Theoden

25 Şubat 2020
Çeviri: 147
Düzenleme: AntiYasuo
587 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Genç Asi Mirza

İmparatorluk Camthalionun neredeyse tamamını ele geçirmiş durumdaydı. Başıbozuklar sahip oldukları topraklardan tek tek çekilmişlerdi ve geriye sıkıntı yaratan bir kıyı şeridi kalmıştı. Bu kıyı şeridinde, hem toprak hem de nüfus bakımından bir kasabaya göre oldukça büyük olan zengen kasabası( Bir ilçe olarak düşünülebilir ama ilçe ya da kaza kelimeleri hoş durmadığından kasaba yazıyorum ) bulunuyordu ve kasabayı önemli hale getiren şey, liderlerinin ismi en çok arananlar defterinde bulunan Genç asilerin ve Mirzanın bu kasabada yaşıyor oluşuydu.

 

Aslında bu kasaba Mirzanın ve arkadaşlarının doğdukları yerdi ve Mirza 16 yaşına bastığından beri kasabayı, o dönem bağlı oldukları lorda vergi ödemekten muaf ilan etmişti. Zaten imparatorluk dönemi öncesiydi ve Sargutun dahi umursamadığı küçük bir krallık olduklarından, kasabaya gönderilen memurlara vergi ödenmedi ve onlardan sonra gelip güç kullanmayı deneyen askerler ve komutanlar da Mirza tarafından katledildi.

 

Bu gelişmeler Sargutun umurunda bile olmadı ta ki bölgeyi Sargut Krallığına bağlamak isteyen bir Sargut derebeyi ve tüm birliği Mirza tarafından katledilene kadar. İşte o zaman Mirzanın tehlikeli olduğuna karar verdiler ancak üzerine gönderdikleri generalde geri dönmeyince, sadece on yedi yaşında olan bu çocuğun durumunu biraz ertelemeye karar verdiler zira daha önemli sorunları vardı. Ancak şimdi durum farklıydı. Neredeyse tüm kıta fethedilmişti ve bu kadar ilerlenmişken, tüm kıta “ arındırılmalıydı “ . Bu yüzden Mirzayı ezmek için fazlasıyla yeterli olacak bir birlik göndermişti imparator Edward.

 

Yirmi bin kişiden oluşan askerlerin tek amacı, kasaba ele geçirildikten ve Mirza ile ekibi yakalandıktan sonra, kalabalık bir güvenlik ekibi olarak kasabada bulunmaktı. Önlerinde böylesi generaller mevcutken ki başı bozukları en büyük ikinci kamplarından kaçmaya zorlayan generallerden bazıları da şimdi buradaydı. Askerlerin hiçbir şey yapmalarına gerek kalmayacaktı.

 

Zengen bir kasaba olarak geçmesine rağmen, görünüşü bir kasabadan ziyade bir kaleyi, daha doğrusu tavanı o kadar da yüksekte olmayan kapalı bir futbol stadyumunu andırıyordu. Normalde tabii ki bu halde değildi ancak, Mirza olacakları bildiğinden çoktan savunma alarmına geçmişti ve kasabanın dışını( Bir taraf deniz olduğundan tek bir tarafını sarıyor aslında) tamamen saran, yaft ile güçlendirilmiş duvarlar ve duvarların üzerinden eğimli olarak devam edip üstten de girişe engel olan tavan vari yapılar savunma yaparken fazlasıyla kullanışlı olacaktı.

 

Kasabayı fethetmek için burada bulunan generallerin tam listesi rütbelerine göre şu şekildeydi. Orgeneral Gardi, Orgeneral Syleus, Korgeneral Huang, Korgeneral Halid, Tümgeneral Holmes( 34 yaşında), Tümgeneral Richard, Tümgeneral Biga( 37 yaşında) ve Tuğgeneral Marina( 18 yaşında kadın ). Bu generallerin hepsinin birden bir sahil kasabasının fethi için gönderilmesi, imparatorluk açısından utanç verici olsa da, bunu kimse bilmeyeceğinden sorun etmiyorlardı. Gardi Halide dönüp şakayla karışık konuştu.

 

“ Evet taktik dehası, karşımızda bir veledin ekibi ve kasabalı insanlar var. Ne yapmamız gerektiği hakkında bir planın var mı? “

 

Gardinin bu alaycı ifadesi Halidin alınmasına sebep olmasa da, Gardi beklediği gibi bir cevap da alamadı. Duymak istediği şey, bu kadar güçlü general bir aradayken, karşılarında kimsenin duramayacağı ve hızlıca bitirmelerinin gerektiğiydi anca Halid temkinli konuşmuştu.

 

“ Neyi duymak istediğinizi biliyorum Orgeneral ama hayatını savaş stratejilerine adamış bir adam olarak size duymak istediklerinizi söyleyemem. Zira kasaba gözlerimizin önünde dursa da, daha düşmanı göremedik bile. Ayrıca her şey güç olsaydı, zamanında Sargut tarafından buraya gönderilen general, bu sorunu çözmüş olurdu. Bu yüzden sizler saldırırken ben izleyip tecrübe edinmeyi tercih edeceğim. “

 

“ Dediklerinize katılıyorum Korgeneral Halid ancak ortada görünen bir güç farkı var ve bu avantajımız varken savaşı bir an önce bitirmek en doğrusu olacaktır. Koca bir kıtanın tek söz sahibi olmak için tek bir adım kaldı ve bu adımı atmak için tereddüt etmeyeceğim. “

 

Konuşan kişi Syleus idi. Tuğgeneral Marina sayılmazsa, oradaki en genç generaldi ve en yüksek rütbeli iki generalden de birisiydi. Olduğu yerden bir ok gibi fırladı ve kasabanın yaftla güçlendirilmiş gibi gözüken duvarlarından birisine hedef aldı. Oldukça uzun ve bir o kadarda kalın cüsseye sahip, çift yüzlü kılıcıyla duvarı kırmayı hedefliyordu. Ancak bilmediği şey, bir kalenin surları gibi görünen duvarın içindekilerin kendisini görebildiğiydi. Bu yüzden diğerlerinden ayrılmış olan Orgeneral Syleus, tuzağa düşürülmek için fazlasıyla uygundu ve Genç Asiler bu hatadan mutlaka yararlanmaya çalışacaklardı.

 

Syleus kılıcını gerdi ve iki elini de kullanarak tüm gücüyle duvara doğru savurdu. Syleusun daha ne olduğunu bilmediği bir duvara dahi bu güçte bir saldırı yaptığını fark eden tecrübeli general Huang onu uyarmak istese de çok geç kalmıştı. Syleusun saldırısı duvarın içinden geçti ve o kadar güçle boşa savurduğu kılıç yüzünden, kolları kopacak gibi boşa çıktı ve sendeledi. Bunu fırsat bile Mirza Syleusu hemen önündeki çukura ittirmek amaçlı bir yumruk attı ve bu yumruğu atarken de, hedefinin bir orgeneral olduğunun farkında olduğundan, etkili olması için bir yaft kullandı.

 

“ Kanun yönetimi – Kırk kat basınç “

 

Mirzanın zaten oldukça güçlü olan yumruğu, basıncının da arttırılmasıyla sendelemiş bir orgenerali açılmış çukura düşürmeye yetti ve hemen üzerine güçlü bir metal alaşımından yapılmış olan kapak kapatıldı. Bu sırada duvarın arkasında duran diğer kişiler, Halüsinasyon yaftı artık rakip tarafından bilindiğinden, bir kısmı açılıp kapanabilir şekilde dizayn edilmiş duvarları bir bir kapatmaya başladılar. Tüm kapaklar neredeyse kapatılmıştı ki durumu ilk fark edip erken harekete geçen Korgeneral Huangın çoktan içeriye girmiş olduğunu fark ettiler.

 

Huang etrafına şöyle bir baktı. Etraftaki kişilerin çoğu sıradan kasabalılara benziyorlardı. Yalnızca iki kişinin özü diğerlerinden çok ilerideydi ve bunlardan birinin özü, bir tümgenerale eşit gibi görünüyordu. Syleusun üzerine kapattıkları kapağa baktı ve gülümsedi Huang.

 

“ Bu alaşımın Syleusu kaç dakika orada tutabileceğini düşünüyorsun? “

 

“ Açıkçası saniyelerle limitli kalacağını düşünüyorum ama içerideki kişi biraz genç ve toy olduğundan, diğerleri içeri girene kadar onu bir şekilde halledebileceğimi düşünmüştüm. “

 

“ Ha ha ha onun toy olduğunu söyleyen kişi Syleustan çok daha genç. Hayal dünyan genişmiş genç adam. Ama kurduğun hiçbir plan ona karşı kazanman için yeterli olmazdı. “

 

“ Bence olurdu. O herif hırsla dolup kapağı kırdığında gözü bir şey görmeyecekti ve bende tam gözleri kararmış şekilde dışarı çıkarken, onun kafasını kesecektim. “

 

Mirzanın söyledikleri çok basit şeyler olsa da, bir orgenerali yenmek için ancak böyle basit düşünmek başarıyı sağlayabilirdi. Huang şaşkınlığını gizlemedi. Mirzanınsa yüzü donuk ve ciddiyetsizlikten eser dahi barındırmıyordu. Yani ciddi ciddi planı buydu. Devam etti Mirza.

 

“ Bu kadar korkak olduğunuzu düşünmediğimden planlar yapmıştım. Ama yanılmışım. Böyle bir güçle üzerime geldiğinize göre, burayı cidden istiyorsunuz ve bana da hiç kazanma şansı bırakmıyorsunuz. Ama önemi yok ben burada doğdum ve burada öleceğim. “

 

Mirza bir anda sıçrayıp Huangın üzerine atıldı. Ancak Huang savunmaya çalışmadı. Aynı şekilde üzerine gelen ikinci kişiye odaklandı zira o daha yakınındaydı. Bu kişi Mirzanın çocukluk arkadaşı ve kader ortağı olan Isidora idi. Isidora Mirza ile aynı yaşta görünüyordu ve savaş alanında yer almak için fazla güzeldi. İki elinde de tuttuğu hançerlerini Huanga saplamaya çalıştı ancak Huang pek de çaba sarf etmeden iki bileğini de yakalamıştı. Mirza elleri meşgul ve arkası kendisine dönük olan orgenerale yumruğunu isabet ettirmemek için hiçbir sebep göremiyordu ve yaftını haykırdı.

 

“ Kanun yönetimi – Kırk kat basınç “

 

Yumruğunu savurduğunda bir metalin parçalanmasını andıran bir ses duydu ve ses kulağına henüz ulaşmışken arkasında bir rüzgar hissetti. Rüzgarı hissettiğinde çoktan birkaç omurunun kırılmasına sebep olan bir tekme yemişti ve yaftıyla doldurduğu yumruğunu isabet ettiremeden, yüz üstü yere düştü. Kendini toparlayıp sırtının üzerine döndüğünde ki sadece birkaç saniye içinde bunu yapmıştı. Tüm generallerin başında beklediklerini gördü.

 

O an kaybettiğini kabullenmişti Mirza. Düşüncelere daldı ancak bu saatten sonra düşünmek onu kurtarmayacaktı. Panikle etrafına bakındı ve Isidoranın kollarına ve bacaklarına geçirilmiş kelepçeleri gördü.

 

‘ Keşke daha önce kasabalıları da alıp buradan ayrılsaydım ‘ diye düşündü. Ancak düşünceleri halen öfkeli görünen Syleusun sözleriyle kesildi.

 

“ Sana yaft engelleyecek kelepçe falan takmadık. Hadsizliğinin bedelini ödemen için dövüşmeye devam etmeni tercih ederdim ama ne yazık ki komuta bende değil. “

 

“ İmparatorun sana komutayı vermeyecek kadar akıllı olmasına sevinmeli miyim? “

 

“ Seni hadsiz piç… “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar