Theoden

01 Mart 2020
Çeviri: 152
Düzenleme: AntiYasuo
534 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Uyanış

Attila’nın ayrılmasının üzerinden üç ay geçmişti. Turganın uyanmadığı her dakika, İsyan yurdundaki enerji biraz daha düşüyordu. Bu süre içerisinde, başıbozuklar camthalion kıtasından çekildiklerinden dolayı, Zaikana daha fazla önem vermişler ve imparatorluğa biad eden ülkelerden ikisini daha ele geçirmeyi başarmışlardı. Şu anki durumda kıtanın çeyreğinden biraz daha azı, başıbozuk kontrolündeydi. Dragut durmayacaktı ve tüm kıtanın kontrolünü ele alana kadar ilerlemeye devam edecekti. Kazandığı bölgeleri de kaybetmek istemediğinden, zaikan kıtasındaki üç önemli ülkenin başına, Mirmiranların yanında başbozukları da tayin etmişti.

İmparatorluk tarafı kötü günler geçiriyordu ve özellikle 11 yüce bu durumdan dolayı fazlasıyla huzursuzdular. Başıbozuklar ve intikam alayı tarafından dördü öldürülen, üçüyse(Korgeneral Tokugarayı unutmayalım) esir alınan generaller yetmezmiş gibi; bir tümgeneralleri de havarilerin, eski bir mahkumu kaçırmaları sırasında öldürülmüştü. Baskının gerçekleştiği hapishane, Fuchi gibi gizli bir hapishane olmadığından ve çok önemli mahkumlar tutulmadığından, yüksek güvenlikli bir hapishane değildi ve oradaki en üst rütbeli tümgeneral de öldürülmüştü. Bu durum 11 yücenin çok etkili ve sert önlemler almalarına sebep olacaktı.

.

.

.

 

Turganın uykuya dalmasının 131. Gününde, Ducia yine eğitimde olduğundan ki meyvelerini artık almaya başlamıştı. Turganın başında bekleyen kişi yine Nyu idi. Her zamanki gibi eğilmiş Turgan’ın kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Turganın göğsünde gezen elleri, artık bedeninde ezik olmadığının farkındaydı, bu süre içerisinde Turgan resmen yattığı yerden kemiklerini ve kaslarını geliştirmeyi başarmıştı. Köklu sözünü tutmuş, hala dağın üzerinde yatıyordu ve yemeği buraya getiriliyordu. Köklu boynunu dahi yere uzatmış yatıyorken bir anda irkilerek başını havaya kaldırdı. Belli ki bir şeyler hissetmişti.

Bir süre öyle kaldıktan sonra, kıyıma odaklanmaya karar verdi. Kıyımdan hissettiği öz her zamankinden daha güçlüydü ancak dengesizdi. Daha doğrusu devasa bir öz hissetmesine rağmen, bu özün miktarı her saniye büyük ölçüde azalıyordu. Farkında olmadığı şey ise Turganın halen normal şartlara göre zayıflamış olan özünün artmaya başladığıydı. Köklu bir tuhaflık olduğunu fark etti ve olduğu yerden havalanırken bağırdı.

“ Nyu kaç oradan. “

Nyu tüm varlığıyla Turgan’ın bedenine odaklandığından, özünün yükselişini hayranlıkla fark edebiliyordu ama Turgan’ın ona zarar verebileceği düşüncesi aklının ucundan bile geçmiyordu. Bu yüzden Turganı daha da fazla sarmalamaya başladı. Köklu’nun uyarısını duymamış ya da yok saymıştı.

Turganın göğüs kasları şişmeye başlamıştı ve öz miktarı da yükselmeye devam ediyordu. Köklu havalanmış olsa da, dağın birkaç metre üzerinde duruyordu. Turgan’ın yanı başında duran kyım parlamaya başladı. Her zamankinden çok daha büyük bir ışık yayıyordu ve dört silahın üzerindeki motifler de parlamalarının yanı sıra, aşka gelmiş gibi hareket etmeye başlamışlardı.

Turgan bir anda elini kıyıma attı. Bu hareket Nyu’yu ürkütmüş olsa da, Turganı sarmalamaya devam ediyordu. Turgan hala kapalı olan gözlerini bir anda açtı ve bağırarak, silahını hiç savurma mesafesi olmamasına rağmen yukarıya doğru savurdu.

Balyoz tarafının dağa dokunmasıyla beraber, dağ büyük bir gürültüyle çatırdamaya başlamıştı ve yetmezmiş gibi, onlarca yaftın birleşmesi gibi görünen renk demetleri, kıyımın dört ucundan çıkarak,( dört ayrı renk demeti dört ayrı silahtan çıkıyor) göğe doğru yükseldi. Dağı delip zirvesine kadar çıktıktan sonra, Kökluya doğru ilerledi. Koca ejder bu yıkıcı gücün ve renk şöleninin karşısında tepki veremeden kala kalmıştı.

Renk demeti üzerine doğru geldikçe, Köklunun yüzünde bir endişe beliriyordu. Gördüğü şey Turganın bu süre zarfında beklenmeyecek kadar güçlendiğiydi, ancak endişelendiği şey bu gücü tam kontrol edemiyor olma ihtimaliydi. Köklu renk demetini bedeniyle karşılamaya razı olmuşken ki ürkütücü bir görüntüsü olsa da etkisini merak etmiyor değildi. Korkulan olmadı ve Köklu’nun bedenine bir metre kala ışık demeti ortadan kayboldu.

“ Korkuttuysam üzgünüm Köklu amca. Sen sözünü tutmuşken ben sana zarar verseydim, hayatım boyunca kendimi affedemezdim. Ne kadar uyudum? “

“ Dört aydan biraz fazla. “

Cevaplayan Nyu olmuştu. Turgan Nyuyu bir koluyla sarmış olsa da, bunu bilinçsizce yapmıştı ve Nyu’yu kendisine sarılmış halde bulunca şaşırdı.

“ Nyu sende mi buradaydın? Demek kimse bana ilişmesin diye başımda beklediniz. İkinize de sağolun. “

Nyu açıklamak için söze girmek istemiş olsa da, Köklu buna izin vermedi. Zira Turganın yaptığı şey düşündüğünün tam aksiydi. Hedefi muhtemelen dağın kendisiydi ve dağı parçalamış olmasına rağmen, saldırı Köklu’ya ulaşmak üzereyken durdurmuştu ve Nyu dağın üzerinde olmadığından, Turganın en yakınındaki olmasına rağmen, en başından beri hiç tehlikeli bölgede olmamıştı.

“ Sen saldırını bilerek mi durdurdun ? Beni vurmak üzereyken? “

“ Evet neden şaşırdın? “

“ Bir insan için beklenmedik bir güç artışı. Neyse ben diğerlerine haber vermeye gidiyorum. Yat yat kanatlarım hamladı. İnsanlar uçmadan nasıl durabiliyorlar anlaması güç, biraz uçup kendime geleyim hem. “

Köklunun ayrılmasıyla beraber, Nyu yarım sarılmasını gerçek bir hasret kucaklaşmasına çevirmişti. Turgan da gülümseyerek kendisine karşılık veriyordu. Başını babasının kucağındaki bir bebek gibi Turgan’ın boynuna koymuştu ve gözleri mutluluktan dolmuş halde konuştu.

“ Seni çok özledim Turgan. Sen yokken memleketim diyebileceğim başıbozuk kampları bile bana sürgün yeri gibi geldi biliyor musun? “

Turgan Nyu’nun başını saçlarının başladığı yerden tutarak iyice boynuna doğru bastırdı. Bunu bir işaret olarak görmesi çok sürmeyecekti Nyu’nun.

“ Cidden o kadar uyudum mu? Yine de ruhlara karşı kazandım hiç birisi bilemedi hınh hınh “

Nyu Turganı tekrar gülümserken görebildiği için mutluydu. Yüzü adeta Turganın boynun gömülmüş haldeyken, boynunun sol tarafına bir öpücük kondurdu.

“ Tabii ki uyudun. Sana yalan borcum mu var. Ayrıca ben seni özlemeye uykuya daldığında başlamıştım bile. “ (Y.N Şu cümleyi duymadıysanız hayatınız da yaşamamışınızdır be aga)

Nyunun öpücüğü Turganın boynunu kaçırıp, çenesini göğsüne doğru eğmesine sebep olmuştu. Belli ki huylanıyordu. Durumu fark eden Nyu Turganın boynundan uzaklaştı ancak hala sarılmış haldeydiler.

“ Uyurken söylediklerimi duyabiliyor muydun? “

“ Hayır ne söyledin ki? “

“ Seni fazlaca özlediğimi ve özlemimi gidermek için, istediğin zaman evime gelebileceğini. “

Turgan dinlerken kendini yutkunmakdan alı koyamamıştı.

“ Hmmm güzel cümlelermiş. Keşke duyabilseydim. Bir de sesini kısarak söylediysen…”

Turgan bir anda duraksadı. Aylar süren ve hayatını ortaya koyduğu bu eğitimi neden yaptığını hatırladı. Annesi aklına geldi ve ciddileşti.

“Seni tekrar izlemek güzel olurdu Nyu. Hatta belki hiçbir şey yapmadan, sadece izlemekten en çok keyif aldığım şey senin vücudundur. Bir de kırmızı aydakar vardı gerçi. Ama bir an önce gitmeliyim. Kaybedecek bir saniye bile zamanım yok. “

Nyu duyduğu cevaptan hoşlanmamışa benziyordu. Zaten neredeyse beş aydır Turgan bir ölüden farksız yatıyorken, kalktığı gibi ilk bahsettiği şey ayrılmak olmuştu. Buna izin veremezdi en azından beraber birkaç gün daha geçirmek istiyordu. Kararlılığını göstermek için derin derin nefes alıp vererek Turgana yakınlaştı.

Turgan bu haldeyken Nyu’nun cazibesine karşı koyamıyordu ve biraz önce kapattığı boynunu, açılmış bir günebakan gibi Nyu’nun önüne sermişti. Nyu o zaman Turgan’ın boynuna öpücük saldırılarını gerçekleştirmeye başladı. Bir yandan da onu kalması için ikna etmeye çalışıyordu.

“ Gidecek misin ha muck muck? Eğer en az bir ay daha kalacağını söylemezsen muck muck, gülmekten ölen ilk insan olursun. Muck Muck Muck “

Turgan kahkahalarına engel olamıyor, durumdan kurtulmak istiyor ancak Nyuyu incitmek istemediğinden de, çenesinin altındaki açıyı daraltmaya çalışmaktan öteye gidemiyordu.

“ Nyu dur hahahha. Yapamam hahahha. Burada kalamam. Lütfen hahahah dur. “

Nyu’nun başı Turgan’ın boynuna gömülü olduğundan, Turgan da boğulduğu kahkahalardan dolayı, görüş alanlarına giren Köklu ve üzerindekileri fark etmemişlerdi. Köklu, Dragut, Ducia, Elfy, Yavuz ve Ragnossayı da alıp Turgan’ın yanına getirmişti. Oradan görülen manzara, hemen altlarında cilveleşen iki mutlu sevgiliydi. Ducianın bakışları yine ölü bir balığın gözlerine çalıyordu ve sağ dudağının hemen kenarı seğiriyordu.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar