Theoden

06 Mart 2020
Çeviri: 166
Düzenleme: AntiYasuo
576 Görüntülenme
Bu bölümü 1 Kişi beğendi.

Başkente Dönüş

Aydakara söylediği şeyden dolayı pişman olmuştu Nyu ve durumu toparlamaya çalıştı.

“ Tabi ki öyle kimse yok. Rüya işte ne beklersin değil mi he he “

“ Ama Turgan beni ona vermiyormuş. Turgan normalde de beni savunacağına göre, demek ki gerçekçi bir rüya. Ben o kişiden korktum iyi ki aileye katılmamışım. “

‘ Bugün bir şaka olmalı o cüssenle nasıl korkuyor olabilirsin . Evet kesinlikle bir şaka olmalı. Turgan rüyasını anlattığımı öğrendiğinde beni öldürecek. Belki de can yakıcı bir ceza verir. Aslında bu hoşuma gidebilirdi kih kih. ‘

Nyu, Turgan’ın yüzüne bakarak düşüncelere dalmışken aydakar yine konuştu.

“ Kamptan atla ayrılan kız altımızdan gidiyor. Haberin olsun. “

Bu bilgi Nyu’nun dikkatini çekmişti. Demek ki Arya hala merkeze varamamıştı. Gelirken ışınlandıklarından yol kısa gelmiş olsa da, tüm yolu atla kat etmek epey sürmüş olmalıydı.

“ Onu da alabilir miyiz? “

“ Oradan bakınca yolcu gemisine mi benziyorum? “

‘Aslında çok daha büyük ve konforlusun ‘

“Tabi ki hayır ama aşağıdaki Turgan’ın ablası. “

“Hmm ablası olunca ne oluyor ki? “

“ Tabi ki onu da almalıyız. İnsanlarda bir söz vardır bilmiyor musun? Eğer bir adamı seviyorsan önce kendini ailesine sevdirmelisin. Yani kaleyi içten fethetmelisin. “

‘ Sanırım ciddi ciddi sevdiğim adamı bir aydakarla evlendirmeye çalışıyorum. ‘

“ Tamam o zaman. Ablayı da alalım madem. Tüylerim düzgün değil mi? “

Nyu önemsediğini göstermek için, boynundaki tüyleri yalandan eliyle düzeltmiş gibi yaptı.

“ Şimdi oldu işte. “

“ Bir daha bana dokunmadan önce haber ver”

‘ Ay haspama bak sen. Pek de pimpirikliymiş. ‘

“ Olur. Hadi Arya’yı alalım artık. “

Aydakar bir bir anda inişe geçti ancak yere dik olarak değil de çapraz gidip daireler çizerek ilerliyordu ve bu sayede Turganı düşecek bir pozisyona sokmuyordu. Arya kendisine yaklaşan kızıl aydakarı görünce ürkmüş olsa da, Nyu’nun sesini duyunca rahatladı.

“ Nyu bu aydakarı da nereden buldun? Tüylerinin rengine bak ne kadar da güzel. “

“ Teşekkür ederim abla. Tırnağımı tut seni üzerime koyacağım. “

Normalde Köklu’nun üzerine sıçrayarak çıkmaya alışmış olan Arya, saatlerdir at sırtındaydı ve bu cazip teklifi reddetmedi. Aydakarın üzerine çıktığında da hemen Turganın üzerine kapaklandı. Sesindeki panik kolaylıkla fark edilebiliyordu.

“ Turganın yüzüne ne oldu Nyu? Yavuz abi nerede? “

“ Hepsini anlatacağım ama önce kampa gidelim. “

Nyu’nun soluklaşan benzi işlerin pek de iyiye gitmediğinin habercisiydi. Arya bunu fark etmiş olsa da, konuşmamaya karar verdi. Biraz önce aydakarın söylediği şeyi ancak idrak edebilmişti.

“ Sen biraz önce bana abla mı dedin aydakar ? “

“ Evet abla. “

“ Sen kaç yaşındasın ki? “

“ Şey daha sadece 200 yaşındayım. Gençliğe henüz adım attım yani. “

Arya’nın bir kahkaha patlatacağını fark eden Nyu, başıbozukların arasındaki işaret diliyle durumu açıkladı. Kendini o kadar tutmuşken Arya’nın durumu mahvetmemesini istediğini de ekledi. Nedense bu devasa ama saftirik hayvanı gücendirmek istemiyordu. Arya hemen rolüne büründü.

“ Kardeşim senden bahsedip duruyordu. Ekibine katılmayacak mısın?

“ Şey hala insanlara tam güvenemiyorum. Ayrıca demin grubunda beni yemek isteyen birinin olduğunu öğrendim. Bu yüzden katılmayacağım. Sürekli benden mi bahsediyor Turgan? “

“ Evet. Ama anlattığı kadar güzelmişsin. “

“ Teşekkür ederim abla. Sen de fena değilsin. “

Muhtemel görümcesinin iltifatları genç aydakarın yüzünde, kızıl renkli derisinin üzerinde pembe çizgilerin oluşmasına sebep olmuştu. Kısa süre sonra başkente iyice yaklaşmışlardı ve ne kadar ısrar etseler de Kızıl renkli aydakarı, şehre girmesi için ikna edemediler. Nyu son kozunu oynadı.

“ Biz zayıf kızlar Turganı taşıyacak durumda değiliz. Muhtemelen onu sürüklemek zorunda kalacağız ve bunu yaparken de yaralayacağız. Eğer ona bir şey olursa bizi suçlama sonra. “

“ O zaman girişe götüreyim bari sizi. Oradan sonra güçlü birilerini bulabilirsiniz değil mi? “

Hem Nyu hem de Arya bu koca yaratığı kucaklarına alıp bir bebek gibi sevmek istiyorlardı ancak bu fiziksel olarak mümkün değildi ve ona sen ne saftirik şeysin diyebilecek kadar da samimi değildiler. Bahsettiği gibi Turgan’ı güvenle taşıyacak güçlü birini bulabileceklerini söyleyip onu rahatlattılar. Aydakar yolcularını şehrin girişinde bıraktıktan sonra, birkaç başıbozuğun şaşkın bakışları arasında havalandı.

Mirliva Kasim oldukları girişteydi ve Turgan’ı bu halde görünce panikledi. Yavuz’un geriye dönmemiş olması da bir başka sıkıntıydı. Soru sormaya fırsat bulamadan Turgan’ı sırtladı ve Lokman Ana’nın yanına koştu. Kasim içeri girdiğinde, hastane gibi kullanılan binanın her zamankinden daha kalabalık olduğunu fark etti. Doktora mı şifacıya mı gideceğine emin olamasa da, Turganın gözünün etrafındaki siyah halkanın varlığı, bir şifacının daha uygun olacağını düşünmesini sağlamıştı.

Lokman anayı bulduğunda, Turgan hala sırtındaydı ve Lokman ana da bir hastanın yarasına merhem çalmakla meşguldü.

“ Lokman ana Turgana bakman lazım kendinde değil. “

Kadın arkasına dönüp, Turgan’ı sırtlayan Kasim’i gördüğünde istifini hiç bozmadı.

“ Hemen yandaki odada boş bir yatak var. Sen oraya yatır ben de işimi bitirip geliyorum. “

Kasim Turgan’ın gözünün halinden korkmuş olsa da, Lokman Ana pek de etkilenmemiş gibi görünüyordu. Kasim Lokman Ana’nın bu hastalığı tanıyıp, çözümünü bildiğini düşünerek rahatladı. Yoksa bir insanın sağ gözünün etrafında yoktan var olan siyah halkayı bu kadar normal bir şekilde karşılamazdı. Kasim düşünceler içerisindeyken şifacı kadın içeri girdi ve Turgan ile ilgilenmeye başladı.

Birkaç dakika boyunca tüm vücudunu kontrol etmişti ve muayenesini bitirdiğinde, reçeteyi söylemek yerine bir anda bağırmıştı.

“ Ducia, işin bitince buraya gel. “

Ardından Kasim’a döndü.

“ Yüzündeki şeyin ne olduğunu anlamadım ama görünüşe göre özü tükenmek üzere. Duciaya özünü arttırmasını söyle. Muhtemelen o zaman kendine gelir. Ben de yüzündeki şeyi araştıracağım. “

Hastane’nin yoğun olmasının sebebi, Smriadan gelen yaralılarla dolu olmasıydı. Dragut birkaç kişiyle beraber Çağıl paşanın sorumluluğundaki kampa gitmek üzere ayrılmış olsa da, Ragnossa ve Castro dışındaki herkesi geride bırakmıştı. Ducia da hastaneye gelmiş, yaralıların iyileşme süreçlerini hızlandırıyordu.

Kasim o kadar hızlı gelmişti ki, bitkin durumda olan Nyu ve Arya, Ducia’nın yanında ancak odaya girdiler. Ducia, Lokman Ana’nın aksine Turgan’ın yüzünü görünce paniklemişti. Turgan’ın sağ gözünün etrafında siyah bir halka belirmişti ve bu halka sağ şakağına kadar uzuyordu.

“ Turgana ne oldu Nyu abla? “

Cevaplayan Kasim oldu.

“ Bunu konuşacak zamanınız olacak. Önce Turgan’ın özünü iyileştirip arttır hadi. Bunu yapınca kendine gelir dedi Lokman Ana. “

Ducia denileni yaptı. Zaten onlar da başkente henüz dönmüşlerdi. Castro ve onlarca yaralıyı iyileştirmiş olmasına rağmen, henüz yorulmuş sayılmazdı. Avucunu Turgan’ın çıplak göğsünün üzerine koyup, iyileştirici ışık huzmeleri bedenine aktarırken, bir yandan da azrak gücünü kullanıp, iyileştirdiği özün miktarını arttırmaya çalışıyordu.( Yani hem ufak tefek yaralarını iyileştiriyor hem de özünü arttırıyor)

Özündeki tuhaflığı tam olarak iyileştiremese de, Turgan’ın özü yeterince artmış olsa gerek ki, yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. Ducia mutlu olup, yanı başında duran Nyu’ya döndüğünde, üzerine sarılmış olan bez parçasını gördü. Turgan’a aldığı t-shirt bir sargı bezi gibi Nyu’nun üzerinde duruyordu. Başta garipsemiş olsa da; hediyesi Nyu’nun yaralarını sarmaya vesile olduğu için iyi hissetmişti.

“ Turgan kendine geliyor. Şimdi sıra sende Nyu abla. “

Nyu hastane o kadar yoğunken, Ducia’nın kendisiyle zaman kaybetmesini istemiyordu. Bu yüzden de iyileştirmeye pek gönüllü olmadı.

“ Ben Lokman Anadan merhem alırım. Sen Turgana ve diğer yoldaşlarıma odaklan lütfen. “

Ducia Turgan’ın üzerinde olmayan elini açtı ve parmaklarını bükerek, avucunun ortasını bir silah namlusu gibi, Nyu’ya doğrulttu. O avucunun içinden de ışık huzmelerini göndermeye başladıktan sonra özgüvenli bir şekilde konuştu.

“ Oradan bakınca çıt kırıldım halim kalmış gibi mi duruyor? Dragut’un öğrencisiyim ben. Hepinizi iyileştireceğim hi hi. “

 

 

Y.N :

Aşk üçgenindeki tarafların hislerine ve sebeplerine bir açıklık getirmek istedim zira kendi mantığıma oturmayan hiç bir şeyi yazmıyorum. Ben Nyu'yu daha çok seviyorum Ducia'yı öldüreyim kafasında değilim. Durumun neden arap saçına döndüğünü anlatmaya çalıştım.

Bunun dışında serinin altına 5 bölümde bir falan olmak üzere bağış linki koymayı düşünüyorum. Premium yapma ya da bağış gelmezse devam etmeme gibi bir niyetim yok. Yazarken cidden keyif alıyorum ve bu keyiften kendimi mahrum bırakmam ancak artık eskisi kadar zamanım olmayacak ve her boş zamanımda başına geçtiğim bu seriye harcadığım zamanın dönüşü olacak mı görmek istiyorum.

Aşağıya  link bırakıyorum. İstiyorsanız o discorda katılabilirsiniz. Keyifli okumalar.

https://discord.gg/UmjM9fN

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar