançerini bıraktı ve gözlerini kapatmaya başladı. 

Tamam!

Bu şansın kaçmasına izin vermeden goblin liderinin bıraktığı hançeri yerden aldım.

O hançeri goblinin göğsüne sapladım ve…

[Su Büyüsü: Soğutma]

Sıvıları soğutup donduran temel su büyüsü.

Bunu hançerden geçirerek rakibin kanına uyguladım.

Goblinin vücudu sarsıldı ve gürültüyle yıkıldı.

Düşündüğüm öldürme hareketini sahip olduğum düşük mana ile yapmak için elimden geleni yaptım.

Bir dövüşün ortasında, RPG Oyuncu yeteneğinin 360° görünümünü her zaman tutuyordum.

Diğer üç goblin buraya doğru bakmaya başladı.

Şimdiye kadar planladığım gibi gidiyordu.

Ama şu anda manamı tamamen harcadım.

Ciddi anlamda mana eksiliği çekiyordum…

Kalan 3 goblinden 2'si bana doğru yaklaşmaya başladı.

Onları bu şekilde dereye yönlendirecektim.

Su olmadan savaşamazdım.

Geriye doğru giderken goblinler ile aramdaki mesafemi ayarlıyordum

Tüccara yakın bir goblin hala orada duruyordu ama eğer sadece o kadarsa iyi olacaktı.

2 goblin bana doğru hücum etti.

[Kaçmak]

Hırsız yeteneğini aktive ettim.

Aramızdaki mesafeyi çok fazla açmadan onları dereye yönlendiriyordum.

Tamam tamam, eğer burada durursam istediğim kadar su kullanabilirdim.

2 goblin gerçekten bana çok yakınlard.

[Su Büyüsü: Yüzey Yürüyüşü]

Nazik bir şekilde… su yüzeyinde duruyordum.

Bu büyünün etkisiydi.

Fakat suyun derinliği bir yetişkinin beline ancak geliyordu.

Goblinler dereye girdi ve bana saldırmaya çalıştılar.

Onları hakladım!

[Su Büyüsü: Su Akıntısı]

Suyu goblinlerin etrafına sarmak için su büyüsü kullandım.

Goblinlerin vücudu ve yüzü su ile sarılmaya başladı.

Boyunlarını tutuyorlar ve acı belirtileri gösterdikçe “glup glup” diye sesler çıkarıyorlar.

Nefes alamıyor olmalılardı.

Aynen bu şekilde boğulun.

5 dakika sonra goblinler öldü.

“Fuuh, bir şekilde bunu başardım.” (Makoto)

Aceleyle tüccarın yanına geri döndüm.

◇◇

Tüccar panik içindeydi.

Acıkmış olmalarından dolayı agresif olan bir grup goblin birdenbire bana saldırmaya başladı.

Eğer tek bir goblin olsaydı, başarabileceğim konusunda kendime güvenirdim.

Ama kaçmama izin vermemek için yavaşça etrafımı sarıyorlardı.

Dayanıklılığımı kaybetmemi bekliyorlardı.

At korkuyordu ve bir işe yaramazdı.

“Guh!”

Sağ bacağımda bir ağrı oluşmaya başladı.

Goblin lideri dikkatimi çekti ve bakışlarımı hareket ettirdiğimde arkadaki goblin bir kaya fırlattı.

Ancak nişan alması ve hızı anormaldi.

Mermi yeteneği mi vardı?! 

Eşsiz bir canavar?!

Bir canavarın nadiren bir yetenekle doğabileceği zamanlar olduğunu duymuştum.

Bacağımdaki acıdan ayağa kalkmaya devam edemedim ve dizlerimin üstünde durdum.

“Gya.” “Gya.” “Gya.” “Gya.” 

Etrafımdaki goblinler bana gülüyor gibiydi.

Bu kötü olmuştu.

Avlarının bacağını almış olsalar da hemen saldırmazlardı.

Sabırla avlarının güçten düşmesini beklerlerdi.

Aklımın bir köşesinde, bugün öleceğim korkusu yavaşça artıyordu.

Boğazım kurumaya başladı ve kılıcımı tutan ellerim nemlenmişti.

“Gya.” “Gya.” “Gya.” 

Kuşatmayı gevşetmeden rahatsız edici bağırışlar konsantrasyonumu karıştırıyordu.

Bu kötü bir durumdu, ne yapmalıydım?

Bunun gidebildiğim kadar uzakta olduğunu düşündüğüm anda buz okları goblinleri deldi.

“Eh?” 

Ne olmuştu?

“Ooi.” 

Bir insan mı? Bir maceracı mı?!

“Lütfen kurtar beni!” 

Yardım için umutsuzca yalvarıyordum.

Ortaya çıkan kişi bir çocuktu.

Hafif bir şeyler ile kuşanmıştı ve elinde bir silahı yoktu.

İyi olacak mıydı?

Dürüst olmak gerekirse biraz zayıf görünüyordu.

Bir goblini bile yenip yenemeyeceğinden bile emin değildim.

Ama ben goblinlerle çevrili olmama rağmen beni terk etmeden bana yardım etmeye gelmişti. 

Bir maceracı ne kadar zayıf olursa olsun güçlerimizi birleştirmeliydik.

Kılıcımı sıkıca tuttum ve o anda acı veren bacağımla bir şekilde ayağa kalkmaya çalıştım…

“Gya!” 

Goblin lideri aniden gözlerini kapadı ve acı içinde inlemeye başladı.

“Eh?” 

Çocuk ona bir şey mi yapmıştı?

Büyülü bir öğe kullandığına dair ses ya da işaret yoktu.

Süzülme hareketleriyle çocuk goblinle olan mesafesini kapattı ve hançeriyle onu bıçakladı.

Bu hafif bıçak canavarı yenemeyecekti!

Ama yanılmıştım.

Goblin sarsıldı, vücudu ağır bir şekilde büküldü ve sonra böyle çöktü.

Bu teknik neydi?

Etrafımdaki goblinler tehdit olarak görünen kişiyi görmüş olmalıydı, maceracıya saldırmaya başladılar.

Çocuk sanki goblinleri dereye çekiyormuş gibi hareket ediyordu.

Mermi yeteneğine sahip en sorunlu goblin, liderin yenildiğini gördükten sonra kaçtı.

Köpüren suyun ve goblinlerin çığlıklarının sesini duyabiliyordum.

O iyi miydi?

Endişeliydim, ama bacağımdaki acı yüzünden hareket edemiyordum.

Bir süre sonra çocuk geri döndü.

Tek bir yara bile almamıştı.

İnanılmaz derecede yetenekli bir savaşçıydı.

Görünüşe göre yargılamamalıydım.

“İyi misin?”

“Evet, beni kurtardın.”

Gerçekten bunu yapmıştı.

Bu aşırı gerginlikten kurtuldum, yere düştüm ve tüm gücünü kaybettim.

◇◇

“Çok teşekkür ederim! Sen benim kurtarıcımsın!” 

Kurtardığım genç tüccar bana inanılmaz derecede çok teşekkür ediyordu.

“Bu çok değil ama teşekkürler.” 

“Hmm, 100,000G? Bu çok değil mi?” (Makoto)

Normal olsa bile ne kadar çok olduğu hakkında bir fikrim yok.

“Yolda benimle gelmeni istiyorum.” 

“Anladım, bir eskort olarak.” (Makoto)

“Durum buysa...” dedim ve kabul ettim.

Bu yolda normalde canavarların ilk etapta ortaya çıkması için nadir.

Sorun olmamalıydı.

Yolda, acemi tüccar bana çektiği acıların hikayesini anlatıyordu. 

Şimdi düşünüyorum, Fuji-yan da yeni başlayan bir tüccar olmalıydı.

Zorlanıyor olmalıydı.

“Kampı hazırlamanın zamanı geldi.” 

Tüccar hava kararmadan önce bunu önerdi.

Her yerde yürüdüğümüz yol boyunca kamp yapmak için alanlar vardı.

Görünüşe göre feodal efendisi maceraperestlerin ve tüccarların dinlenebilmesi için buraları yönetiyordu.

“Basit bir yemek için özür dilerim.” 

Bunu söyledikten sonra, tüccar sihirle donmuş bir güveç çıkardı.

Başka bir deyişle, dondurulmuş gıdaydı.

Ateşte ısıtılıyordu ve sıcak buharlar çıktıktan sonra sert ekmekle birlikte yeniyordu. Açık havada bu şekilde akşam yemeği yemek lezzetliydi.

“Öyleyse etrafta dolaşacağım ve çevreye bakacağım.” (Makoto)

Ödünç aldığım uyku tulumunu yere koydum ve ona bir şeyler söyledim.

“Bunun için üzgünüm. Eğer bacağım sakat olmasaydı seninle gelirdim.” 

“Ben burada senin eskortunum, bu yüzden onu bana bırak.” (Makoto)

Bunu söyleyerek vagondan ayrıldım.

Görünüşe göre tüccar vagonda uyuyacaktı.

Kamp alanından biraz uzaklaştım ve [Tespit] kullanarak herhangi bir canavar olup olmadığını kontrol ettim.

Ve sonra, her zaman aktif halde olan [Salim Zihin]’i kapattım.

“Haaah…” (Makoto)

Derin bir nefes aldım.

Ellerim ter içinde tamamen ıslanmıştı ve kalbim daha hızlı atmaya başladı.

Daha ilk şehre bile varmadan canavarlarla karşılaştığımı düşündüğüm içindi.

Ruh Kitabı’na baktım ve Katkımın arttığını gördüm.

Yaşam sürem biraz artmış mıydı?

Yaklaşık 3 gün.

“Ne rahatlama… Bunu bir şekilde yaptım.” (Makoto)

Bacaklarım titriyordu.

“İlk öldürmem olarak daha zayıf canavarlarla dövüşmeyi planlıyordum.” (Makoto)

Boynuzlu tavşanlar veya dev fareler gibi.

İlk rakiplerim olarak bir grup goblin beklemediğim bir şeydi.

“Ama kazandım.” (Makoto)

Yüzümde bir gülümseme belirdi ve yıldızlı gökyüzüne sıkı bir yumrukla baktım.

“Başardım.” (Makoto)

Yumruğumu hafifçe şişirdim.

Su Tapınağı personeli zayıf yeteneklerim yüzünden hayal kırıklığına uğradı, sınıf arkadaşlarım beni üzüyordu, küçük bir çocuk tarafından teselli edildim ve sevimli öğretmenim bile sonuna kadar benim için düşünceliydi.

Kendime bu dünyada hayatta kalamayacağımı söylüyordum.

“İyi olacak, iyi olacak.” (Makoto)

Bunu yapabilirdim.

[Salim Zihin], [RPG Oyuncu] ve [Su Büyücüsü: Temel].

Bu 3 beceri ile bu dünyada hayatta kalacağım.

9 yıl içinde öleceğim cehennem gibi

“Şimdi düşündüm de… Goblinin taşıdığı silah, onunla ne yapmalıyım?” (Makoto)

Goblinin paslı ve eski püskü bir hançeri vardı.

Çok fazla değerli bir şeymiş gibi gözükmüyordu.

Silah olarak kullanmak biraz ümitsizce olurdu.

“İlk zaferim için bir anı olarak saklayayım. Pası temizledikten sonra bir şekilde kullanabilirim.” (Makoto)

Bir bez ile onu sarmaya ve yanımda taşımaya karar verdim.

Geri döndüm ve uyumaya çalıştım.

Tapınaktan ayrıldıktan sonraki ilk günüm bitmişti.

Bütün bu heyecandan dolayı bir süre uyuyamadım.

◇◇

Geldiğimde geniş bir boşluğun içindeydim.

Bu bir rüya mıydı?

Bu tuhaftı. Öyle derinden uyumayı planlamıyordum ama sonunda rüya görüyordum.

Burası neresi?

Oyunlarımdan birinde böyle bir sahne görmüş gibi hissediyorum.

Bunu düşünürken sırtım ürperdi.

Bu dünyanın dışında bir şeyin varlığını hissettim.

Geriye baktığımda onu gördüm.

“Merhaba, Makoto. Seninle tanışmayı bekliyordum.”

Orada duran, onu bir kez gördüğünde kimsenin unutamayacağı inanılmaz bir güzellikteydi.

“Sen kimsin?” (Makoto)

Sesim titriyordu.

Bu onun güzelliğinin ne kadar doğaüstü olduğu içindi.

Kız gülümsedi.

“Bir Tanrıça.” 

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-07 17:53:02
Hissedebiliyorum OP lik
İners (132 puan) Üye
2021-08-14 04:37:41
Esas kızımız da geldi
Bayoku (55 puan) Üye
2021-06-06 19:28:10
Tşk
FikFik (110 puan) Üye
2021-02-03 19:50:54
Elleriniz dert görmesin ab
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-09-27 10:06:28
Tanrıçayı buldu ama o tanrıça kurtarılmayı bekliyo aga beee. (novelin özetinde yazıyo spoiler değil) Çeviri için eyw.
Nightmare (3 puan) Üye
2021-02-18 16:11:48
@agamoneypls, WOW tanrıça kurtarılmayı bekliyo vay anasını bu nası tanrıça la
Emprivon17 (46 puan) Üye
2020-08-23 03:02:27
Ellerinize sağlık oooooo tanrıça!
vuler (25 puan) Üye
2020-08-19 21:08:14
iyi lan en azından o öldürdüğü goblinleri rüyasında görmüyo
DasanDra (148 puan) Üye
2020-07-31 00:21:09
Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-09 14:19:00
Lan adamdaki ruyaya bak bizde olsa tanrıça bizi yere yatırıp kırbaçla vurmaya başlar
Karafon (1269 puan) Üye
2020-05-30 06:10:40
Rpg yeteneği üstünde fazla durmadı insan bir bakar görevi tamamladık ödül nerede diye belki parlıyordur şu an o yetenek
Novel (15 puan) Üye
2020-05-03 14:17:52
Bölüm için teşekkürler
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-21 05:06:57
Sey bizde ruyalarimiza karabasan giriyo adama tanrica boyle sansi s#ki*yim
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-04-28 18:53:42
@OkuyucuS0, Yaramıza tuz basma...
OkuyucuS0 (1869 puan) Üye
2020-04-28 18:58:56
@MhmtSnmz, bastim bile
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-04-15 11:17:44
Çevori için teșekkürler
Untriox (4 puan) Üye
2020-04-14 15:07:34
Çeviri ve düzenleme için teşekkürler devamını bekliyorum