Theoden

01 Mart 2020
Çeviri: 150
Düzenleme: AntiYasuo
542 Görüntülenme
Bu bölümü 0 Kişi beğendi.

40 Günlük Uyku

Sonbaharın en güzel günleri yaşanıyordu. Turganın üzerine yıkılmış olan dağın etrafında ağaç ya da herhangi bir bitki bulunmadığından, sert esen ama dokunduğunda keyif veren rüzgar; tüm boş alanda adeta kocaman bir sahnenin üzerindeki bir dansçı gibi, her noktaya ulaşarak gösterisini her köşede sergiliyordu. Attila aceleci adımlarla dağa doğru yaklaşmaya devam ediyordu. Turganı görebilecek kadar yakınlaştığında, öfkesi kabardı. Koca dağın ağırlığını taşıması yetmiyormuş gibi, Turgan’ın olduğu köşenin üzerinde bir de koca aydakar yatmış, baskıyı iyice arttırıyordu.

“ Bu ne saçmalık? Buna kim izin verdi? Öğrencimi öldürmeye mi çalışıyorsunuz? “

Attila yürümeye devam etti. Eğilip dağı havaya kaldıracak, o sırada da birisi Turganı oradan çekip çıkaracaktı. Bunun için Turganın baş ucunda durmakta olan Duciayı gözüne kestirdi.

“ Azrak kız. Şimdi o dağı havaya kaldıracağım. Bunu yaptığımda Turganı sürükleyerek dışarıya çek anlaşıldı mı? Lan aydakar kalksana oradan sana diyorum alooo “

Ne Köklu bir gram hareket etmişti ne de Ducia Attila’nın söylediklerini onaylar bir vücut dili kullanmıştı.

“ Olmaz çekemem Turganı, Attila amca. “

Ducia son derece kararlı görünüyordu. Turganın orada eziliyor olmasından rahatsız gibi bile görünmüyordu. Ancak Attila da kararlıydı ve bir an önce bu işi halletmek istiyordu. Elinin tersiyle Duciayı fazla sert olmadan ama yerinden hareket etmesini sağlayacak kadar bir güçle ittirmek istedi ancak bileğinde bir el hissetti. Bu elin sahibi demin tanıştığı Ragnossaydı.

“ Turgan’ın arzusu buymuş. Üzgünüm Attila amca onun arzusunu gerçekleştirmek için gerekirse sana bile karşı koyarım. Ben dövüşemeyecek hale gelene kadar, Turgan amacına biraz daha yaklaşacaktır ve bu da benim için yeterli olur. “

Attila şaşkınlığını atamadan bir başka ses daha duydu.

“ Karşında sadece veletlerin olduğunu düşünme insan. Bizler ona bir söz verdik ve kendiliğinden uyanana kadar da kimsenin onu rahatsız etmemesi için gerekirse savaşacağız. “

Ortam git gide garipleşiyordu. Turganın bedeni bir dağın altında eziliyordu ve Turganın iyiliğini düşündüğünü söyleyip, ona sadık olduğunu iddia eden güruh da bu durumu düzeltmek isteyen kişilerle savaşmaya hazır olduklarını söylüyorlardı. Hem de kaybetmeyi göze alanlar bile birazcık daha bu durumu uzatabilmek adına zaman kazanmaya çalışacaklarını söylüyorlardı. Attila daha fazla dayanamadı. Mirliva Yavuzu görünce en aklı başında başıbozuğun o olduğuna karar verip, ondan destek bekledi.

“ Bir tane bile akıllı yok mu aranızda ? Yavuz bir şey söyle. Yeğenimin içinde bulunduğu saçmalığı bir tek ben mi görebiliyorum? “

Yavuz dürüst ve Attila’nın durumun biraz da olsa farkına varabilmesini sağlayacak şeyler söyleyecekti.

“ Ducialarla aynı fikirdeyim Attila abi. Eğer onu çıkarmak istersen senin karşına geçip el kaldırmak gibi bir saygısızlık yapmam ama Turganı senden çok daha az tanıyan ben, onun söylediklerine ve kendiliğinden uyanana kadar dokunmamamız gerektiğine inanıyorum. “

“ İyi de neden ? Bir dağın altında uyumak da nedir ? Şuna bak özü ilk tanıştığımız zamankinden bile daha zayıf. “

“ Farkındayım. Ama şu an eğitim alıyor. Silahı bizim bilmediğimiz gizemler barındırdığından ve Turgan eğitime başladığında, dağı bu hale getiren de silahın kendisi olduğundan, bizim bilmediğimiz ancak Turganın güvendiği bir şeyler olmalı. İlk duyduğumda bende şaşırmıştım ama o silah kendi kendine dağı bu hale getirmiş. Sence bunun bir anlamı yok mu? “

Attila’nın şaşkınlığı her geçen saniye artıyordu. Gözleriyle dağın altını inceledi. Öyle bir kesi uygulanmış, ağırlık merkezi o kadar ustaca değiştirilmişti ki, tüm ağırlık Turganın üzerine biniyor olmalıydı. Attila’nın biraz daha açıklamaya ihtiyacı olduğuna kanaat getiren Köklu söze girdi.

“ Kulağa tuhaf geldiğini biliyorum insan. Ama tanrının gazabının varlığı da tuhaf zaten. Buradaki başıbozukların ve intikam alayı üyelerinin tamamının Turganı kardeşleri gibi sevdiğini düşündüğümden, İntibah Tugayını da zaten Turgan ailesi olarak gördüğünden anlatacağım. Turganın silahının ruhu var ve Patronumun kendisini eğitmeyi kabul etmeyeceğini düşündüğünden, Turgan silahın ruhunun vereceği eğitimi kabul etti. Belki de sen yanında olsan böyle bir şeye gerek kalmayacaktı. Bu dağın altına girme sebebi de o ruhun yol göstermesiydi. Özünün azaldığına bakma, özü oluşturan şeylerden birisi de ruhtur ve Turganın ruhu silahın içinde. Tatmin olmak istiyorsan sadece silahtan gelen özü kontrol et. “

Attila Köklunun dediğini yaptı. Silahtan gerçekten muazzam miktarda öz hissedebiliyordu. Turganın bu alışılmadık şeylere bir aydakarı dahi ikna edebilmiş olması cidden hayranlık uyandırıcıydı. Çırağının Aptallığı biraz daha düşük seviyelerde olsa muhtemelen büyük bir kumandan hatta imparator bile olabilirdi. Aklında kalan son soruyu da sormadan geçemedi.

“ Tamam ruhu silahın içinde diyelim. Peki bedeni ölmeyecek mi? Kırk gündür ne yiyip ne içti bu  çocuk? ”

Cevaplayan Ducia oldu.

“ Aslında yemek konusunda bir şey söylememişti ama ben de aynı şekilde düşünüp, uyumasının 2. Gününde ona bir şeyler yedirmeye çalıştım. Uyanık halinden farkı olmadan iştahla yedi. O günden beride her gün yemek getirip onu besliyorum. “

Attila’nın kafasındaki tüm sorular cevap bulmuştu. Öğrencisi cidden özeldi ve alışıla gelmedik şeylerle karşılaşıp durmaya alışmalıydı artık Attila. Çevresine bir göz gezdirdikten sonra, kız kardeşiyle ilgili hala bir şey söylenmediğini ve hala etrafta da olmadığına dikkat etti. O zaman Dragut ile konuşmaya karar verdi. Ürkütücü şekilde bakıyordu ve Dragut yiyeceği fırçaya şimdiden hazırlanmaya başlamıştı.

“ Dragut sanırım Karia ile ilgili bir açıklama yapman gerekiyor. Ama bunu burada yapmayalım. Turgan belki bizi duyuyordur ve konuşmalarımızdan dolayı eğitiminin aksamasını istemem. Ne de olsa bahsi geçen kişi annesi olacak. Ustamın oğlu sen de bizimle gel. “

Attila oradan ayrılmaya hazırlanırken Elfy ile tekrar göz göze geldi. Ragnossanın lacivert saçları kadar koyu renkli olmasa da, Elfy de açık mavi saçlara sahipti ve Attila bu durumu ilk kez sorgulamaya kara verdi.

“ Küçük kız, sen de mavi saçlara sahipsin. Yoksa Ragnossanın kardeşi, ustamın kızı mısın? “

Elfy duyabileceği en büyük hakarete maruz kalmıştı. Ragnossa ile kardeş olması demek, onunla bir gönül ilişkisi yaşayamayacağı anlamına gelirdi ve bu ihtimal düşünebilme kabiliyetini yitirmesi için yeterli olmuştu. Bir anda tüm yüzü sarardı, sanki biri onu boğuyormuşçasına nefes alışverişi değişti. Gözleri hiçbir şey olmayan bir boşluğa takılınca, Ragnossa gidişatın kötü olduğuna karar verip söze girmek istedi. Elfy’nin elini tutup, bir beyefendi edasıyla elinin sırtını yavaşça öperken yapmıştı açıklamasını.

“ Bu kadar güzel bir kız kardeşim olsaydı, muhtemelen aşıklarıyla uğraşmaktan İntibah Tugayından ayrılmak zorunda kalırdım. “

Elfy o zaman kendine geldi ve kulakları dahi kızarmış halde olduğu yere oturarak mutluluğunu yaşamaya koyuldu.

Attila’nın Dragut ile konuşmak istediği iki farklı husus vardı. Bir tanesi kız kardeşinin durumu diğeri ise Turganın sahip olduğu yaft kitabı. Kitapla ilgili bildiklerini anlatmanın zamanı gelmişti ancak bunu Draguta anlatması durumunda, Dragut'un kıskançlık krizine girip, Turganın bilmesi gereken hiçbir şeyi anlatmayacağını düşündüğünden, ilk konuyu çözmeleri yeterli olacaktı. Kitabı Turgan uyandığında kendisi anlatabilirdi ya da ayrılması gerekirse, Yavuz gibi aklı başında ve güvenilir birisini Turgana iletmesi için bilgilendirebilirdi.

“ Evet Dragut açıklamanı bekliyorum. Kız kardeşim Karia nerede? “

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar