Theoden

09 Mart 2020
Çeviri: 174
Düzenleme: AntiYasuo
551 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

Cennetin Konukları

Kadın kendisini toparlamaya çalışsa da başaramadı.

“ S-Sen Dı-dı-Dragutsun. “

“ Ben sadece Dragutum. Dıdıdragut kim onu tanımıyorum. “

Dragutun olayı anlamış gibiydi. Sedaru bu kadına abla demişti ve daha öncesinde de ablasının Dragut’a aşık olduğunu söylemişti. Yani bu kadın…

“ Anladım siz kekeme olmalısınız. “

Kadın cevap vermemişti. Ragnossa bu adamın Turgan’ın babası olduğundan şüphe dahi duymuyordu. Zira bu güç ve karizmayla şu çıkarımı yapabilmek cidden büyük başarı sayılırdı.

“ Bak Zerare abla. Ben Dragut’un komutanı oldum. Serdarım, Seydunanız ile görüşmek istiyor ki ki “

Seyduna insanları, sokakta rahatça konuşurlar ve misafirlerin duyacağı şeyleri pek dert etmezlerdi. Zira misafirleri genelde geriye bırakmaz, çoğunlukla da öldürürlerdi. Kadın etraftakilere döndü ve biraz önceki heyecanından eser barındırmadan emretti.

“ Ben misafirleri bir süre cennet bahçesinde ağırlayacağım. Biriniz Seyduna Sabbat’ı durumdan haberdar etsin. Başı bozuk serdarı gelmiş hadi oyalanmayın. “

“ Ama cennet kendini Seyduna için feda edebileceklere özeldir… “

Halktan karşı çıkanlar olsa da, büyük Dai’nin emrine karşı gelmek olmazdı ve kadının dediği gibi Sabbat’ı bilgilendirmeye gittiler.

 

Kadını peşleyen Dragut ve ekibi sarayın girişine kadar, muhafızlarla beraber geldiler ve saraya girdikten sonra Zerare’nin bahçeye yönelmesiyle ayrıldılar. Birkaç yüz metre yürüdükten sonra büyükçe bir kapının önüne geldiler. Kapının girişinde adeta bir muhafız birliği nöbet tutuyor, girişte kocaman bir yazı yazıyordu ama bilmedikleri bir alfabeyle.

“ Ne yazıyor burada, sen okuyabiliyor musun Ragnossa? “

“ Tek Gerçek Cennet yazıyor efendim. Seyduna’nın yerel dili ve alfabesi farklıdır ama her vatandaş, global dili konuşup, bizim alfabemizi de kullanabilirler. “

“ Peki neden bu kadar asker var burada? “

“ Onlar hurilerin muhafızları. Bir fedai ölüme gitmeden önce ya da büyük bir görevi başardıktan sonra bu cennetle ödüllendirilir. “

Dragut huri kelimesinden pek bir şey anlamamış ve çıkarımlarından dolayı da bir anda paniklemişti.

“ Hmm biz neden ödüllendiriliyoruz peki? Yoksa bizi de mi dönüşü olmayan bir göreve gönderecek bu Sabbat? “

Cevaplayan kadın olmuştu. Birazcık da olsa heyecanı yatışmış ve konuşması düzelmişti.

“ S-Sizi değil. Sadece seni ödüllendiriyoruz başıbozuk serdarı. İmparatorluğa karşı dik duruşun için. “

“ Yani Castro ve Ragnossa gelmeyecekler mi? “

“ Hayır. “

“ O zaman ben de girmem. “

“ Burası reddedemeyeceğin güzelliklerle doludur. Bu ikramı geri çevirmek ahmaklıktır. “

“ Yoldaşlarımın yanımda olmadığı cennet, kurumuş bir bahçeden farksızdır benim için. Bu yüzden girmeyeceğim. “

Buraya Ragnossa dahi daha önce hiç girmemişti yani resmi olarak... Burada nöbet tuttuğunda, fedailerin giriş çıkışını sağlarken içeride fazlaca oyalanmıştı hep ama hiç konuk olarak girmemişti. Ama gördüklerinden sonra nefsine hakim olamayıp, sayısı belirsiz kaçak girişleri olmuştu.

“ Cennet mi pehh? Ölmeden önce öyle bir şey mümkün değil. Seydunalılar cidden uçmuşlar. “

Castro hükmünü peşin vermişti ancak Zerare kararlıydı ve Dragut’a en iyi şekilde muamele etmek istiyordu.

“ Peki ikinizin de girmesine izin vereceğim. Ama Ragnossa’ya burası yasak. Cennet hurilerini kendine aşık ediyor sonra. “

Ragnossa bunu kabul edemezdi. Olabileceği en kibar haliyle sitem etti.

“ Serdarımı duymadınız mı Büyük Dai? Biz başıbozuklar birbirimizi geride bırakmayız. “

‘ Biz başıbozuklar mı? Ne zamandan beri başıbozuksun lan sen? Demek girmeyi bu kadar çok istiyorsun peki madem. ‘

“ Çavuş Ragnossa haklı. Onu da alıp gireceğim. “

‘ Çavuş mu? Aşk olsun efendim... İnsan Miralay falan derdi bari. ‘

Büyük Dai Zerare şaşkındı. Ragnossa birkaç ayda dailik mevkisine yükselebilmiş dahi bir delikanlıydı ve burada yaşamaya devam etse, en genç büyük dai bile olabilirdi. Öyle görünüyordu ki başıbozukların arasında ancak bir çavuş olabilmişti demek. Castro’nun ünvanı çoktan kendisine ulaştığından, onun bir başbozuk olduğunu da biliyordu. Yani Ragnossa’dan kat be kat güçlü iki kişi vardı.

“ Peki üçünüzün de girmesine izin vereceğim. Açın kapıyı Muhafızlar. “

Kapı açıldıktan sonra üç genç kadın onları karşıladılar ver her biri, bir başıbozuğun koluna girerek uzun koridordan ilerledi. En arkadan yürüyen Dragut’un kolunaysa ekstra olarak, büyük Dai de girmişti ve bunu yapmadan önce üzerindeki kıyafetleri çıkarmıştı. Dragut’un iki kolunda iki güzel kadın vardı artık. Diğerleriyse sisin üzerinde çoktan gözden kaybolmuşlardı.

Dragut’un yüz metreden fazla yürüdüğü koridor boyunca, sağlı sollu tütsüler yanıyor, garip bir duman koridoru kaplıyor, muhteşem denilebilecek bir esans etrafa yayılıp, attığı her adımda kendisini daha rahat hissetmesini sağlayan güzel kokulara ve tanımlayamadığı baş bir şeylere maruz kalıyordu.

“ Bedenim gevşiyor Büyük Dai. Bu normal mi? “

“ Cennet esansındandır, ben de aynı haldeyim Serdar Dragut. “

“ Burası cidden cennet galiba. Baksana kekemeliğin bile sona erdi hıah hıah “

Yanan tütsüler, koridordaki duman, görünen ve görünmeyen bir sürü madde, esasında enfiye ve türevi olup, kişinin zihninin arınmasına daha doğrusu uyuşmasına sebep oluyordu. Yüzlerce metre boyunca koridordan yürüyen insanlar, cennet bahçesine girdiklerinde, kafaları iyice güzelleşmiş oluyordu.

Büyük Dai, dışarıda sadece gözlerini açık bırakmasına rağmen şu an çırılçıplaktı ve cennete girer girmez,  “ hurilerden “ bir tül parçası alıp üzerine bırakmıştı. Normalde bir büyük dainin cariyelik yapması mümkün olmasa da, Zerare arzularını peşleyip, o günlük bir cariye olmaya karar vermişti.

Dragutu açık havadaki bahçede oluşturulmuş bir odaya aldılar ve kuş tüyünden bir yatağa oturttular. Etrafında hepsi birbirinden güzel altı adet kadın duruyordu ve en yaşlısı otuz yaşında olmalıydı. En genciyse on sekizinde görünüyordu.

Dragut bedenini salmışken, kadınlar da onu soymaya başladılar. Dragut neredeyse çıplak kalmıştı ve bu haldeyken yatağa yüz üstü uzandı. Kadınlar yanına ilişip, sırtına, boynuna, ayak tabanlarına kadar masaj yapmaya başladılar. O sırada anons gibi bir ses duyuldu.

“ Hoş geldin cennet bahçesinin konuğu Dragut. Burada her şey mümkündür. Sadece ne istediğini söyle.”

Ragnossa’nın küçük bir problemi vardı. Keyif verici maddelerle, kadınlara fazlasıyla düşkündü ve fazlasıyla uçuk bir kafayla cennetteki hurilerle takılıyordu. Kendisinin ki tercih meselesi olsa da yoldaşlarına söylemeyi unuttuğu küçük bir detay olmuştu. Uzun koridordan geçerken nefeslerini tutmaları…

Bunu yapmazlarsa zihinleri tamamen uyuşacaktı. Eğitimli huriler bunu bilirlerdi ancak bazen daha rahat olmak adına, özellikle koridora girip havasından solurlardı.

“ İstediğim her şeyi verecekmiş duydunuz mu huriler hıah hıah “

“ Konuşan cennetin sorumlularından biridir. Dediğini yapıp yapamayacağını görmek için sadece söyle. “

Dragut düşünmeden kararını vermişti. Karia’yı görmek istiyordu. Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu ve uzun süredir de onu gösteren yön taşına bakamamıştı. Normalde sürekli onun olduğu yöne bakıp, sevgi kelimeleri fısıldardı. O an Karia zihninde belirdi. İlk tanıştıkları günkü haliyle, o mavi elbisesi ve elindeki meyvelerle…

“ Karım Karia’yı görmek istiyorum. “

“ Nasıl arzu ederseniz. “

Sadece yirmi saniye sonra, içeriye genç bir kadın daha girdi. Biraz önce Dragut’un düşlediği kadının yani Karia’nın aynısıydı. Hatta elbisesi ve elindeki meyve sepeti dahi birebir aynıydı. Dragut şok olmuştu. Burası kesinlikle cennet olmalıydı. Demin zihninde canlandırdığı şey yani karısı tam karşısında duruyordu.

Yerinden doğrulup onu biraz izledi, ardından da kollarını açıp onu kucaklamak amacıyla ilerledi. Yanına vardığında özlemle sardı onu. Bir daha bırakmayacak gibi sıkıca sarmıştı hem de.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar