Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

03 Mayıs 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1291 Görüntülenme
Bu bölümü 24 Kişi beğendi.
Cilt 2

Sasaki Aya'nın Trajedisi

“Sanırım zamanla ilgili…” 

Güçlü olmuştum.

Lamiaların büyük ailesinde 3. Sıradaydım.

Bu yeraltı gölü alanındaki canavarlara bire birde kaybetmeyeceğime emindim.

Aynı yaştaki kız kardeşlerim artık yeterince bağımsızdı.

Şimdi düzgün bir şekilde avlanabiliyorlardı.

Anne-sama, sonraki çocuklarını doğurmayı düşünüyor gibi görünüyordu.

Bu olduğunda abla olacaktım.

Küçük kız kardeşlere sahip olursam kesinlikle buraya bağlı kalacak ve ayrılamayacaktım.

Bir dahaki sefere yalnız çıktığımda ayrılacaktım.

Gizlice buna karar verdim.

◇◇

“Bu kötü! Küçük kız kardeşlere bir Buz Kaplanı saldırıyor!” 

Bu uyarı ani olmuştu.

O gün avlanmaya gittiğim bir gün değildi.

Aceleyle oraya koştuğumda çoktan birkaç kız kardeşim ölmüştü.

Buz Kaplanları, Buz Nefesi denen bir saldırı yapan mavi kürklü kaplanlardı.

Buz Kaplanı ne zaman beyaz bir nefes verirse vücudumun daha donuk olduğunu hissediyordum.

“Bunun nesi var?!” 

Buz Kaplanına doğru öfkeli ve hiddetli bir şekilde uçurarak vurdum.

Bir vuruşta arkadaşlarının öldüğünü gören Buz Kaplanları kaçtı.

“Herkes…” 

Kız kardeşlerimin cesetlerine doğru gidiyordum.

Bu korkunçtu.

İçleri dışlarına gelmiş ve kolları parçalanmıştı…

İyi olan kız kardeşlerim paçavralar içindeydi.

“Neden… Neden…” 

“Buz Kaplanları bizim doğal düşmanımız. Nefes verdikleri zaman havayı soğutur ve Lamiaların hareketlerini engellerler.” 

Abla-sama bunu mırıldandı.

Bu kelimeler beni şaşırttı.

“Bunu bana daha önce neden söylemedin?!” 

“Avlanma yasasını biliyorsun. Düşmanı görene kadar hayal gücünü vahşi çalıştırmamak daha iyidir. Deneyim kazan ve güçlen.” 

“Demek istediğim bu değil! Bana Buz Kaplanlarını daha önce anlatsaydın ölmezlerdi!” 

“Hatalı olanın ben olduğumu mu söylüyorsun?!” 

“Doğru! Sen hatalısın Abla-sama!” 

İlk kez bir Abla-sama'ya karşı çıkmıştım.

Kız kardeşlerimin ölümüne ilk kez şahit olduğum için muhtemelen düzgün düşünemiyordum.

Orada olsaydım onları koruyabilirdim!

“Hiçbir şey anlamıyorsun!” 

“Sen bir ahmaksın Abla-sama! Hepsi senin yüzünden öldü.” 

“Daha iyisini yapacağını mı söylüyorsun?!” 

“Senden daha iyi!” 

Normalde, Abla-sama, 'iyi keder' demeyi bir kenara iterdi, ama şu anda gerçekten öfkeli bir suratı vardı.

“Sen…!” 

Bana vurdu.

“Ne yapıyorsun?!” 

Ben de ona vurdum.

Oradan, büyük bir yumruk kavgasına dönüştü.

“““B-Bekle.”””

Ablalarım ve hayatta kalan küçük kız kardeşler, bizi durdurmak için aramıza girmeye çalıştı ancak hiç kimse 2 ve 3 numaralı en güçlünün kavgasını durduramazdı.

Abla-sama güçlüydü.

Yaşını bilmiyordum, ama bizden çok önce doğmuştu ve uzun süredir Lamialara liderlik ediyordu.

Onu Anne-sama olan çılgın gösterişli güzellerle karşılaştırsaydım o biraz soğuk, uzun, ince ve orantılı güzellik olurdu.

Abla-sama güzel yüzündeki büyük kaşlarını çattı, saçımı tuttu ve yumruğunu salladı.

Buna kıyasla, 1 yıldan biraz daha fazladır hayattaydım ve vücudum sadece son zamanlarda olgunlaşmıştı.

Normalde, Abla-sama ile mücadelede kazanmam mümkün değildi, ama belki de bu sözde beceriler sayesinde eşittik.

Abla-sama ve ben birbirimizin saçını çekiyorduk, birbirimizin vücudunun etrafına dolandık ve birbirimizi yumruklamaya devam ettik.

Bilincimin gitmek üzere olduğu anda, Abla-sama bilincini tamamen kaybetti.

“Ben kazandım…” 

Ondan sonra ben de bayıldım.

“Haah, ne yapıyorsunuz?” 

“…”

“…”

Daha sonra Anne-sama tarafından çok fazla kınandık.

Abla-sama ve ben birbirimize bakamadık.

Abla-sama da bu tarafa bakmıyordu.

“Hey, siz kızlar bu ailenin direğisiniz. Birbirinizle iyi geçinin.” 

Küçük şeyler için endişelenmeyen Anne-sama bizden bıkmıştı. Sonunda, ikimiz de tek bir kelime söylemedik ve Anne-sama’nın öğüdü bitti.

◇◇

Abla-sama ile kavgamızdan bu yana ailemizde gruplar oluştu.

Birincisi Abla-sama’nın grubuydu.

Diğeri ise merkezinin benim olduğum bir gruptu.

Abla-sama grubu, gençlerin merkez olması ve gerekirse takip etmek için büyüklerin katılmasını sağlama yöntemiyle devam etti.

Öte yandan bizim yöntemimiz avlanırken ön tarafta durmaktı.

İlk başta, grubumuzun daha iyi olduğunu düşünmüştüm, çünkü düşmanlar tarafından saldırıya uğramış olsak bile çok fazla kayıp yaşamamıştık.

Ancak durum böyle değildi.

Abla-sama'nın avlanma yöntemi, bireysel olarak büyümelerine yardımcı oluyordu.

Grubum sadece bana güveniyordu.

(Batırdım…) 

Bana güvendikleri için mutluydum, ama bu iyi değildi.

Artık ayrılamazdım.

(Abla-sama haklı olabilirdi…) 

“…”

“…”

Abla-sama ve ben ara sıra birbirimizin yanından geçtiğimizde bile, günlerdir birbirimizle konuşmadık.

Geçmişte birbirimizle anlaşan kız kardeşlerdik.

Yalnız olabilmemiz için zaman kollamaya çalışıyordum ama bu şans bir türlü gelmedi.

Abla-sama son zamanlarda hep biriyle birlikteydi…

Abla-sama'ya zorla yaklaşmak ve ona fısıldamaktan başka seçeneğim yoktu.

“Seninle yalnız konuşmam gereken bir şey var. Şelalenin arkasına gel.” 

“?! N-Neyin var senin? Şu an konuşsan olmaz mı?” 

Hayır.

Herkesin önünde başımı indirecek kadar hoş olmayan bir şey yapmanın hiçbir yolu yoktu.

“Bu gece, tamam mı?” 

“…Tamam.” 

Tamam, hadi bu kardeş kavgasını burada bitirelim.

◇◇

Yatağa geri döndüm ve Abla-sama ile görüşeceğim zamanı bekledim.

Her gün yaptığım avlar yüzünden uyuklamaya başladım.

(Kahretsin! Umarım fazla uyumadım.) 

Aceleyle uyanmaya çalıştım…

Ama bir anormallik fark ettim.

(Hava soğuk mu?)

Lamiaların ini, bazı Lav Mağaralarına veya başka bir şeye yakın olduğu için sıcaklık hep yüksekti.

Sonuçta soğuğa karşı zayıftık.

“Millet! Abla! Anne-sama!” 

Onlara bu anormallikten bahsetmek için etrafa bakıyordum.

“Eh?” 

Ve orada bir kabus vardı.

Ablalarım, kardeşlerim, bedenleri soluk beyazdı ve yerde yıkılmış haldelerdi.

Nefes alıyorlar gibi görünmüyordu.

Nefes alanlara da harpy’ler saldırmıştı.

“Sen…! Onlar nereden…?!”

Ailemizin bir üyesi içeriden açmadıkça inimizin açılamayacak bir girişi vardı.

Düşmanların girebilmesi mümkün değildi!

“Kyahahahahahaha!”

Harpyler kulak çınlatan bir sesle güldüler.

“Lanet olsun!” 

Her zamanki gibi savaşmaya çalıştım, ama vücudum kurşun gibi ağırdı.

Bedenim soğuktan feryat ediyordu.

“Anne-sama!” 

Hiçbir şey yapamıyordum.

Anne-sama, kurtar bizi!

Ama annemin her zaman oturduğu tahtta, bilinmeyen sarışın bir kadın vardı.

Annem kadar güzeldi.

Ve o kadının ayaklarının altına düşmüş olan annem!

“Anne-sama!” 

Onun olduğu yere koşmaya çalıştım, ama çevredeki harpyler beni aşağı çekti.

“Bırakın beni!”, Mücadele ediyordum.

“Hah? Aileme zorbalık ettiğini duyduğum genç yılan kız sen misin?” 

“Kimsin sen…?” 

“Ben Harpylerin annesiyim. Lamialar ile 300 yıldır savaşıyoruz ve sonunda bu sinir bozucu kadının işini bitirebildim.” 

“Uuuh…” 

Kendini harpylerin patronu olarak adlandıran kadın Anne-sama'yı tekmeliyor ve bir inleme sesi geliyordu.

“A-Anne-sama!” 

“Bu sensin, ha… Kaç.” 

“Ahahahaha! İzle. Annenin son anları.” 

Bunu söyledikten sonra elini annemin göğsüne götürdü ve kalbini çıkardı.

“AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHH!!” 

Anne-sama çığlık attı.

YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA YAPMA!

“Ne güzel bir renk.” 

Dediğine göre, kendini harpylerin annesi olarak adlandıran kadın, kalbi yuttu!

Anne-sama hareket etmeyi bıraktı.

“SEN!! SENİ ÖLDÜRECEĞİM!!” 

“Şimdi geriye bir tek sen kaldın.”

“Eh?” 

Etrafa baktım.

Ablalarım.

Kardeşlerim.

Herkes.

Hepsi ölmüştü.

“Olamaz.”

“Buna rağmen, ne inanılmaz bir yaşam gücü bu. Hala genç bir canavar olmana rağmen. Değişik bir canavar mısın?” 

Düşman patron bir şeyler söylüyordu.

Ne yapıyordum ben?

Düşmanı yenmek zorundaydım.

“Doğru! Abla-sama! Abla-sama, kurtar bizi!” 

Ailemizin güvenebileceği 2 numara.

Böyle bir zamanda ne yapıyorsun?!

“Ailenin en büyük ablası bizi içeri davet eden kız kardeşti.” 

O kadın… az önce ne demişti?

“Lamialar güçlü bir aile bağına sahip bir ırk olmasına rağmen.” 

Bana acıyormuş gibi bakışlarla bakıyordu.

Bunun doğru olması imkansızdı.

Abla-sama böyle bir şey yapmazdı.

“Bize en canlı çocuğu öldürmemizi söyledi. Kız kardeşlerin birbirlerini öldürmesiyle Lamiaların işi bitti.”

Bu sözleri duyduğumda, tüm akli duygularımı kaybettim ve mücadele ettim.

Beni uçmaya zorlayan harpyleri alt ettim.

Ve düşman patrona doğru hücum ettim.

Düşman hiç tedirgin gözükmüyordu.

“Hey, yeterince soğuk değil.” 

Harpylerin annesinin konuştuğu yerde…

“İnsan mı?!” 

“Büyüyle aramız pek iyi değil. Bu sizin için de böyle olmalı.” 

Bir insan büyücünün büyüsü tarafından vuruldum hiç hareket edemedim.

“O zaman, hoş çakal… Lamiaların sonuncusu.” 

Bunlar benim duyduğum son sözlerdi.

Harpy patronun keskin pençeleri beni parçaladı.

Öldüm.

İkinci hayatımın soğuk bir buz içinde bitmesi rahatsız ediciydi.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
canavar (48 puan) Üye
2023-12-25 11:13:52
çyi
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-01-17 18:23:13
sanmam kesin mc ile karşılaşacak
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-02 00:48:09
Wadedidifak??? Ne oldu la 😐 ... Bölüm için teşekkürler elinize sağlık
İbocan42 (61 puan) Üye
2020-06-12 21:42:30
Bu neydi şimdi
Karafon (1269 puan) Üye
2020-05-31 07:33:13
Neeeeeeeeee??????????
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-04 15:44:39
"Öldüm." WTF?