Theoden

12 Mart 2020
Çeviri: 187
Düzenleme: AntiYasuo
529 Görüntülenme
Bu bölümü 2 Kişi beğendi.

İlk Uyanan

Cevabı veren Ducia olmuştu. Yüzünde gülücükler açmış ve destekleyici azrak formundayken odaklanmış olmasına rağmen konuşabiliyordu. Çünkü Turgan oradayken, odağının bir kısmı mutlaka onda oluyordu…

“ Usta Turgan’ın yüzüne bak. Galiba bu sonuncuymuş. “

Dragut Turgan’ın yüzündeki simgelerin kaybolduğunu görünce muzaffer edasıyla kahkahasını patlattı.

“ Bu da çok kolay oldu ama. Cidden dünyanın en güçlü adamı olmak da her işi kolay hale getiriyor hıah hıah hıah “

Dragut’un şen kahkahaları uzun sürmemişti ve daha önce hiçbir savaşında bu kadar yorgun düşmemiş olan adam, lanetin etkisi yüzünden tüm özünü kısa sürede neredeyse bitirip bayılmak üzereyken son bir şey söyleyebilmişti.

“ Plana sadık kalacağız. Ben uyanana kadar sorumlu Sancar Paşa… “

Dragut özgüvenli cümlelerine rağmen, kendinin farkındaydı ve en azından sorumlu kişinin adını söyleyebilmişti. Çemberin ortasındaki üç erkekte baygın halde yatıyorlardı ve Ducia’nın cümlesinden sonra çemberdekiler, alana doğru koşmuşlardı.

Elfy, Ragnossa’nın bedenini sırtlamaya çalışsa da küçük bedeniyle zorlandığından, Ragnossa’yı sırtlayan Mirliva Kasim olmuştu. Turgan’ı kimseye bırakmadan sırtlayan kişi biraz iyileşmiş olsa da halen yaraları bulunan Jeo idi ve son olarak da Sancar paşa Dragut’u taşıyordu…

Lanetten kurtulma işlemi normal şartlar altında mümkün olmadığından, etkisi bu kadar büyük olmuştu. Kıyım ruhları yaratıcılarından aldıkları bilgi doğrultusunda bunu yapabileceklerini söylemiş olsalar da, daha önce böyle bir şey uygulanmamıştı. Olan şeyse tam olarak şuydu:

Her gelen lanet parçası, hizmetkar ve Dragut’un bedenine toplu şekilde tüm etkisini bırakmıştı. Bedenlerine lanet girmemişti ancak etkisi anlık olarak girmişti ve bu etkiden kurtulmaları ve ayılmaları biraz zamanlarını alacaktı.

Eğer başaramasaydılar, Lanet doğrudan bedenlerine girecekti ve bedenlerine giren, Kıyım tarafından arındırılmış saf lanet olacağından, yaşama şansları olmayacaktı. Bu yüzden bir milim dahi hareket etmeleri ölümlerine neden olacaktı ve bu sebeple hayatını ortaya koyabilecek bir hizmetkar ile, yine hayatından vazgeçebilecek kişilerin ona destek olmasını öğütlemişti heybetli sesin sahibi.

Jeo’nun hizmetkar olamama sebebiyse açıktı. İlki onun biad ettiği birisi zaten vardı ve ikincisiyse, Jeo’nun birliğinin ve güçlenmesinin tek amacı intikam duygusuyken Tugay’ın amacıysa özgürlük tutkusuydu. Bu yüzden hem Dragut, hem de Ragnossa bu işin altından kalkabilmişlerdi.

.

.

.

Turgan, bir saat sonra uyandığında baş ucunda Elfy’i görmüştü. Hastanedeki odalardan birindeydi ve Ragnossa da hemen yanındaki yatakta yatıyordu. Turgan, bedeninden lanet sökülürken her şeyi duyabilmişti ve bu yüzden de Ragnossa’nın baygın olmasına şaşırmamıştı. Gayet sağlıklı görünüyordu ve ayağa kalkıp Elfy’e bakarak konuştu. Zira Elfy o kadar dalgındı ki Turgan’ın uyandığını dahi fark edememişti.

“ Biraz konuşalım mı bücürük? “

“ Sen uyandın mı? Çok şükür… Hemen Ducialara haber vermeliyim. “

Turgan kapıya yönelen Elfy’e eliyle beklemesini işaret edip, tekrar söze girdi.

“ Boş ver şimdi onları. Sadece senden isteyebileceğim bir şey var. “

“ Sadece benden mi? Sadece benden isteyeceğin nasıl bir şey olabilir ki? “

Turgan daha fazla Elfy’i merak içinde bırakmak istemiyordu.

“ Bugün konuşulan her şeyi duydum. Ragnossa ile ikinizin yakınlığın da farkındayım. Ama sen hayatını benim için riske atmıştın ve bu yüzden ikimizi de önemsediğini düşünüyorum. Senden ricamsa şu, eğer bir gün Ragnossa’ya ailemin bir üyesi değil de, bir hizmetkarmış gibi davranırsam, o zaman lütfen beni uyar. “

Elfy’nin şaşkın ama bir o kadar da somurtkan suratı, bu cümlelerden sonra yumuşayıp, şenlenmiş görünüyordu. Elfy bir saat boyunca Ragnossa’nın hizmetkar olmasının, grupta onu diğerlerinden daha aşağı bir pozisyona düşüreceğini düşünüp, buna üzülüyorken, Turgan bir kez daha kendisini şaşırtmamıştı ve bu detayı düşünmüştü. Elfy, cümleden sonra refleks olarak kollarını açıp Turgana sarılmıştı.

“ Turgan, cidden hiç değişmiyorsun. İyi ki aranıza katılmışım. “

Turgan bir çocuğu sever gibi Elfy’nin başını okşadıktan sonra kapıya yönelmişti.

“ Hepimiz değişiyoruz bücürük ama bunu olabilecek en alt seviyede yapmaya çalışalım en azından. “

Turgan odadan çıktığında başıbozuklardan birisine babasının kaldığı odayı sormuştu. Herhangi birisi serdarlarının kaldığı odanın yerini biler diye düşünmüştü ve yanılmamıştı da. Babası bir üst kattaydı ve üst katın merdivenlerinde bir kuyruk başlıyordu. Turgan birisinin yanından geçerken, genç bir kadın kendisini uyardı.

“ Serdarı görmeye gidiyorsan sıra var. “

Turgan kadının söylediğine şaşırmıştı ve cevabını hazırlamıştı.

“ İyi de ben babamı görmeye gidiyorum. “

Genç kadın hiç istifini bozmadan devam edecekti.

“ Kim olduğunu biliyorum ama burası bir başıbozuk başkenti ve söz konusu askeri bir olay değilse, herkes burada eşittir. Yani babanı görmek istiyorsan sıranı bekle. “

Turgan o zaman panikle sırtını yokladı ve kıyımı yerinde göremeyince bağırmaya başladı.

“ Lan adam ölmüş gibi kuyruğa girip, bir de bana sıranı bekle diyorsunuz. Zaten kıyım çarşıda kalmış, bir de siz sinirimi bozmayın da çekilin önümden. Babamın odasına girmeyeceğim söz. “

Kadın sağ elinin işaret parmağıyla gözünün altındaki et tabakasını aşağıya çekerek, cevaplamıştı.

“ Yemezler canım. Bu katta sadece Serdar ve onun özünü arttırmaya çalışan azraklar var. Serdarımın özü normal bir insanınkiyle kıyaslanamayacağından, kendine gelmesi birazcık zaman alacak. “

“ Ne alakası var ki? “

Genç kadın aşağılar bi ifadeyle açıklamaya başlamıştı.

“ Gücüne kıyasla çok cahilsin Serdarın oğlu, bir insanın özünün limitleri onun zindeliğini belirler. Özün, azami miktardayken, en güçlü halinde olursun. Yarısının altına düşerse, dövüşmeye devam edersin ancak eskisi kadar etkili yaftlar kullanamazsın. 5te birine düştüğünde ayakta durmakta dahi zorlanırsın ve eğer onda birinin altına düşerse bayılırsın. “

“ Hmm bayağı bilgiliymişsin abla ama babamın durumuyla ne ilgisi var? “

Kadın ümitsiz vakasın der gibi başını iki yana salladıktan sonra devam etti.

“ Normal savaşçıların 100 birim özü olduğunu düşün ki öz ölçülemez ve sadece hissedilebilir. Korgenerallerin de 1000 birim özü olsun mesela. İşte bu dünya da Dragut’un özü muhtemelen 100.000 falan olurdu. Yani ayılacak hale gelebilmesi için bile bir korgeneralin azami özünün, on katı öze sahip olması gerekiyor. Bu yüzden de işlemi iki azrak aynı anda gerçekleştiriyor ve buna rağmen 1 saattir tamamlanmadı. “

Turgan o an ustasının özünün kaç olacağını merak etmişti nedense. Ama sorup sormamak konusunda emin olamamıştı.

“ İyi de babamın bayılma sebebi özünün bitmesi değil ki, Lanetin etkisine maruz kaldı ve bir süre ne yazık ki baygın olacak. “

“ Orasını bilmiyorum ancak lanetin etkisi kalksa dahi, ayılabilmesi için söylediğim matematiğin gerçekleşmesi gerekiyor. “

Turgan daha fazla dayanamayıp sordu.

“ Peki babamın 100.000 özü varsa, intikamın kılıcı Attila’nın kaç özü vardır sence abla? “

“ Bilmem ama kesin Serdarın ki daha fazladır. “

“ Ustamın ki daha fazladır bence. Onu görmedin bile “

“ Attila’nın adını çok duydum, Hem o hem de baban şu ana kadar hiç kimseye kaybetmediler ancak bana sorarsan, bu kadar birbiriyle alakasız üst seviye yaftta ustalaşabilmiş bir adam kesinlikle öz konusunda rakipsizdir. Buna adımın Zerare olduğu kadar eminim. “

Kadının söylediklerinde matematiksel olarak haklılık payı olsa da, Turgan için dünyanın bir numarası belliydi. Zira en güçlü yumruklarını dahi zayıf bir masaj olarak gören Attila kesinlikle en tepedeki kişi olmalıydı. Zaten Zerare konuşurken; Turgan farkında olmasa da duygularının etkisinde kaldığından ve Dragut kadar kimseyi tanımadığından, onu en güçlü olarak düşünmesi gayet sıradandı.

Lütfen okuduğunuz bölüme yorum yapmayı unutmayınız. Unutmayın ki yaptığınız her yorum çevirmenleri cesaretlendirir ve mutlu eder. İyi okumalar.
Yorum Yap
Üyelik girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için tıklayın.
Yorumlar