Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

13 Mayıs 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1231 Görüntülenme
Bu bölümü 24 Kişi beğendi.
Cilt 3

Lucy, Takatsuki Makoto'ya İlgi Duyuyor

-Lucy’nin Bakış Açısı-

“Eh? Jean ile çıkmaya mı başladınız?!” (Lucy)

Emily ile birlikte öğle yemeği yerken yaşanan bir olaydı.

“Evet. Dahası, bana itiraf etmemi söyleyen sendin.” (Emily)

“B-Ben mi?” (Lucy)

Bir süredir görmediğim arkadaşımın bir sevgilisi vardı.

Zaten, onlarla tanıştığım andan beri pratik olarak çıkıyorlardı.

“Peki ya sen Lucy?” (Emily)

“Uuuh…” (Lucy)

Tabii ki soracaktı.

“Uhm, gruba katılan yeni kız, Aya… dün, o ve Makoto-kun…” (Emily)

“M-Makoto orada hiçbir şey yaşanmadığını söyledi!” (Lucy)

“Ama birlikte kaplıcaya girmişler.” (Emily)

“Ugh…” (Lucy)

Dün konuşmak için yalnız vakit geçirmek isteyeceklerini düşünmüştüm bu yüzden onlara biraz müsaade etmiştim, ama…

Sadece yarım günde çok fazla ilerleme kaydedeceklerini düşünmemiştim! 

“Görünüşe göre birbirlerini kendi dünyalarından beri tanıyorlar. Başın belada değil mi Lucy?” (Emily)

“Wuuuh…” (Lucy)

Sadece şimdiye kadar Makoto ve ben bir gruptuk.

Bundan sonra üç kişilik bir grup olacaktık.

“Makoto-kun ve Aya-chan bir araya gelebilirler.” (Emily)

“…”

Bir sonraki maceraya çıktığımızda ne olabileceğini hayal ediyordum.

Makoto ve Aya, önceki dünyaları hakkında konuşurken heyecanlanacaklardı.

Macera bittiğinde: ‘Birlikte biraz kaplıcaya gideceğiz. Loncada bekle, Lucy-san,’ diyeceklerdi ve ben de ‘Eh? Durun…’ diyecektim.

Daha sonra başımı eğip loncaların tezgahlarında bekleyecektim.

Ve sonra ikisi kol kola geleceklerdi…

“H-Hayııııııırrr!”, diye bağırdım.

“O zaman, itiraf et.” (Emily)

Emily doğruca bunu söyledi.

Kahretsin, sadece erkek arkadaşı olduğu için benim üstümdeymiş gibi davranıyordu.

“Emily-san… nasıl itiraf etmeliyim?” (Lucy)

“Uhm, benim durumumda…” (Emily)

İtiraf etmenin yolu hakkında Emily ile konuştum.

◇◇

 -Takatsuki Makoto’nun Bakış Açısı-

“Eh? Goblin avına gitmek ister misin Lucy?” (Makoto)

Onun için çok nadirdi.

Laberintos'taki kazançlarımızdan dolayı biraz zaman kaybetmiştik bu yüzden böyle küçük bir değişiklik yapmamıza gerek yoktu.

“E-Evet. B-Bilirsin, özüne geri dönmek önemli değil mi?” (Lucy)

Güzel konuşmuştu.

“Tamam o zaman, hadi Sa-san’ın yanına gidelim.” (Makoto)

Goblin avına çıkmayalı uzun zaman olmuştu.

Üç kişilik bir grup olarak ilk seferimiz için doğru olan şey buydu! Ayrıca güvenliydi.

“Goblinler, ha. Gelmemeyi tercih ederim. Son zamanlarda Nina-san tarafından dövüş sanatlarını öğreniyorum. Oraya gideceğim,” dedi Sa-san.

“…Eeeh?” (Makoto)

“O suratı yapma. Laberintos'ta goblinleri çokça gördüm.” (Aya)

Üç kişilik bir grup olarak ilk seferimiz olmasına rağmen ‘Gelmemeyi tercih ederim,’ demişti.

Pekala, o zaman Lucy ile yalnız gidecektim~

Lucy yumruğunu hafifçe sıktı.

Hm?

◇◇

Büyük Orman'da akan nehrin yukarısına ilerlemek için su büyüsü kullanıyordum.

Lucy bana yapışmıştı.

Bunu son yapmamızdan beri uzun bir süre geçmişti.

“Hey, bir şey sorabilir miyim?”, diye sordu Lucy.

“Ne oldu?” (Makoto)

“Hareketli Su Yürüyüşü’nü, birbirimizin vücuduna dokunmasan bile kullanabilirsin, değil mi?” (Lucy)

“Tabii ki, ayrı olsak bile kullanabilirim. Sadece bedenlerimiz birbirine dokunurken kullanılan manayı ekonomikleştirebiliriz.” (Makoto)

Sahip olduğum mana miktarı düşüktü, bu yüzden tasarruf etme alışkanlığına sahiptim.

Sanırım biraz fakir bir adamın zihniyetine sahiptim.

“Bana yapışmamı söylediğin zaman her seferinde sana sarılmamı istemiyorsun yani, değil mi?” (Lucy)

“Hayır. Dahası, elini omzuma koyabilirsin. Bana bu kadar sıkı sarılmana gerek yok.” (Makoto)

Lucy göğüslerini bana doğru bastırıyordu ve şimdi bile gergindim.

“İstemiyorum. Hareket etmek için su sihrini kullandığında bir virajda falan sallanacağımı hissediyorum.” (Lucy)

“Aah, bu doğru.” (Makoto)

Dönerken son sürat hızlanmak iyi hissettiriyordu.

Bu normal konuşmayı yaparken hedef konumumuza vardık.

Sis kalın ve karanlıktı.

Sabah olmasına rağmen hava soğuktu.

Şeytani Orman'a yakındık. 

Tespit Becerimde bir sürü canavar uyarısı vardı.

Aah, ne kadar nostaljikti.

“Fuuh! Geri döndüm.” (Makoto)

“…Seni davet eden ben olabilirim ama Makoto, goblinleri avlamayı gerçekten seviyorsun.” (Lucy)

Sonuçta utanç verici bir takma ad bile almıştım.

Bu dünyaya geldiğimden beri en çok kendime güvendiğim görevdi. 

İkimiz bir süre goblin avladık.

“Lucy, büyü kontrolün artık daha iyi.” (Makoto)

Lucy’nin yüzü bir anda parladı.

“Değil mi?! Büyük Bilge-sama'nın bana verdiği sihirli bileklik sayesinde. Bunu taktığım zaman büyü yeterliliğim de arttı.” (Lucy)

“Ooh, daha sonra ödünç alabilir miyim?” (Makoto)

“50'den fazla yeterlilikte herhangi bir etkisi yok, bu talimatlarda yazılan şey.” (Lucy)

Bir kullanım kılavuzu mu vardı?!

Büyük Bilge-sama bile kapsamlı bir hizmet veriyordu.

O zaman benim için çok işe yarayacak gibi görünmüyordu.

Şu anda yeterliliğim 100’ü geçmişti.

“Hey, daha sonrası için bir planın var mı?” (Lucy)

Lucy konuyu değiştirdi.

“Hmm, avlanmaya devam etmeyi düşünüyordum. Aklında bir şey mi var?” (Makoto)

“Gitmek istediğim bir yer var.” (Lucy)

“Pekala, sana eşlik ederim.” (Makoto)

Lucy’nin büyüsünün hassasiyeti artmıştı ve şimdilik tehlike yoktu.

Şeytani Orman'ın derinliklerine inmediğimiz sürece, sorun olmamalıydı.

Su büyüsü kullandım ve bir kez daha hareket ettik.

“Nereye?” (Makoto)

“Uhm, sanırım şuradan sağa döneceğiz.” (Lucy)

“…Burası Kayıplar Ormanı, biliyor musun?” (Makoto)

Şeytani Orman’dakiler kadar tehlikeli canavarlara sahip değildi ancak ormanın tamamında bir zindan vardı.

Haritalama beceriniz yoksa kaybolacağınız ve dışarı çıkamayacağınız söyleniyordu.

Önerilen rütbe Demir’in üzerindeydi.

Sınırı geçmiştik ama bugün bir zindana gitmeyi planlamıyordum.

“Sorun değil. Kayıplar Ormanı, elf çocuklarının oyun alanıdır. Geçmişte çok kez geldim, bu yüzden güvenli yolları biliyorum.” (Lucy)

Lucy böyle söylüyorsa sorun olmamalıydı.

“Navigasyonu sana bırakıyorum.” (Makoto)

“Tamam~” (Lucy)

Zindan ormanının derinliklerine doğru ilerliyorduk.

“Lucy, kaybolduk, değil mi?” (Makoto)

“O-Olmadık! Buraya son geldiğimden beri bir süre geçti, ah… buralarda olmalı.” (Lucy)

“…Haritalama Becerimi kullanarak geri dönebileceğimizden emin olacağım.” (Makoto)

İyi olacak mıydı?

Küçük şüphelerimiz varken daha da derine ilerledik.

◇◇

“Hah, işte burada, ha.” (Makoto)

Bütün görüşümü kaplayan çiçek açmış bir çiçek yatağındaydık.

Japonya'da hiç görmediğim bir sürü çiçek içeren bir isekai çiçek yatağıydı.

“Çok güzel, değil mi? Burası elflerin gizli yeri.” (Lucy)

Lucy'nin bu konuda övünmesi doğaldı, burası çok güzeldi.

Etrafa bakıyordum ve çiçeklere basmadığımdan emin olarak ilerliyordum.

Tatlı bir koku burun deliklerimi gıdıkladı.

“Hey, gel otur.” (Lucy)

Çiçek yatağının içinde, iki kişinin oturması için yeterince büyük bir kaya vardı.

Lucy'nin yanına oturdum.

“……”

“……”

Ne oluyor? Sessizlik devam ediyordu.

Lucy'nin bir işi mi vardı?

“H-Hey, son zamanlar nasıl geçti?” (Lucy)

“Bana nasıl olduğunu sorsan bile…” (Makoto)

Her gün beraberdik.

“Tanrıça iyi mi?” (Lucy)

“…Evet, iyi.” (Makoto)

Bana garip bir şekilde alakasız konular açıyordu.

Son zamanlarda Nuh-sama için endişe ettiğimi fark etmiş olabilir miydi?

“Bir şey mi oldu?” (Lucy)

“…Hayır, sorun yok.” (Makoto)

“Eğer bir sıkıntın varsa söyle bana. Biz yoldaşız, değil mi?” (Lucy)

Lucy'nin iri gözleri yüzüme bakıyordu.

Lucy, bu dünyaya geldiğimden beri ilk yoldaşımdı.

Ondan çok fazla bir şey saklamak istemiyordum.

Fakat Kötü bir Tanrı'nın Öncüsü olma meselesi hala kafamın içindeki bir karmaşaydı.

Biraz daha beklemek istiyordum.

Şimdi düşündüğüme göre, Lucy'yi iyi bir süredir tanıyordum.

Su Tapınağındayken ‘Bunu yalnız başıma zorlayacağım!’ demiştim. Ve aslında Makkaren'de birkaç ay yalnız kalmıştım.

(Ancak Kızıl Akbaba boyun eğdirmesi ve Laberintos keşfi Lucy olmadan düşünülemezdi.) (Makoto)

Bir maceracı olarak yalnız kalacağım deseydim bunu yapabilir miydim?

1 yıl öncesine göre güçlüydüm.

Ama artık yalnız bir maceracı olmak istemiyordum…

Lucy kayanın üzerinde otururken bacaklarını sallıyordu.

Kaşlarını çatmıştı.

Yan profili her zamanki gibi güzeldi.

Lucy'ye teşekkür etmeliydim.

Benim için yaptığı her şey hakkında. Onunla çalışmaya devam etmeyi dört gözle bekliyordum.

“Hey, Lucy.” “Hey, Makoto.”

İkimiz de aynı anda konuştuk.

““……””

Birbirimize bakarken sessizliğe düştük.

Sadece ona teşekkür edecektim, ama şimdi tekrar düşündüm de bu biraz utanç vericiydi.

Lucy kayarak bana yaklaşıyordu. 

Nefesinin bana dokunabileceği bir mesafeye kadar.

Lucy'nin yüksek sıcaklığını hissedebiliyordum.

“U-Uhm… Makoto…” (Lucy)

“… Evet, ne oldu, Lucy?” (Makoto)

Neler oluyor?

Bu ortam da neydi?

Sanki bana bir şey itiraf etmek üzereymiş gibiydi…

Hayır hayır hayır, beni yanlış anlama.

Jean bana grup içinde aşk sorunlarına neden olmamam gerektiğini söylememiş miydi?

“Uhm…ben…”, Lucy bir şey söylemek istiyordu ama…

“…Bekle, Lucy. İzleniyoruz.” (Makoto)

“Eh?!” (Lucy)

Çok geç fark etmiştim!

Etrafımız çevrilmişti.

Kayadan indim ve hançerimle pozisyonumu aldım.

Bu kötüydü.

Etrafta su yoktu.

Lucy kolumu tuttu.

(Lucy'nin kaçmasını sağlamalıyım…) (Makoto)

“… Saldırmıyorlar mı?” (Makoto)

“… Olabilir mi…” (Lucy)

Lucy endişeli bir ifade oluşturdu.

“Amanın, yakalandık.” “Lucy-neechan, bu erkek arkadaşın mı?” “Düşündüğüm gibi, gerçekten Rozari'nin kızı. Güzel bir ırktan bir adam getirmişsin.” “Hey hey! Bizi erkek arkadaşınla tanıştır, Lucy!” 

İnsanlar sürüler halinde mi geliyorlardı?!

Dahası, hepsi elfti!

“Eh?! Yok artık, neden herkes…” (Lucy)

Lucy kızardı.

“Tanıdıkların mı?” (Makoto)

“Memleketimdeki komşularım…” (Lucy)

“Bugün hep beraber bir piknik yapmayı planlıyorduk~” 

“Yaklaştığımızda Lucy-neechan bir adamla buraya geldi.” 

“Hepimiz saklandık.” 

Uwaah, hiç fark etmemiştim.

Ormanda yaşayan elflerden beklendiği gibiydi.

Herkesin Gizlilik Becerisi mi vardı?

“N-N-Ne zamandır izliyorsunuz?!” (Lucy)

“““““Başından beri.””””””

“HAYIIIIIRRRR!!” (Lucy)

Ah, Lucy kaçtı.

Elf çocuklar onun peşinden koştu.

Lucy'nin komşuları tarafından soru yağmuruna tutuldum.

Lucy'nin elf tanıdıklarının hepsi dost canlısıydı.

Onlar hayal ettiğim gibi soyutlanmış ve düşmanca tipler değildi.

Ayrıca, yaşlı bayan elf bana dağ kadar meyve vermişti ve onları geri getirmek gerçekten zordu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-07 22:38:15
:D
Pika-sama (98 puan) Üye
2022-01-18 01:52:19
Elfler mi.? Severiz :D
agamoneypls (207 puan) Üye
2020-09-28 00:27:06
klişe sıktı artık ama karakterlerin utanç içindeki tepkileri güzel.
DasanDra (148 puan) Üye
2020-08-03 00:31:52
Bölüm için teşekkürler
Eyisha (198 puan) Üye
2020-06-10 00:18:41
Hep böyle zamanlarda ortaya çıkarlar offf offf baydı bu klişeler
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-05-14 11:06:37
Boşa heveslendik, bölüm için teşekkürler