Sıfır İnananlı Tanrıça ile Isekai'yi Temizlemek - Sınıf Arkadaşları Arasındaki En Zayıf Büyücü

04 Haziran 2020
Çeviri: deantrbl
Düzenleme: Residenttt
1312 Görüntülenme
Bu bölümü 42 Kişi beğendi.
Cilt 4

Takatsuki Makoto Aşırıya Kaçıyor

-Geralt Valentine’in Bakış Açısı-

Önümdeki çöp gibi manası ile dayak yemiş bir büyücüydü.

Böyle bir adam benim gibi bir Kahraman mıydı?

Bu beni kızdırıyordu.

“Sıkıcı!” (Geralt)

Yakınımdaki bir Su Ejderhası’nı yardım.

Yüze yakın Su Ejderhası ortaya çıktığı zaman biraz telaşlanmıştım.

Ama sonunda, bu sadece Su Büyüsü idi.

Benim gibi bir Kahraman için Su Büyüsü’nün saldırı gücü sıfıra yakındı.

Üstüne üstlük burada lanet olası boktan Işık Kahramanı da vardı.

Arkadaşını dövülmüş bir paçavra haline getirecektim!

Önümdeki bir Su Ejderhası’nı yumrukladım.

“Tüm sahip olduğun bu mu?! Ne kadar aptalca!” (Geralt)

Onun işini bitirmek için ona yaklaşıyordum.

Su Kahramanı’nın ifadeleri öncekinden farklı olarak daha da cömertleşti.

İfadesini hızla acıya çevirdi.

“O zaman şimdi büyük bir büyü kullanacağım.” (Makoto)

O adam tuhaf bir şey söylemişti.

“Ha?” (Geralt)

Ne söylüyordu? 

Şu anki Üstün Büyü onun elindeki kozdu değil mi?

Blöf yapma.

Su Ülkesi Kahramanı sağ elini kaldırdı.

Peşinden merkez olarak onunla birlikte dev bir su kütlesi ortaya çıktı.

*Zuzuzuzuzuzu*

Suyun kütlesi, şekli değiştikçe ve görünüşte sonsuza kadar artıyordu.

“?!” 

Ne?

Su mu üretiyordu?

Su, eğitim alanını yutacakmış gibi olduğu bir noktaya yükseldi.

“Vay!” “Bu su miktarı da ne?!” “Bu kötü!” “Bana bunların hepsinin su olduğunu mu söylüyorsun?!” “Bu su mu üretiyor?!” “Bu imkansız! Bu ölçekte?!” “Bekle, Makoto?!” “Lucy-san, geri çekil!” “Aaaa!” “Kaç!” “Uzak dur, seni yutacak!” “Makoto-san, bu harika…” 

Çöpün etrafından can sıkıcı sesler duyuyordum.

Bu etkileyici bir su üretim miktarıydı.

Dağlık Kalesi'ni yutmak için yeterli olacak bir su miktarıydı, ne olmuş yani?

Devasa su kütlesinden uzaklaştım.

Su kütlesi gittikçe arttı ve şimdi Dağlık Kalesi'ninkini aşmış gibi geliyordu.

Bu aptalca. Sadece hepsini havaya uçuracaktım.

Çöp…

“[Güneş Büyüsü: [Yıldırım].” (Geralt)

Vurduğum Üstün Büyü su kütlesine çarptı. Fakat…

“Tch!” (Geralt)

Belki de su miktarı nedeniyle, büyünün işe yaradığına dair hiçbir işaret yoktu.

Su miktarı hala artmaya devam ediyordu.

Yani bunu doğrudan kesmek dışında bir seçeneğim yoktu, ha.

“Güneş Büyüsü: [Gök Gürültüsü Kılıcı]!” (Geralt)

Kılıcımla bir duruş sergiledim ve bir Kılıç Büyüsü Becerisi aktive ettim.

Efsanevi Kurtarıcı Abel'ın kullandığı bir beceriydi.

Bununla, bu aptal dövüşü bitirebilirdim.

Ahşap kılıcım altın gibi parlamaya başladı ve Büyülü Kılıçlarla karşılaştırılabilir bir silaha dönüştü.

Bununla, elimde hangi silahın olduğu önemli değildi.

Seni acınası büyün ile birlikte keseceğim.

“Ryosuke-sama?! Bunu durdurmamak sorun olmaz mı?” (Noel)

Noel'in Işık Kahramanı piçinin omzunu sarstığını görebiliyordum.

Beni sinirlendiriyordu.

“Sorun değil. Eğer bu Takatsuki-kun ise.” (Sakurai)

Işık Kahramanı piçinin sesini duyabiliyordum.

O çöp büyücüsünün neyine güveniyordu?

Bunu yapacağım, böylece arkadaşın bir daha ayağa kalkmayacak.

Sadece sessizce izle.

“Geber.” (Geralt)

Sağ elimde tuttuğum kılıçta müthiş miktarda Yıldırım Manası topladım ve…

Dev su kütlesine doğru hücum ettim.

Su kütlesinin merkezindeydi.

Suyun içi karanlıktı ve yüzünü göremiyordum.

Ama yerini Becerim ile söyleyebilirdim.

(Bu son!) (Geralt)

Kılıcım ulaşmadan hemen önce…

[Su Büyüsü: Derin Deniz]

Suyun içinde bir ses duyamasam da nedense sesi kulaklarıma ulaştı.

(?! Ne? Vücudum ağırlaşıyor…) (Geralt)

Ürettiği su, sanki etrafımda dolanıyormuş gibi üzerime baskı uygulanıyordu.

Ama hareket edemiyormuşum gibi değildi.

Ne anlamsız bir mücadele…

Bu kadar su üretip yapabileceğin tek şey bu muydu?

Ne kadar çocuk oyuncağı.

Kılıcımı kaldırdım ve ona doğru sallamaya çalıştım.

[Su Büyüsü: Su Derinliği 1.000 metre

Bilmediğim bir cümle duyduğum anda.

(Ah!) (Geralt)

Vücudumdaki baskı onlarca kez arttı.

Vücudum kurşun kadar ağırlaştı.

Kollarım… bacaklarım… bir şekilde hareket ediyordu.

Bu piç, küstahça bir büyü kullanıyordu.

(Can sıkıcı! Bu lanet suyu uçuracağım!) (Geralt)

Manamı sihir kullanmak için yoğunlaştırdım ama…

[Su Büyüsü: Su Derinliği 2.000 metre]

O sesi tekrar duydum.

Basınç daha da artmaya başladı.

Tüm vücudumdaki kemiklerin çatlama sesleri çıkarmaya başladığını söyleyebilirdim.

Nefes alamıyordum.

Kafam çarpıyordu.

Görüşüm bulanıklaşıyordu.

Tüm vücudumda tehlike alarmları çalıyordu.

(B-Bekle. Bu da…ne…? Bu…kötü…) (Geralt)

[Su Büyüsü: Su Derinliği 3.000 metre]

Ses… kulaklarımda çınlıyordu.

*Çat!*

Bir yerimde kırılan bir kemiğimin sesini duydum.

(AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHH!!) (Geralt)

Acı kaçtı.

Çığlık atamıyordum.

Sadece dişlerimi su içinde gıcırdatabiliyordum.

Lanet…olsun…!

Seni öldüreceğim…!

Ama önce buradan… kurtulmalıyım…

[Su Büyüsü: Su Derinliği 4.000 metre]

Bu ilgisiz ton.

O ses yine kulaklarıma ulaştı.

Bu kelimelerin anlamını anlamadan önce…

*Ezilme sesi*

Bir şey ezildi.

Kolum mu yoksa bacağım mı olduğunu söyleyemiyordum.

(Aaah…aaah…dur…) (Geralt)

Bilincim hala yerinde değildi.

Şu anda bana ne oluyordu?

Her konuştuğunda acı daha da artıyordu.

Düşünmemi engelliyordu.

Hayır, bir şeyi söyleyebilirdim.

Öleceğim.

Korku her gözeneğimi doldurdu.

[Su Büyüsü: Su Derinliği 5.000 metre]

Bu sesi duymayı bile başardım mı?

……

Beynim ne olduğunu anlamayı reddetti.

Vücudum…

(…Öldüm…) (Geralt)

“Takatsuki-kun! Daha ileri gitme!” 

Bilincimi kaybetmeden hemen önce, birinin gölgesinin içeriye doğru zıpladığını gördüm.

Beni kurtaran o sinir bozucu Işık Kahramanı’ydı.

◇◇

 -Takatsuki Makoto’nun Bakış Açısı-

“Hm?” 

Fark ettiğimde, hiçlik boşluğunun içindeydim… Tanrıça'nın yerindeydim.

“Nuh-sama?” (Makoto)

Bu tuhaftı.

Yıldırım Kahramanı ile dövüşmüyor muydum?

“Makoto.” (Nuh)

Nuh-sama oradaydı.

“Uzun zaman oldu.” (Makoto)

Dizlerime kadar eğildim ve her zamanki gibi onu selamladım.

“…”

Cevap yoktu.

Yukarı baktım.

“Salak salak salak salak! Ne yapıyorsun?!” (Nuh)

Kafama vuruyordu.

“A-Ah. Acıyor, Nuh-sama.” (Makoto)

Şimdi düşündüm de acıtmıyordu.

“Makoto! Seiza{1}!” (Nuh)

“E-Evet.” (Makoto)

Kendimi Seiza pozisyonuna aldım.

Neden?

“Neden burada olduğunu biliyor musun?” (Nuh)

“Hm…” (Makoto)

Neden acaba?

Birkaç dakika önce Dağlık Kalesi'nin antrenman alanındaydım.

Sonra Yıldırım Kahramanı Geralt ile savaşıyor olmalıydım…

Acaba bu…

“Bu kaybettiğim anlamına mı geliyor?” (Makoto)

Aah, bu utanç vericiydi.

Prenses Noel'in önünde çok havalı davrandığım halde.

Kayıp mı ettim?

Ona baktığımda Nuh-sama bana hayretle bakıyordu.

“Şunu izle.” (Nuh)

Nuh-sama parmaklarını şaklattı ve havada büyük bir ekran belirdi.

“Makoto!” “Takatsuki-kun!” “Makoto-san!” 

“Sorun değil… [Şifalı Su]!” 

Bilinçsiz bedenimin etrafında Lucy, Sa-san, Prens Leonard, Prenses Sofia ve Sakurai-kun vardı.

Prenses Sofia şifa büyüsü kullanıyordu.

“Şu anda Sofia-chan seni iyileştiriyor.” (Nuh)

“Bu yardımcı oluyor.” (Makoto)

Görebildiğim kadarıyla herhangi bir büyük sakatlığım var gibi görünmüyordu.

Haah, ama bilinçsiz olmak demek…

“Demek kaybettim ha…” (Makoto)

Omuzlarım sarkıttım.

Nuh-sama hiçbir şey söylemiyordu.

“Buraya bak.” (Nuh)

Nuh-sama yine parmaklarını şaklattı.

Ekran değişti.

Orada yansıtılan şey…

“………………………..He?” (Makoto)

Uzuvları bir insan için imkansız şekilde bükülüyordu, kıvrılıyordu ve eziliyordu, bu Yıldırım Kahramanı Geralt idi.

He? Bekle! Biraz bekle!

Bu…

“… Ö-Öldü mü?” (Makoto)

Yüzümün soluklaştığını hissettim.

Olamaz.

Birini öldürmüştüm…

“Ah, sevgili hükümdarım, Yıldırım Büyüsü: [Canlandırma].” (Noel)

O anda Prenses Noel'in güzel sesi yankılanıyordu.

Kutsal ışığa sarılmış Yıldırım Kahramanı eski haline geri dönüyordu.

“Prenses Noel'in yakınlarda olması harika değil mi? Kıtada Aziz Rütbe Büyüsü [Canlandırma]’nın sadece birkaç kullanıcısı var, biliyor musun?” (Nuh)

Ooh! 

Çok şükür.

Görünüşe göre katil olmamıştım.

Prenses Noel, beni kurtardın!

“Ona daha sonra teşekkür edeceğim… Bu arada, bunu yapan ben miydim?” (Makoto)

Hiç hatırlamıyordum.

Bu tuhaftı. Yine de Ruh Büyüsü kullanmak üzere olduğuma dair bir şeyler hatırlıyordum.

“Makoto, kullandığın Ruh Büyüsü vahşileşti.” (Nuh)

Nuh-sama elini beline koydu ve bana bunu söyledi.

“Vahşileşmek…?” (Makoto)

“Evet, Işık Kahramanı Ryosuke-kun seni durdurdu.” (Nuh)

Nuh-sama bir kez daha parmaklarını şaklattı ve ekran değişti.

“Gördün mü, buraya bak.” (Nuh)

Dev bir su kütlesi yüzüyordu.

He? Ürettiğim su bu muydu?

“Ürettiğin büyük su miktarı çılgıncaydı. Sonunda Dağlık Kalesi'ni yutabilecek bir miktardı. Eğer böyle bırakılsaydı şehre taşardı ve birçok insan bunun altında kalırdı.” (Nuh)

“…He?” (Makoto)

Gerçekten mi?

Ama ben bilinçsizdim.

Onu kontrol eden kimdi?

“Oraya bak.” (Nuh)

Ekranda beyaz bir cüppe giyen beyaz saçlı bir büyücü vardı... Büyük Bilge-sama mıydı?

Büyük Bilge-sama ürettiğim suyu kontrol mu ediyordu?

“Cık… bana sorun çıkarıyor.” 

Büyük Bilge’nin sesini duydum.

Aaah, kötü bir ruh halindeydi.

Kıtanın en güçlü büyücüsü, ortaya çıkan sonuç ile uğraşırken bir şey mırıldanıyordu.

Bir süre sonra tüm su düzgün bir şekilde sürüklendi.

“Çok teşekkür ederim, Büyük Bilge-sama.” (Lucy)

Lucy benim yerime teşekkür etti.

“Bu Ruh Kullanıcısı uyandığında ona benimle görüşmesini söyle,” bu kelimeleri söyleyerek Işınlanma ile kayboldu.

Aah. Sinirliydi.

Aah… onunla görüşmek korkutucuydu.

Kesinlikle beni azarlayacaktı.

“Sana yardım eden birine teşekkür etmelisin.” (Nuh)

Nuh-sama eli belindeyken 'Bu olmaz, hayır,' diyerek beni uyardı.

Evet, birçok insana sorun çıkarmıştım.

“Benim hatam da var. Ne de olsa Ruh Büyüsü’nü duygularınla kullandın. Seni daha fazla uyarmalıydım.” (Nuh)

Nuh-sama sanki sıkıntıdaymış gibi gülümsedi.

“Düzgün yapmadım mı?” (Makoto)

“Sonuçta ortaya çıkardığın duygu Öfke idi. Başka bir duygu olsaydı bence bunu Yeterliliğin ile kontrol edebilirdin Makoto. Öfke, insanlarda en vahşi duygudur. Bu yüzden Yıldırım Kahramanı’nı ezebildin.” (Nuh)

Anladım.

Yani öfke bir ‘hayır’ idi.

“Bu arada, neden Kutsal Tanrıların Ruh Büyüsü’nden nefret ettiğini düşünüyorsun?” (Nuh-sama)

Diye sordu Nuh-sama.

“Hm? Neden böyle bir soru sordunuz?” (Makoto)

Konu mu değişmişti?

“Hayır. Ruh Büyüsü kendisini aştığı zaman verdiği hasar büyüktür. Tam olarak sana olan buydu, Makoto.” (Nuh)

“…Hasar.” (Makoto)

Doğruydu. Büyük Bilge orada olmasaydı büyük çaplı bir sele neden olurdum. 

“Bu yüzden Kilise'nin ve Kutsal Tanrıların yönettiği Ruh Kitaplarının yeterlilik sınırı 99'dur ve bu sayıyı bundan daha fazla artmıyor gibi gösteriyorlar. Bunu Ruhların görülmemesi için yapıyorlar. Halkın Ruh Büyüsü’nün popüler bir büyü yolu olmadığına inanmasının nedeni, bu fikrin Kutsal Tanrı Kiliseleri tarafından yayılmış olmasıdır.” (Nuh)

“Öyle mi…” (Makoto)

Ruh Büyüsü ile ilgili çok az kitap olmasına şaşmamalıydı.

Ama kiliseyi anlıyordum.

Ruh Büyüsü kontrolden çıkarsa korkutucu oluyordu.

Haah, işleri batırmıştım.

Daha sonra kendimi ifade etmeliydim.

“Şey, her şey olumsuz değil,” bir kitap çıkarırken söylediği şey buydu.

“Benim Ruh Kitabım mı?” (Makoto)

İznim olmadan alındığı gerçeği hakkında artık bir şey söylemek istemiyordum.

“Bak, buraya bak.” (Nuh)

Haah… herhangi bir değişiklik yok… ne?!

“Yeterlilik: 200?!” (Makoto)

He?! Yakın zamanda kontrol etmeme rağmen 160’tı.

Bu kadar artmış mıydı?

Vay be, bu Yeterlilik kazanmak için gizli bir yöntem değil miydi?!

“Hatırlamayabilirsin Makoto, ama art arda güçlü büyüler atıyordun. Ah, ama yakın gelecekte Öfke'yi Ruh Büyüsü ile kullanmayı bırak. Ortalığı karıştırırsan dostlarını da buna sürükleyebilirsin.” (Nuh)

“… Bunu aklımda tutacağım.” (Makoto)

Sa-san ve Lucy'yi içine sürükleme olasılığını düşünürken ürperdim.

Bu yasak bir hamleydi.

“Uyanma zamanı geldi.” (Nuh)

“… Seni bu kadar endişelendirdiğim için üzgünüm.” (Makoto)

Nuh-sama hala sıkıntılı gülümsemesine sahipti.

Beni daha önce olduğu gibi yanaktan öptü.

“Hm…” (Makoto)

“Bu sefer bir başarısızlıktı, ama seni yıkmasına izin verme. Görüşürüz~” (Noah)

Elini salladı ve kayboldu.

Beni teselli etmeye mi çalışıyordu?

‘Çok teşekkür ederim Nuh-sama,’ diye kısık sesle mırıldandım.

◇◇

Uyandım.

Lucy ve Sa-san’ın yüzleri anında bana doğru yaklaştı.

“Makoto!” 

“Takatsuki-kun.” 

“Takatsuki-kun, iyi hissediyor musun?” 

Arkalarında endişeli ifadelerle Prens Leonard ve Prenses Sofia vardı.

Birkaç adım ötede olan Prenses Noel'e baktım. 

“Geralt, gözlerini aç.” (Noel)

“…Ben… yaşıyor muyum…?” (Geralt)

Yıldırım Kahramanı, Prenses Noel'in yanındaydı.

Görünüşe göre o da iyileşmişti.

“Gerçekten sorunlu bir şey yaptın. Makoto-sama'dan özür dile.” (Noel)

“… Kapa çeneni.” (Geralt)

Her zamanki gibi kibirli bir tutum sergiliyordu.

Kendi huyu olduğundan ister istemez saygı duyuyordum.

Sadece bu beni biraz rahatsız etmişti, bu yüzden yakındaki Prens Leonard'a sormaya çalıştım.

“Prens Leonard, Yıldırım Kahramanı neden Prenses Noel'le bu tavırla konuşuyor? Prenses Noel daha yüksekte değil mi?” (Makoto)

Sorduğum şey buydu ve Prens zavallı bir ifade oluşturdu.

“Geralt-dono ve Prenses Noel çocukluğundan beri birbirlerini tanıyorlardı... ve aslında, Işık Kahramanı-sama ortaya çıkmadan önce evlilikleri planlanmıştı.” (Leonard)

“… He?!” (Makoto)

Bu… Sakurai-kun onun çocukluk nişanlısını çaldı demek olmuyor muydu?

Dahası, Sakurai-kun Kahramanlık konumunda ikinci sıradaydı…

Ne üzücü bir hikaye…

“Bu beni üzdü…” (Makoto)

“Evet…” (Leonard)

Su Kahramanları olarak ikimiz de derin bir iç çektik.

“… Lanet olsun, seni çöp!” (Geralt)

“Geralt!” (Noel)

Prenses Noel'in sesini görmezden geldi ve benimle göz teması kurmadan kısa bir süre küfretti ve ayrıldı.

Onunla ilk tanıştığım zamana kıyasla bu şekilde bir baskı yoktu.

Geri çekilen Geralt-san arkasında bir üzüntü bıraktı.


Çevirmen Notu

{1} Seiza: Japon toplumunun geleneksel oturuş biçimidir. Basitçe, kalçaları ayakların iç kısmının üzerine yerleştirerek oturma olarak tanımlanabilir.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar
FiLUcTuBaBy (98 puan) Üye
2022-02-08 02:03:12
Bok herif ağla
STERBEN (225 puan) Üye
2020-08-09 02:22:32
Çeviri için teşekkürler.
Damocles (222 puan) Üye
2020-06-29 02:53:26
Bölüm için teşekkürler.
İbocan42 (61 puan) Üye
2020-06-14 23:04:06
En vahşi duygu korkudur
Shinnatsume61 (130 puan) Üye
2020-06-04 19:45:11
200 😁😁😁 Ama hala sadece ses mi duyuyor 🤔 Bölüm için teşekkürler 😊
Nefret5335 (31 puan) Üye
2020-06-05 04:31:02
@Shinnatsume61, nuh demişti 150 okunca su ruhlarini görup duyarsin diye goruyo yani
Shinnatsume61 (130 puan) Üye
2020-06-05 16:06:37
@Nefret5335, hatırlattığın için sağol 👍
Nefret5335 (31 puan) Üye
2020-06-06 00:49:30
@Shinnatsume61, np
Krano (23 puan) Üye
2020-06-04 16:16:19
Elinize saglik
darkrai (79 puan) Üye
2020-06-04 16:00:55
elinize sağlık
MhmtSnmz (70 puan) Üye
2020-06-04 14:33:10
Eline verdi...su büyüsünü. Teşekkürler
DeliDana (2871 puan) Üye
2020-06-04 13:45:55
Çeviri ve edit için teșekkürler.
Milamber (1333 puan) Üye
2020-06-04 12:28:41
Bölüm için teşekkürler
voidex (62 puan) Üye
2020-06-04 12:19:01
Makoto sama diyeceksiniz!